- 1715 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
Herşey Aşktır Nesnel Nasip ise Özneldir Haliyle Aşık-Maşuk-İnsan ve Şiirde Aşk Sorunsalı
İnsan ve Aşka Dair Sorunsala Sorular:
-İnsanın "insan" olduğundan bile/daha değerli olduğu varsayılan "aşık ve maşuk" özne/eylemli "aşk" kavramı, yine insanın aklından (geçici olarak) sıyrılması durumu ise;
-Aşk nasıl bu kadar önemli olabiliyor?
-İnsan geçici süre dahi olsa kendi tanımının baş ögesi olan "aklı"nı, başka bir yerlere göndererek veya devrederek mutlu olabileceğini, yine nasıl sanabiliyor ?
-Bir de ben en aşık olanını bile, uzun süreli bir amaçlı yürüyüş halinde hiç görmedim!...
-Öyle ki en "aşık" olan, en "buz" gibi soğuyandır durumuyladır, diyebiliyorum.
-Yani geri dönüş; en hafif deyimiyle "süklüm püklüm" ve nedamet dağlarında zirve yapmalarladır.
-O zaman bu aşkta ne var ki, bu kadar "insan"lığından bile çıkmaya rızaları oluyor bu haldeki "aşık ve maşuk" kişilerin ?!!
-Herşey "aşk"tır ki, bu nesnellik oluyor ve "nasip"te kişiye özel olunca; elbette bu da öznelliktir durumu, gerçekten size de çelişkisiz gibi mi geliyor !?
-Bu tür aşkın, kavram olarak değil de "imge" olarak bu kadar yoğun kullanılması da edebiyat ve şiir halimizden belli olmuyor mu ?
-İmge-kavram.. taklit-esin ve esin-özgün gibi bir edebi dizgelemeyle...
13. Mart. 2015
A.Kutlu Ayyüce
YORUMLAR
“Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir. Bir tutumdur. Kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir.”
Karl Marks
1844 Felsefi Elyazmaları
Göktürkmen
Sevgi toplumsala doğrudur diyor...
Kişiselleşmiş bencillik diyor..
Şüphesiz siz benden daha iyi şairsiniz ve hiç anlamadığım bir kavram olan "aşk" üzerine de çok üst şiirlerinizi okuduğumu hatırlıyorum.
Marks çok büyük bir insan, insanlığın onur duyacağı ve etkileri hiç birtemeyecek tespitleri olan bir bilim kurmuş, saygıyla..
Yorum için teşekkürler.
Üç şeyi çok yoğunlaştırarak yazıyorum.
Çıkarsamak anlamındadır...
1. İlk aşk (kavuşulmamış olsa dahi) bitmezlik durumunu, arı-duru oluş safiyetini, insan tanımları içindeki konumunu erdemli sevgi biçiminde hep sürdüren oluyor.
İlk aşk her zaman "aşk"tır.. kalıcılığı; kavuşmazsanız dahi teorik ve soyut anlamda var olan bir kalıcı şıkladır.
Tespitim, çok seversiniz.. kavuşamazsınız "aşk" olur diye bilinen espritüel tanımına, ama hep te "aşık" kalırsınız ve hem de ölene değin; teorik bile olsa öyledir, şeklindedir.
2. Benim "artıleks"i ve "eksileks"i olarak yazdığım; eril-dişil-kişil ya da "aşk" kavramı bağlamındaki yazılımıyla aşık-maşuk ve meşk durumunu, bir yeni dizge ile ilerleterek temellendirmek istiyorum.
İnsan, nisa ve ins.. bunlar Arabi'de konsonantsız yazılıyor.
Yani, sözcüğü "ünsüz" haliyle yazmak demek oluyor.. yazım şekli, "insan" = "nsn" biçimindedir.
Arabi' de kadının "Nisa" anlamında olduğunu biliyoruz.
Hatta, üzerine bir uzun "Sure-i Nisa" dahi tenzil olmuş.
İns ve nisa aynı şey demek oluyor..
Biri "insan" sözcüğüne akronim.. yani baş harflerle yazıyorluk gibi halini veriyor ya da dimünivite edip, yani minikleştirip ve sevimlileştirerek kısaltıyor.
Yani insanı, "ins" şeklinde kısa ve minikleştirip te söylüyoruz.
Ki, sözcüğü "ins-cins" şeklinde deyimsel, tekerleme haliyle, yani "kıssa" gibi vurgulu şekilde de söylediğimizi de hatırlıyoruz.
İşte bu "ins" sözcüğü ile "nisa" sözcüğünü ünsüz yazımda litere eder ve eşitlerseniz, "ns" konsonlu haliyle ve şeklinde karşınıza çıkıyor.
Yani, "aşk" kavramının kahramanları veya teatral (drama) eylemli özneleri olan aşık ve maşuk; "ns" hale soyutlanıyorlar.
İnsandırlar.. soyutlayınca üryan ve ari halde insana kalıyorlar...
Normaldir, şaşırmıyorum..
Şudur.. üçüncü ve son olarak; aşk insandan önemli değil.. eğer bir "aşk", yine bir "aşık"ı ve "maşuku", yani sevgilileri çok üzüyor da onu aklından geçici bir süre dahi refüze edecek kadar "leyl-ü mec'n" halet-i ruhiyeye sokuyorsa, işte bu sevgi olmuyor.
Buna sevgi, sevmek, aşk filan demiyoruz.. diyemiyoruz...
İnsani hiç olmuyor çünkü !...
Öyleyse ve demek ki "aşk" ve hatta o türe yakın bir "sevgi" varsa ortada, "sevenin sevilene" ya da "sevilenin sevene" verdiği acıdan ve hüznünden dahi önemli olmamalı, bu ışk-aşk..
Sevdiğiniz yoksa, aşkınızın filan ne önemi var gibi..
Aşkın heyyula ve totem halidir..
İşte bu nedenle de sevdiğiniz yani sevilen.. "maşuk" haliyle olduğundan çok, "ins" yani "nisa" veya "ns" haliyle daha önemli hale geliyor.
Görklü Birtengrim, inşallah anlaşılır biçimde anlatabilmişimdir?!
Esenlikler dilerim...
Göktürkmen tarafından 5/24/2015 1:05:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şükran AY
Öylesine net ifade ettiniz ki...Kodlamalar, kısaltmalar ve sonuç soyutlama.Çok güzel ve ilgi çekiciydi gerçekten.Gizli ilimler ...
Benim için çok anlamlı ve aydınlatıcı bir paylaşım süreciydi.Teşekkür ederim. Var olsun emekleriniz.Selam ve saygılarımla.
Göktürkmen
Tüm değerli katkılarınız için, benim çok teorik ve soyut cevaplarıma katlandığınız için, ortak kavram ve sözcüksel bir dil üzerine yazabildiğimiz için, çok ama çoook teşekkürler...
Tüm en güzel bağlama introlu türk(ü)ler, size olsun...
İyi geceler dilerim...
Tekrar Merhaba Saygıdeğer Ahmet Kutlu Ayyüce Bey,
Öncelikle, lütfen kendinize haksızlık etmeyin derim. Anlatamamazlık yönündeki bahsetmiş olduğunuz şöhretinize haksızlıkca sahip olduğunuza inanıyorum.
Sonrasında, yazınızın yorumuna ilişkin yazdığım yazıda ki asıl benim anlamazlığımı kendi anlatamamazlığınıza yüklemenizi de büyük bir incelik olarak kabul ediyorum.
Cevabınızda daha iyi anladım, sizin asıl bahsetmek istediğiniz asıl sorun ettiğiniz, irdelediğiniz saf aşk..
Yani bir sebebe, sonuca dayandırılmadan her hangi bir amaç, gaye güdülmeden duyulan aşk.
Karşı cinslerin birbirine duyduğundan çok daha öte , çok daha akıl sınırlarını zorlayan büyük bir oluşun , büyük bir duyumsamanın hem geçiçiliği hem daimiliği nasıl oluyor ? Evet konunun geldiği bu noktada cidden başımı ellerimin arasına alıp iyicene bir düşünmem gerekiyor :) Ben o kadar bilgili değilim :)
Bir şey hem geçiçi - hem kalıcı nasıl olabiliyor ? Evrensel - nesnel anlamda geçiçiliği kabul görmüş bir olgu neden hâlâ yüzyıllardır kalıcıymış gibi hükmünü sürdürüyor...
Bireysel anlamda ki aşka bakış için mantıklı ve yerinde bir irdeleme...
Erkek kadını sever ya da kadın erkeği ..ilk aşktır denir...ve biteceği aşikardır..Neden aşık olur biteceğini bile bile... ?
Hım burada saygıdeğer yazar dost, iradenin hükümsüzlüğü, kontrolunu kaybedişi, yada kısa zamanlı bir aklî tutulma söz konusudur diye ifadelesem inşallah yanlış bir şey yazmamış olurum.
Aynı durumu, yani karşı cinslerde durum böyleyse nesnel anlamda daa yani atıyorum işine aşık bir insan zamanla işine olan ilgisini kaybedebilir ...Sonuçta aşk işte... bitmeye, geçmeye, yok olmaya mahkum...
Karşılaştırmayı neden yaptım her iki yönden de baktığımızda nesnel ya da bireysel bir şekilde geçiciliği var.
İlahi yönünü karıştırmıyorum.Sanırım aşkların böylesi çeşitlemeleri içinde en sağlıklı ve geçmeyen aşkın bu yönü...
Şimdi toparlamaya çalışıyorum, burada asıl sorun edilen, geçiciliği böylesi aleni ortadayken neden hâlâ AŞK. Üstelik bu geçicilik durumu aşkın en çok bireysel olanın karşı cinse olan niteliğinde daha bariz ortadayken neden şiirde kalıcılığını devam ettirmekte ?
İmkansız olana karşı, yasağa karşı, olmaza karşı insanın doğal yapısında ve algısında bir savaşçı tutum her daim vardır.Sanırım aşkın geçiciliğine karşın ona daima sadık bakışında bununla bir ilgisi var.
Kimsenin yapamadığını ben yaparım gibi...bir gözüpeklik, belki de bilinen sabit bir görüşün değiştirilebilir olabileceğine dair taşınan güçlü inanç...Birey...de başlayan aşk...her bireyin kendi duygu ve düşün disiplininde ilerler ve makus son bulur da...sanırım bunda şairlerin inat etmesinin nedeni başkaları başarılı olamadı ama ben olabilirim inadı...neden olmasın ? Sadece şahsi bir tahmin...
Ötesine inanın aklım ermiyor...? Birde şu var, her şeyde aşk vardır demiştiniz ya hani, fıtratımız da aşktır bizim.Yani bir de doğal olağan insani varlığımızdan kaynaklı itici bir güçle istemsiz olarak bile olsa aşk bir şekilde hükmünü sürdürmeye muktedir olabiliyor :) Konuyu dağıtmışsam bağışlayın lütfen.
Farklı pencerelerden anlıyabildiğim, algılayabildiğim, muhakeme, kıyaslama yapabildiğim kadar açmaya çalıştım.
Bu arada ben de derim ki :) bütün bu ayrışımlara, nedenlere, sebeplere rağmen aşk biten inatçı haline rağmen yaşanırlığı bitimsiz olsun :)
Tekrar teşekkür ederim anlamlı paylaşımınız için.
Esenlik dileklerimle.
Selam ve en derin hürmetlerimle.
Şükran AY tarafından 3/14/2015 7:26:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş (Homerotik)
Karl Marks
1844 Felsefi Elyazmaları
Bir şey vardır hani değerli Şükran Ay, yani insan kavramına soyut ve somut bütünselliği içindeki diğer çoklu alt rol/modellere göre bakmak gibi.. ondan gelen farklardanmış gibi ve belki...
Aşk agnostik midir?
Bu da benim sorularımdan çıkarılabilecek teorem, kurgulardan biri olabiliyor..
İlahi yönü mü peki; onu (zaten) hep anlayabiliyorum.
Daha karşılıksız ve beklentisizlik durumuyla ve iğretiliğinden, insan tanımına yönelik değerlere yönelme anlamında, yani saflaştığı oranda da anlamaklığım -anlam-a eriyor...
Saflaşıyorlar.. gerçek ve sahte sevgiler ve aşıklar olarak ve saflaşıyorlartekrar.. tertemizlik, arınma anlatımı ve anlamında..
Öyle ki, saflaşıyorlat versus saflaşıyorlar diyebiliyorum.
Ama insanın, içinde iki ayrı tümleyen anlamında artıleks ve eksileks (dişil, eril ve kişil) kutupla varlığı ve bunlara "senaryo-kurgu" kavram olan "aşk"ı, eylemci/oyuncular olarak "aşık ve maşuk"a indirgemesiyle...
Ve buna, yani o haliyle rol ve model bir olanı, bütün "ins" halden daha üst ve üstün insan muamelesinde değersellemesiyle...
Bunu da anlatabiliyorum.
Ama aşk eşittir, geçicilik yasası veya bunun kat'iyetindeki göreli konumlanma/durumlanmaya, bu denli kalıcıymış gibi bel bağlamışlık olarak; yani oraya yönelik sordum gibi anlayın yazıdaki soru/nları..
Sorgulayışım o ki, sonunu bile bile ve "malum" olarak önceden bilineni, yani "aşk"ı.. herşeye rağmen bitmezmiş-daimiliğinde saymak sanallığı, vehmi, tahayyülü.. ne deseniz işte?
Duyumsama gibi çok önemli bir kavramın altını çizmişsiniz ya; işte duyumsanacak şeyin (yani aşkın) acısını, olması veya çekilmesi gerekli "asıl" organ/kâlpten alıp, düşünsenen yere (akla-beyne) taşıyarak ve insanın o önemli en merkezi bögesini (organoloeptik-organsal) olarak bozma, falsifiye etme varlığı gibidir.
Duyumsama ve düşünseme mekaniğini ters kullanmakla sonucun değişeceğini ummak tuhaflığından mucize beklemek gibi, veyahut...
Yazışmayı bölüm bölüm sürdürelim, çünkü benim en iyi "anlatamayan" anlatanlık gibi bir özelliğim veya kötü şöhretim olduğu söylenir.
İşte o nedenle.. benim nadir sayıda denebilecek ve "anlayan"lık anlamında hani; siz gibi çok değerli bir dostum olmuşken, hızlı gidip anlatamazlığımla sizi yormuş ve kıymetinizi bilmemiş değil, bilmiş olayım..
Çok teşekkür ederim.. okuduğunuz, üstünde durduğunuz ve vakit ayırıp çok harika bir de katkı yazdığınız için; saygıyla efendim..
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 7/4/2015 1:55:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yine farklı ve çarpıcı bir konuyla merhaba demişsiniz saygıdeğer şair - yazar dost.
Her şeyin aşk olduğunun nesnel karşılığına , nasibin bireyselliğini koyarak aşkın - maşukun ve insanın yerini konumlandırmayı şiirde bu duruma bir isim vermeyi düşünmüşsünüz...
Her şey aşktır önermenizden başlayalım.
Her şey aşk ise nasip de aşktır.
Her şeyin aşklandığını düşündüğümüz yerde nasibi soyutlamak yanlış olur o o zaman değil mi...
Nasip - kader - kısmet ....O ilahi bilinmez kudret gücü...Bir sonraki aşamayı neyin olacağını olmayacağını bilemediğimiz o büyük muamma...
Aşkın tasavvufi anlamda bir tanımından bahsetmek isterim,
Denilir ki öznel, bireysel aşk ilahi aşka ulaşmak için basamak olsun diye yaratılmıştır denir. Yani insanlar beşeri aşktan ilahi aşka ulaşsın diye...
Bu kapsamdan bakınca,
Her şey aşktır önermeniz sonderece yerinde ve makul.
Özneli de aşktır, aşka götüren de aşktır, nasip de aşktır.
Aşk aşklığıyla var olandır.Yani Varlık aşktır diyebilir miyiz ..Varlığımız da aşktır.
Aşk, duyumsamaktır..Duymaktır.Duymak aşktır.Bu ister bireysel anlamda olsun, ister herkesin herkesi duyduğu anlamda olsun aşktır.
Duyumsamayan birinin varlığından şüphe duyulmaz mı ? Hiçbir şey duymayan yaşıyor olarak kabul edilebilir mi ?
Yani derim ki, ister genel kapsamda herkesin herkese ortak olarak duyabileceği aşkta, ( vatana, toprağa, çiçeğe, insanlara, işine, ailene ) isterse bireysel anlamda sadece salt gönül anlamında olsun aşk kendinden bir şey yitirmez.Değerinden bir şey kaybetmez.Tam tersi bu durum aşkın, hem nesnel, hem bireysel olarak varlığını idame ettirme gücünün ne kadar büyük olduğunu, onun gibi böylesi bir özelliğe haiz bir duyusal ve varlıksal bir olgunun olamayacağının yani tekliğinin altını çizmek olur...
Şiirimize gelir isek, madem aşk varlık nedenimiz dedik, duyumsadığımızla varız dedik, aşk her şeydir dedik
Şair ister nesnel penceresinden bakarak , insanda aşkını yaşar, ister bireysel anlamda yaşar...Şu da var , bireysel anlamda aşk bir anlam da insana olan genel aşkı da kapsıyor ...Çünkü insan kavramının içine o bireysel aşkın tarafları olan aşık ve maşuk da giriyor.Onlar da insan değil mi ?
Aşka bakışın ve ona konulan adın tanımlanması ile alakalı her şey sanırım.Sizin karşı karşıya koyduğunuz nasip ve nesnel olma özelliği aşkın hiç bir şeyde olmayan varlığın som özden niteliği...Bu yüzdendir zaten çelişkileriyle, bir yanı siyah bir yanı beyaz olma , görünme yönüyle yüzyıllardır aşk hep tartışılan özelliğiğiyle anılmış tam bir tanımı yapılamamıştır.
Nitelikli yazınız için çok teşekkür ederim,Yine düşündürdü.Yine kafamda bir sürü çıkarımlara neden oldunuz.Teşekkürler yetkin kaleminize.Selam ve saygılarımla.
Şükran AY tarafından 3/14/2015 4:25:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
Göktürkmen
Aşk agnostik midir?
Bu da benim soruladımdan çıkarılabilecek bir teprem sorulardan biri..
İlahi yönü mü peki; onu anlayabiliyorum.
Daha karşılıksız ve beklentisizlik iğretiliğinde saflaştığı oranda da anlamaklığım anlamaya eriyor...
Ama insanın ki, içinde iki ayrı tümleyen anlamında artı ve eksileks (sişil,eril ve kişil) kutupla varlığı ve bunu kavram olan aşkı, eylemci/oyuncular olarak aşık ve maşuka indirgemesi...
Ve buna bu hale rol ve model bir olanı, bütün ins halden daha üst ve üstün insan muamelesiyle değersellemesi.. yüklemesi...
Bunu da anlatabiliyorum. Ama aşk ve geçicilik eşitliği veya katiyetinde ki bu geçici dumurnmlanmaya, bu denli kalıcıymış bel bağlamışlığı orayı sordum, sorguluyorum; ki sonunu bile bile "malum" olarak biliyoruz.?
Duyumsama gibi çok önemli bir kavramın altını çizmişsiniz ya; işte duymsanacak şeyin acsını, olması veya çekilmesi gerekli yerden alıp, düşünsenen yere taşıyarak ve o insan ögesini ( organoloeptik-organsal) olarak bozma, faslifiye etme de var gibidir.
Yazışmayı bölüm bölüm sürdürelim, benim en iyi anlatamayan anlatanlık gibi bir özelliğim ve kötü şöhretim olduğu söylenir.
Benim nadir sayıda denebilecek "anlayan" siz gibi çok değerli bir dostmumu da anlatamazlığımla kıymetini bilmemiş değil, bilmiş olayım..
Çok teşekkür ederim, okuduğunuz, üstünde durduğunuz ve vakit ayırıp çok harika bir de katkı yazdığınız için; çok saygıyla efendim..
Göktürkmen
:(