"İNSANLIK" SADECE ÖZGECAN'A AĞLAMAKLA OLMUYOR
Bu günlerde hemen hemen bütün medya organlarında gördüğünüz bir haberin, başka bir bakış açısıyla ele alınmış halidir...
Özgecan Aslan kızımız, 11 Şubat 2015 tarihinde hayasızca tecavüz edilip,Kadına Şiddet. Bununla da yetinmeyen zanlılar gencecik kızın cesedini / yine bir o kadar vahşetle yaktılar. Bunun cezasını kanun önünde verecekler elbet. Şeriat kanunlarına göre "Kısasa Kısas" uygulanıp idam edilmeleri gerekir. Peki "Şeriat Kanunları" olmadan idam edilemezler mi, tabi ki edilebilirler. Şeriat uygulanmayan ama idam cezasının olduğu onlarca ülke mevcut. Yalnız bizim ülkemizde bunu uygulayamazsınız, çünkü kanunlarımızda yok!!! En fazla yapacağınız ’Müebbet Hapistir’.
Zaten tecavüzden giren biri muhtemelen içeride de fazla yaşatılmaz, en azından medyaya yansıyan /bazı eski kulağı kesiklerin röportajlarına bakıldığında bu sonucu çıkarmak hiçte güç değil.
Ama asıl konu bu değil...
Özgecan Aslan tecavüz edilip öldürüldükten sonra; gerçek medya veya diğer kısım/ sanal medya dediğimiz (facebook, twitter) alemlerinde, paylaşımlar, hesap oluşturmalar , topluluklar, gruplar vs buna benzer etkinliklerle - Kadına Şiddet ve Özgecan’a yapılan vahşet - her kesim tarafından kınandı.
Her kesim mi dedim, pardon her kesim değil/bazı kesim tarafından!!!
(Hiç kuşkusuz, ben kınayan kesime dahildim diyen ve günah çıkaran vardır içinizde!)
Asıl mesele de bundan sonra devreye giriyor, her kesim tarafından kınanmadı tabi ki. Hatta bazı kesimler ileri gidip müstahak bile görmeye kalkıştılar. Kınayan kesim, bu şahısları medyada linç etti etmesine ama bir de işin görünmeyen kısmı vardı!
Görünmeyen, müstahak gören kısım; Hepimiz yapılan vahşeti kınadık ve zanlıların en ağır suçu almaları gerektiğine kanaat getirdik. Hepimiz değil yine yanlış oldu, görünen kısmımız. Çünkü insanlık için yegane yapması gereken buydu ve biz bunu elimizden geldiği şekilde yaptık, tepkimizle ortaya koyduk.
Ve İnsan olmanın en temel belirtisiydi, ’İnsan’ olduk...
Maalesef o kadar kolay ’insan’ olunmuyor!!! Bilin istedim...
Peki nasıl olacak? Önce biraz öz eleştiri yapacağız! Türkiye de yetmiş milyondan fazla insanız. Şöyle kaba taslak bir ayrım yapsak; ırki farklılıklar, mezhep farklılıkları, sağcısı, solcusu, dindarı-anti dindarı derken bilmem kaç parçaya bölünür. Ama biz öyle miyiz! hepimiz biriz, hepimiz kardeşiz. Ya da öyle olduğunu mu, düşünüyoruz?
Bakalım ne kadar kardeş ve ne kadar insanız?
Yakın zamanda olduğu için Özgecan’dan başlayalım insanlık tartımıza! Müstahak gören insancıklar şöyle dediler; Kızlar mini etek giyerlerse ve açık saçık giyindiklerinde tecavüze uğramaları müstahaktır. O yüzden bas bas bağırmalarına gerek yoktur, neden? Çünkü tecavüze uğramak için yeterli doneler oluşmuştur ve tecavüz edilip ardından da yakılabilirlerdi!!! Bu insancıkları ’insanlıktan’ çıkardık diyelim!!
Peki 2012 yılında yine üniversite öğrencisi olan - baş örtülü bir kızımız vardı "Fatma Nur Çelik" hatırladınız mı? Tabi ki hatırlamadınız, çünkü onun için bu kadar hengame çıkmamıştı. Herkes "Fatma Nur Çelik" için ağlamamıştı. Sokaklara dökülüp, kadın şiddetini kınayan büyük gruplar oluşmamıştı. Oysa oda tecavüze uğrayıp yine vahşice öldürülmüştü. Ve bir kadındı. Ve onunda hayalleri ve gelecek planları vardı. Profiller, ‘Fatma Nur Çelik’ resimleriyle donatılmamıştı. Neden? Çünkü ona bunu müstahak gören insancıklar vardı da ondan. O bir gerici, o bir uzun etekliydi, geri kafalıydı ve uygar topluma ayak uyduramamıştı. Yani ölse de bir şey olmazdı!! Bunu müstahak gören insancıkları da ’İnsanlıktan’ çıkardık diyelim!!
***
Devam edelim ’bakalım ne kadar insan’ kalacak...
Bundan sonraki kısımları biraz hızlı geçelim ki elimizde biraz insan kalsın! Eğer kalabilirse!!
Yakmaktan/ yakılmaktan bahsetmiştik en başta ’ 17 Yaşında bir Serap kızımız vardı hatırladınız mı! [Serap Eser] belediye otobüsünde/ otobüsle beraber yakılmıştı. Canı son anda kurtulmuş ama fazla dayanamayıp, bir kaç gün sonra yaşamını yitirmişti. Bunu müstahak görenler var mıydı? Tabi ki eksik kalırlar mı, oh olsundu! neden? çünkü sistemin otobüsünde bulunuyorsa yanmaya da razı olmalıydı. Müstahak gören başka bir insancık gurubu daha, şimdi onları da ’insanlıktan’ çıkardık! Sistemin dediysek öyle gerçekten sistem değil/ çünkü kime göre neye göre işlediği bile belli değil. Ama insanlığa göre işlemediği kesin. Sistemin bir başka dünyaya ve insanlığa fazla gördüğü biri vardı ki oda ’Berkin Elvan’dan başkası değildi. 16 yaşında neye nereye gittiği belli olmayan yaşam sisteminde Elvan’a yer yoktu tabi ki. Zaten annesi babası neden onu serbest bırakmıştı ki. Evet evet şuç kesinlikle anne babanındı. Bu yüzden Elvan da rahat rahat ölebilirdi. Ölmek ona haktı ve hatta müstahaktı. Bilmem ne örgütüne kesin dahil olmuştu. 16 yaşındaydı ama ne olur ne olmazdı!! Ölmesinde sakınca yoktu. Elvan’nın yaşama hakkının bittiğine/bitmesi gerektiğine inanlar da az değildi elbette.
Bir kısım neden öldü diye ağlarken-
diğer kısım/ futbol tezahürat gibi ’ölsün/ölmeliydi’ diye seslerini yükseltmiyor muydu? Bu insancıkları da ’insanlıktan’ çıkardıktan sonra, bakalım elimizde kim kalmış?
Şimdi elimizde kalan ’İnsanlıklar-la’, yolumuza - bazı insancıkları kayıp etmiş olsak bile - tüm hızımızla devam edelim.
Öldü ölmeliydi diye tezahürat yapılan sadece Elvan mıydı, tabi ki de değil! Geçen Kurban bayramında çıkan olaylarda ’Kurban Eti dağıtırken’ yakalanan ve pencereden atılan ve yine darpla öldürülen 16 yaşındaki ‘Yasin Börü’ vardı. Yasin de hayatının baharın da gencecik bir delikanlıydı. Bazı spikerlere göre ‘işid’çi olma durumu vardı ve bu ihtimale binaen bile ölmeyi fazlasıyla hak ediyordu! Zaten kestikleri ‘kurban’ etlerini de büyük ihtimal sadece İŞİD mensuplarına dağıtıyordu. Yaşının ve gençliğinin hiçbir önemi yoktu, belli bir guruba ‘inançlı’ denebilecek bir aileye sahip olması, ölmesi için yeteri kadar sebepti. Onun için bir kesim ayağa kalktı mı, tabi ki; çıkıp derdini anlatacak kadar ölmemesi gerektiğini/yaşama hakkının olduğunu söyleyenler oldu elbet. Ama birde bunu müstahak görenler de yok muydu? Eksik kalır mı, Yasin 16 yaşında olsa bile – bizim taraftan değildi – ve rahat rahat ölebilirdi. Bunda hiçbir sakınca yoktu ki zaten. Bu insancıkları da müsaadenizle ‘insanlıktan’ çıkartıyorum. İnsanlık zaten çok fazla bir şeydi, bu memlekette de çok olmazsa olurdu. O yüzden biraz daha azalmasında sakınca görmeden, son vahim meseleye gelebiliriz. Çocuk dedik/ genç dedik/ insanlık dedik/ yaşama hakkı dedik “Nihat Kazanhan” demeden olmaz. Nihat Kazanhan kimdi peki? Nihat’ta değerli medyamızda biraz da olsun bahsi geçmiş olsa da, birkaç gün sonra unutulup giden fidanlarımızdan biriydi. Sadece 12 yaşında bir fidan, yanlış okumadınız (21) değil 12 yaşındaydı. Bahçede misket oynamalı ve sokakta top koştur malıydı. ÇİZRE de çıkan olaylar sonunda hayatına son verilmişti. Suçu neydi? - o bölgede yaşayan herhangi bir çocuk olmak- hepsi o kadar. Ama çoğu kesim çıkıp ta demedi ki, bu daha çocuk- neden kıydınız diye!! ‘Eylemler yapalım çocuklar ölmesin!’ diyenler oldu tabi ama belli kesimler için ölmesin de hiçbir sakınca yoktu. Resimlerini profil yapmaya mı? gerek bile yoktu. Çünkü doğunun bir köşesinde yine doğulu –kürt- bir çocuk ölmüştü, çok muydu? Bunun için çokta yaygara kopartmaya gerek bile yoktu! Nihat’ın ölümünü de müstahak gören insancıkları da ‘insanlıktan’ çıkarırsak/ evet son duruma bakalım ve böylelikle elimizde hiç “İNSAN” kalmadı.
Hepimize hayırlı uğurlu olsun.
***
Zaten ırkına, mezhebine/ inancına / inançsızlığına bağlı kalınarak herkes, her çocuk, her genç kız; başka bir kısım için, ülkenin herhangi bir köşesinde rahat rahat ölebilirdi, bunda hiçbir sakınca yoktu! Darp edilebilir ve yakılabilirdi! Her kesimin kendisine göre bir ÖZGECAN’I vardı. Onlar dışında -başka birinin ÖZGECAN’I ise- hiç ağlamaya sızlamaya gerek yoktu ve istediği/istendiği yerde kolaylıkla öldürülebilirdi.
Verilen örnekler içinde aidat duyduğunuz, evet öldü ve kimse yüksek sesiyle haykırmadı/ yalnız kaldık dediğiniz kişiler/çocuklar olmuştur. Yine aynı şekilde öldüğü için – kendinize itiraf edemeseniz bile- hiçbir sorumluluk duymadığınız ve belki de ölümlerini müstahak gördükleriniz vardır! Siz kendinize yediremez ve kabul ettiremezsiniz ama maalesef -bu durumdan müstesna olmadığınızı vicdanınız bağıra/çağıra haykırıyor- duymadıysanız, duyun istedim.
Sadece sizin ÖZGECAN’ININIZ öldüğünde değil, herhangi bir yerde, herhangi bir gruba dahil bir ÖZGECAN öldüğünde, sorumluluk hassasiyeti yaşayın, üzülün, ses çıkarın, en azından olayın yaşandığı o gece uykusuz geçirin ki;
’İNSANLIK’ olgusuna dahil olun istedim.
Diğerleri basit diye sizde onlara kapılıp ‘insancık’ olamayın istedim.
Ülkenin herhangi bir yerinde daha gencecik/ hayalleri olan/ yaşama hakkı olan- bir çocuk ,bir genç kız (Kime veya hangi gruba dahil olursa olsun) herhangi bir ÖZGECAN yaşamını yitirdiğinde; kendinize pay biçebilirseniz, işte o zaman ‘İNSAN’ olabilirsiniz.
İNSAN olabilmek öyle basit bir olgu değil, BİLİN İSTEDİM…
Yazan:
[Turgay ATACAN / Hümanist Bakış ] / 19.02.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.