- 810 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Boşluk bir uçurumdur,kıyısı karanlıkdır.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Boşluk bir uçurumdur,kıyısı karanlıkdır.kötü maskeli yüzler,hırslar geçici değildir.Kazananın kaybettiği,bir rüya yaşamak.Vazgeçdiklerin kadar cesursun,sevdiklerin kadar korkak.Ağlamanın cenneti bu dünya.Beklenenin ve beklentilerin birer ağıt olduğu bir dünya.İnsan yüzlerinden denizlerde kulaç atmak gibidir her gördüğümüz yüz.İnkarı kolay,itirafı imkansızdır vahşiliğimizin.
Kırılmak yada cesaretinin yok olması,hergün ve hergün ruhuna atılan bir çentikdir.Masaldır yaşamlar,birbirimize anlatamadığımız fakat hergün yaşadığımız.Sevgi sözcükleri köpükdür,baloncuk yapmanın serbest olduğu.Havada uçuşan hormonlarında suçu yok denemez ama genede hormonları kandırmanın vakti yarım saat bilemedin bir saat.
Kandıramadığım ve kanıksıyamadığım yanımdır ruhumun bir alev topu gibi yanması.
Dünya denilen topun,dönekliği değildir yaşadıklarımız.Ruhlarımızın şeref yoksunluğu,erdem azlığından kaynaklanmakdadır.
Hiçbir acı ve ayrılık, ne geçicidir nede bir rüya değildir birazdan uyanacağın.
Kalbinin sesini dinliyerek verdiğin tüm güzellikleri,ellerinle söker alırsın gün gelir karşındaki insandan.Hemde bir hayvanın derisi yüzerken duyulan haz ve nefretle...
Gözlerindeki gördüğün her gerçeklik ve ışıltı,yerini karanlık ve sahteliğin gücünden alır artık.Asla vazgeçemem dediklerine,gün gelir seni bırakıp gidiyorum bile diyemez insan.Günahı ruhunda işleyenlerin cezası yaşamakdır bil.
Ellerdeki kan,ellerini kesip atınca temizlenir.Ruhlardaki günahlar gibi,kan kokmaz bil.
Yanlızlık bir bahçedir,bahçesindeki akan çeşmesinden kana kana hüzün içdiğin.Gün gelir yapdığını biçtiğin,ekdiğini yediğin.Sevdiğini çok sevdiğini ellerinle gömdüğün...
Rüzgarları seviyordum eskiden,insanın şaçlarının uçuşması kadar mutluluk veren birşey yokdur diye düşünürken,tamda böyle güzelliklerin arifesinde kesdirdim şaçlarımı.Nedenmi?........
Nedeni:___Saçların kısaysa,insan sevgisizliğe daha kolay katlanıyormuşda ondan...
Unutmanın imkansızlığı.
Unutturmamak için sürekli dünyaya kokunu şaçmanın...
sonrada öldürmenin hazzı.
Usta bir cerrahın iştahıyla kesmek,hergün ve herhergün kesmek,ruhumu,etimi ve derimi yüzmek.
Sonra sonra vazgeçdiğin kadar ölüyorsun,sabrettiğin kadar yaşıyorsun.
Enson vazgeçmekle sabretmek arası bir arafta mekanını kuruyorsun,kurguluyorsun,hergün ve hergün incittiğin ve incitildiğin yerlerinden.
Yaşamın ve boşluk içinde yaşamın bir panzehiri yok.
Çaresizliğim yaşama karşı,çitin arkasından bakan koyun kadar masum.O çiti geçememek,gidememek,özgürlüğüme kavuşamamak,sürekli kimsenin bilmediği bir dilde melemek...
Sonsuzluğa açılan kapının anahtarını biryerlere koymuşum ve kaybetmişim gibi hissediyorum.Dünyada kitli kalmanın cezası bir ömür,biliyorum.
Sonra rüyalarımda annemin karnındaki plesentaya gitmenin yollarını arıyorum.Tüm anahlarları kaybeden bir kız çoçuğunun hüznü sarıyor yeryanımı,ençokda kalbimi.
Kalp kapakçılarımı,ömür kalp kapakçılarına açılan bir pencere gibi düşününce,korkuyorum.Allahım ya gene bir kapakçıkla ve onun sahibi kalple uğraşmak zorunda olmıyayım diye,yazgımı yazan melekleri arıyorum...
Kan ter içinde uyuduğum uykularım,artık benim korkularımın ve kapılarımın mekanı.
Uyanıklıkla uyku arasındaki fark,maskelerdir bil.Uyuyunca maskelerin illahaki dinlenmesi lazım.
Gece uzun gene,gece karanlık,ıssız,tüm dünyanın şuç işlemeye ve günah işlemeye bu kadar iştakla açılan bir zamanı daha yokdur diye düşünüyorum.Geceyi yıldızlar ve ay avutuyor.Ama biliyorum ki,aslında günahlarla örtülü gecenin kalbi.Tüm dünya günahlarını gecenin koynunda işliyor.
Yanlızlık beni korkutmuyor,beni korkutan seslerini duyduğum kalpler.Dünya kesin başka dünyaların cehennemi,dedirtiyor bu korku bana.Dilimde birkaç gündür bunun söylemi.
Bilmenin aklın laneti olduğu,aşkın yaşamın kaynağı olduğunu bildiğim kadar biliyorum,
yaşamın ve insanların nefretle ve kanla beslendiğini...
Aşk,başka dünyaların başka baharlarında yaşanmalı artık,zira bu dünyaya yakıştırmıyorum bundan böyle.
Zihnimin bulanık,görüş açımın dar olduğu patika biryolda yürümek gibi yaşadıklarım...Anılarım ve hatıralarımsa,biryere zaptı tutulmadığından olsa gerek çok karmaşık.Sırasını ve nurmarası kayıp tüm yaşadıklarımın.
Sevmek,sevilmek kelimelerini kullanmıyorum artık.Şavaşda sakat kalmış bir çocuğun mutluluğu kadar olur bu saatten sonra cümle içinde kullanmam bu kelimeleri.
Şuan hisserim ortadoğu kadar kumla,fırtınayla,açlıkla,yoklukla,ençokda ölümle dolu...
İçimdeki çocuğun cesetini bile bulamıyorum ki gömeyim.Gözlerimi silemiyorum ki göreyim...
Duygularım memleketim gibi zapdedilmiş.
Asla geçmişimle,geçmişimdekilerle hesap işine girmiyeceğim.Geçmişin gölgesinde yaşama istediği değil arzum.Biraz olsun kendime inancımın,dünyaya,insanlara olan inancımın sağlamlaşmasıdır.
İçimde temiz bir sevgi ve kaybedeceğimden korkduğum bir sevgi yok şimdi.İçimde kocaman bir sevgisizlik ve boşluk var.Hissizleşmekden korkuyorum.Tepkisizleşmekden...
Yürümek....Uzay boşluğuna kadar yürümek...
Karanlıkdan çok korkarım halbuki....brn