- 515 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Böyle Düşündürdü Zerdüşt
Böyle Düşündürdü Zerdüşt
Çok kısa yazacağım, daha fazlası için; “Böyle Dedi/Buyurdu Zerdüşt” okunabilir! Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabında, “Zamanındaki kulaklara göre ağız olmadığını kendisinin daha sonraki kuşaklar tarafından anlaşılacağını” bilir! Öyle de olmuştur!
Üç Zerdüşt!
1. Zerdüşt (Mahabat): MÖ 3000
2. Zerdüşt (Haşeng): MÖ 2040
3. Zerdüşt (“Böyle Dedi/Buyurdu Zerdüşt” Kitabına konu olan.): MÖ 630-550. 30-40 yaşları arasında dağlarda dolaşan!
Adeta düşünen insanı bu süreç, kendine has bir “Zerdüşt” yapıyor! Yani bir insan, doğal davranıp kendisine sonradan yüklenen tüm öğretilerden sıyrılıp bizzat kendi algısıyla, kendine has bir öğretiye ulaşır ise “Zerdüşt” olacak! Tüm bu süreci yaşayanlar, adı ne olur ise olsun benzer ya da farklı görünen yollardan aynı yere, hakikate ulaşacaklar! “Bu hakikate ulaşmaya ne ad konduğu da aslen önemli değil. Bu yazıda “Zerdüşt olmak” diyorum bu makama! Zerdüşt olanlar, insanlara hakikatleri sunmak ister ve bunu yaparlar! Bu tebliğlerinin nasıl algılandığı önemli elbet! Bazıları bu kişileri ilahlaştırır, bazıları da bu kişiler üzerinden, yani sağlam kabuller üzerinden kutsal bir öğreti kurup menfaat devşirmek ister! Menfaat için öğretileri kabul etmiş gibi yapıp destekleyen ve baskı ile benzer öğretileri halka zorlayanlar her dönemde olur, olacak da! Çoğunluğun kabul ettiği kutsallarla kendi menfaat örgüsünü kurmaya çalışanlar, elbet hazır kutsal kabul edilmiş öğretileri kullanır!
Güç kullananların söylemi ve eylemidir; “İtaat”! İnsanlar, “Efendi” olmak hevesiyle köleleştirilirler! Efendisinin ihtişamıyla daha alt kölelere övünen bir uşak bu konumdadır! Yani o da diğer alt kölelerin efendisi konumunda hisseder kendini!
İnsanlar, aciz yanlarının ve ihtiyaçlarının baskısından “Tanrı” ya özlem duyar! Bu yüzden dinler, insanlara “Cennet” fikriyle bunu sunar! Yani “Tanrı” özelliklerini (Ebediyet, her istediğine ulaşmak arzusu, yeme içme ve cinsellik), “Cennet” üzerinden gelecekte onlara vaat eder! İnsan hayallerine gelecekte başka bir boyutta bir hedef vererek karşılığında bu zaman ve boyutta yani hazırda itaat ister! Bu itaat, kimler tarafından ve nasıl kullanıldı; ayrıntısını tarihsel süreçte bulmak kolay! Yani hayal vaat, gerçek itaat sağlamakta kullanılabilir! “Köle ahlakı” yerine, tüm insanların insan olma noktasında efendi olduğu “Efendi ahlakı” hedeflenmelidir! Elbet bu insanlar üzerinde kutsal ya da baskı ile egemenlik kurmuş olanların işine gelmeyecektir! Dikkat ederseniz; “Öbür Dünya” için “Bu Dünyayı” terk fikrini insanlara sıkça yaymaya çalışanların pek çoğu, kendi menfaatlerini “Öbür Dünyaya” bırakmaz! Hemen ister!
“Üstün insan” yerine, “Üstinsan”! “Üstün Irk” değil, “Üstinsan”; “Hakiki insan” da diyebiliriz! Yani insanları, insan olması açısından birbirlerinden üstün görmek yerine, insanlığın zirvesine çıkmayı hedefleyen ve bunu başaranlara “Üstinsan”, “Hakiki insan” diyebiliriz! Üstinsan, “Diğer insanlardan üstün olma” iddiasında olmayandır! Köle ahlakı yerine bizzat kendisinin efendi olduğu, kendisinin efendisi, “Efendi ahlakı” hedefleyendir! Birine inanmak yerine kendine inanmak en sağlam yol! Yani arif olan, birilerine hazır inanmak yerine süreci bizzat yaşar ve son tahlilde kendine inanır! İnsanların öğretilerden sıyrılıp bizzat kendi algısına ulaşması gereklidir! “Kendini Bulma” olarak düşünülebilir bu hal! Zerdüşt olmak gibi! “Düşünceler ile dünyayı değiştirmek” bu mümkün müdür? İnsan geleceğini kendisi tasarlıyor ise elbet düşünceleri ile kendi Dünyasını yönetebilir, öyle de yapmalı! Mevcut öğretilerden sıyrılmak, yeni bir öğretiyle çıkmamaktır aslında! Yani yeni öğretiler de eskilerin devamı olacaktır! Kişi, kendine öz yolunu ve tercihini oluşturabilir ise “Gerçek insan, Üstinsan” olabilir! Eski ve yeni öğretileri de yine kendi algısına göreceli olarak değerlendirir! Bu değerlendirmesinde hiçbir kutsal, ahlaki ve herhangi bir baskı olmamalıdır! Öğreticiye olan itaat de eski zamandaki ilahlara olan itaate dönüşebilir! Bu nedenle kişi, tercihlerinde ve inancında tamamen bağımsız olmalıdır!
İnsanları “İnsan” olma açısından sınıflamak doğru olmasa da tercihlerini anlamak açısından tercihlerini sınıflandırmak işe yarar! Zaten bu sınıflamalar da çerçeve olarak yapılabilir, müşahhas olamaz!
İnsanların tercihlerini anlamak açısından, tercihleri üç sınıfa ayırmak yanlış olmaz!
1. Sürü tercihi: Bunu tercih eden insanların farklılıkları fazla önemsemediği ya da farklılıklar olsa bile bunun genel olarak kabulünü önemsediği; yani sürüdeki ilk koyun uçurumdan atlar ise diğerlerinin sorgulamasına gerek olmadığı bir durum. Bu sınıfta ahlak ve kutsal değerler önemlidir elbet! Hatta toplumsal bir itaat sağlamak da zor olmaz! Önlerine uçurum çıkmadığı veya sürüye kurtlar saldırmadığı sürece sorun da yaşanmaz!
2.Özgür tercih: Bu tipler, ahlak kuralları ve tüm öğretiler, kutsallar dahil her şeyi sorgularlar! Bu anlamda sorun çıkarabilirler 1. Tercihteki grup içinde bulunduklarında! Bu kişiler bu sürecin sonunda “Hakiki insan, Üstinsan” olabilir!
3.Üst tercih: İlk iki süreci yaşamış ve kendi algısını oluşturmuştur! Yani “Birey” olmuştur “Üst insan, Hakiki insan”; “Arif” olmuştur! “Arife tarif gerekmez!” Bu “Üstinsan, hakiki insan”, “La ilahe illallah” (“İlah” değil, Allah) diyen gibidir! Ona sunulan sahte ilahlar ve sahte aracılar ve öğretilere prim vermez! Bizzat kendi algılayabilir evreni ve Allah’ı! Hayallere vaatler sunmak yerine, hayalleri yaşanır kılmaya odaklanır! Yani hayal etse de bunu bu Dünya’da pratik etmedikçe hedefe ulaşmış olmayacağını bilir!
Bu üç tercih grubunun dışında bir “Soninsan” tipinden söz etmeden olmaz! Bu soninsan, medeniyetin çarkları arasında kendine sunulan alanda yaşamayı seçen ve her türlü zevk ve ihtiyaçlarını sorunsuz yoldan elde etmeyi amaç edinmiş insandır! Yani bu üç aşamayı tamamen yüzeyden geçmiş ve kurnazlığı seçmiştir! Asla sıkıntıya girmek istemez bu tercih türündekiler, menfaatlerine uygun olan her şeyi kabul etmiş gibi yaparlar, günlük yaşamı kotarmayı ve “Ne kaparsam kar” anlayışıyla egemenlerin dolaylı yoldan köleleştirmesine razı olurlar! İçinde bulundukları toplumda bir virüs gibi kendilerini beslemeyi seçmişlerdir! Yani topluma katkıları da olmaz aslında! Dolaylı yönden zararları olur çünkü egemenler, çok daha kurnazdır onlardan! Bu tercih tipi belki günümüzde Dünya’da en fazla olanıdır! Sorunsuz bir şekilde kendine sunulan alanda menfaat elde etmek! Bu alan, egemenlerin manevra alanı olur; uzun vadede!
Son insan içerisinde hem egemenler var hem de zavallılar var! Yani üstinsan, hakiki insan olamayanlar ya egemen olacak ya da zavallı; zaten ikisi birbirini yer. Kavga hep zavallılar ile egemenler arasında çıkar. Biri hükmetmek, köleleştirmek ister diğeri de bu ortamdan bir şekilde kendisine her hangi bir sorun çıkmadan yararlanmak ister. Kurnazlık ederken her ikisi de dönem dönem diğerine fırsat ele geçince zulüm eder. İlk çağlardan beri soy kırıma uğrayan halklar, kendileri soy kırımı yapanlar olur genelde. Köle kullanan halklar, köle konumuna düşenler. Bu da evrensel işleyişteki mutlak adalet gereği. Din her ikisinde de ön plandadır. Egemenler kendi durumlarını sağlama almak için ve itaat sağlamak için dini kendilerince kullanır! Bu yolla köleleştirdiklerine gelecekte "Cennet sunup, ortalığı bulandırmamasını sağlarlar!" Köleler ise bazı gelecekteki "Cennet" fikrini teselli olarak kabul eder bazı da fena karşı koyar. Her ikisi de bu konuda dine dayanacak ise bu şekilde dayanır!
“Sonsuz döngü, yeniden geliş; reenkarnasyon” konusuna kısa değineceğim!
İnsan ebediyeti arzular ve bunun olmasını ister! “Zaman ve Boyut Konuları”, “Zaman Konusu”, “Boyut Ayrıntısı” yazımda bahsettiğim “Zat” ve “Boyut” konusu anlaşılmadan sonsuz döngü de kolayca anlaşılmaz!
Kısaca değineceğim; insan hiçlikten var oldu! Boyutlarda göründü! Aslına dönecek! Bu da boyutları hiçliğe doğru kat etmesiyle olacak, yoksa 3. Boyuttan 4. Ve fazlasına sarmakla değil! O halde hiçlikten başlayan bu görünür olma serüveninde, insanın zatına bakalım! Zat: Benliğin, ruhu ve bedeni kullanarak veri oluşturması! Zat, ne ruh, ne beden ne de ben; zat, bunların bileşiminden oluşan bir veri tabanı! Ahmet’in zatı, Ahmet’in benliğinin ruhu ve bedeni kullanarak oluşturduğu tüm verilerdir! Şu an okuduğunuz yazı benim zatıma dairdir! Yani ne yalnızca ben, ne sadece bedenim, ne de özellikle ruhum değil! Ruh ve bedenin “Ben” emrinde oluşturduğu veriler! Bu veriler güzel ise yansıması Cennet, değil ise Cehennem gibi düşünelim ahirini de!
“Sonsuz döngü” ise “Zat döngüsü” ile olabilir! Maddi anlamda 3. Boyuttaki bedenin bir sonsuz döngüsünden bahsetmiyorum; zatın yani insanın yaşarken ürettiği, data döngüsünden bahsediyorum! 3. Boyutta madde boyutunda “Entropi” (Eskime) olduğu için sonsuz döngüsü de mümkün değil ama 2. Boyuttaki “Zat” datası, entropiye tabi olmadığı için “Sonsuz döngü” kapsamındadır! Yani “Sonsuz döngü”, bizzat madde ile değil de maddeyi oluşturan bilgi, data ile devam eder! Bilgi var ise o bilgiden tekrar üretmek mümkün!
Son tahlilde; üç tip tercih (Sürü tercihi, özgür tercih, üst tercih) ve 4. sahte tercihten, “Son insan” olarak adlandırılan, medeniyetin çarklarında menfaatini kapmaya çalışan zavallı insan tercihinden bahsettim! Hangisini tercih edeceğimiz önemli. Ben “Üst tercih” seçtim, dileyen dilediğince yaşasın; durum bu! Beni böyle düşündürdü Zerdüşt. Saygılarımla!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
"Allah'tan başka her şey puttur" Abdülkadir Geylani.
Böyle özetleyemez miyiz?...
Saygılarımla.