21
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1783
Okunma
Yol boyu hiç konuşmadı. Tüm dikkatini araba kullanmaya vermişti.
Ara sıra havadan sudan konuşan eşine ya başıyla cevap veriyor.
Ya da evet hayır diyordu.
Arka koltukta yatan oğlu ağzındaki maskesiyle kah uyuyor kah ön koltukların arasından yolu seyrediyordu.
Trafik normal, hız uygun araba her iki tarafı şeftali bahçeleri ile kaplı yolda yılan gibi süzülüp gidiyordu.
“Baba durur musun”?
“Tamam, oğlum neyin var”
“Hiçbir şeyim yok baba şu şeftalilerden istiyorum”
“Tamam, oğlum istediğin şeftali olsun ilerde Yalova ya girer alırız”
“Hayır, baba ben bunlardan istiyorum”
“Biraz sabret istediğin kadar alırım”
“Hayır, bundan istiyorum”
Yolun sağına yanaşarak durdu. Flaşörleri yakıp arabayı stop ettirdi. İnmeden oğluna baktı.
Yolda kusar diye aldıkları naylon poşetten iki tane alıp arabadan indi.
Kuşku ile etrafına baktı. Birileri var mı diye dikkatlice her tarafı kolaçan etti.
Görünürde kimseler yoktu.
Geçtikleri bahçelerin her tarafı yüksek tel çitlerle çevrili olduğu halde durdukları bahçenin her tarafı açıktı.
Belki birileri vardır diye bahçeye girdi.
Birkaç defa kimse yok mu diye seslendi.
Cevap alamadı. Bahçe içlerine doğru çekingen adımlarla yürüdü.
Son bir kez etrafı iyice süzdü.
Utangaç hali artmış kalp atışları hızlanmıştı.
Uzandığı dallardan irice dört adet şeftali aldı.
Torbaya koyarken bir daha etrafına baktı.
Kimseleri göremeyince elindeki ikinci torbaya cüzdanından çıkardığı on lirayı koyup bahçenin iç tarafına bakan şeftali ağacına astı.
Hızla arabaya doğru yöneldi.
Biraz önce para koyduğu torbayı elinde tutan yaşlı bir adamın sesiyle irkildi.
“Dur nereye gidiyorsun”
Sese doğru dönerken yüzü kıp kırmızı kesildi. Ayakları titredi utangaç hali daha da arttı. Kısık bir sesle:
“Affedersiniz galiba sahibisiniz inanın sizi çok aradım ama bulamadım. Hatta birkaç defa bağırdım duymadınız.
“Hayır, ben bahçeye girdiğinden beri sizi izliyorum. Bulunduğum yeri göremezsiniz.
“Kusura bakmayın mecbur kaldım. Yinede almamam gerekti.”
Oğlum ısrarla istedi. İler de alırım dedim ama dinlemedi.”
“Boş ver elindekileri bırak ta buraya gel”
Şaşkınlığı daha da arttı.
İçine bir korku düştü.
Olaya şahit olan eşi ve oğlu da çok tedirgindi.
Elindekileri eşine verdi. Hızla ihtiyarın yanına gitti.
İkisi de ağaçların arasında kayboldu.
“Ne oldu anne babama bir şeyler mi yapacak”
“Dur oğlum bilmiyorum ama bu durum hiç hoşuma gitmedi.”
“Anne ne olur babama bir şeyler yapmasın.
“Keşke şeftali istemeseydim”
Kadın çaresiz ve alabildiğine şaşkındı.
Gölgesi bol olan ağacın altındaki sandalyelere oturdular.
“Arabanın markasına bakılırsa hali vakti yerinde birisin”
“Şükür bir şeylerim var efendim.”
“Mecburdum dedin neden ki?”
“Oğlum ısrarla istedi kendisi lösemi hastası sürekli tedavide, onu kıramadım”
“Poşete parayı neden bıraktın”?
“Olur mu ben hak etmediğim hiç bir şeyi almam.
Babamdan vasiyetliyim
Tekrar buraya gelip sizden helallik alacaktım.”
“Dinle evlat önce yavruya geçmiş olsun inşallah atlatır.
Ben ilk defa böyle bir durumla karşılaştım”
Seni doğuran yetiştiren anaya babaya helal olsun çoğu bahçeye girer aldıkları yetmiyormuş gibi ağaçlara da zarar verirler.
Ben buranın en zengin kişilerinden biriyim. Severek evlendim. Rabbım bana on iki seneden sonra seninki gibi bir erkek evlat verdi.
İşte o zaman dünyanın en mutlu insanı idim.
El bebek gül bebek büyüttüm. On bir yaşındaydı bir gün arkadaşlarıyla beraber komşunun şeftali bahçesine girip habersizce almak istemişler.
Bunları gören komşum elinde sopayla kovalamış. Oğlum korkudan ağaca tırmanmış.
Arkadaşları kaçıp kurtulmuş ama bizimki ağaçta, kızgın komşu elinde ki sopa ve taşları oğluma fırlatmış.
Korkan oğlum ağaçtan atlarken ayağı dala takılınca kafa üstü yere çakılıp oracıkta can vermiş.
Sadece o ölmedi bende öldüm.
Bakma halime, içim ölü, eşimde öyle, bütün mallarımı satıp şeftali bahçeleri aldım.
O, günden beri ben ve eşim hiç şeftali yemedik.
Geçerken gördüğün tüm şeftali bahçeleri benim.
Etrafı tel çitle çevrili olanların tamamının gelirleri çocuk esirgeme kurumuna, Kızılay’a huzur evlerine kışlalara düşkünlere veririm.
Hiçbir ücret almam.
Bu bahçede kileri gelip geçenlere, köyün çocuklarına,
işçilere velhasıl isteyene veririm.
Şimdi tek sıra seçilmiş şeftali sandığını al arabaya gidelim.
İhtiyarın dediği sandığı aldı.
“Peki, amca borcum ne kadar”
“Dedim ya evlat ben şeftalileri satmam dağıtırım.”
Yaşlı adamla beraber arabanın yanına geldiler.
Bagajı açıp şeftali dolu sandığı yerleştirdi.
Yaşlı adam çocuğa dönerek:
“Bak şeftalilerin hepsini yersen iyileşeceksin tamam mı?”
“Tamam, amca babama bir şey yapmadığın için sağ ol”
Kadın da çok sevinçliydi.
Vedalaşma için elini uzatan ihtiyarın ellerini sıkıca kavradı.
O an elinde bir şey hissetti.
Poşette bıraktığı on lira avucunun içindeydi.
Son kez ihtiyara gülümseyerek baktı.
İkisinin de gözleri dolmuştu. Arabaya binip hareket etti.
Dikiz aynasından bakınca yaşlı adam onlara el sallıyordu