DÖNÜYORUM
Ey aşkın bana yaşattığı hayal kırıklığım...Dönüyorum…
Yokluğunda bana bıraktığın o koca sahile geri dönüyorum. Beni yeniden çıldırmış kadınların coğrafyasında tek başına bıraktın…
Seni affedebilmeyi diliyorum her gün Rabbimden. Yok, sesin af diyor; kalbim parçalarını toplayamadığın şeyin affı mı olur diyor. İki arada, bir derede çırpınarak kendimi arıyorum… Yorgun ruhum buna son veremedi haliyle…
Ben hep devrim şarkılarına inandım, Deniz gibi yiğit ve Mahir gibi gözü pek olmayı diledim. Hâlbuki elimdeki silahı kendime çevirdiğimden haberim olmadı. Yanıldım; ne güçlü bir kadınım ben ne de çırpınışları bastırabilecek iradem vardı. Peki, senin burada rolün neydi ki; bu kızgınlığın dünya üzerindeki gazabına uğrayacak?
Ellerimde bulunan bütün yara izleri haylaz çocukluğumdan kalmaydı. Sadece izlerini gördüğüm, acısını hatırıma bile getiremediğim çizikler… Kalbimde bulunan bu derin çiziğe; ne yazık ki dikiş tutmuyor; müdahale şansım hiç olmadı. Sen bilmezsin; hiç olmadın oysa; nereden bilesin ki ?!! Bu derin yarayla rüzgâr yüklü denizlere girdim ben. Üzerine tuz bastığım zamanlar oldu… Gözyaşlarımdan biriktirdiğim tuzlar… Up uzun yollar yürüdüm kan kaybederek. Ellerimi ceplerime koyup sırtımı döndüğüm geçmişimin adım adım beni takip ettiğini bilmeden.
Sen bilmezsin; senin yokluğunda kabuk tutan kalbime öğrettim; yokluğunun acısına alışmayı. Ellerimden sızan adressiz mektuplara rağmen… Bu aşkın gazabına uğrayacak ne yaptın biliyor musun; beni sana muhtaç ve gözlerim yaşlı, yapayalnız ve karanlıkta bıraktın. Hâlbuki sen bilirdin; ben karanlıktan korkarım. Nazlıyım; dayanamam canımın acısına. Ve gözyaşlarım hükümsüzdür… Düştü mü yere; geri dönüşü yoktur. Neden sızladığımı unutmam asla… İçimdeki deli unutturmaz bana zaten. Durmadan konuşan bir çılgınlık var içimde; beni benden koruyan… Ben ona çığlığım diyorum; seni görürsem yine kanamayayım diye…
Şimdi, seni kaderimin beni sürüklediği hayallerin yokluğundan istifa ediyorum. Görüyorum ki; bedenin kendi halindeliğinden öylesine bir zamanda yokluğuma susuyorum. Var mıydın nasibimin herhangi bir köşesinde bilmiyorum. Gözlerimden süzülüşünü seyrediyorum. Yılların seni benden alışının bilmem kaçıncı günü, kaçıncı ayı… Seni gözyaşlarımdan da sürüyorum. Kalbimden terk edilişinin yasını tutuyorum. Bu mateme ne kadar dayanır hasta bedenim bilmem. Belki toprağı üzerime çektiğimde acı çeken sessizlik çığlık olur…
Hadi beni o yıllara götüren bu anıları sil bilicimin en kuytularından. Ellerini uzat ve çekip al kendini; her lahzasında seni gördüğüm şu yeni doğan bahardan. Benim sana olan aşkım prematüre bir bebekti ve tutunamadı hayata ve mevtanın ardından iş son; merhum kişi ruhuna; ‘elFatiha’…
Ardından ellerime yasakladığım defter ve kaleme yeniden merhaba demenin burukluğunu hissediyorum. Belki ayaklarım gibi hissizleşirdi şu gariban ruhum. Ama aksini ispat etti bana ve bak yine yazıyorum. Seni sevdiğime pişman olmadığım şu ömrüme; bir Deniz koyuyorum ve işte bak senin adına ona merhaba diyorum.
Yoruldum sana ettiğim vedalardan. Her veda bir merhaba mı? O halde benim sana ettiğim tüm merhabalara inat şimdi kalbimin yarası; elveda…
FMÜ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.