- 723 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
BİLİNCİN BİR ADIM ÖTESİ
Bilincin tam bir adım ötesi irdelenesi ve yordanası. Ve insan soyunun pek çok ket vurmaya sirayet edercesine gereksinim duyduğu temel ve vazgeçilmez prensipler...
İlk sırada yer alan belirleyici ve tetikleyici unsur olan ‘’din’’ öğesi. İnsan ırkının girdiği bataklıktaki tek kurtarıcısı. Netice itibariyle insan soyunun temel gereksinimi her ne kadar saf akıl ve pratik akıl arasında çatışmalar olsa da. Dünyanın görüp göreceği en büyük akılcı olan Kant ve kendi kurtuluşunu akıldan çıkarmış iken dünyayı dahi yerinden oynatabilirdi.
İnsan denen canlının sapkınlığı tüm nihai basitlikler gibi pek çok şeyi karmaşık bir yapıya döndürmüştür ne yazık ki.
Kant ve Kant gibileri kendi felsefelerini kendi mayalarından ve öznel yapılarından ortaya çıkarma eğilimindedir. Ne de olsa uysal insan, felsefesinde de durağan ve uysaldır. Hasta kişi ise gücün yegane sahibidir diğer bir deyişle gücün filozofudur.
Zulüm ya da şehvet düşkünlüğü hatta ihanet...
Tüm bu ve benzeri olgular, bunlarla iştigal edem insanın doğuştan sahip olduğu ruhun verileri aracılığı ile bizzat yapılabilmekte iken yeri geldiğinde kaba kuvvete de baş vurabilmektedir. Ne de olsa o bitimsiz tutkular değil midir insanı zalim kılan ya da şehvet düşkünü ve hain yapan. Yine de duyguları dahil edemeyiz bu kategoriye.
Hakikati arayan, prensip edinen akılcılık ki alt düzey ve üst düzey diye ikiye ayrılır, mütemadiyen hakikati aramakla mükelleftir her ne kadar araştırılan hakikatin ne olduğu konusunda fikir çatışmasına düşseler de.
Aklı devreye soktuğumuz an itibariyle görünen şudur ki; akıl kendi başına ahlaki değildir. Zira akıldan türemiş ahlak mevzu bahis dahi edilemez ve akıl asla yaratmakla mükellef kılınamaz sınırlar ihtiva eden bir unsur olmasının dışında.
Sınırlardan söz etmişken, göreceli özgürlük kavramı da ayrı bir açılım getirmektir irdelen konuya: Göreceli özgürlük insanoğlunun acısını azaltırken sonuç itibariyle bencil ve egoist olanların daha mutlu olduğu gerçeği ile yüzleşiriz. Kendine yetme arzusu taşıyan, mükemmel olma gayreti içinde olan insan alabildiğine ve olabildiğine bencildir. Doğanın yasasının bencillikten türediği ise varılacak nihai noktadır. Doğanın yasalarına uymakta zorluk çekmeyen insan bencildir ve doğanın kanunlarının böyle olması da hayatın bir sunumu ve sonucudur.
Belirteçler ve süreç değişime uğrasa da temeli ve önceliği değişmeyen pek çok açılım evrenin sırlarını bir yandan saklamakta zaman zaman da ifşa etmektedir. Sebep-sonuç ilişkisi olsun kuramlar olsun insan ve evren zinciri sonsuz ayrışımını sürdürmek adına gizemini hep korumuştur.
İnsan ve adına yapılan her türlü yatırım, uygulanan yaptırımlar ve süregelen devinim boyut değiştirse de akıl ve irade göreceli özgürlüğünü hep korumuştur ve koruyacaktır da.
YORUMLAR
"akıldan türemiş ahlak" sözü bana bir yazımı anımsattı...
Dünyada aklını kullanan tek yaratık olan insan bu üstün niteliğini insanların mutluluğu, barış ve doğayı korumak için kullansa dünyamız güllük gülistanlık olur, savaşlar olmazdı...
Ancak insanlar "akıl" denilen bu Allah vergisini yazık ki hep başkalarının haklarını gasp etmek ve kendine çıkar sağlamak için kullanıyor. Daha doğrusu Allah vergisini Allah'ın yasakladığı işler için kullanıyor.
Aslında eğer kendi aralarında gülüyorlarsa kargalar bu halimize gülerlerdir...
Gülüm Çamlısoy
ne yazık ki...
körelmiş zihniyetler değil mi bu zafiyetin tek sorumlusu ve yitip gitmiş vicdanlar...
saygılarımla Kadir Babam...
Gülüm Çamlısoy
düşünsenize; ne acı kalırdı ne hüzün ne savaş ne zulüm...
teşekkür ederim sevgili Nazik Hanım.
tüm güzellikler sizinle olsun.
sevgilerimle...
Hakikati arayan, prensip edinen akılcılık ki alt düzey ve üst düzey diye ikiye ayrılır, mütemadiyen hakikati aramakla mükelleftir her ne kadar araştırılan hakikatin ne olduğu konusunda fikir çatışmasına düşseler de.
Aklı devreye soktuğumuz an itibariyle görünen şudur ki; akıl kendi başına ahlaki değildir. Zira akıldan türemiş ahlak mevzu bahis dahi edilemez ve akıl asla yaratmakla mükellef kılınamaz sınırlar ihtiva eden bir unsur olmasının dışında.
Sınırlardan söz etmişken, göreceli özgürlük kavramı da ayrı bir açılım getirmektir irdelen konuya: Göreceli özgürlük insanoğlunun acısını azaltırken sonuç itibariyle bencil ve egoist olanların daha mutlu olduğu gerçeği ile yüzleşiriz. Kendine yetme arzusu taşıyan, mükemmel olma gayreti içinde olan insan alabildiğine ve olabildiğine bencildir. Doğanın yasasının bencillikten türediği ise varılacak nihai noktadır. Doğanın yasalarına uymakta zorluk çekmeyen insan bencildir ve doğanın kanunlarının böyle olması da hayatın bir sunumu ve sonucudur.
İşte yazının anafikri nin gizlendiği güzel bölüm.İnsan her zaman değilse de çoğu zaman isteklerine hayallerine ve arzularına yenilir?sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma olgusu ya da kavramı ya da davranışı adına ne derseniz deyin gerçekleştiğinde insan olmak daha zevkli daha güzel olacağı kanaaatini taşımaktayım.Akıl her zaman iyiliğe çalışmaz çünkü.Çok zeki olanların bazen iyi birer kumarbazolabileceğini de hayatta görebilirsiniz.Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün.Hepimizin mutluluğu için karşımızdakinin yerine kendimizi koyma inceliğini bir öğrensek..ah ne mutlu olurduk şu an ki halimizden sevgi ile kalın.Çok güzel bir yazı idi....kutladım efendim...saygılar..
Semiray Emre tarafından 3/9/2015 7:20:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Haklısınız, akıl her zamna iyiliğe çalışmıyor. Hele ki vicdandan yoksunsa kişi vay halimize.
zihni ve duyguları sürekli çelişen biri olarak ayrı yorucu mantığı ve duygusallığı dengede tutmak.
Sağ olun güzel dostum. Yorumunuzu okumak adına çok mutlu oldum.
Sevgimlesiniz sevgili Semiray Hanım.
Yüreğiniz dert görmein asla.
İnsan ve adına yapılan her türlü yatırım, uygulanan yaptırımlar ve süregelen devinim boyut değiştirse de akıl ve irade göreceli özgürlüğünü hep korumuştur ve koruyacaktır da.
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim eşlik ettiğiniz için. Bu değil mi yazıya anlam ve değer katan...
Saygılarımla her daim...