AYTEN
Yaşlı babanın, seni canı kadar çok seven abinin ve tüm akrabalarının sevdiğin adamın hayırsız biri olduğuyla ilgili sözleri sana çok ağır geldi. Onlara bir şey söyleyemedin ama tüm hıncını abinin karısından, yengenden çıkardın. Bu senin hayatındı ve sevdiğin adamla beraber olmak hakkındı. Çok direndin, sonunda kazandın.
En azından o an için, kazandığını zannettin.
Gizli gizli buluştuğun, uğruna dünyayı karşına aldığın adam ile tüm itirazlara rağmen bir yıl içinde alelacele evlendin. Duvağının yanından büklüm büklüm inen saçlarınla ve parıl parıl duran gelin telinle beyaz gelinliğin içinde mağrur ve gururlu, siyah beyaz poz verdin fotoğrafçıya.
Abinle, babanla bir fotoğrafın bile yoktu, önemsemedin. Mutluydun hiç olmadığın kadar, gerisi gereksiz ayrıntı.
Evliliğinin hemen ilk günlerinde anladın, aslında bir hayal ile evlendiğini ama gizledin gözyaşlarını, yalvararak getirttiğin yeğeninin bebek tenine akıttın pişman. Anlatmadın uzunca bir süre daha kırk günlük gelinin yüzünün niye böyle karanlık olduğunu.
Sadece kendini oyalamak ve evliliğini anlamlandırmak yada yalnızlığa karşı çıkmak için ikinci evli yılınızda doğurduğun bebeğin ile bir aile olmanın ikinci adımını da attın, anne oldun.
Lakin her zaman ilk tercihin eşin oldu. Kocanı anlayamadığımız kadar çok sevdin.
Kocan ise senden hep kaçtı, daima uzak ve mesafeli durdu.
Kızının anlamsız kavgalarınıza şahit olması hiç umurunda olmadı. Ne kadar etkilenip, ne kadar üzüleceği ile hiç ilgilenmedin.
Tek düşüncen eşindi, onun da tek düşüncesi olmak istedin.
Etrafında bulunanların ayrılman için yaptıkları baskıları dinlemedin. Bir kocanı sevdin, bir onunla döndü dünyan.
Akşamları senden sonra, hatta çoğu zaman sabaha karşı gelen kocanı her daim hazır bekledin. Uykusuz, huzursuz ve mutsuzdun ama bunlara hep onu sevdiğin için dayandın.
Kocanı çok sevdin ama kocan senden çabuk sıkıldı. Eve geç gelmeye başlamasına ses çıkarmadın önceleri, zamanla geçer, dedin. İçkili olması da, kumar oynaması da rahatsız etmedi seni bir sure, ta ki üzerine sinmiş başka kadın kokusunu alana kadar.
Her şeyini sessizce sineye çekerdin ama bunca sevdiğin adamı bir başka kadın ile –belki de kadınlarla- paylaşma fikrine tahammül edemezdin.
Kocanı evine bağlamak için kendine özen gösterdin, süslendin, püslendin, saçını yaptırdın, kokular süründün, olmadı. Kızını babasından uzak tutma yoluna gittin, işe yaramadı.
Her ne yaptıysan ne kocan sana yeniden aşık oldu, ne de sen neden böyle olduğunu anladın.
İşyerinde beraber çalıştığın kadınlar da, komşuların da bir anlam veremedi kocana olan tutkuna ama sen ondan vaz geçmedin. Dayak yedin, aldatıldın, aşağılandın, mutsuz oldun, kocan bir kez bile anlamadı aşkını. Sana hep ters davrandı ve bütün bunlara rağmen -belki de bütün bu olanlar yüzünden- kocanı hep sevdin.
Bir oğlunuz olursa, kocan eve ve sana bağlanır diye düşündün, kızın altı yaşındayken bir kez daha anne oldun. İkinci kızın geldi dünyaya ama siz üçünüz yine kocanı evine bağlamayı başaramadınız.
Küçük kızını emzirdiğin yalnız gecelerde hep ağladın, kocanın eve dönüşlerini aç-susuz bekledin ama hiç vazgeçmedin ondan.
Kızlarını yalnız büyüttün, içinde kocaman bir yangına dönüşen özlemine rağmen. Hep bir aile hasreti ile yaşadın. Çocuklarının eğitimiyle yalnız ilgilendin. Arkadaşlarını tek başına tanımaya, dertlerini çözümlemeye uğraştın, veli toplantılarına, okul-aile birliğine yalnız katıldın.
Hem baba hem anne oldun onlar için, hayatta sadece mutlu bir eş olmak isterken.
Dışarıya çok ilgili bir anne portresi çizdin, kafanın içinde ise tek düşüncen kocan oldu.
Ne yalnız büyüyen çocukların kurtarabildi seni bu ölümcül tutkudan ne de hızla tüm vücudunu saran illet.
Göğsünün alınmasını bile istemedin ilk başta, kocanın yarım bir kadın ile ilgilenmeyeceğinden korktun. Başka çare yok dedi doktorlar, zor ikna oldun. Bu hastalıkla savaşman için sana güç veren şey, tam olarak senin olmayan kocan oldu.
Kendisini terk eden sahibine duyduğu özlem yüzünden kendini ölüme mahkum eden, günden güne eriyen bir kedi gibi, durumun yıllar içinde kötüleşti. Olumlu haberler yerine ümitsizlikler döküldü doktorların ağızlarından.
Tüm ailen senin iyileşmen için hasta yatağının başında dua ederken, sen hala kocanın adını sayıkladın.
Altı yıl hiç durmaksızın savaştın bu hastalıkla, kısmen yalnız, kısmen çocuklarınla-akrabalarınla, ama kocansız. Hastalığından daha çok, hala geceleri eve gelmeyen kocan yedi bitirdi beynini.
Tüm hayatın kocandı, son nefesini de onun kollarında verdin.
Ayten, sen ne yaptın?!!!
12.09.2003/İSTANBUL