Sevmek Sevilmeye Karşı
Büyük yalanlar ortasında yaşıyoruz. Öyle ki,yüzıllar geçmiş ve yalanlar artık gerçeklik elbisesini, gerçekten daha iyi taşıyor üzerinde. Fark edemiyorsunuz.
Şaşırıyoruz, allak bullak oluyor kafamız. Kafayı çekmeden, kuru bir kısır döngü içerisine giriyoruz.
En çok çatışma yaşadığımız alanlardan birisi, Sevgi ve Sevmek mesela...
Nedir sevmek? Klişelerin çekiciliğinden uzaklaşalım. Genelde bir takım faydalar sağladığımız için seviyoruz insanları. Ya da, daha doğru bir ifade ile, sevdiğimizi ifade ediyor, iddia ediyor; ya da gerçekten öyle zannediyoruz. Topçu, aşkın her şeyi sınırlılıkla bağlı bu dünyaya Allah tarafından gönderilen bir lütuf olduğunu, ilahi ve semavi bir şey olduğunu söyler.
Malesef ki biz, bir takım menfaatler çerçevesinde, bir takım insanları sevdiğimizi, zannediyoruz. Ah, ne zavallı bir zan. Bu menfaatlerin en göze hoş görüneni, geceleri koynumuza alıp beraber uyunacak kadar kendsine güvendiğimizi ise, "sevilmek". Ne kadar da hoş değil mi...
Peki, soralım o halde: Sevilmeyi bırakınca sevmekten vazgeçmek, mertliğe sığar mı? Samimiyet bu mu? O halde, demek ki bir karşımızdakini sevmemişiz, onun tarafından sevilmeyi sevmişiz, ya da sadece sevilmeyi. Güzel cümleler sarf edilmeyi, güzel sıfatlarla süslenmeyi, önemsenmeyi, önemli imiş gibi görülmeyi, önemli biri gibi sanılmayı...
Ne feci bir tezat böyle! Karşılıksız, kayıtsız şartsız sevmek , peki, nasıl mümkün olur? Hoşuna gitmeyen bir hareket yapınca da, seni sevmekten vazgeçince de, kızınca da, hatta sana hakaret edince dahi sevebiliyor muyuz? O halde dostlar, hiçsevmemişiz ki, sever gibi yapmışız! Yılmaz Erdoğan ifadeleri ile seviş getirmişiz...
11.02.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.