- 2460 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
BEDİİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ
....................Kıymetli dostlarım ;
Sayfamızın, ne nedir köşesinde en son yorumlanan terimlerde Said-i nursi ile ilgili yorumları okudum. Güzel yurdumuzun bir ilinde, BİTLİS’te dünyaya gelen bu alim insan, Osmanlının çöküşünü, Türkiye Cumhuriyetinin ne şartlarla kurulduğunu görmüş, I. dünya savaşında Doğu cephesinde Milis albayı rutbesiyle savaşırken yaralanmış ve ruslara esir düşmüştür. Zindan hayatı rusya da başlamıştır.
....................Rus imparatoru mahkumları ziyaret ettiğinde, bütün mahkumlar önünde eğilir, bir kişi hariç. Dikkatini çeker, niçin eğilmiyorsun dediklerinde ; Bir müslüman yalnızca Yüce yaratanının önünde eğilir der. Çok sinirlenen İmparator, hemen kurşuna dizilmesi için askere emir verir.
....................Said-i nursi beş dakika müsaade ister. İki rekât namaz kılayım der. İzin verirler, bu arada çar dikkatlice izlemektedir. İki rekatı çabucak kılar ve hazırım der. Niçin çabuk kıldın dediklerinde ; Korktu da ağırdan alıyor demeyesiniz diye kıldım. Çarı etkileyen bu cevap, Said-i nursi’yi affetmeye yetmiştir. Hapis hayatı devam etmektedir sadece kurşuna dizmekten vazgeçerler.
.....................Türk asıllı bir rus askeri kaçmasına yardım eder, hapishaneden kaçırılır. Bir yıl boyunca geceleri yol yürümüş, gündüzleri mağaralarda, kayalıklarda saklanmıştır. Çeşitli bitkiler ve ot kökleriyle beslenmesini sürdürmüş, bir yılın sonunda Almanya’ya ulaşmıştır. Oradan da Türkiyeye dönmüştür.
.....................Emirdağ’ında, mecburi ikamet ettirildiği ilçedeki izlenimleri aktarmak istiyorum. Babam Sadık KARANFİL Talebelerinden birisiydi. 1940 ’lı yıllarda, Emirdağında ikameti sırasında yazmış oldukları eserlerle ilgili; Hapis hayatı, mahkemelerde eza-cefa dönemi devam etmiştir. Memleketinden uzak, tek başına, yaşlı ve yorgun bir insana yapılan eziyetler had safhaya ulaştırılmıştır.
.....................Yazmış olduğu bir risalesinden dolayı tutuklanıp, Afyon iline hapishaneye götürülür. Mahkemeye çıkması yakındır. Emirdağındaki talebeleri; Babam dahil beş kişi üstad’ın mahkemesinde bulunmak için afyon’a gitmeye karar verirler. Yokluk yıllarıdır, para yoktur, emirdağ-afyon arası 80 KM’lik bir yoldur. Yiyeceklerini hazırlatıp, heybelerine koyarlar, mahkemenin gününe üçgün kala yola çıkılır. Yaya olarak gideceklerdir Afyon’a kadar.
.....................Bu ne menem sevgidir...! Hangi güç yaya olarak 80 KM’lik yolu katettiriyor.Yalnızca gönüllerde taht kuran sevgileridir. Mahkemeye çıktığında ; Emirdağından gelen beş talebesini gören bu büyük insan, gözlerinden boşalan yaşlara hakim olamamış, ağlamıştır. Ömrünün 33 yılını hapislerde geçirmiş, yaşı 70 in üstünde, yorgun, bitkin bir vaziyettedir.
....................Suçu neydi..? Vatanı mı bölmeye çalışmıştı, hırsızlık mı yapmıştı, insan hayatına mı kastetmişti, bu vatanı parselleyip satmışmıydı. Bu vatan için cephelerde savaşmış, esir edilmişti. Artık gam değildi mahkemenin vereceği karar, indinde. Karşısısında meccanen seven beş yürek duruyordu. Gözleri yaşlı...!
....................Üstadımız mahkemede mahzun olmasın, bizlerin varlığından güç alsın diyerek gece-gündüz demeden yaya olarak geldikleri mahkemede üç günün yorgunluğu kalmamıştır. Can-ı gönülden sevdikleri o yüce insan, ellerini açıp dua etmiştir gözlerinden süzülen yaşlarla, talebelerine......
....................Biliyorum ki şu sayfalardaki kardeşlerimin sevgileri yücedir. Bir kâlp taşıyoruz. Gönül kardeşliğimiz var. Birbirimizi karşılık beklemeden seviyoruz, Yüce rabbim bu sevgiyi bizlere bahşetmiştir ki ; Birbirinizi seviniz diye. Gözünüzün önüne getirin, o mahkemeyi, en kötü gününüzdesiniz, doğduğunuz yerlerden binlerce KM uzakta, gurbettesiniz, yargılanmaktasınız, ömrünüzün yarısına yakın bir zaman hapishane hayatı yaşamışsınız ve karşınızda beş sevdiğiniz insanı görüyorsunuz, yalnız sizin için gelmişlerdir, Kilometrelerce uzaktan yürüyerek.
....................Yorgun halleriyle, uzaktan size bakıp gülümsüyorlar. O anki ruh haliniz nasıl olmalı.? Ben şu anda yazarken gözyaşlarıma hakim olamadım. Sağlıcakla kalın.
YORUMLAR
ben o talebeleri osmanlı terbiyesiyle yetiştiren o ruhu devam ettiren herkesi canı gönülden kutluyorum..öğretmenimiz tv.ekranı bizi abus kişilere özümüzden çok uzaklaştırıp benzetmek isteyenler var..o talebeler bizim kültürümüzün yapı taşları bizi bize benzetiyorlar.. kutluyorum sizi..kaleminiz susmasın...
Aslı aslına Nesli nesline
yüreğinize sağlık
bu nurdan yüreklerin devamıyızdır inşaallah
Barlayı ziyarete gittiğimizde o güzel insanın yazı yazdığı ağacı kestiler
biz taşa toprağa rağbet etmeyizde edenler var
Allah Geçmişlerinize tüm yaşanlara rahmet etsin
ben böyle bir durumda sevinçten ölürdüm her halde...
sonsuz saygılar
Şu kısacık güzel yazınıza sığdırabildikleriniz bile bir insanın duygulanmasına sebep olmaya yeter. Suçu neydi demişsiniz yazıda. Elbette ki bir suçu yoktu. Derin bir imtihandan geçiyordu. Efendiler Efendisi'ne (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) gönül vermek ve O'nun izinde yürümek elbette ki meşakkatsiz olmayacaktı. Çünkü bu misafirhane-i dünyada, Efendimiz bile sıkıntı çekmişti. Ama burası bir gölgelenme yeriydi ve nefeslenene kadar bitecekti sanki. O yüzden hizmetine adadı kendisini. Ene'sinden geçip davası uğruna ter döktü. Misafir olduğumuz şu dünyada, gerçekten misafir gibi yaşadı. Tek gayesi memleket evladının imanını kurtarmasına vesile olabilmekti, Cennet'i kazanmak değildi. Ve biliyoruz ki, umur-ı hayriyenin muzır manileri çok olurdu. Babanız ve arkadaşları da bu mızır manilerden birine denk gelmişler işte. Cenab-ı Hak hizmetlerini kabul etsin.
Geçtiğimiz günlerde bitirdiğim "Başkasının Günahına Ağlayan Adam" adlı kitapta bir olay aktarılıyordu ki, okuduktan sonra bir müddet kendime gelemedim. Yeri gelmişken müsadenizle burada bahsetmek isterim:
Üstad Hazretleri iktisata azami derecede dikkat ederdi. Bir gün yeni kurulan bir havayolu firmasının Afyon civarında deneme uçuşları yaparak halkı gezdirdiğini duyar. Uçağı merak eden Hazret, talebelerinden Zübeyir Gündüzalp'i bilet alması için gönderir. Bir biletin 50 lira olduğunu gören Zübeyir Ağabey, Üstad'ın pahalı bulacağını ve razı olmayacağını düşünerek; biletleri almadan döner. Sorar. Üstad Hazretleri de pahalı bulur ve bunun iktisata uymayacağını düşünerek vaz geçer. Ellerini (avuçları birbirine bakacak şekilde ) öne doğru uzatarak:
"Ne yapalım Zübeyir, madem öyle biz de uçak bedava olduğu zaman bineriz." der. Ve bu olaydan yıllar sonra vefat ettiğinde, Mübarek bedeni Şanlıurfa'daki kabrinden alınarak uçağa konur ve Isparta'ya getirilirken Afyon semalarından da geçirilir. Böylece Mübarek İnsan'ın, vefatından sonra dahi bir kerameti görülmüştür.
Cenab-ı Hak rahmet eylesin. Bizleri de şefaatlerine nail etsin.