- 1347 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLININ TORUNU OLMAK
Bu sefer tarihçilik yapmayacağım. Sadece varsayımlar üzerinden konuşacağım.
Mesela I. Dünya Savaşı gibi bir savaş olmasaydı. Ya da savaş olsaydı, peşinden bir Kurtuluş Savaşı da yaşansaydı ama bu savaşın sonunda Osmanlı Devleti de yaşasaydı. Osmanlı Hanedanı yurt dışına gönderilmeseydi mesela…Mesela Sultan Vahdettin tahttan indirilseydi Son Osmanlı Halifesi olan Abdülmecit de padişah ilan edilseydi.
Ne olurdu?
Daha mutaassıp, daha dindar bir toplum olur muyduk mesela? Mesela çoluk, çocuk, kadın erkek camileri tıka basa doldurur muyduk tüm vakit namazlarında?
Biraz fazla uçtum. Bunu bilmemiz elbette mümkün değil. Hakkında daha kolay fikir yürütebileceğimiz bir başka duruma bakalım.
Mesela daha bir Osmanlı’ya benzer miydik? Evet evet doğru soru bu?
Eğer Osmanlı Devleti yaşıyor olsaydı bizler şimdiki gibi Avrupalıya, Amerikalıya, elin gavuruna değil de daha mı Osmanlıya benzerdik. İşte soru bu.
Peki neden soru bu? Daha doğrusu birden bire nereden çıktı böyle bir soru?
Bu soru son zamanlarda insanlarımızın bir kısmında tırmanışa geçen Osmanlıcılık sevgisi(!), Osmanlı aşkından doğdu.
Şimdi 1. Resimden başlayalım. Ne var o resimde? Bu gün başta İstanbul Olmak üzere pek çok ilimizde açılmış olan bir mağaza var. Mağazada Osmanlı Dönemi kıyafetleri satılıyor. Bu güne kadar sadece ve sadece turistik otel ve eğlence mekanlarında elin gavuruna içki servisi yapan, ya da onların önünde göbek atıp dans ederek o turistleri eğlendiren garson ya da dansçıların giydikleri kıyafetler şimdi ‘’Atamız Osmanlı’nın kıyafetleri’’ diye satılıyor. Osmanlı’ya benzeyeceğiz ya…Konu bu…
Ahhh ahhhh…Hacıbektaş Veli zamanında ne güzel söylemiş:
Hararet nardadır sacda değildir,
Keramet baştadır tac’da değildir
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir.
Diye. Lakin bu güzel sözlerin manasını anlayamamışız bir türlü.
Kerameti tacda, kavukta, sarıkta ve kaftanda arayanlar daha bir kaç sene önce turistleri eğlendirmek için giydiğimiz bu kıyafetlere hücum etmeye başladılar adeta. Sebep: Onu giydiği zaman gürleyecek ‘’’ Heeeyyy bre namert…Bak bakalım senin karşında kim duruyor. Senin karşında koskoca Osmanlı torunu var’’
Neyse…Devam edelim. Yani elin oğlu bir tane mağaza açmış, mağazasında bir iki eski Osmanlı Padişahı ya da devlet adamı kıyafeti satmış diye bu kadar yaygara yapılmaz ki di mi ama?
İyi de bizim Osmanlı torunları(!) artık halk arasına da girmeye başladılar bu kıyafetlerle. Yanlış anlaşılmasın. Oldum olası ne mini eteğe ve dekolteye ne de kara çarşafa ve türbana karşı değilim. İnsanlar kendilerini nasıl ifade ediyorlarsa, nasıl rahat hissediyorlarsa o kıyafeti giysinler derim. Haydi açık açık söyleyeyim. Kadınların kara çarşafla dolaşmasından da, dekolte giymelerinden de hoşlanmam ama ben hoşlanmıyorum diye ‘’ Nayııır nolamaaazz giyemezler…Türkiye laiktir laik kalacak’’ ya da ‘’ Karıları çır çıplak dolaştırıyorlar bu ne ahlaksızlıktır, bu ne rezalettir, imansızlar, dinsizler, donsuzlar, ‘’ da demem bazı kesimler gibi. Dolayısıyla bizim Osmanlı torunları(!) da varsın mertobüslerde, tramvaylarda arz-ı endam etsinler ( Resim 2) o satın aldıkları kıyafetlerle. Sıkıntı yok…Sıkıntı olan kıyafetleri değil…(Anlatacağım)
Efendim…Bu kadarla kalmaz tabii ki. Cumhurbaşkanlığı Köşküne Saray dendi ya, bazı hazretler o sarayın bir soytarısı olabilmek için kolları sıvadılar. ( Burada soytarı kelimesine hemen itirazlar geleceğini biliyorum ama az sabır) Bu soytarı adayları başladılar kafaya kavuk, sırta kaftan geçirip kendilerini tuluat tiyatrolarının kavuklu ya da Pişekarları gibi meydana salmaya. Gerçi İbiş rolü daha çok yakışıyor ya neyse…Kadınlar da zenne ( Yok çok ağır kaçtı- Halayık, cariye diyelim. Her ne kadar onlar kendilerini sultan sansalar da ) rolünde. (Resim 3.)
Kısacası Osmanlı olmak, Osmanlı’nın torunu olmak bu kadar basit… Kafaya kavuğu, sırtına kaftanı geçirdin mi oluyorsun Osmanlı Torunu. Hele bir de Sultanahmet’teki -daha çok turistlere yönelik- hediyelik eşya satanlardan şöyle üzeri taşlarla süslü bir iki kılıç ( Daha doğrusu pala, yatağan ) satın aldınız mı oldunuz bir Kanuni Sultan Süleyman… Kanuni Sultan Süleyman ile Hazreti Süleyman’ın ayrı ayrı kişiler olduğunu bilip bilmemenizin dahi bir önemi yok. Maksat birileri sizi görsün ve dudağı uçuklasın ‘’ Amanın dostlar ben nerelere gaçam, Osmanlı’nın torunu geliyor’’ diye.
Fatih, Yavuz, Kanuni…Bir de kurucu Osman’ın adını biliyorsanız Osmanlı’nın torunu olmanız için bu yeter de artar bile. Varsın sizin ananız ağlamış olsun fakültede ‘’Osmanlı müesseseleri ‘’ denilen ders yüzünden. Varsın o dersin hocası Prof.Dr Cengiz Orhonlu Osmanlıyı anlamak ve anlatmak için yeni araştırmalar yaparken çalışma masasında kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yummuş olsun. Bizim Osmanlı Torunları kafaya kavuğu, sırta kaftanı geçirdiler mi işlem tamamdır.
Sıkıntı olan sadece bu da değil… Bizim Osmanlı torunlarının(!) hiç birisi ‘’ Ben de bir yeniçeri olayım bari’’ demiyor. Cemii cümlesi Padişah olma telaşında. Ya da en azından sadrazam, vezir. Kıyafetler hep bu minval üzere. Şimdilik kadınlar arasında çok da yaygın olmasa bile onlar da hep sultan olma telaşında. Basit bir sipahinin eşi olmayı kabullenen yok)))))
Burada hemen yukarıda söylediğim bir hususa açıklık getireyim. Şu anda bir tanesi de benim öğrencim olup Afyon milletvekili adayı olan pırıl pırıl evlatlardan hakiki ve kendini bilen Osmanlı evlatlarından bahsetmiyorum asla. Sözlerimin muhatabı maalesef bu pırıl pırıl insanların arasına giren ve yine maalesef diyorum, girmelerine izin verilen soytarılardır.
Devam edelim şimdi…
Peki Osmanlı hanedanı devam ediyor olsaydı o bahsettiğim soytarılar gibi mi giyinecekti?
Bakalım:
Dördüncü resimde sandalyede oturan kişi muhtemelen padişah olacaktı eğer Osmanlı Hanedanı devam ediyor olsaydı. Çünkü o en son Osmanlı Halifesi Abdülmecit idi. Yanındakiler mi? Biri kızı, öteki de Hint Mihracesi Haydarabat Nizaminin oğlu olan damadı. Başlarında kavuk, sırtlarında kaftan var mı? Koskoca İslamın halifesinin kızının kafasında türban, yüzünde peçe var mı? ( Türban karşıtları hemen bundan pay çıkarmasın. İnancından dolayı ya da keyfi öyle istiyor diye türban takmak ayrı şey, ‘’Biz Osmanlı’nın torunuyuz, atalarımız böyle giyinirdi’’ diye yalan söylemek ayrı… )
Şimdi diyelim Halife Abdülmecit hayatta olsaydı. Ama kimse bilmiyor onun halife olduğunu, İstanbul’un Fatih ilçesinde Çarşamba semtinde dolaşıyor olsaydı kızı ve damadıyla ne derlerdi zamanının Osmanlı Torunları buna?
Yok yok korkutmayım gözünüzü benim abim o semtte oturuyor. Kimse bir şey demezdi. Zannedilenin aksine o semtte de de diğer semtlerden farklı değil durum. Hayat normel seyrinde devam ediyor. Sadece kılık kıyafet İstanbul’un diğer semtlerine göre biraz daha farklı ama kimse kimseye karışmıyor.
Peki o, yani hem padişah, hem de İslamın halifesi olan Abdülmecit sorsaydı oradaki Osmanlı Torunlarına (!) ‘’Evlatlar ne bu haliniz? Bu kıyafetler de ne ? ‘’ diye, Alacağı cevap muhtemelen ‘’ Amca biz Osmanlı’nın torunlarıyız’’ Olacaktı. Peki dönüp onlara ‘’ Allah Allah…Ben Osmanlı’nın ta kendisiyim ama sizin gibi torunlarım olduğunu hiç bilmiyordum ‘’ der miydi demez miydi? Ya da en az içinden böyle bir soru geçer miydi geçmez miydi?
5. Resimde yine Halife…Evet altını çize çize söylüyorum halife Abdülmecit Efendiyi bu sefer kızı ve torunlarıyla görüyoruz ama yine kaftan, kavuk, cübbe, sarık vs yok ve yine kızının başı açık. Yani Osmanlı’nın bizzat kendisi Avrupalılaşmış.
-Yav buldun bir Abdülmecit . Tutturdun Abdülmecit de Abdülmecit. Hepsi öyle mi?
Pek âla geçelim 6. Resme Padişah 5.Murat’ın kızı Kenize Murat…Bir Osmanlı Sultanı…3. Resimdeki milletvekili adayı olan Osmanlı Torunu (!) Bayana benzer bir tarafı var mı?
-Ama 5. Murat Osmanlı’daki tek Mason padişahtı. Dolayısıyla da onun kızının öyle olması normal. Daha eskiden öyle değilmiş.
O zaman 6. Resme geçelim. 1865 yılına ait bir resim. Refia Sultan. En dindar padişah olan II. Abdülhamit’in kız kardeşi…
Kesmedi mi? 7. Resme geçelim. Saliha Sultanın 1874de çekilmiş bir fotoğrafı…Sultan Abdülaziz’in kızı o da.
Ve son resme geçelim. O resimdekilerin tamamı Osmanlı’nın gerçek torunlarıdır. Özellikle en önde, soldaki bayana dikkatinizi çekerim.
Şimdi merak ediyorum
Osmanlı torunu olmayı sark, cübbe, kaftandan ibaret sananlara sorum şu? Siz yukarıdaki resimlerde gördüğünüz Osmanlılardan hangisinin torunusunuz? Hiç birine benzetemedim de?
Osmanlının kıyafetlerini mi giyeceksiniz ille de? Bir itirazım yok ama önce Osmanlı’yı bir tanıyın, öğrenin ondan sonra ne giyerseniz giyin.
YORUMLAR
Türk ana ve baba dan doğan biri olarak osmanoğullarının torunu olmayı kabullenirim lakin
osmanlı torunu olduğumu kabul edemiyeceğim. Dili türkçe, şiiri Türkçe, ağıdı Türkçe olmalı
kültürü Türkçe olmalı. Günümüzde Osmanlı yı siyasi olarak kullanmaya ve bunu halka yutturmaya çalışanlar Osmanlının Ermeni hayranlığı ve Kürt eyalet anlayışını kullanarak bölünme ve parçalanmanın önünü açmaktalar. İslamı ,camiyi ve namazı da aynı hassasiyetle kullanıyor olmaları da manidardır.
sami biberoğulları
Benim her zaman söylediğim şudur: Osmanlı bizim geçmişimizdir. Dünya üzerinde kurmuş olduğumuz on altı değil, iki yüzün üzerinde diğer Türk Devleti gibi. Yani Osmanlı geçmişimizdir derken sadece o da değildir geçmişimiz ama en yakın geçmişimiz odur. Mevcut Devletimizden bir önceki geçmişimiz odur. Onu tamamen inkar ederek ''Hayır ben Osmanlı'nın torunu değilim. Ben Türk'üm. Türk başka, Osmanlı başka'' dediğimiz zaman ''Ne mutlu Türk'üm Diyene'' deme hakkımız olmaz. Neden olmaz? Çünkü o zaman sorarlar insana ''Kırk çeriyle Çin Sarayını basan Kür Şad'ın torunları olarak altı yüz sene Türk olmayanların boyunduruğunda yaşadığın için mi mutlusun'' diye.
Evet...Ben kendi açımdan konuşayım. Ne kadar Osmanlıysam o kadar Türk'üm. Ne kadar Türksem o kadar Osmalıyım. İkisi farklı şeyler değil çünkü.
Dili, ağıtı, şiiri konularında haklısınız ama unutmayın ki bu gün de aynı şeyleri yaşıyoruz. Daha yeni mahallemde bir kahveci dükkanı açıldı adı ''Kahvechi'' Türkçe mi değil. Adam Türk mü peki? Senden benden daha Türk sorduğun zaman...
Daha pek çok örnek var...Entellektüllerin konuştuğu dil ile sizin-benim konuştuğumuz dil anı mı? En azından benim kullandığım dil farklı. Ama bakıyorum adam Türklük ruhu açısından benden daha Türk.
Ben Osmanlıda bir ermeni hayranlığı da görmüyorum. Öyle olsaydı Evver, Cemal, Talat, Paşalar ve daha niceleri Ermeni çeteciler tarafından öldürülmüş olmazlardı.
Kürt konusu ise tamamen farklı bir olaydır ve o konuda günümüzdeki ''Osmanlıda da vardı eyalet sistemi'' söylemleri tamamen geçersizdir. Her dönem kendi şartları içinde değerlendirilir. TBMM nin ilk açıldığı günlerde Rize Lazistandı ona bakarsanız.
İslamı ve camiyi kullananlar her dönemde olmuş ve olacaktır. Onların karşısına İslamın kendisi ile, aslı ile çıkılırsa ancak o zaman güneşin karşısında eriyen buz gibi erirler. ( Çok uzun bir konu bu. uzun uzun konuşmak lazım. Yalnız yazıp çizdiğimiz zaman bazı dostlar yanlış anlıyor. O bakımdan şimdilik bu konuda susmayı tercih ediyorum.)
Selam ve sevgilerimle.
'Önceki hayatımda...' diye cümleye başlayanlar vardır. İnanışlarına göre daha önceki zamanlarda yaşamışlardır; şimdi de geri gelmişlerdir. İşin matematiksel yanını bir yana bırakmıştım (1804 e kadar Dünya nüfusu 1 milyarı bulmamışken şimdi ki 7 milyarın daha önce nerede vücut bulduğu gibi), daha başka bir noktaya dikkatim çekilmişti. Herkes daha önceden prenses, kraliçe, ya da en azından soyluydu. Bir Allah'ın kulu da çıkıp 'Ben Suppiluliuma'nın ahırlarına bakıyordum' demiyordu (Kaldı ki sarayda bir görev). Ya da hiç biri 'Önceki hayatımda bir prensestim. Ama şimdi bir Üçüncü Dünya ülkesindeki ev kadınıyım. Ne oldum dememeli...' diye açıkça yakınmıyordu.
Sizin 'Cemii cümlesi Padişah olma telaşında. Ya da en azından sadrazam, vezir. Kıyafetler hep bu minval üzere. Şimdilik kadınlar arasında çok da yaygın olmasa bile onlar da hep sultan olma telaşında' gözleminiz de bana o yorumumu anımsattı. Siz de en azından yeniçerilik ya da sipahi eşliği önermişsiniz. Doğaldır ki kabul görmemiş. Görmez de.
Belki daha önce bahsetmişimdir: Bir lise öğrencisi hanım kızımız tarih dersini çalışırken Osmanlı sultanlarını erkek arkadaşları olarak görür, fethettikleri yerleri de kendisine alınmış hediyeler olarak algılardı (Ders kitaplarımızda Duraklama'dan III. Selim'e kadar pek Sultan adı anılmadığından bu dönemleri nasıl idare ettiğini bilmiyorum) Şimdi Süleyman'ın 'Budin sana feda olsun' dediği kişiye siz 'Sipahi eşi' pozisyonu teklif ediyorsunuz. Olur mu hiç?
Gözümüz yükseklerde, aklımız havada, ayağımız da 18A Sultanbeyli Uzundere otobüsünün basamağında. Saygılarımla.
sami biberoğulları
18A Sultanbeyli Otobüsü))))))))))))) Bu çok iyiydi. Oldukça güldüm.
Hay sen çok yaşla arkadaşım)))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Bir anı geldi aklıma...Bununla ne kadar alakalı bilmiyorum ama nedense o anı canlandı gözümde.
Kesintizi eğitim ve katsayı olayı yüzünden artık benim İmam-Hatip Lisesi öğrencilerim mezun olduklarında Üniversiteye giremiyorlardı.
Bir gün bir kız öğrencim:
''Hocam babama söyleyeceğim beni okuldan alsın. Nasılsa bir üniversiteye giremeyeceğim'' dedi.
Ben devam etmesi gerektiğini söyledim. Kız '' Neden ? Ne için '' diye sordu. Cevabım '' Lise mezunu bilinçli bir ev hanımı olursun fena mı?'' Deyince kız çok kızdı.
Evet haklısın. Kimse ev hanımı olmak istemiyor nedense )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hocam osmanlı geride kaldı Geriye gideceğmize ileriye baksak olmazmı Ben Cumhuriyetten yanayım her ne kadar osmanlı atalarımız olsada saygılarımla
sami biberoğulları
Türkler tarihleri boyunca sayısız devletler kurmuşlardır ( Zannedildiği gibi sadece on altı değil yani) Son Kurulan devlet de Türkiye Cumhuriyetidir. Bu sayısız devletlerden hiç biri ömrünü tamamladıktan sonra geri döndü mü? Hayır.
Osmanlı elbette atamızdır. Geçmişimizdir Ama Türkiye Cumhuriyeti de bu günümüz ve yarınımızdır. Bu günümüze sahip çıkacağız önce, geçmişimizi unutmadan tabii ki.
Selam ve sevgilerimle.
Toplumların dinamizmlerinin bileşenlerinden belki de en önemlisi mantaliteleridir...
Bugün sosyolojik anlamda ('Toplumun genleri' gibi) daha sık kullanılan bu terim, biyolojik (genetik) argümanlara da işaret eder...
Doğu'dan Batı'ya yönelen Türk toplulukların 'Moğol baskısı' ile hareket ettikleri tezi her ne kadar tarihi bir gerçek ise de, mantalitesinin içerdiği 'Yeni yurtlar bulma' dinamizmi, 'Coğrafî Keşifler' ile özdeş görülebilir...
Toplulukları organize ederken, bulunduğu coğrafyanın gerçeklerine ve imkanlarına göre, bunun gereği olan 'sistemleri' Acem'den, Bizans'tan 'devşirmesi', mantalitesinin dinamizmine işaret ederken, özgün ve evrensel bir kültür (Osmanlı kültürü) inşa etmesi de gücünü gösterir...
Kısacası; Türk 'Fanatik', 'Arkaik' olmadığı gibi, 'Kozmopolit' de değildir...
"Hararet nardadır sacda değildir,
Keramet baştadır tac’da değildir"
...derken, anladığı/anlattığı budur...
[Aynı mantaliteye sahip olmayan Moğollar, kültür tarihine hatırı sayılır bir katkı yapamadan, neredeyse tarihin karanlıklarında kaybolup gidiyorlardı!...]
Yani, Hocam, Türk'e nasıl giyineceğini söyleyecek kültür yok...
'Türban tartışması' bu açıdan anlamsızdır...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Türban tartışması elbette oldukça farklı bir konu ki zaten artık tartışılacak bir tarafı da kalmadı pek. Şu anda aldığı şekil neye döndü biliyor musunuz?
Aşağı yukarı kırk sene önce ülkede birlastik ayakkabı ve şalvar modası başladı...İnanmayacaksınız ama ( Yaşınızı bilmediğim için öyle diyorum. Belki de inanırsınız çünkü görmüşsünüzdür) Nişantaşı Sosyetesi Şalvar ve renkli lastik ayakkabı giydi bir süre.
Şimdi baktığımda olay aynı o yöne kaymış gibi.
Ve dediğiniz gibi. Türk'e nasıl giyineceğini söyleyecek kültür yok. Türk kendi giyim kültürünü kendisi bir şekilde oluşturuyor. Bazen akıllara zarar olsa da)))))))
Selam ve sevgilerimle.
Sami hocam ' insanların kafasından beyinlerini çıkarıp alırsanız, sonuç aynen de senin çok güzel tasvir ettiğin şekli alır. Aynen de öyle olmuştur. Ülkemiz öyle bir hal aldı ki ; çevremizde beyinleri yerinde kalan , ya da onları birilerine tutsak etmeyen kişi sayısı yok denecek kadar azaldı. Dünyaya rezil oluyoruz, alem bize makatıyla güler oldu da, birilerinin halâ haberi yok. Uyuyorlar çünkü, hayâl dünyalarında, karınları aç, baldırları çıplak insanlar olarak uçmaya devam ediyorlar. Uyandıklarında, düştüklerinde, dilerim kaba yerlerinin üzerlerine düşsünler de canları fazla yanmasın.
Fikret TEZAL tarafından 3/1/2015 12:06:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir.
Öyle kıyafetle, kostümle olsaydı taa o devirlerde yazılır mıydı böyle bir beyit?
Selam ve sevgilerimle.
Bir dinastinin torunu olunmaz.. toplumcu bir emek devletinde, üreten soyun ve kültür genden mülhem dilin torunu olunabilir.
Bu resimlerdeki Osmani milletvekili aday adayı sünnet çocukları mı peki, kapitalizmin en ileri aşaması olan Tekelci oligarşinin istediği kişilerdir.
Bunlar ilginç türde takvim ve zeka yaş nedenli sorunlu olan kişilerdir, tarih ve toplum bilinci sorumluluğu taşımayıp, böyle bir vasfı duymadıklarını ve herşeyi satıcı, kendinleri başta her şeye de hainlik etmeyi radikallik olarak bildikleriyle belirgin yönetici aday adayı idiolardır.
İnsan kendine hain olur mu, her hangi bir yobazizme kaymışsanız olur, hem de güle oynayan olur.
Yobazlık, Atsız söylemiyle " psikolojik bir arazi sapma ve hastalıktır"..
"...Prof.Dr Cengiz Orhonlu Osmanlıyı anlamak ve anlatmak için yeni araştırmalar yaparken çalışma masasında kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yummuş olsun..."
Bilge Orhonlu yazılarına kaynaklı edişi ve emek ürünlerindeki (sanırım babası) atıfları vasıtasıyla tanıyoruz.
Büyük tarihçidir, saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Mason padişahtan sonra, Papalıktan madalya alan ve gizli örgütüne üye iki tane de "Halife"miz padişahımız ruy-i zemin hazretlerin olduğunu biliyorum.
Kaynak Cengiz Özakıncı'dır, siz de eserlerine bol bol atıf yapıyorsunuz.
Padişahlar Abdülaziz ve Abdülmecit'tir. Masonik yapıyla da ilintili olduklarını varsayıyor ve anımsıyorum.
Bahse konu Afyonkarahisar mebusu geçenlerde istia edip, yeni bir parti kuran profösör kişi sanırım.
Batı'da işgal ve şehitlikler abartılı ve yalandır mealinde bir yaklaşım/iddiası ile hatırlıyorum.
Çok şaşırmıştım. Yalçın Küçük okuduğu ve haddinden fazla etkilendiği kesindir.
Daha sonra da cüzi bazı yararlı şeyler yapmıştır.
Esenlikle...
Göktürkmen tarafından 3/1/2015 5:16:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Şu Yalçın Küçük'ü konuşmak lazım. Konuşmak lazım da bilen birileriyle konuşmak lazım. Mesela siz olabilirsiniz sanırım bu.
Bazıları nasıl ki Cübbe ve sarıkla Osmanlı oluyorsa o da kalpakla Atatürkçü oluyor gibi geliyor bana. Yanılıyor muyum?
Selam ve sevgilerimle.
Göktürkmen
Paylaştığım ve paylaşmadığım yönü var.
Ama büyük entelektüel ve bilgi kaynağıdır. Akılın bütün halleri var hoca da...
Aklı ve bilgiyi dev bir orkestrasyon ve partisyon şeflik icrası şekliyle kullanıyor...
Yazın bir yazı, zevkle konuşur ve üzerine yazarız.
Günaydın hocam...
dünyamız aynı dünya
türkiyemiz yerinde
güzel olan her şeyi
acayip nesil aldı
günbe gün hayretteyiz
soytarılar çoğaldı............çok güzeldi hocam saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
İstanbul'da, bu saydığınız saçmalıklar oluyor mu gerçekten hocam?
İnsanlar,
bu kadar aptal, şaşkın olabiliyorlar mı?
Ben, Osmanlı'yı severim.
Neden kaynaklanıyor bu sevgim bilmiyorum.
Gençlik yıllarımı kucağında geçirdiğim Ülkü Ocaklarından geliyordur belki.
(Şimdi, isminden ve hatırasından başka hiç bir şeyine sempati duymadığım o güzel ortamdan.)
Ancak,
bu yazdıklarınızı okuyorum da,
gerçekten hayretler içinde kalıyorum.
Bu kadar mı şekilci, geri kafalı bizim atalarımız.
Valla,
kemikleri sızlıyordur onların da mezarlarında yaşanan bu rezalet sonrasında.
sami biberoğulları
Allah da biliyor kendi gözlerimle şahit olmadım ama mağazalar var mı var. Bu tür fotolar var mı var. Yani aslında yazıdan sanki millet sokaklarda bu şekilde dolaşıyor gibi anlaşıldıysa da henüz böyle bir durum yok, bir kaç münferit olay dışında. lakin bazı şeyler münferit olaylarla başlıyor.
Şimdi kazara bu adayların milletvekili olduğunu düşünün. Neyse hiç düşünmeyeli daha iyi....Memlekette pırıl pırıl bir sürü insan varken aday olarak her halde bunlara ''Buyur koltuğa sen otur padişahım'' denmez.
Selam ve sevgilerimle.
Osmanlı torunu olma ve Osmanlının 1500 lü yıllarda giyindiği gibi giyinme modası bir furya geçer gider. Bu ülke nekadar garipliklik yok artık bu kadar da olmaz dediğimiz şeyler gördü ve geçti gitti şimdi kim hatırlıyor.
Kafayı yemiş bunlar sende kafayı yemiş insanlara yaptıklarının saçma ve yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyorsun. Boşveeeer. Bunlar gündem yaratrma çabasındalar sende bu gündememin peşinden gitme
Bak cemre düştü bahara az kaldı ağaçlar çiçek açacak doğa canlanacak yeşerecek.
Uğraştığına değmez
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Elim boş kalmasın dedim face bookta resimleri görünce )))))
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
29 Şubata gelince Demirelin dediiği gibi ''Dün dündür bugğnde bugğn'' 1 Mart oldu işte 28 Şubat dünde kaldı :)
Ne giyersek giyelim
insan olamadıktan sonra hiçbiri inanın yakışmaz Sami hocam
Hoca'nın Sarığı
Nasrettin Hoca bir gün tarladan dönerken kuvvetli bir rüzgar çıkmış ve Hoca daha n'oluyor demeye kalmadan başındaki sarığı rüzgardan uçmuş ve çamura bulanmış. Hoca almış yerden sarığı geçirmiş başına.
Sıkkın sıkkın yürürken birkaç adam çıkmış karşısına. Hoca'nın başındaki sarığı görünce her kafadan bir sese çıkmaya başlamış:
-Hocam sarığın kirlenmiş..., Hocam sarığın çamur olmuş...!
Hoca: Kirlenmişse kirlenmiş n'apalım yani..!
-Napalımı var mı Hocam? Yıkasan şu sarığını..!
Hoca: Pöh..! Yıkayınca yeniden kirlenmeyecek mi sanki!
-Olsun Hocam, kirlenince yeniden yıkarsın.
Hoca: Bir daha kirlenir..?
-Sen de bir daha yıkarsın Hoca'm.
Hoca sarığın kirlendiğine mi yansın, yoksa adamların ukalalığına mı kızsın... Öfkeyle homurdanmış Hoca:
-Ne yani ben bu dünyaya sarık yıkamaya mı geldim..!
Demem o ki ne dünyanın derdi biter
nede bunu anlatmaya nefesimiz yeter hocam.
güzel ve ibretlik bir yazıydı kutlarım / saygılar...
sami biberoğulları
Nasrettin Hocanın bu fıkrası aslında yazıya çok güzel gitti.
Sağ olasın var olasın.
Selam ve sevgilerimle.