- 2165 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYAT DEFTERİ SİTE HALKI ! UYUYOR MUSUN ! YOKSA BENİ DUYUYOR MUSUN?
Bu yazımda sitemiz sakini olan bazı isimleri zikretmek zorundayım. Özür dilerim.
Bildiğiniz üzere bu sitede yaklaşık üç yılı aşkın bir süredir şiirler ve yazılar yazarım. Şiirlerim de yazılarım da genelde mizah türüdür ama ara sıra gerek siyasi, gerekse tarihi konularda da bence ciddi olan ve önemli bulduğum hususları yazdığım olur.
Pek tabii olarak yazdığım yazılara eleştiriler de olur…Hem genelden hem de özelden…Eyvallah derim. Bazen de demem, hatta kantarın topuzunu kaçırıp oldukça sert cevaplar verdiğim de olur. Bazen bir yazı ya da şiire kafam takılır ver veriştir ederim. Bu yüzden yazılarım silinir ‘’Eyvallah’’ derim çünkü site yönetimi haklıdır.
Örneğin Müsadenizle rumuzlu arkadaşla çok fena kapışmışımdır, dolayısıyla da bir iki yazım silinmiştir. Site yönetimi haklıdır çünkü aynı sitenin mensubu olan bir kişiyi, ismini de zikrederek rencide edemezsiniz. Hatta o ismi olumsuz bir yazıda da kullanamazsınız.
Örneğin hiç hakketmediği halde Kalimera rumuzlu arkadaş hakkında oldukça rencide edici bir yazı yazmışımdır ve bu yazım da silinmiştir. Daha sonra arkadaştan özür dileyip bu özrümü de açık bir şekilde ifade etmişimdir. Çünkü yaptığım bir hatadan dolayı özür dilemenin bir erdem olduğunu da bilirim.
Zaman zaman bazı arkadaşlar yazdığım yazılarda hatalar bulurlar ‘’ O öyle değil böyledir’’ Derler ( Özellikle de sağ olsun var olsun İlhan Kemal ) Anında ya düzeltirim ya da yazımın altına not düşerim ‘’Aslı buymuş’’ diye…Oflu mesela sağ olsun Allah razı olsun hece şiirlerimde ölçü fazlası ya da eksiği gördüğünde hemen bildirir , anında düzeltirim.Erol Uraz arkadaşım bir şiirimdeki dizeye ‘’ Öğretmensiniz, topluma örnek insansınız..O yazdığınız yakışıyor mu? ’’ demiştir. Bakmışımdır gerçekten de yakışmıyor, anında kaldırmışımdır. Yani esasen öyle ‘’ İnadım inat, adım Kel Murat’’ türü bir insan da değilimdir. İlle velakin doğruluğundan emin olduğum konularda elbette geri vitesim yoktur.
Neyse uzattım. Niyetim aslında günah çıkarmak ya da Hakkı Bulut gibi ‘’ Ben buyum’’ demek değil. Konu daha farklı.
Pek çok üyesi olan bir edebiyat sitesinde böyle zaman zaman tatsızlıklar mutlaka olur ki üç beş kişilik bir hanede bile oluyor.
Bazen siz farklı bir şey dersiniz okuyan farklı anlar. Sizle bir kez olsun göz göze gelmemiş, bir kez olsun aynı ortamda bulunmamış bir site sakini yazdığınız bir paragrafı kendine göre yorumlar ve hakkınızda notu verir:
Mesela siz bir yazınızda ( Ki günün yazısı olmuştur )
‘’Özgecan’ı öldüren şerefsiz bir zamanlar bir fotoğraf çektirmiş. Fotoğrafında da bir eliyle bozkurt işareti yapıyor. Şimdi bu resmi alıp ‘’Özgecan tecavüze uğradı, Katledildi ve yakıldı…Tanrı Dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanlarca’’ demenin bir alemi var mıdır? Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman biri olarak bu şerefsizlikten kendime pay mı çıkarmalıyım? ‘’ Ulan biz meğer ne kadar şerefsizmişiz’’ mi demeliyim? Yoksa Tanrı dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman olmayan bir başkasının dediği gibi ‘’ Nedir ulan…Yettiniz gayrı. Yavuz Sultan Selim keşke hepinizi yok etseydi’’ mi demeliyim? Ne yapmalıyım bu resmi gördüğümde Tanrı dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman biri olarak? Dinimi mi yoksa Türklüğümü mü değiştirmeliyim bu utanç batağında boğulmamak için?’’
Dersiniz
Bir site üyesi size özelden
‘’ Cok haklisiniz bilinc altinizda ne varsa yazmissiniz keske y.s. selim hepsini öldürseydi. Bugüne kadar tecavüz edemez katledemezdiniz. Sizi düşünerek katliami ona göre yapmis. ‘’
diye yorum yazar.
Bir başka yazı yazarsınız. O yazınızda
‘’Görüldüğü gibi Mustafa Kemal bile ‘’Şeklen sınırlarımız içinde olmasına rağmen asla ve hiç bir zaman bizim olmamış toprakların’’ terk edilmesinden bahsederken; sınırlarımız içinde olmayan ve asla aslen bizim olmamış, sadece şeklen bize ait olan topraklarda ille de ‘’Türk bayrağı dalgalandıracağız, gerekirse o sekiz bin yedi yüz küsur metre kare toprak için kan dökeceğiz, can alıp can vereceğiz’’ demenin mantığını değerli okuyuculara bırakıyorum.’’
Dersiniz
Yusuf-i Hazan adlı biri çıkar
sanki lozanda savaştık :)
millet yemiyor bu palavraları...
sağır ismet diyor ki; " paşam," ben bot bağlamaktan başka bir şey bilmem!.."
kamal ise, " olsun, ben senin bir şey bilmediğini biliyorum. Önemli olan husus senin bana karşı bağlı olman...
işte hepsi bu...
böyle başladı savaş
Diye yorum yazar. Siz de efendice:
‘’Arkadaşım.
Bildiğin bir şey varsa belgeleriyle, bilgileriyle paylaş bizimle. Tarihe mal olmuş kişilere hakaret ederek hiç bir sonuca varmak mümkün değildir.
İsmet ve Kemal diye bahsettiğin insanlar öyle sıradan insanlar değillerdir. Saygı lütfen.’’
Diye cevap verirsiniz her şeye rağmen muhatabınızı rencide etmemek için ( Ki beni bilen bilir. Tepemin tası attığı zaman öyle rencide olacakmış, üzülecekmiş pek dinlemem )
Vatandaş tekrar cevap yazar:
‘’Saygı ve sevgi denen yürekte ve yürekten olur. Tarihe mal’olmuş/lar değil kanunlarla ancak ve ancak kalplerde korunurlar...
Buraya belge koysak da değişen bir şey olmaz...
Çünki bazılarının tarihi 1923’ten geriye gitmiyor,yaşanmıyor anlatılmıyor...
Uzun mes’ele...
Ben sevdiğim insanlara saygı duyar saygı beşlerim.
Saygı olması için sevgi olması gerekir, ki sevgi yoksa nefret vardır.
Bilahare saygılarımla .’’
‘’La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyül azim’’ dersiniz Böyle cahil cühela takımıyla uğraşmaya da gelmez zaten çünkü ne demiş atalarımız? ‘’ Cahil ile sohbet etme fırttırırsın / Cam ile taharet alma yırttırırsın’’ Velhasılıkelam cevap vermeye bile tenezzül etmez susarsınız.
Siz bu vatandaşı Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye saygıya davet ettiğiniz anlarda bir başka arkadaş da sizin Atatürk düşmanı olduğunuz ile ilgili yorumu patlatır:
‘’ sayın Sami Biberoğulları, siz niçin bu kadar Türk, Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve genel anlamıyla 1923 M.D.D.ine düşmanısınız ?’’
Yani aynı yazı dolayısıyla bir arkadaş sizi Atatürk düşmanı ilan ederken Atatürk düşmanı biri de ‘’ Kemalist ‘’ yapar. ‘’ Kemalist’’ olduğunuzu düşünen her ne kadar bunu hakaret amaçlı olarak düşünüyor olsa da sallamazsınız çünkü önemli değildir onun söyledikleri. Asıl önemli olan sizi ‘’Atatürk düşmanı ‘’ ilan edendir çünkü değilsiniz. Sitede makaleleriniz içinde ‘’Atatürk Kimdir?’’ Başlıklı yazınız aslında o arkadaşa bir cevap niteliğinde ise de görmemiş olabilir çünkü yüzlerce yazınız var sitede. Dolayısıyla da meramınızı anlatacağınız kişi Yusuf-l Hazan değil ötekisidir.
Bu sırada ben de doğum günüm ile ilgili matrak bir yazı yazmışımdır ve o yazıya yapılan yorumları okumaktayımdır. Şeytan dürter adeta bir önceki yazıma yazılan yorumlara bakıyorumdur. Bakınca, bana ‘’ Niçin Atatürk düşmanısınız?’’ diye soran arkadaşa cevap yazmak hasıl olmuştur. O matrak yazıma yapılan yorumlar, dostların bana sundukları sevgi ve saygı dolu doğum günü mesajlarının yüzümde oluşturduğu tebessüm uçar gider. Arkadaşa cevap yazarken bir bakarım mesaj gelir özelden. ‘’ Neymiş diye bakarım ki ‘’ Hocam Yusuf-i Hazan adlı bir şahıs sana ithafen bir yazı yazmış, gördün mü?’’ Şeklinde bir mesajdır bu
Hemen sayfasına giderim ve yazıyı okumaya başlarım. Yazının başlığı ‘’ Sami Biberoğullarına Tarih-i Reddiye’’
‘’Hem bana hem de reddiye? Hayırdır inşallah’’ der yazıyı okumaya başlarım ( Tamamını kopyalamayacağım buraya ama bende kayıtlı tamamı) Yazı aynen şöyle başlamış:
‘’Latife’yle boşandıktan sonra Mustafa Kemal (Atatürk)’in zincirleri yeniden çözüldü. Eski fuhşiyat alabildiğine başladı. Çankaya meşhur ve muteber bir kerhâne oldu. Yirmi-otuz kadın birden doluyordu. Sabahlara kadar mum söndü yapılıyordu…
Salih Bozok’la Recep Zühtü İstanbul’da Tokatlıyan’ın arkasında bir ev tuttup bunu kerhane hâline koydular. Hem kendileri eğleniyor hem de kadınların iyilerini seçip Mustafa Kemal’e yolluyorlardı. Karılar Hâriciye vekili (dışişleri bakanı) Tevfik Rüştü’nün evine gidiyor, Gazi de oraya gidip eğleniyordu. Sabahlara kadar türlü fuhuş oluyordu. Hâriciye vekili kerhâneci başı olmuştu. Zararı yok, zaten bu sayede hâriciye vekili olmuştu. Mustafa Kemal boşanınca kadınlar artık doğruca Çankaya’ya Mustafa Kemal’e gidiyor…’’
İlginçtir ki bir arkadaş benim yazıma bakıp bana ‘’Atatürk düşmanı’’ derken bir başkası aynı yazıya bakıyor ve ‘’ Kemalist ‘’ yapıyor beni ve bana reddiye (!) gönderiyor. Yani anlayacağınız ne İsa’ya ne Muhammed’e ( S.A.S) yaranamıyoruz))))))) Dert değil tabii ki. Ama önemli bir başka dert var.
Beni Alevi düşmanı olmakla itham eden arkadaşım bu yazıdaki ‘’ mum söndü’’ iğrençliği görmediği gibi, beni Atatürk düşmanı olarak görenler de( Maalesef burada çoğul kullandım çünkü bu bir iki değildir.) bu yazının farkında değillerdir.
Bu yazıya yine bir Atatürk düşmanı olan (!) ben cevap veririm ve derim ki: ( Aynen kopyaladım )
‘’Ey Yusuf-i Sazan..
Sen Sami Biberoğulları’nın bahsettiğin o kitabı yani Rıza Nur’un Hatıratını bilmediğini, okumadığını mı sanıyorsun?
Sami Biberoğulları’nın bütün hayatı bu tür sazanlıklarla ve sazanlarla mücadele ile geçmiştir.
Ya da Sami Biberoğulları’na Atatürk aleyhine belge diye gösterilen ilk saçmalığın bu olduğunu mu sanıyorsun?
Bak ben sana daha da feci bir belgeden bahsedeyim:
Mesela Selanik Asliye Hukuk Mahkemesinin 451 sıra no lu ve 1882 tarihli belgesine göre Atatürk Selanik Genelevinde doğmuştur hatta babası da Abduş adında bir serseridir (!)
Şimdi ben bu belgeyi sana yollasam sen aynen oltaya atlayan sazan gibi atlarsın buna. Çünkü Atatürk aleyhine senin en hoşuna gidecek belgedir bu. Haa hemen belirteyim: Bu belge pullu, mühürlü, imzalı bir belgedir. Yani tam da senin istediğin arzu ettiğin bir belge...Öyle Rıza Nur’un anlattıkları gibi ’ Ben gördüm, ben yaşadım, ben şahidim’ türünden hikayeler değil...
Nasıl sevindin herhalde...Şu anda ağzın kulaklarındadır eminim.
Amaaaa....
Üzgünüm be Yusuf-i Sazan
1882 yılında Hiç bir Osmanlı toprağında Asliye Hukuk Mahkemesi diye bir mahkeme yok.
Ne yazık ki bu belgeyi düzenleyenlerin tarih bilgisi Lise 11. Sınıf düzeyinde bile olmadığı için işin bu kısmını atlamışlar.
Bilmem anlatabildim mi?
Hayatını Yusuf-i Hazan olarak devam ettirmek istiyorsan bu sazanlıklardan vazgeç. Yok sazanlık tercihin ise buna da ben karışamam elbette ama aklın varsa bana bulaşma. Yazıların içinde benim adımı zikretme. Bu yaptığın kanunen suçtur biliyor musun? Sana sazan dedirterek beni de suç işlemek zorunda bırakma. Tamam mı?
sami biberoğulları tarafından 2/26/2015 11:34:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu yazıda belki hakaret unsuru var ama tehdit unsuru var mı sizce? Bence yok. Peki ne cevap veriyor Yusuf-i Hazan:
Sayin çok bilmis sami!
senin o igrenç ideolojik fikirlerini kalemimle deser oyarim!
Varsa bilgin aslini çikar reddiye ver!
Yoksa da haddini bileceksin!
ha! beni tehdit etmeye de kalkma!
fikir dersen fikir,yumruk dersen yumruk,silah dersen silah!
senin o bahsettigin mahkeme karari bende de var!
Ne oldu? istersen koyayim buraya!
iste boyle dusersin çukura...
Ben senin gibilerine çok çobanlik ettirdim,kalem yontturdum!
bir sey biliyor ayaklarina salma kendini.
dusuncemle keserim onunu!
bundan boyle her yazdigina bir reddiye yazacam!
yigitsen ayni oranda cevap vereceksin!
acizler,bilgisizler,kimliksizler ve hurriyetsizler kufredernhakaret eder!
Karsinda Osmanli evladi var; ya saygili olursun ya saygi nedir onu da ogretirim sana!
Bu arada bir tane şakşakçısı da var. O da cevap yazmış bana ama Nasrettin Hoca’nın dediği gibi ‘’Tavşanın suyunun suyunun suyu ‘’ o…İşi gücü bırakıp bir de onunla mı uğraşacağım. O bakımdan onu muhatap bile almıyorum. Şimdi bu yaştan sonra ‘’Bak evladım iki kişi konuşurken üçüncüye ne yemek düşer bilirsin sanırım ‘’diye mi yazayım yani? Bırak yesin dursun işinin adı ne? )))))))))))))
Bu bahsettiğim Yusuf-i Hazan denen vatandaş siteye geleli bir hafta olmuş. Sitede benden çok çok daha fazla Atatürkçü olanlar var. Hatta canım ciğerim bir kardeşim bile beni yeterince Atatürkçü olarak görmedi, üç seneden sonra benimle selamı sabahı kesti. Yani o derece tüm hücrelerine kadar Atatürkçü olan arkadaşlar var ama vatandaş kafayı bana taktı nedense siteye girer girmez. )))))))))))) N’aaparsın bu kadar karizmatik olmanın mokları bunlar hep )))))))))))))))))
Ben kendi açımdan şöyle bir cevapla noktaladım konuyu:
‘’ Haydi bana saygıyı öğret bakalım kendini Osmanlı evladı sanan cüce.
Asıl senin karşında Osmanlı evladı var...
Seni tehdit de etmiyorum. Dostça uyarıyorum. Sana efendi efendi ne yazacaksan yaz benim adımı kullanma diyorum.
Daha dün geldiğin bu sitede dakka bir gol bir...Hayırdır? Derdin ne senin?
Yoksa burayı dingonun ahırı mı sandın?
Ha sana küfür filan da etmiyorum. Sadece gözünü aç. Öyle her oltaya sazan gibi atlama diyorum.
Bir nebze olsun adam olmuş yazıdan adımı kaldırmışsın…( Yazının başlığı daha sonra değişti ) Ha bundan sonra kendi sayfanda ne halt edeceksen et.
Sana tek diyeceğim şu: Tanımadığın bilmediğin insanlar hakkında kafadan hüküm verme. Ummadığın taş baş yarar. Kimle muhatap olduğunu bilmiyorsun çünkü.
Her yazacağıma bir reddiye yazman da kesinlikle umurumda olmaz çünkü benim öyle her bana reddiye yazacak vatandaşa cevap verme gibi bir lüksüm yok. Çok daha ciddi işlerim var.
Kendi sayfanda debelen dur. Hatta istersen bir emzik, bir de şık şık vereyim oyna dur.
Mizahlık adamsın vesselam.
Silahsa silah, yumruksa yumrukmuş))))))) Gecenin bu saatinde hiç gülesim yoktu
Beni resmimden ufak tefek görüp Karamürsel sepeti sandın galiba)))))))))))))))
Hem hiç yakıştıramadım biliyor musun bir Osmanlı torununa ayağı felçli bir yaşlıyı yumruk yumruğa kavgaya davet etmeyi.
Sen Osmanlı’nın torunu değil onun, kapısında beslediği Bizans’ın torunu bile olamazsın. Haydi git işine....
Şimdi…
Onun bana ne yazacağı, yazdığım yazılara ne gibi reddiyeler yazacağı hiiiiç mi hiç umurumda olmaz. ‘’ Silahsa silah ‘’ diyecek kadar gözü dönmüş olmasını da sallamam. İlk kez tehdit edilmiyorum çünkü. Ayak sakatsa da yüreğimiz sağlam evelAllah. Bu sinekler inanın mide bile bulandırmaz. Bunlar dert değil..
Dert olan nedir biliyor musunuz? Bana şeriatçı, faşist, kafatasçı, Alevi düşmanı, Atatürk düşmanı, gerici, yobaz vs. etiketleri yapıştıranlar nerelerdeler ? Dert bu. Uykudalar mı?
Onun için soruyorum zaten ‘’ EDEBİYAT DEFTERİ SİTE HALKI ! UYUYOR MUSUN YOKSA BENİ DUYUYOR MUSUN?’’ diye…Hakikaten nerelerdesiniz?
İnşallah bundan sonra benim kimlerle ne şekilde bir mücadele içinde olduğumu görür de hakkımda daha hakkaniyetli hükümler verirsiniz.( Tabii ki çok çok az, bir kaç site sakininden bahsediyorum yoksa sitenin geneli benim kim ve ne olduğumu gayet iyi biliyor. Bu sözlerimden de kesinlikle alınmazlar. Ama…Uyuyor musunuz sorum tüm site halkına maalesef. )
Bir şey daha deyim mi?
Bu sitenin sahibi, kurucusu, ortağı vs filan değilim ama hem şiir hem de yazılarımı yayınladığım tek edebiyat platformu burasıdır. Burası benim evimdir. Site sakinleri dostlarım, kardeşlerimdir. Zaman zaman atışırız. Zaman zaman kızgınlıklarımız, kırgınlıklarımız da olur eyvallah ama kimse kusura bakmasın burayı dingonun ahırı sananlar her zaman karşılarında beni bulacaklardır.
YORUMLAR
Site yönetimi üstüne alınmasın ama şiir ve yazı eklemek içimden gelmiyor artık sayfama. Türklüğümden, dinimden şüpheye düşen bir güruh var burada (asıl dertleri siyasi) ve hakaretleri ile beni bıktırdılar açıkçası. Evet, "Sonunda şairi kaçırttık, zafer kazandık, oleyyy!" naraları atsınlar.
Dertleri edebiyat olmayan, kavga ve hakaret olanlarla uğraşmaya ne sağlığım müsaade ediyor, ne de böyle bir arzu taşımadım şimdiye dek. İyilikle, güzellikle anlatmaya çalıştım, anlamayanı Allah'a havale ettim.
Yazınızın sonundaki rest çekmenizi okudum. O güç ve istek var demek ki sizde, meydan okumuşsunuz.
Ben kaç kere savcılığa dilekçe yazdım, vermekten vazgeçtim, kaç kere mahkeme kapısından döndüm, hatırlamıyorum bile.
Hep içimdeki bir ses bana "Bırak, Allah'ından bulsun." dedi. Bulacaklarından da eminim. Zira Allah doğrudan ve haklıdan yanadır. Burada olmazsa bile ahirette hakkımızı alır, bize iade eder.
sami biberoğulları
Bu böyle bir rüzgardı geldi geçti. Bahsi geçen vatandaş niçin özellikle bana kafayı takmıştı anlayamadım ama netice olarak siteden kovuldu.
Yani o yok, ben varım. Demek ki mücadeleden vazgeçmemek lazım.
Bahsettiğiniz diğer şahıslara gelince: Herkesin siyasi düşüncesine saygı duyarım ama birileri çıkıp da '' İlle de sen bizim istediğimiz, beğeneceğimiz türde şiir , yazı yazacaksın'' derse ona da şiddetle karşı çıkarım.
Neyse ki aramızda bir yazısız centilmenlik antlaşması yaptık. Ben onlara karışmıyorum, onlar da bana. Ben de ''Benden uzak, Allah'a yakın olsunlar'' diye dua ediyorum onlar için.
Selam ve sevgilerimle.
Mücella Pakdemir
Diğerleri de bulaşmadan duramıyor.
Ben herşeyden evvel hacı bir bayanım. Ne işim olur kavgayla, gürültüyle, edep duşu gailelerle? Sözleri yenilir yutulur gibi değil. Allah ıslah etsin onları.
Önce Allah kolaylık versin ve bütün sazanlardan korusun Kardeşim.Bayağı dert okuduk.İnsan olanın başına her iş gelir.Neyse ki benim gibi iki ameliyat geçirmemişsin.Yoksa halin duman olurdu.Hiç korkma arkadaşım.Bizler Sami Biberoğulları ve Edebiyat defteri Sitesi yazarları olarak dağ gibi ardındayız.Ne uyuyoruz ne de sağırız.Her şeyi okuyoruz.Ve biliyoruz.Ben gün olur o sazanları yerim.Hiç canını sıkma..Allaha emanet ol.Kendine iyi bak.Yazmaya da devam et.Selamlarımla..
sami biberoğulları
Desteğin için çok teşekkürler.
Ameliyat konusuna gelince? Bir mide, bir kırık olmak üzere iki ameliyat ile iki kez de mide kanaması var bizim hanede de))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Zanı ve sanı aynı mıdır, değerli Sami Biberoğulları?
Ben olmadıklarını düşünüyorum.
Birinde muhakeme dahi yok iken; sadece yargısız prati-pragmatizmi vardır.
Akademik asoans kullanıyoruz.
Diğerinde muhakeme ve teorik bakış oysa...
Sizin yönteme yakındır, kurgunun bilimsel olanıdır
Benim biçemim sizi tafsilatla mı, toptancılıkla mı eleştiriyordu?
Benimle, diğer yazınız konusu şahsın mukayese ve bahs-i mevzu musaviyatına gidilmesini, böyle; değerlendirmiş oldum.
Entelektüel iletişimimiz devam ediyor...
Esenlik dileğiyle, iyi akşamlar...
Göktürkmen tarafından 2/28/2015 7:29:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Alınmazsanız bir şey diyeceğim size...
Bu gidişle ya siz halk tipi bir insan olacaksınız ya da ben entellektüel olacağım. Bakalım artık.
Muhabbet devam ediyor elbette sık sık sözlüğe bakmak zorunda kalsam da
Selam ve sevgilerimle.
Göktürkmen
Ben zaten steril biri filan değilim, halk tipiyim.
Entelektüel iyidir.. üretmeden tüketemeyen, biriktirmeden bil(e)meyen, bildiklerini kullananan ve teorik yenilerle düğüm açılabilen insan tipidir.
Teorik olarak önceden; ön,son ve tam görü bütünlük dizgesiyle görsel düşünebilendir.
Sözlük bakmak ve ansiklöpedistlik iyidir.
Ben, her ayrı disiplin için oluşturulmuş kelime ve kavram sözlüklerini hep elimin altında tutarım.
Kopuzgil bağlamalar ve sözlükler sıkı dostumdur.
Devam ediyoruz, saygılar ve güzel bir gün dileğiyle...
Hocam o bahsi geçen şahıs insan olsa zaten bu gibi tehditlere tevessül etmez başkasının yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanırmış hadi ordan diyeceksin hepsi bu kendini gündeme getirmek için böyle bir yola baş vuruyor alçakca Sizi takip etmekteyim saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle sevgili Bekir.
sami biberoğulları
O kişinin belge olarak koyduğu saçmalığa aslında Kemnur arkadaşım çok güzel bir cevap yazmış.
Ben o öfkeyle oturup anında cevap yazdığım için Kemnur ( Kemal Paracıkoğlu ) Arkadaşın yazdıkları aklıma gelmedi o an.
Desteğiniz için teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam, uzatmadan yazıyorum: "Atatürk'ün Köpeği Foks ve Diğerleri" başlıklı yazınızı önce bir okusunlar... Eğer, o yazıda hatırlattığınız Atatürk 'muhipleri' (?) ile bugün karşınızda bulduğunuz 'muhalifleri' arasında bir ilinti kuramıyorlarsa, yapacak bir şey yok... Hadi, bir kıyak yapalım, zahmetten kurtaralım meraklısını: Atatürk'e 'Alemci', hatta 'Hain' diyenlerle, Atatürk'ü 'İlahlaştıranların' aynı kategoride olup, olmadığını soruyorsunuz, akıl, mantık, izan, insaf, vicdan muhasebesi ürünü olan yazınızda...
Hani, 'Bu ülkenin kaderi!' diye esefle vurguladığımız durumlar vardır; Bu ülkenin kaderi! teessüfünü hakkıyla bu konuda hak ediyoruz be hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Çok çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
yazdıklarınıza yanlış, hatalı diyen varsa doğrusunu ortaya koyar, biz dahil okuyan da bak burada yanlış, tarafkar bakış, ya da öteleme ve ötekileştirme var deriz. ben özellikle tarih konuları başta olmak üzere bilmediğim konulara yorum yazarken önce o konuya bu günün şartlarında ulaşmaya çalışır, fikir sahibi olduktan sonra yorum yazarım. Kaldı ki benim yazdığım yorum da hatalı olabilir. Bir insan nasıl ki tümüyle iyi, ya da tümüyle kötü olmaz, bir yazıda tümüyle iyi, ya da tümüyle kötü olmayabilir. ve özellikle sizin yazdığınız yazılar gerçekten çok geniş.
ben sizi eleştirenlere şunu demek isterim. kaç defa ozan rasim kütahyalıyı, nagihan alçıyı, abdülkadir selviyi, sevgi türküsevi eleştirdi.
ve diğer bir konu da ne mutlu ki okumaya değer bulunup eleştirilebilinecek yazılar yazmanız.
eyvallah...
sami biberoğulları
Yazdıklarıma hatalı diyen arkadaşlar ( Allah razı olsun onlardan ) En sert eleştirileri yapsalar bile neticede ortada tartışılacak bir şey vardır ve tartışınız. Arkadaşın biriyle mesela bir kaç gündür bunu yapıyoruz. Sayfalar dolusu o bana yazdı ben ona.
Burada vatandaş benim yazdıklarımda hata bulmuyor. Durum çok daha farklı. Ben diyorum Çanakkale Boğazı, o diyor yandı bilemem neremin ağzı.
'' Ben, sen ne yazarsan ona cevap yazacağım, sen de bana cevap yazacaksın'' diyor. Yani işi gücü bırakacağım her gün o yazacak ben cevap yazacağım. Böyle bir saçmalık olur mu?
Bu bir...İkincisi '' Ben ne yazarsam sen kabul et,'' Havalarında...
Adam bana Rıza Nur'un kitabını belge diye sokuşturmaya kalkıyor. İyi de aynı rıza nur, aynı kitabında bizzat kendisinin ibne olduğunu söylüyor. Onu ne yapacağız))))))))))))
İnsan insanla bazı konularda fikir ayrılığına düşebilir. Mesela seninle de Enver Paşa konusunda düştük değil mi. Ama bu öyle değil. Bu çok farklı bir şey...
Bunlar sanırım çoluk çocuk. Benin tek hatam bu itin reklamını yaptım ister istemez.
Selam ve sevgiler
Burası gerçek değil burası sanal burası insanların gerçekde olmadığı ama olmak istediği hayal dünyası. Bazen en güzel cevap gülüp geçmektir. Gülüp geçmek ben seni kaile almıyorum. Seninle veya senin ghakkında konuşmaya değmez demektir.
Boş ver bu yazıyı yazdığın emeğe zamana değmez. Gül geç
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Haklısın da çok doldum be Eray...Dolunca da taştım işte böyle
Selam ve sevgilerimle.
Bana ister istemez TRT'li günlerimi anımsattınız. Niye mi?
- TRT'de Kenan Evren'in mitingini seyretmeden önce 'Kara Ses' Cemalettin Kaplan'ın adını duymamıştım. Benimle birlikte çok sayıda kişi de duymamıştı. Sağolsun generalimiz, Bay Kaplan'a arayıp da bulamadığı bir reklamı kendi diliyle, TRT'nin imkanlarıyla ve bizim vergilerimizle sundu.
- Yine TRT'nin 90 ların başında yaptığı bir başka haberde Güneydoğu'da bilmem ne dağının güvenlik güçlerince ele geçirildiği bildirildi. Hatta 'Bir daha Türk bayrağı dalgalanmaz denilen bilmem ne zirvesinde dalganan şanlı ay- yıl...'' diye de haber metni vardı. Bu da ben dahil bir çok kişide 'O dağda kontrolü kayıp mı etmiştik? Şu anda başka kontrolümüz dışında olan vatan toprakları var mı? Onları da yeniden fethedilince mi öğreneceğiz?' tepkisi yaratmıştı.
Yazınızda adı geçen Bay Hazan'ın sayfasına gidince bunları hatırladım. Duyduğunuz rahatsızlığı anlıyorum ama aynı yazıyı isim vermeden, reklam yapmadan mı yazsaydınız acaba?
Bütün bunları dedikten sonra yine bunlarla çelişen başka bir görüşü de dillendirmek isterim. Kültürümüzde hoşlanmadığım özelliklerin başında ortaya konuşmak, isim vermeden birilerini karalamak, çamur atmak, töhmet altında bırakmak, sonra da 'O kendini biliyor' ya da 'Yarası olan gocunur' demek geliyor. Bu yüzden yukarıda yazdıklarımdan vazgeçiyor, eğer yazdıysanız isim vererek iyi yaptınız diyorum. Biz de reklamın kötüsünün olmasını ummak kalıyor. Saygılarımla.
Not: Madem sazı elime aldım, biraz devam edeyim.
Yorumlarda yaptığım düzeltmelerden bahsetmek isterim. Öğreten/hatırlatan adam olmak peşinde değilim. Edebiyat Defteri'nde yorumlarda şöyle bir politika takip ediyorum:
Eğer bir kurgudan değil de, denemeden/makaleden bahsediyorsak yorum yapmıyorum. Benim için burası kurgunun tartışıldığı bir yer. Eğer birileri fikirlerini belirtmek istiyorlarsa bunu rahat rahat yapsınlar, en azından ben onların üzerine atlamayayım, onlar da gerilmeden kendilerini ifade etsinler düşüncesindeyim. Bir fikir kulübü olarak görmediğim için de (örnek olarak) Sayın Biberoğulları'na şu noktalarda karşıyım, onunla şu noktalarda da hemfikirim diye yargılarda bulunmuyorum. Ama ne zaman ki maddi bir hata olduğuna inanıyorum, o zaman 'Kadeş Savaşı Salı değil, Perşembe günü oldu, tarih affetmez' diye hatırlatmalarda bulunuyorum.
sami biberoğulları
En sondan başlayayım.
Sen ne dersen de inan bana senin sayende düzeltiğim maddi hatalardan dolayı tekrar teşekkür ediyorum.
Ben yazımın içinde de örneklerini verdiğim gibi direkt bana karşı bir saldırı ya da benim için çok kutsal olan değerlere bir saldırı olduğunda '' Lafımı ortaya attım, yarası olan gocunur '' Türünden bir insan değilim. Direkt muhatabım kimse onu hedef alırım. Bu bir hata mıdır, erdem midir işin o kısmına da pek takılmam.
Birinin beni hedef alarak ama lafım ortaya türünden bir şeyler yazması durumunda yaparım ben de lafım ortaya olayını...Onun lafı ortaya ise benim lafım da ortaya...
Bu olayda Lafım ortaya olamazdı bence çünkü reddiye açıkça banaydı....Neden bu konuyu iki kişi aramızda çözmedik peki? Vatandaşın yumruğu, silahından korktuğum için mi?
Sanal alemde inanın ben bir yumrukta dağları delerim. Ben dağları delen bir insan olarak bilirim ki karşımdaki de benim gibi...Sanal alemde bir yumrukta dağları delenlerden. Çünkü gerçek alemde öyle bir yumrukta dağları delecek adam bunun reklamını yapmaz, gelir yapacağı neyse yapar.
Yani korku, destek filan değil sebep...Mesele -bana göre- sadece benim meselem değil. O yüzden sayfama taşıdım.
Reklam konusunda ise tamamıyle size katılıyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Bir buçuk yılı devirdim, ikiye doğru gidiyorum ben de usuldan.
Eskisi kadar yoğun yazılar yazamıyorum ama,
yaşadığım her günün ufak da olsa bir bölümünü muhakkak buraya,
bu değerli sayfadaki güzelliklere ayırıyorum.
Çünkü,
gerçek hayatta tadamadığım hazları tadıyorum burada.
Karşılıksız, çıkarsız, beklentisiz sevgiyi kokluyorum.
Sağcısı da var, solcusu da.
Kemalisti de, şeriatçısı da.
Sünnisi, Alevisi, Ateisti...
Belki fikirlerimiz çakışmıyor,
sohbetimiz ahenkli bir platform üzerinde yürümüyor ama,
yine de hayatın bir noktasında,
sevgi dediğimiz sihirli olgunun bir köşe başında buluşmayı becerebiliyoruz.
Bu nedenle seviyorum burayı.
Şüphesiz,
bu günlük siyasi tartışmalar bazı problemler çıkarıyor ama,
o da olacak artık diyoruz.
Hayatımızın tuzu biberi onlar da.
Sami Hocam'a gelince...
Buralara ilk yolum düştüğünden beri takip ederim onu.
Siyaseti sevmez pek, becerebildiğince uzağından dolaştırır cümleleri.
Hayran olduğum bir araştırma, inceleme azmi, becerisi, yeteneği vardır.
Tarihçiliğinden olsa gerek.
Mizah yazacağım diye, olaya pervasızca dalmaz, birilerine tebessüm ettirirken diğerlerini üzmez.
Belli bir hayat görüşü vardır, onun etrafında gezinir durur cümleleri.
Kalemi de çok keskin değildir hani, gerektiğinde boyun bükmesini, özür dilemesini de bilir.
Eleştiri yağmuruna tuttuğu düşüncelere bile saygı duyar bir bakıma, o çerçevede oluşturur cümlelerini.
Sözü uzatmayalım.
Biraz da,
sever birileri ile atışmayı, tartışmayı, yazışmayı.
Hayat yolunun ufacık çakıl taşları olarak görür zira onları da.
O kadar da olacak diye düşünür; günü noktaladığında, o sitem dolu tüm cümleleri de silip atar hayatından.
Ertesi gün, yine olanca sevimliliği ve babacanlığı ile çıkar karşımıza sayfada.
Eeee...
Boşuna dememişler Baba Sami diye.
Babalığını bilir yani.
Herkese karşı...
Cümleleri sevimsizliğe boyayanlara bile.
sami biberoğulları
Allah razı olsun.
Cümlelerin yüreğime ferahlık ve huzur verdi.
Selam ve sevgilerimle.