- 885 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TANRILAR, ALLAH ve KADER
Her devirde olduğu gibi ülkemizde ve ilçemizde basit bir kıvırmalı koltuklu makamı elde eden hemen tanrılığını ilan etmektedir. Onun için tanrının sayısı çok, Allah ise birdir. Tanrılar beşerdir, ölümlüdür, Allah ise ebedidir, ölüsüzdür. Günümüzde de tanrılara tapan çok Allah’a tapan ise oldukça azdır.
Tanrılar ve tapanları reklâmı çok severler. Bir gün tavuk ile hindi yan yana yumurta yapmışlar. Hindi daha büyük çıkardığı halde sessizce kalkıp gitmiş, tavuk ise 2 saat gıdaklamış. Durumu merak eden hindi “Şu çıkardığına bak, birde yaptığına bak” demiş. Tavukta “Marifet çıkardığında değil, yaptığın reklâmda” demiş. Yani reklâmın iyisi kötüsü olmaz diye bilirler.
Eski ve yeni ilimizdeki bütün belediye tanrıları milletin parasıyla reklâm amaçlı özel TV lere çıkmaktadır. Rakipleriyle karşılıklı soru cevaplı olsa hak vereceğimde, önceden eline yazılıp verilen soruları soran spikerden başka kimse yok. Meydan onların at atabildiğin kadar.
Allah’a gerçekten inananlar gerekeni yaptıktan yani tevekkülden sonrasına kader der. Allah’ın ilk emri “Oku” olduğu halde kitabın adına inananlar ise “Her şey kaderdir” derler.
Her şey kader olsaydı günah diye bir şey olmazdı. Bize cüzi irade verildiği için imtihandayız. Mesela cüzi iradesi olmayan hayvanların imtihanı yoktur. Siz verdiğiniz bir eşyadan sonra polis ya da jandarmayı arayıp “Çaldı” demeyeceğiniz gibi Allah da kendisini “Yap” yani takdir (Emir) ettiği bir iş için bizi sorumlu tutmaz.
Kişinin nerde ve kimden doğacağı, doğum, ölüm tarihleri, cinsiyeti, ırkı vb. bizim irademize bağlı olmayan olaylar kaderdir. Allah kendi iradesiyle takdir etmiştir. Din seçimi (Ali İmran suresi 19, 85 ve Maide suresi 3. ayet) ve evlenme kader değildir. Hadisi şerifte evlenilecek kişiyi seçmede 4 özellikten bahsediliyor. Hangimiz dediğini yapıyoruz?
Bir ayette dendiği gibi “Bir yaprağın kıpırdaması bile Allah’ın bilgisi dahilindedir.” Büyük günah işleyen birini de Allah bilmekte ve görmektedir. Ancak ona mühlet verdiği için cüzi iradesiyle baş başa bırakır.
Bir Fransız atasözü “İnsanlar hayatın beğenmediği yerine kader der” diyor. Niye çok zengin biri “Kaderim” demiyor, kendinden biliyor.
Allah insan ve cinleri eğlence için yaratmadığını, imtihan için yarattığını söylemiş. Başımıza bir hadise gelmişse ya suçumuzdan dolayıdır (Şura suresi 30, 34, Rum suresi 41. ayetler) ya da imtihan etmek içindir.
Allah yapmamamız gereken işleri de açıklamıştır. Bugün Bakara suresi 102. ayette yasakladığı günahı işleyen binlerce insan var. İstedikleri kadar da tövbe etseler (Belki Allah yinede af edebilir) kulların onları affetmesi çok zordur.
Tanrılar bir uyarıyı en fazla 3 defa tekrar ederler ama Allah’ın 31 ve 10 defa tekrar ettiği ayetler var. Tanrılar pek soru sormazlar sadece “Yap” derler. Ama Allah bir ayette bile 5 soru sorduğu konular var. Tanrılar af etmeyebilirler ama Allah’ın af kapısı kapalı değildir.
Tanrılar öğle düşünmez. Sana ceza verecekse masada oturuşun suçtur. Cezayı yersin. Zağarlık yapabiliyorsan masaya ayaklarını koysan suç değildir. Ama ne zaman pastada boğuşma başladı o zaman al takke ver külah olur. Hatta ifadeni bile almazlar, alsalar da formalitedir, düşünülen cezayı yersin. Çünkü oda bir yukarıdaki tanrıya zağarlık yaptığı için destek almaktadır.
Allah suç işlesen bile hemen ceza (Fatır suresi 45. ayet) vermeyebilir. Ancak tanrılar fırsat vermezler. En küçük hatanda küfür ederler. Eğirdir den geçen tanrılardan biri kullarına küfür ederken görmüştüm.
Eğirdir’in eski tanrılarından birinin elini öpen kulu “Allah seni başımızdan eksik etmesin” diyordu. Şimdi o tanrıda yok kulda.
Büyük tanrılardan biri “El öpenler olduğu sürece öptürenler olur” diyor. Yani yalakalar olduğu sürece tanrılar saltanatlarını bizi ezerek sürdürürler.
Yerel tanrılardan biri izinli gittiği halde devletten ücretini de uyarmama rağmen aldı. Ertesi günü arabasının ön camı kırıldı. Ertesi yıl aynısını tekrar uyardığım halde yine yaptı. Bu seferde oğlu evde düşüp başını sehpaya çarpmış, yarasına 3 dikiş atılmıştı. Tabi bilmedi, bilmezde. Çünkü onlar yarın mahşerde bir ayet hadis bularak kendilerini kurtarırlar biz ise kurtulamayız.
Yine her dönemde tanrıların zağarlığını yapan öğretmen çarşıdaki tanıdık bir esnafın dükkânından aradığımda idare telefonuna baktı. Ben sesini tanıdığım için “ İdareci birini verimisin” dedim. Sanki o beni tanımamış gibi “Sen kimsin, önce kendini tanıt, medeniyetsiz” dedi. Bende suratına hemen kapatıp “Allah sana medeniyetliyi, medeniyetsizi göstersin” dedim. Hacet kapısı açıkmış ki İzmir yolunda kaza yaptı bacağı kırıldı. Yine ben her zamanki gibi aptallık edip refakatçisi kaldım. Ama anlayacak zekâ nerde? Onun zekâ hainliğe çalışır.
Aptallığım hiçbir zaman bitmedi. Ayaz bir günde yine o kaza işinin araştırması için komşu ilin bir köyüne taka bir arabayla gidip gelmiştim. Yani benden 3 puan alması için gereken ne varsa yaptım.
Aynı kişinin alt komşusunu ziyaretimde bahçesinden topladığı bir poşet yeşil cevizle geçiyordu. O evde 4 kişi olduğu halde sadece 2 ceviz verdi, bana da vermedi. Türk görgü kurallarına göre ya kişi sayısınca, ya bir avuç ya da bir miktar verilir. Verilmeden de geçilebilir. Uyanık komşu durumu araştırınca o 2 cevizin “Kötü okunduğunu” öğrenip ateşe atmış. Yeselerdi başlarına neler gelecekti Allah bilir. Bana yedirdiği şekeri bugünkü gibi hatırlıyorum.
Tanrılar çıkarları için melek kadar temiz insanları kullanırlar. Sevk aldığı için 2 saat giden ve o gün ücret almayan temiz insan tanrının yemesi için imzayı atmaktan çekinmezler. Mesai bitimine 15 dakika kala gelen tanrı yardımcısı ise tam ücret alır. Tabi tanrılar işini iyi bilir.
Tanrılar dediğim dediktirler. Allah bile inanma mecburiyetinde tutmadığı halde yani “Tabilotda bu var kulum ister ye, ister yeme” dediği halde onlar pek iş bilmeseler de “Yapacaksın” derler.
Tanrılardan biri 3 kulunun ağzıyla yerel gazetede yazılar yazmıştı. O tanrı Eğirdir den gidince kullarından biri küfrederken ağzı köpürüyordu. Bende “Dün beraberdiniz, senin adınla yerel gazetede yazılar çıkıyordu ne oldu?” deyince “Haberi olmadığını” söyledi ve küfre devam etti. Aynı tanrı ensesinden kessen partisinden dönmeyecek biriydi. Anında çark etti, gitti ve bugün oda her halde makamda daha da yükselmek için olmalı ki milletvekilliğine soyunmuş.
Yine bakıyoruz çevreye donunu çekmekten aciz adamlar vekilliğe soyunmuş. 2000 li yıllarda da davasından dönmeyecek sandığımız şahıslar “Dönme” olmuştu. Kominizim girdiği ülkede önce kendine hizmet edenleri öldürtmüş. Çünkü “Onlar kendi milletine hizmet etmedi, bana da etmezler” diye düşünmüş. Eski partilerinden dönenler gittiği yerden dönmezler mi? Hem de daha hızlı dönerler. Hele bir arpaları bitsin. Fırıldak Fehmi’leri unutmadı bu millet.
Anası ve babası farklı hayvan olan ve nesli kesik katır çok zekidir. Ben dönmeleri katıra benzetirim. Çünkü onlar nokta kadar menfaate virgül gibi her an dönebilirler. Milletleri bile helak edenler genelde dönmelerdir.
Günümüz tanrılarından birinin çevresindeki zağarların %90 ı dönme. O tanrı aslında kimin ne olduğunu çok iyi biliyor ama her halde makamdan düşünce dağıldıklarını görür, aklı başına gelir.
Şoför trafiğin, esnaf maliyenin kurallarına uymak zorundadır. Bilmiyorum deme hakkı yoktur. Müslüman da kurallara uymak zorundadır ama sarhoş araba kullananda, ömründe secdeye inmeyende “Hayırlısı” diyor. Sonucun ne olacağı belli değil mi? Trafik kazaları kurallara uyulduktan sora kaderdir.
Bugün ülkemizde meleklerden ya da melek kadar temiz insanlardan hükümet kurulsa temiz olarak 6 ay görev yapamaz. Bu millet onları da bozar. Kemal Sunal yıllar önce anlatmış. Ağlanacak halimize gülüyoruz.
Din görevlisi olanların bile bugün çoğu dilsiz şeytan durumundadır. İki dargın Müslüman’ı barıştırmak Hucurat Suresi 10. ayete göre farz olduğu halde bunu yapacak bir kişi bulamazsınız. Hatta laf taşımayla ortamı daha kötü ederler.
Turistik gezi Hacca gidince hepsi af oluyormuş ya. O kadar kolay olsaydı 6666 ayete ne gerek vardı?
Nasrettin hoca bir gün eşeğiyle yola gitmiş. Kokladığının hepsini torbaya katmış ve akşam başına asmış. Bakmış yemiyor. “Neden yemiyorsun, sen beğendin ben topladım” demiş. Kulun durumu budur sevgili dostum. Kitabımızda açıklanmadık konu yoktur. Yarın “Bilmiyordum veya filandan duydum” deme şansımız yoktur.
Tanrılara eğilmektense tevekkül ettikten sonra Allah’a eğilmeyi tercih ederim. Saygılarımla.
Dursun Yeşil 2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.