- 707 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR 'KADER' ÖYKÜSÜ
Düşündü, oysa ne güzel başlamıştı her şey.
‘’Hadi canım sen de, kandırma kendini gene. Hiç de güzel başlamadı. Ailenle ve onun ailesiyle en başta yaşadığın sorunları unutma’’
İç sesi, Kader’in dile getiremediği şeyleri, hep yüzüne vurur böyle.
Doğru söylüyor gene. Ali’nin başından geçen talihsiz bir ‘’ Talihsiz mi? ‘’evlilikten dolayı, annesi babası, ‘’Sadece annen baban değil ki, seni tanıyan herkes’’ hiç istemedi Ali ile evlenmesini.
Kader direndi, karşısında durdu herkesin. Yanlış tanıyorlardı Ali’yi. Ne olursa olsun evlenecek, haklı olduğunu gösterecekti onlara. (Ki, yıllar sonra babası demişti, Kızım ben yanılmışım, mutlu olduğunu görüyorum. Tabii rol yaptığını bilmiyordu babası)
Ali yi de çıkan sorunlar yıldırmış, pes etmişti bir ara. Kader onu da inandırmıştı, evlendiklerinde her şeyin düzeleceğine. İnandığından mı, eski eşinden öç almak için mi ikna oldu Ali…25 yıldır hala anlayamadı Kader.
Şimdi düşünüyor da, Allah ne çok işaret verdi/vermiş ona. Keşke bir durup düşünseydi…
‘’Dedim o kadar sana. Bir de inatçı değilim dersin. Hem inatçı, hem de çok gururlusun’’
Gururluyum doğru. Bırak verdiğim sözü yerine getirmeyi, söylediklerimin tersini yapmak bile çok zor gelir bana.
Yapamazdım…Yapamadım…
Evliliklerinin 5.yılında yaşadıkları en büyük işaret, en büyük şanstı aslında Kader’e verilen. Değerlendiremedi…
Eşi , 1 aydır şehir dışında çalışıyor, hafta sonları geliyor, hafta arası yalnız oluyordu Kader. Ev telefonu çaldı bir akşam. Arayan bir kadındı.
-Ben Sevgi, Ali’nin ilk eşi.
Yalnız olduğunu bilen birileri, işletiyor sanırım beni..
-Ali senin iyi bir insan olduğunu söyledi. Yardıma ihtiyacım var. Ne olur, sen de kadınsın anlarsın beni. Ali’ye ulaşamıyorum. Ali’den hamile kaldım.
Bundan sonra söylediklerini hiç anlamadı Kader.
İşte her şey yerli yerine oturdu şimdi. Haklı çıktı.
Eve geç gelmelerin, ona saygısız ve anlayışsız davranışların, sevgisizliğini belli eden sebepsiz öfkelenmelerin, üstüne sinen kadın kokusunun….sebebi belli oldu…
Ali’nin söylediğinin aksine saf ve salak değildi elbette. Başka bir kadının varlığını hissediyor, biliyordu. Ayrıca şu da var ki, saf bir kadın bile anlardı….Yanında başka kızlara laf atmalar, masum gösterdiği flörtler, dışarda kendisiyle konuşurken, etrafta , kadınların yüzlerinde, göğüs ve popolarında olan gözlerinden….(Benim dilimde var sadece hayatım, söyleyenden korkmayacaksın lafı çınladı kulaklarında)
Ama, bu kadarını hayal dahi edemezdi.
‘’Yok valla, ben de bu kadarını tahmin edemezdim’’
-Ali burdayken doktora gittik birlikte. Tehlikeli buldu doktor (tehlike olmasaydı doğuracakmıydı acaba?) Hayatım tehlikede, ayrıca ailem ve abilerim duyarsa kötü şeyler olacak. No’lur Ali’ye ulaş ve bana para göndersin. Teyzeme gidip, kürtaj yaptıracağız.
Dünyası başına yıkıldı Kader’in. Kimi arasın, kime anlatsın, nasıl dindirsin içindeki yangını. Anne babasına gidemez. ‘’Biz demiştiklerle uğraşmak istemedin ama, keşke gitseydin, o zaman da dinlemedin beni’’ Kardeşleri küçük, anlatamaz onlara da. Ali’nin anne babasına gitse, hem çok üzülürler, hem de problem çok büyür.
Gözyaşlarıyla ıslata ıslata kağıda döktü Kader hislerini. Hala okuduğunda aynı yangını içinde hissediyor.
Hafta sonu Ali geldiğinde, ‘Sevgi aradı’ dedi Kader.
Ve ondan sonra olanları, detaylarını, oluş sırasını hayal meyal hatırlıyor. Hafızası ona iyilik ediyor aslında ama, hepten unutmak mümkün olsa keşke.
Dağınık olarak aklında kalanlar; Ali’nin özürleri, yalvarış, yakarışları..Affetmezse intihar edeceğine yönelik sözleri, yıllardır kadına hasret kalmış gibi, her fırsatta ateşli cinsel birleşmeleri, Antal’ya daki kaynından istenen kürtaj parası (tabii yalan sözlerle istendi), paranın ortak arkadaşları aracalığıyla Sevgi’ye gönderilmesi (Ve Kader kendi eliyle teslim etmişti), apar topar toparlanmaları, Ali’nin çalıştığı şehre taşınmaları, iyi, büyük bir firmada iş bulması...
‘’Bu süreçte akıttığın gözyaşlarını unutma’’
Yeni bir şehir, yeni bir iş, temiz bir sayfa, aşklarını tazeleyen yeni bir çift..Mutsuz olmaları için hiçbir sebep yok..
Ama Kader, Kaderinin kendisi için nasıl gelişeceğini, alınyazısının onun için daha ne acılar hazırladığını bilemezdi tabii…
‘’İçinde hep bir huzursuzluk vardı ama, niye itiraf etmiyorsun? Kollarını, yüreğini açıp, tam anlamıyla hiç teslim etmedin ki sen kendini hayata…Hep temkinli yaşıyorsun..Diyorum sana, bırak kendini’’
-Yapmayacağımı, yapamayacağımı öğrenemedin mi daha!!!
Birşeylerin ters gideceğine işaret, aslında ilk haftada geldi. Taşındıklarından birkaç gün sonraydı, Ali’yi işten çıkardılar. Ve Ali’nin emekli olana kadar, iş konusundaki şanssızlığı da başlamış oldu.
‘’ Şanssızlık mı? Güldürme beni, adam basbayağı geçimsiz, sabırsız, hoşgörüsüz işte. Kimse çekemiyor onu, senden başka’’
Olsun, Kader’in işi sağlam en azından, ha o çalışmış, ha Ali çalışmış. Hayat müşterek değil mi canım. Hem çocukları falan da yok, giderleri az, Kader’in maaşı yeter onlara..
‘’Hı hayat müşterek tabii..Yıllarca o işten bu işe savrulup durdu, yıllarca evde işsiz kaldı, yan geldi yattı. Biraz para kazanmaya başlayınca da, ne yaptığını biliyorsun, senden sakladı, yok dedi, vermedi, başka kadınlara yedirdi..Niye yazmıyosun bunları da?’’
-Ya bi sabırlı olsana, anlatacağım hepsini..
Aylar, yıllar geçip gitti. Ali bu arada birkaç iş değiştirdi. Her işin arasında, bir süre işsiz dönemleri oldu. Yine eski kimliğine bürünmüştü tabii..Kader’i hor gören, her şeyini eleştiren, hep hatalı, hep suçlu..Yaşları gidiyor, Kader güvenip tam anlamıyla, çocuk sahibi olmak istemiyordu. Hem eş dost, hem de Ali sürekli çocuk konusunu konuşuyorlardı. Bir gece cesaretini toplayıp;
-Hala güvenemiyorum ki sana, nasıl çocuk dünyaya getireyim? Dediğinde, Ali’nin sözleri hala kulaklarında…
- Affettin, kabul ettin bir kere. Kaç sene geçti aradan, ayrılsaydın madem!!!
-Ah benim eşşek kafam…Bin pişman oldum aslında Ali. Temiz bir sayfa açtığımızda, güvenim de tazelenmişti aslında. Ama sen hala çapkınlık peşindesin. O olaydan sonra, kimbilir kaç tane kadın geldi geçti hayatından, koynundan. Söylediğimde, sebepsiz kıskançlık, psikopatlıkla suçluyorsun beni. Nasıl güvenmemi bekliyorsun sana?
Diyemedi tabii…Her zaman yaptığı gibi, sustu..Rol yapmaya devam etti.
9 sene sonra, kızları Deniz kucağındaydı…Allahım ne müthiş bir his bu annelik. Yaşama dört elle sarılması, mutlu olması için bir sebebi vardı artık.
Hamileyken döktüğü gözyaşlarını unuttu. Hamileyken Ali’nin yaptığı zamparalıkları unuttu. Hem Deniz uğurlu gelmişti onlara. Ali, maaşı da oldukça yüksek yeni bir iş buldu. Artık para sıkıntısı da yaşamayacaklardı.
‘’Ah be güzelim, bazen Ali’ye hak veriyorum. Saf sın gerçekten. ‘’
İç sesim gene haklı çıktı. Lohusayken daha tekrar başladı başka kadınlar. Üstelik Kader birkaç tanesi ile konuştu bile telefonda. Hep düzeleceğini, biteceğini düşündü, hayal etti. Bitecek, bir gün, Ali O’nun kıymetini anlayacak, çok mutlu olacaklardı.
Kader doğum sonrası iznini bitirip, işyerine geri döndü. Daha güzel bir eve taşındılar. Deniz çokk güzel, çok mutlu, çok zeki bir bebekti. Bakıcı vardı evde. Ücreti biraz külfet olsa da, Kader’in çalışması gerekiyordu, işten ayrılmayı düşünemedi hiç. Bu arada Ali, o güzel işinden de ayrıldı. Yine evdeydi. O olunca, Bakıcı kadın da işi bıraktı.
Birkaç aylık çalışma, yeni bakıcı, sonra tekrar işten ayrılma, Deniz’in kreşe başlaması erkenden, masrafların artması , sorunların büyümesi…Ve durup dinlenmeden çalışan Kader..Hem işine, hem evine, hem herşeyden çok sevdiği kızına, hem de eşine yetmeye çalışan milyonlarca kadından biri..
25 senenin ardından şimdi bakıyor da, aslında çok mutlu zamanları olmamış. İnsanların örnek çift, mutlu çift demelerindeki sebep, Kader’in iyi oyun oynamasıymış sadece.
Deniz büyüdü. Çevreden duyduğu övgüler mutlu ediyor Kader’i. Birbirlerine destek oluyorlar, arkadaş oluyorlar, heryere birlikte gidiyorlar. Ana kız mutlular. Baba mı? O yurt dışında..Ekmek parası kazanmaya gitti !!!
Eşinin gitmesiyle, Kader kendini buluyor, kendini keşfediyor, özgüveni artıyor. Allah dan Deniz de babaya düşkün değil de, o yönden de sıkıntı yaşamıyor.
‘’Kızlar babacı olurlar. Neden Deniz’in babasını aramadığını, düşkün olmadığını anlatmayacakmısın? Deniz 4-5 yaşlarındayken, Ali’nin evde internetten kadınlarla yaptığı konuşmaları, sen işteyken, bilgisayar odasından çıkmadığı günleri, hatta Deniz’i o kadınlardan bir kaçı ile net aracılığıyla tanıştırmasını, Deniz’e karşı hoşgörüsüzlüğünü, çocuk konuşurken, düzgün anlat, sesini yükseltme eleştirilerini, yemeğini yemediğinde, tabağındakini bitirmediğinde kopan kıyametleri…anlatmayacakmısın?’’
Haklısın anlatmam lazım. Yoksa okuyucu da, Ali gibi, Deniz’i babaya düşman ettiğimi sanacak.
Deniz, 4 yaşından beri baleye gidiyor. Yaşı 13 oldu. Artık konservatuvar zamanı. Büyükşehir e taşınmaları gerek, Deniz’in geleceği için. Kader emekli olup, emekli olduğu şirkette devam etti bir süre çalışmaya. Artık ayrılma vakti. Tazminatının önemli bir kısmı ile, birikmiş kira borçlarını, kredilerini, kredi kartı borçlarını ödedi. Ali pek destek olamıyor bu anlamda. Orda da işsiz, iş bekliyor herhalde. Ya da parasını alamıyor. Hafta sonları Deniz le birlikte ev arıyorlar, akşam geldiklerinde de, Ali ile msn aracılığıyla görüşüp, bilgi veriyorlar.
O gün Ali’nin bağlantısı kötü. Düşüp duruyor.
-Denizzzz, gel kızım, baban seni de görmek istiyor.
-Yaaa gelmek istemiyorum.
-Lütfen kızım, zor durumda bırakma beni.
Deniz geldi, bağlantı gene gitti.
-Azcık bekle annecim, görsün seni baba, şimdi bağlanır. Ondan sonra gidersin.
-Hah!!! Bağlanıyor…
O ne !!!! Bu fotoğraf nerden düştü ekrana? Ali’nin sarışın bir kadın ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı geliyor ekrana. Deniz hemen saklanıyor, ama görüyor resmi.
-Ali bu fotoğraf ne?
Fotoğraf ekranda duruyor, Ali’nin görüntüsü yok, sesi var sadece.
Fotoğrafın ne olduğunu öğrenince, başlıyor küfür etmeye. Bilgisayarına virüs girmiş, fotoğraflarına fotomontaj yapıyormuş.
-Gördün mü kızım bak, fotomontaj yapıyomuş virüs..(İnanmıyor tabii Kader ama, Deniz’e belli etmemesi lazım)
-Anne sen safmısın? Ne virüsü? Babamın makinesiyle çekilmiş bu. Altta tarih i görmedin mi? Babam geldiğinde ben yazı rengini sarı yapmıştım..
Aslında oralarda da boş kalmayacağını, kalmadığını biliyordu. Ama saf da olsa, Allahın sevdiği kulu Kader. Önüne düşürüyor bir şekilde işte.
Kader bundan sonra ev satın almayı düşünmedi. Tazminatının kalanı ile, eskimiş mobilyalarını değiştirdi. Tüllerini, perdelerini yeniledi. Bulaşık makinesi yoktu, 5-6 yıldır. Çok sorun olmuyordu ama, makine aldı. Hem Ali artık eleştiremeyecekti onu, evde hiç değişiklik yapmıyorsun, geliyorum gidiyorum aynı, diye…
‘’Manyakmıdır nedir ya bu adam, çalışmıyor, çalışsa para yollamıyor. Sen maaşınla hangi birini yapacaksın? ‘’
Deniz’in neden babasını aramadığını, özlemediğini anlatabildim sanırım.
İşte yeni bir şehir daha. Yeni bir ev, Deniz’e yeni okul, Kader’e yeni iş. Taşındılar. Ali görmedi henüz evlerini. Çok beğeneceğinden emin Kader.
‘’ Ya ne çok şey atladın, anlatmadın…Mesela, Ali yurtdışında kavga edip, kovulduğu zaman evde kalmıştı ya işsiz, bir sene kadar. O zaman yakaladığın maillerini yazmadın. Yüzüne vurduğunu, ama onun yarabbi şükür tarzını..’’
-Hangi birini anlatacağım ?
Ali artık iyi kazanıyordu. Araba aldı. 3 aydan 3 aya geldiği zamanlarda kullanıyor. Bankada parası olduğunu, birlikte bankaya gittiklerinde, Kader onu beklerken, gişedeki memurun ağzından kaçırmasıyla öğreniyor. Olsun, biriktirecek ve hayallerindeki bahçeli evi alacaktır Ali Kader’e..
‘’Hey Allahım !!! ‘’
Ve artık Kader’in, Kaderine karşı geldiği, fıçıyı !! taşıran, sinmediği, susmadığı olaylar böylece başlıyor.
Ali’nin birkaç saat önce kullandığı bilgisayarını kucağına alıyor Kader. Günün yorgunluğunu atmak için, biraz oturacak, facebook da kim ne paylaşmış bakacak ve sonra da yatacak. O da ne!! Bu onun sayfası değil..Haaa, Ali kullanmıştı en son, açık bırakmış. İlginç..Oysa sır gibi saklar, şifresini, paylaşımlarını..Ali de karşısında otururken hazır, şu mesajlarına bir bakıyor Kader.
Birkaç kadınla,( hatta birisi yabancı) mesajlaşmaları var. Çok üstünde durmuyor bunların, onun için olağan artık) Sonra okumak üzere yine de kopyalıyor hepsini. Bir de adını sık sık duyduğu erkek arkadaşıyla, bir seneyi aşkın önceden gelen mesajları var. Onları da kopyalayıp, kendi sayfasını açıyor. Ve başlıyor kopyaladıklarını okumaya.
Evet, Ali onu defalarca aldattı. Ama en büyük yıkımı, ilkinde (eski eşinin ilk olduğunu tahmin ediyor) ve işte sonuncusunda (şimdilik son) yaşıyor.
Erkek arkadaşıyla olan yazışmasından anlıyor ki, 1 seneyi geçkin süredir, yurtdışında bir kadınla yaşıyor. Kadının Deniz yaşında kendi kızı var. (İzine geldiği zamanlarda, arkadaşlarının kızlarına diye aldığı kıyafetler, takılar vb. hediyelerin gittiği yer demek ki) Kadın yeni iş bulmuş. Uyandırmaya kıyamıyor Ali. (Oysa Kader’i ne çok eleştiriyordu, çok uyuduğu için. Hatta kayınvalidesinde yer yatağında yattıklarının sabahında, ayağıyla dürterek uyandırmıştı) Onunla evlenmeyi düşünüyor. O ülkenin vatandaşı olmayı istiyor. Gerçek ailesine de, arada para koklatıp, susturmayı istiyor. Yazışmalardan anlıyor ki, bu kadın ilk değil. Epey hareketli yaşamları var orda. Ayrıca, ağzına alamayacağı argo kelimeler ve küfürler. (Mail ile gönderdiği Avukat Hanım hatta, okurken bile utandığını söylemişti)
Hiçbir şey söylemeden gidip yatıyor Kader. Ali ertesi gün gidecekti yurt dışına. Yattığı yerde planını yapıyor.
Ertesi gün eşini yolcu ederken soğuktu. Bir gariplik olduğunu anladı Ali. Bir şey yok dedi Kader. Zaten çok da umurunda değil ki Ali’nin.
Otobüsü beklerlerken;
-Eve para bıraktın mı sen Ali?
-Hayır, bırakmam mı lazımdı?
-iyi olurdu. Biliyorsun, kiramız yüksek, Deniz’in giderleri fazla. Yetiremiyorum.
Ali cüzdanını çıkardı, Elli TL uzattı Kader’e. Çok bozuldu. Oysa çok parasının olduğunu, alışverişte eşinin cüzdanında görmüştü. Asılan yüzünden Ali de az olduğunu anladı. Bir Elli TL daha verdi.
-Deniz’e harçlık veriririm bu parayı dedi , ve hiç bir şey demeden aldı Kader. (O an içinden geçen, parayı yırtıp yere atmaktı. Yapamadı yine..) Otobüs geldi, yolcu etti eşini.
Eve vardığında, açtı bilgisayarını, ve Ali’ye Her şeyi bildiğini, artık susmayacağını, gurursuz yaşayamayacağını, ayrılmak istediğini, ondan beş para istemediğini belirten bir mail yazdı. Arkadaşıyla mesajlaşmalarını da kopyaladı, gönderdi.
Yüzüne karşı söyleyemedi bunları, çünkü Ali’nin tepkisinden çekindi. Hem de olayların içinde bulacaktı kendini birden. Böylece düşünmek için, plan yapmak için, vakit tanıdı kendine.
-Denizciğim, ben babandan ayrılmayı düşünüyorum. Önce sana söylemek istedim.
-Bu zamana kadar hep ikimizdik zaten, fark eden bir şey olmayacak ki. Hem ben sana kaç sefer söyledim.
Ne kadar olgun bir çocuk yetiştirmiş.
Deniz’in sözleri geldi aklına;
-Babam korkarım seni aldatıyor anne,
-Anne babamdan neden ayrılmıyorsun..
Evet hep istedi ayrılmak. Ama hiç cesaretini toplayamadı, korktu, ürktü. Sonradan olacakları düşündü. Göze alamadı işte. Şimdi ne olmuştu da, bir deli cesareti gelmişti. Ali ile evleneceği zaman ne kadar kararlıysa, şimdi de aynı kararlılıktaydı. Ama aradaki farkı sonradan anladı, gördü. Ali ile evlenmek istediğinde karşısında, onu seven, iyiliğini, mutlu olmasını isteyen insanlar vardı. Şimdi ise, ona değer vermeyen, sürekli horlayan, sindirmeye çalışan biri var. Kararlılığı bu yüzden sekteye uğradı.
Ali, mailini okudu Kader’in. Ama aradan üç gün geçmesine rağmen cevap bile yazmadı. Aramadı. Mailde Kader’in de öngördüğü gibi, ciddiye bile almadı. Çünkü Kader 25 sene boyunca, şakasını bile yapmamıştı, boşanma, ayrılık sözünü ağzına bile almamıştı.
Avukat’a gitti, vekalet verdi. Olan biteni anlattı, Ali’ye dair mesajları verdi.
-Eşinizin fikri ne peki?
-Bilmiyorum, yazmadı hiç bir şey. Aramadı da..
-Ben arayayım istermisiniz? Anlaşmaya yanaşırsa işimiz kolaylaşır. Yok istemezse, elimizde deliller var, birkaç ay sonra boşanırsınız.
Aradı Avukat Ali’yi. Çok canı sıkkın gelmiş sesi avukata.
–Bir haftaya geleceğim, lütfen bir şey yapmayın, bekleyin…demiş.
Kader avukatın yanından ayrılıp, binadan bile çıkmadan telefonu çaldı.
-Kader Hanım, yapmışsınız dediğinizi.
-Evet yazmıştım sana. Ciddiye almadın inanmadın değil mi?
-Deniz’e söyledin mi?
-Elbette söyledim.
Deniz’in dediklerini aynen aktardı Ali’ye.
Gittiği iki hafta bile olmamıştı, çıktı geldi Ali gerçekten de.
Eve ilk girdiğinde, Deniz’in yanına gitti.
-Kızım, annen sana bir şeyler anlatmış….derken daha, Deniz;
-Anlatmasına gerek yok ki baba, ben her şeyi biliyorum, kendi gözlerimle gördüm.
Sonrası yine bir kargaşa, bir sürü laf kalabalığı, bir sürü tartışma ve yine bol gözyaşı. Ali, eşinin kararlılığı, cesareti, taviz vermez tavrı karşısında, şaşkın, çaresiz, tükenmiş ve yalnız. İlk kez onu böyle görüyor Kader.
Bir başınaydı Kader. Ali’nin ailesi dahil, yakınları, onu anladığını sandığı sevdikleri, ona hak veriyor, yine de bir şans daha vermesini istiyor. Ama Kader biliyor ki, kimse hayatının rutinini bozmak istemiyor, yeni problemler, yeni kargaşalar yaşamak istemiyor. Haksız da sayılmazlar ama….Ya Kader ne olacak? Kimsenin keyfi kaçmasın diye, mutsuz olduğu bir hayatı mı sürecek?
En çok Deniz için üzülüyor.
Deniz ile uzun konuşmalarından birinde;
-Anne neden benim ilk aşkım babam değil? Demişti Deniz. İçi acıdı tekrar bunu düşününce.
Kendi güçsüzlüğünden, acizliğinden, sinmişliğinden dolayı, evladına bunları çektirmeye hakkı var mı? En çok da Deniz için istiyor ayrılmayı. O da ilerde annesi gibi yapmasın. Sevgi ve saygının olmadığı, kendini tüketen, yok sayan bir ilişkiyi sürdürmesin diye.
Ali gerçek yüzünü göstermeye başlıyor. Dilekçesini mahkemeye verirse, tahmin edemeyeceği şeyler yapacağını söylüyor. Deniz’i, ona düşman etmeye devam ederse, Kader’i asacağını (ibret için asacakmış hem de.Bundan sonra beraber olacağı kadınlar, kendine karşı çıkamasın diye herhalde), ve bilumum tehditler savurmaya başlıyor.
Dövmesinden, vurup kırmasından ve ölümden korkmuyor. Deniz’i yalnız bırakmaktan korkuyor. Annesi yüzünden, mutsuz, eksik bir hayat sürmesini istemiyor.
Ve geri çekiliyor Kader. Kararından vazgeçmiyor elbette. Sadece zamana bırakıyor.
‘Zaman’ herşeyin ilacı derler. Ama Kader için ‘zaman’ zehir oluyor. Her geçen gün onu daha da tüketen, daha da eriten…
Şimdi çok sevdiği çiçekler var üstünde. Huzurla uyuyor…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.