- 630 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANNE GİBİ - 4
Babasının telefonda söyledikleri, arkadaşlarının da adeta aynı şüpheyi paylaştıklarını itiraf etmeleri, Aydın’ın kafasını bir anda allak bullak etmişti. Düşünmek bile istemiyordu böyle bir şeyi. Anne dediği, saygı duyduğu, hayatının en güzel iyiliklerini gördüğü bu insana böyle bir şey kondurulamazdı.
’ Giyimi falan nasıl oğlum bu kadının ? ’
’ Namaz kılıyor mu, Kur’an okuyor mu ? ’
’ Pek kapalı değil. Namaz kıldığını, Kur’an okuduğunu da görmedim ama..Bunlar yeterli mi, onun sandığınız gibi biri olması için ? ’
’ Bunların üzerine , sana yaptıklarını eklersek, bal gibi de böyle bir sonuç çıkar ortaya ! ’
’ Yok artık ! ’
’ Sen, istediğin kadar inanma. Zamanla nasıl olsa açık verecek ; o zaman konuşuruz seninle. ’
O akşamdan itibaren, şüphe ile bakmaya başladı, Cavidan annesine. Dekolte olmasa da, gecelikle oturuyordu evde. Teşhircilik yapmıyordu belki ama, sakınmıyordu da kendini. Ne de olsa, karşısındaki yetişkin bir erkekti ve anne-oğul gibi olsalar da, arada kan bağı yoktu. Üstelik, çok kısa zamanda tanıdığı halde, olağanüstü sıcak davranmaya, ona türlü fedakârlıklar yapmaya başlamıştı.
Bir akşam, laptopuyla , Almanya’daki oğlu , gelini ve torunlarıyla canlı görüşme yapan Cavidan hanım, onlara Aydın’ı da tanıttı. Hepsi de Cavidan hanımın ,çok güzel bir iş yaptığını söyleyip, onunla gurur duydular. Aydın da onların böyle düşünmeleri ve kendilerine karşı sıcak davranışlarından ötürü çok mutlu oldu. Bir süreliğine de olsa, babasının ve arkadaşlarının kafasında Cavidan hanım hakkında yarattıkları şüpheyi silmeye başladı. Her tarafından samimiyet fışkıran bu insanlar iyi insanlardı ve Cavidan hanımın da asla bir art niyeti olamazdı.
Bu konuşmanın ertesi günü, Aydın’ın bir laptopunun olmadığının ve aslında böyle bir ihtiyacı da olduğunun farkına varan kadın ona hediye etmek üzere bir laptop aldı. Hatta daha sonra gerekli olduğuna inandığı bir de yazıcı bile aldı. Aydın bir taraftan çok mutlu oluyor, diğer taraftan da , özellikle iki yakın arkadaşının, bunların da aslında kadın hakkında düşündüklerini desteklediğinde ısrar etmeleri ile bunalıyordu.
Bir akşam, salonda, birlikte televizyon seyredip sohbet ederlerken , Cavidan hanım ;
’ Aydın : Ben sana evin anahtarını verirken, eve kız ya da erkek arkadaşlarını falan getirme demiştim ya . ’
’ Evet efendim ; ben de getirmiyorum ki zaten ! ’
’ Tamam ; getiriyorsun demek istemedim . En yakın bir iki arkadaşın varsa, bir akşam yemeğe getir de tanışalım onlarla da. Bir anne olarak, kimlerle arkadaşlık ettiğini görmek isterim. ’ Biraz daldı çocuk. Ona, annesi için söyledikleri sözler ve onun hakkındaki yanlış yargıları yüzünden aslında buraya getirmek istemiyordu onları. Fakat daha sonra onu tanımaları, belki de yanlış yargılarını değiştirebilir düşüncesiyle kabul etti.
’ Şeref ve İbrahim var. Onlar da benim gibi Anadolu çocukları. Bir cemaat yurdunda kalıyorlar. Ben de onlarla birlikte kalıyordum ama sizinle kalmayı tercih ettim işte. ’
’ Çok da iyi yaptın. İnşaallah memnunsundur benden. ’
’ Ne demek efendim ! Nasıl memnun olmam ! ’
’ Yarın konuş arkadaşlarınla, akşam da yemeğe gelirsiniz, tamam mı ? ’
’ Peki efendim. ’
’ Aydın, bak ne diyeceğim sana . ’ Biraz merak etti çocuk, bu sorunun devamını.
’ Kız arkadaşın da var mı ? ’ Bu soru hem utandırdı, hem de kadının sorma sebebi kuşku uyandırdı. Şimdi, ne diye böyle bir şey sormuştu ki ? Kızardı, bozardı, utandı. Bir süre cevap veremedi.
’ Niye utanıyorsun oğlum ? Delikanlı adamsın, gençsin. Elbette ki kız arkadaşın da olacak. ’
’ Hayır efendim. Benim hiç kız arkadaşım olmadı. Köyde de, uzaktan bakışırdık bazen ama konuşmaya utanırdık biz. ’
’ Bir gün ciddi bir kız arkadaşın olursa, onu da mutlaka benimle tanıştırmaya getir, tamam mı ? ’
’ Peki efendim. ’
Akşam iki arkadaşı ile birlikte eve geldi Aydın. Cavidan hanım yine günlük kıyafeti ile karşıladı onları. Çocukların onun hakkındaki düşünceleri, ilk andan itibaren olumsuzdu. Onlara karşı iyi davrandıkça, samimi oldukça, ikramda bulundukça, sohbet ettikçe, onun Aydın hakkında sapık düşünceleri olabileceğine hükmettiler. Yanlarından uzaklaştığı her anı, kadın hakkında dedikodu yapmakla geçirdiler. Aydın’ın kafasını iyice karıştırıp allak bullak ettiler. Gecenin sonunda çocukları yanaklarından öperek uğurladı Cavidan hanım, çocuklarını öper gibi. Onlar bu öpüşleri bile sakıncalı buldular.
’ Yine beklerim çocuklar. Her zaman gelin. Birlikte ders çalışmaya da gelebilirsiniz. ’
’ Teşekkür ederiz efendim , geliriz elbet. ’ Son anda, ayakkabılarını giymişler, giderlerken Şeref kulağına eğildi Aydın’ın :
’ Oğlum, kolla kendini. Bu kadın yer seni ! ’
Devam edecek.
Fikret TEZAL