- 756 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ANNE GİBİ - 2
Akşam havanın kararma saatleri ancak olmuştu ki, kapısı çalındı Cavidan hanımın. Beklediği kişiydi gelen. Açılan kapının ardında, sevinç, minnet, mutluluk bakışları yüzünde apaçık okunan Aydın vardı.
’ Evine hoş geldin Aydın oğlum ! ’
’ Hoş bulduk Cavidan anne. ’ Hiç bekletmeden yana çekilip içeri aldı çocuğu. Ayağına bir çift terlik uzattı. Elindeki mütevazi çantalarıyla doğruca odasına yöneldi Aydın.
’ Bu oda senindir artık. Hiç çekinmeden dilediğin gibi yerleştir eşyalarını. Sakın ha yabancılık etme.’
’ Sağ olun efendim. Çok sağ olun. ’ Hemen mutfağa geçip akşam yemeğini hazırlamaya koyuldu kadın. Hazır olunca da odasının kapısından seslendi çocuğa :
’ Haydi bakalım ; şimdi yemek zamanı. Aç karnına ders falan çalışılmaz. Lütfen acele et ! ’
’ Hemen geliyorum efendim. ’ deyip çıktı odasından ve ellerini yıkamak için lavaboya koştu. Dönüşünde, mükellef bir sofranın kendisini beklediğini görünce oldukça şaşırdı.
’ Şey efendim ; Bu günlük sizinle yiyeyim ama her zaman yük olmak istemem. Ben bir şeyler ayarlarım kendime. ’
’ O ne biçim söz öyle ! Duymamış olayım. Kendi evinizde ayrı mı yemek yiyordun sen ? ’
’ Şey efendim , utandırıyorsunuz beni. Zaten evinize almakla büyüklük gösterdiniz. ’
’ Bak Aydın’cığım. Ben sana evlâdım dedim, sen de beni ikinci anne bilmedin mi ? ’
’ Evet efendim. Elbette ikinci annemsiniz benim . ’
’ Öyleyse bu evde evlâdım gibi yaşayacaksın. Yemeğini de ben yapacağım, çamaşırını da ben yıkayacağım, anlaştık mı ? ’
’ Çok teşekkür ederim efendim. ’
’ Öyle sık sık teşekküre falan da gerek yok. Anneler görevleri olduğu için yaparlar tüm bunları. ’
İştahla yendi akşam yemeği. Aydın hemen odasına geçip ders çalışmaya başladı. Eğer kontörü olsaydı, tüm bu yaşadıklarını , anne ve babasına, kardeşlerine, saatlerce anlatmak isterdi. Heyecandan çok da aklını veremediği halde , başını kitaplardan kaldırmamakta kararlı idi. Kapısı çalındı bir ara.
’ Aydın, oğlum. Dilediğin zaman salona gelip televizyon seyredebilirsin. Sıkılma sakın. ’
’ Peki Cavidan anne. Birazdan gelirim. ’
Uzunca süren ders çalışmadan sonra, kadının söyledikleri geldi aklına. Eğer, televizyon seyretmek için salona gelmezse, saygısızlık etmiş gibi olacaktı. Hem başı ağrımıştı biraz, dinlenmesi gerekiyordu. Odasından çıktığında, kadın, koltuğunda rahat bir şekilde oturmuş televizyon seyrediyordu.
’ Gel oğlum. Dinlen biraz. Aşırıya kaçılmazsa, televizyon seyretmek hem dinlendirici hem de yararlı olabiliyor insana. ’
’ Haklısınız efendim. ’ deyip tekli koltuklardan birine oturdu. Hemen bir bardak çay da ona getirdi mutfaktan kadın.
Cavidan hanım, yıllarca bankada çalışmış, kendine bakmayı iyi bilen, iyi giyinen, çağdaş, biraz da serbest bir kadındı. Ellili yaşlarda olmasına rağmen, genç gösteren, alımlı bir hali vardı. Eşi ve çocukları varken , salonda onların yanında oturduğu gibiydi yine. Onlardan sakınmadığı gibi, oğlum dediği bu çocuktan da sakınmaması gerektiğine inanmıştı. O yüzden, giyimi ile de, davranışları ile de rahattı. Çocuk, kendi evinde , kendi annesinde görmediği rahatlığı onda görmekten rahatsız olmuştu. Fakat, belli etmemeye çalışıyordu. Aslında, sık sık, kızarıp bozarıyor, özellikle kadın kendine lâf attığında, toplanma ihtiyacı hissediyordu. Kadın, fark ettiği bu durumun geçici olacağına inanıyor, içinden gülüp geçiyordu. Saat biraz geç olduğunda, yatmak için izin isteyen çocuğa ;
’ Güzel bir duş al istersen. Rahatlarsın, iyi uyursun oğlum. ’ dedi. Yine kızardı, bozardı çocuk. Fakat, ihtiyacı vardı aslında. Çoktandır, rahat bir banyo yapmamıştı.
’ İyi fikir efendim. Hemen çamaşır , havlu alayım dolaptan. ’ Banyodan çıktığında, adeta görünmekten korkarak, koşarak girdi odasına. Kadının güleceği geldi.
Çok uzun süredir, belki de ilk defa bu kadar rahat, huzurlu bir uyku uyudu çocuk. Cavidan hanım da, çocuğa karşı davranışlarının doğruluğuna, güzelliğine olan inancıyla, daha bir huzurlu uyudu o gece. Sabah erkenden uyanıp, yine güzel bir kahvaltı hazırladıktan sonra uyandırdı çocuğu. Birlikte güzel bir kahvaltı yapıldı yine. Sonrasında hazırlanıp okula gitmek için kapıya giden çocuğun eline harçlık sıkıştırmak istedi kadın. Utandı çocuk, almak istemedi.
’ Anneler çocuklarına okul harçlığı vermez mi oğlum ; niye almıyorsun ? ’
’ Şey efendim : Henüz bitmedi param. Babam yakında göndermişti de. ’
’ Olsun oğlum. Al bakalım, koy cebine. İtiraz istemem bak, tamam mı ? ’
’ Peki efendim. ’ derken, aslında çok sevindiğini gizlemeyi beceremiyordu çocuk.
Devam edecek.
Fikret TEZAL