- 923 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIRATIN YEMİNİ ÇALMAK
Zamanın behrinde haylaz bir genç, seyis olan babasının hastalığı sebebiyle, mecburiyet karşısında pek de isteyerek ve severek yapmadığı, ahıra girip atların altını üstünü temizlemek yemini ve suyunu vermek işinde evin her işini sırtlanan kıratı ihmal etmeye, hatta yemini her geçen gün çalmaya (azaltmaya) başlamış.
Kırat bu, gücü de yerinde iştahı da önüne ne dökerse mırın kırın etmeden yumulurmuş. Genç ise yaptığını matah bir şey sanıp yatalak hasta olan yaşlı babasına:
- Baba bugün kıratın yemini çaldım aptalın haberi bile olmadı, anlamadı demiş.
Öyle evlâtlar vardır ki deniz suyuna benzer ne içilir ne de vazgeçilir. Bu genç de o öylesi evlâtlardan olmasına rağmen baba, belki işe yarar "nush ile uslanır" diyerek tecrübelerini oğluna aktarmaya çalışmış:
-Bak evlâdım, güzel yavrum! yaptığın şey çok yanlış. Şimdi sana söyleyeceklerim her hangi bir insanın sözü değil, yatalak da olsa seyis olan atların idaresini en iyi bilen bir babanın sözleri. Unutma ki siyaset kavramı seyis ve at kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş bir kavram olup, bir şeyin eldeki imkanlarla en iyi ve verimli şekilde idare edilmesi demektir.
Atlar çok hassas hayvanlardır. At söz konusu ise durup düşüneceksin bir kere. Çünkü, at ile insan arasında tarihin derinliklerinden gelen son derece yakın bir duyusal hatta duygusal bağlar vardır.
Bir at için yem, saman, nal, nalbant, ahırın havalandırılması ve temizliği çok önemlidir. Atın vücut ısısından tut da cilt bakımına (tımar edilmesine) kadar her şey ama her şey önemlidir. Sen ata ne kadar samimi bakarsan at da sana o kadar özgü candan bakar, gücünü kuvvetini esirgemez senden.
Bir kere senin yaptığın en hafif deyimle vefasızlık. Kırat her şeyi bilir, her şeyi hisseder, her şeyi anlar. Benim durumumu unutma yatağa bağlı olduğum için kıratın emaneti sana, o ailemizin gözbebeği demiş.
Haylaz genç, “bir şeyin fiyatını bilen fakat değerini bilmeyen” gençlerden olduğu için seyis babanın nasihâtı kulağının birinden girmiş diğerinden çıkmış. Her gün kıratın yemini çalmayı sürdürmüş. Bu aylarca böyle devam etmiş, kırat yük taşırken dermandan düştükçede, halsizleştikçe de sırtından kırbacı eksik etmemiş.
Haylaz genç bir sabah ahıra girdiğinde ne görsün, kırat “nalları havaya dikmiş”, durumu babasına izah edince baba:
- Ben sana demedim mi evlâdım. Bir gün gelir kırat her şeyi anlar diye, işte bugün sana, kendisine yaptığın her türlü davranışını ve yemini çaldığını anladığını nallarını havaya dikerek gösterdi demiş.
Ülkemizde her saat, her saniye kıratın yemini çalanlar var. Kıratın yemini çalanlara; yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını, vakit geçmeden “yumuşak atın çiftesi sert olur” sözüyle hatırlatmamızın günü gelmedi mi?
Turhan Şahin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.