- 682 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ON ADIM (Neden susuyor?)
Aralıksız hergün onu görmeye gidiyorum...
Yine bir haftasonu akşamı. İş yerindeki son dakikalarımı sayıyorum kolumdaki saatime bakarak. Son yarım saat, son yirmi dakika, son beş dakika derken işte paydos!
Hemen hızlı bir şekilde iş kıyafetlerimi çıkartıp diğerlerini giyindim. Dışarıda buz gibi bir hava! Kolay değil; uzun yıllar sonra tekrar bulmuştum onu ve hiç mi hiç değişmemiş; saçları yine aynı uzunlukta ve yine karamel renk! Yüz hatları bıraktığım gibi duruyordu yerinde ve bana bakan gözleri hâlâ gülüşüyle beraber şeker şerbetti sanki.
Dolmuştayım; tıklım tıklım içerisi ve ben bir sağa bir sola dengede durmaya çalışıyorum ayakta. Dolmuşun tavanında olan dijital saat benim saatime göre epey ileri, yoksa ben mi geç kaldım diye panikledim birden. Neyse ki yanımda benimle aynı mücadeleyi veren genç bayanın kol saatine göz attım; çok şükür geç kalmamışım.
Dışarıda ince ince yağan yağmur beni bekliyor... Dolmuştan inmeme az bir zaman kaldı ve önce inebilmek için orta kapıya doğru sıvışmaya çalışıyorum.
-Köprüde inecek var mııı?
-Evet kaptan müsait yerde.
Dolmuştan indiğim gibi hızlı adımlarla yürümeye başladım. Beş dakika sonra buluşacağımız yerde; parkta olacaktım. Biraz ıslanmış olmam ve soluk soluğa kalmamın benim için bir ziyanı yoktu. Hızlıca o dik rampayı çıkıyorum, o rampanın sonunda park!
Telefonumu tutamıyordum elimde, ellerim çok üşümüştü. Güç bela mesaj yazdım ve yolladım.
Mesaj: Geldim!
Çok sürmeden cevabı geldi.
Gelen mesaj: iki dakikaya ordayım.
Bir sigara yaktım... Ağzımdan çıkan o buharla sigaranın dumanı sanki bir gemi bacasını andırıyordu. İşte o an! Köşebaşından döndüğünü gördüm. Geliyor! Son bir nefes daha çekip attım sigarayı. Yine yüzü gülüyordu ve yine sırılsıklam aşık gibiydi gözleri.
Çok değil, bütün bu uğraşlar sadece üç dakika içindi. Ancak ne olursa olsun o buna fazlasıyla değerdi. Zamanımız dolmuştu ne yazık ki; artık veda vakti...
Yavaşca kalktık banktan, elele yürümeye başladık. İkimizde sessiz, ikimizde yere bakıyoruz. Az sonra ayrılacağımız Köşebaşında olacaktık. Neden sustuğunu ve birşey söylemediğini düşünürken, sanki aklımı okumuş gibi;
-Dur! Dedi gözlerime bakarak.
Başta ne olduğuna bir anlam veremedim. Bir süre göz göze bakıştıktan sonra...
-Saydım.
-Neyi saydın bitanem?
-Seninle elele tutuşarak tam On adım saydım. Bu çok güzel değil mi. ? Ben bu sözleri duyduğumda ne söyleceğimi gerçekten bilemedim. Öylece bakakaldım yüzüne. Tek diyebildiğim şey; seni çok seviyorum’ oldu.
...Ve ellerimi bırakıp gittikten sonra ardından bir kaç cümle daha kurdum...
Kim bilir aynanın karşısında kaçıncı kez saçlarını topluyorsun...
Ve kim bilir kaçıncı kez aklına gelip seni güzelleştiriyorum...
Erol Yaşadıkça
YORUMLAR
aşk işte tarifi mümkün mü yaşamdan anlarımızı özelleştiren tek duygu... duygulandım.