- 562 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kalp Saydamdı
Ellerini yüzüne dokundurmaya korkuyordu adam,dokunursam kaybolacak yok olacak bir düş gibi.Uyuduğunu zannediyordu ama aslında uyanıkdı adam.Gerçek olamıyacak kadar muhteşimdi,karşısındaki kadının yüzü.Kadın çok severdi konuşmayı aslında,cıvıl cıvıldı yaşama karşı.Dünyadaki herkezi tanımak,arkadaş,dost,sevgili,hatta bir kısmıyla düşman bile olmak istiyordu.
Kadın çok güzeldi,öyleki Afrodit görse laf eder,kendini aynanın karşısında sorgularken bulurdu.Kadın yeşil gözlere sahipdi,güzel dişlere,güzel ellere...Dudaklarını çok güzel kullanan bir varlıkdı.Kimi öpse unutmuyordu o dudakların tadını.Kadın güzelliğinden yada özelliğinden asla bahseden bir yapıda değildi.Tek derdi eğlenmek,sevmek,sevilmek.Arzu bedenindeki kandan daha sıcakdı onun ruhunda...Bağlanmayı sevmez,ama sevmenin delisi bir varlıkdı.Olur olmadık zamanlarda adamın karşısına çıkıyordu kadın.Adam eski bir kitap dükkanına sahipdi,uzun saçları vardı,kırlar düşmeye başlamışdı faullerine,yakışıklı sayılmazdı,ama karizması,kadının ilk dikkatini çeken şeydi.
Dükkandan ilk girdiğinde kadın hastaydı,ogünlerde birşeyler canını sıkıyordu,midesi ağrımaya,dişlerini farkında olmadan sıkmaya başlamışdı.Dişlerini fırçalarken anlıyordu ağrıdığını.Gene bütün gün dişlerimimi sıkdım ben,yuh bana dedi...
Dükkanın yeri çok hoşdu,tam köşede,dipde biryer,sanki bulunmasını istenilmemiş gibi bir mekan.Genede sürekli müdavimleri vardı.Adam kitap basımı,dergi basımı,okullara ders kitapları,sınav kitapları basımıda ayarlıyordu çoğu zaman.Ortak arkadaşından komisyon alıyor,arkadaşı basıyordu.Adamın parayla pulla hiç işi yokdu.Akşama kadar eski kitaplar elinde,adeta kitap kokusuna meftun yaşıyordu.Elleri kitap gibi kokmaya başlamışdı artık.
Şaçları ne hoşdu...
Kadın ilkkez girdiğinde fark etmemişdi,çünkü herzamanki gibi acelesi vardı,kafasında bir kitap vardı,onu sorup çıkacakdı..Girdi keyfsiz birşekilde dükkana kadın,iyigünler falanca kitap varmı diye sordu.Adam gülümsedi,ama ne arar o aradığın kitap der gibi.Yok dedi adam yemeden içmeden ama ilk önce gülümsüyerek.Peki dedi kadın,neden yok?O tarzlar satmıyormusunuz,yoksa kalmadımı?Adam ben satmıyorum o tarz dedi.Kadın kendini aptal gibi hissetti,acaba aptalca bir kitapmı diye düşündü.Yoksa niye bir kitapçı satmasındıki kitabı,sonuç itibariyle bir nevi parada dönmeliydi dükkanda.Kendini aptal hissederken,birden neden aptalca bir kitapmı dedi adamın yüzüne soru cümlesini savururken.Kendimi aptalca birşey sormuş gibi hissettm dedi kadın.Adam daha çok ağzını açarak ve arka dişleride görünecek şekilde,ne kadar açık sözlüsünüz hanımefendi dedi...Normalde,şu kitap varmı derler,yok derim teşekkür edip çıkıp giderler dedi.Ama siz olmayışını sorguluyorsunuz en şiddetlisinden dedi.Kadın hayır ben olmayışını değil,o yüzündeki sırıtma ifadenizi sorguluyorum dedi adama.Neden güldüğünü banada söylermisin,mantıklı bir cevaba,yada mantıksız bir cevaba ihtiyaç duyuyorum şuan dedi kadın...Adam sert taşa vurduğunu anladı.Çok zeki bir adamdı,gözleri iki siyah zeytin tanesiydi,ama sanırsın o zeytin taneleri konuşuyor...Kadın daha sonraları farkedecekdi bu durumu.
Adamın kalbinin atışlarını duyuyordu kadın,daha herhangi bir temas olmamışdı fiziksel olarak,genede adamın kalbi derisinin altında kalp kafesinin içinde değilde,derisinin üstünde kırmızı bir ben gibi gürültülü atıyordu.Atmıyordu davul çalıyordu.Kadının çok hoşuna gitmişdi bu durum.Nedenmi?Çünkü yaşamında sadece bir kere o atışı bir kişiye karşı kendi kalbiyle deneyimlemişdi.Gerçek anlamda vücudu aşkdan ve mutluluk hormonundan ne yapacağını şaşırmış durumda kalmışdı.Kadının birden çok eski yıllardaki o büyülü an gelmişdi aklına.Aslında acımışdıda hem kendine hem adama şuan.Çünkü o insan şuan yaşamında değildi,kadında bir süre sonra bu adamın yaşamında olmıyacakdı.Herkezden ve herşeyden çok çabuk sıkılma huyu vardı kadının.En sevdiğini ve sevildiğini hissettiği an kaçardı.Korkardı,çok korkardı birisinin onu sevmesinden ve o birisini gerçekden çok sevmekden.
Bilinçaltının intikamıydı belkide,belkide yaşadıklarından sonra elinde olmadan yaşama karşı insanlara karşı refleksdi.Çok üzüldüğü birkaç kişi olmuşdu korkupda yol verdiği...
Kadın en çokda eğleniyordu şuan.Birisi vardı karşısında ve hormonlarına engel olamıyordu kendisine karşı.Adamın çok zeki,karizmatik bir okadarda siyah gözleri olmasına karşın ve bilmesine karşın,kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu adamla.Ayda sadece iki kere o dükkana gider,olur olmadık kitaplar sorar,sonra dükkanın hemen yanındaki arkadaşının dükkanına gider,kahve ısmarlayan yokmu bu büyük dünyada diye sorar,arkadaşından önce adam atıverirdi oltanın ucuna kendisini.Oturulur,belkide bir saat muhabbet edilir,muhabbetin en koyu,en zekli yerinde ya bir telefonla konuşdukdan sonra kalkar gider,yada benden bu kadar hava değişimi şart der,arkasına bakmadan uzaklaşırdı...Bunu bazen isteyerek adamı delirtmek için,bazense kafasında uğraşdığı ve halledemeği bir konu olduğundan gerçekden canı sıkılarak yapar ve oradan uzaklaşırdı.Bilerek yaptığı anlarda herikisininde ellerinden tutarak tokalaşıp gider,bilerek yapmadığı zamanlarsa,ellerinde yağ yada leke varmış gibi arkasına saklar yada cebine sokar ve uzaklaşırdı.
Kadının gel gitleri yaşama karşı bitmiyordu.Kendi kendine oturduğu bazı anlar kendinde gereğinden fazla enerji ve farkındalık hisseder,dolu bir tüp gibi ufak bir kıvılcım beklerdi...Ah bir kıvılcım gelirse,gelenden yana pek o anlar sanslı sayılmazdı.Patlamak neki,kükremekdi.Hatta birkeresindeçok sevdiği kankasını fena haşlamışdı,kadın kuyruğunu bacaklarının arasına almış azarlanmış bir kedi gibi uzaklaşmışdı yanından.Anlamını bile çözemeden eve gitmiş yarım saat ağlamışdı.Gel ve git ruhun can çekişmesi belkide.
Adam ellerini iki yanından kadının yüzüne doğru uzattı,sağ elini kadının yanağına değdirdi.Gözlerini kocaman kocaman açmış,kadının yeşil gözlerinde kaybolmaya hazırlık yaparken,aniden kadın adamın elinden çekdi,gel benimle der gibi.Adam sorgulamadan ayağa kaldı kadınla birlikde ve arka odaya geçdiler hızlıca,tam sütünun altındaki duvara yaslandı kadın,elindeki sigarayı yakdı,bir soluk geçdi ve adamın dudaklarına yaklaşdırdı dudakalrını...Azından çıkan dumanlar adamın ciğerlerine doldu.Yaşamı boyunca sigara içmemiş adam,büyük bir teslimiyet ve kabullenişle çekdi kadının cçğerlerinden çıkan dumanı içine...Kadın içinden bu adam deli diye geçirdi,gerçirdiği daha birçok cümlenin hemen yanına bırakdı bu cümleyide,beynindeki tek soru işaretinin cevabını aramaya ve adamın dudaklarının nasıl bir tada sahip olduğunu öğrenmeye kararlıydı...Uzun süredir yıllardır ilk defa bir adamı merak ediyordu.Pek yapdığı,istediği bir durum olmamasına rağmen..Tam adamın dudaklarını dudaklarına değdirecekken,üstelikde elleri ellerindeyken,adamın burnundan oluk gibi kan boşalmaya başladı.Kadın burnun kanıyor,burnun kanıyor diye şaşkınlık ifadesinide ses tonuna ekledikden sonra bağırmaya başladı.Adam hayaksi,genemi dedi.Adamın burun damarlarında sorun varmış,yüksek stres altında kalınca genişler ve kanarmış.Pek yakınlarda olmamış.Adam burnuna peçete parçacıklarını sokarken,ve kadına sakin ol yok birşeyim demeye çalışıken.Kadın hastalığa ve insanlara karşı çok merhametliydi.Karşısında bir canlının acı çekmesi en büyük zafiyetydi belkide.Çoğu zaman değmiyecek insanlara bile bir sebebler uydurur aklından ve üzülür acırdı.Adamı öpmeyi beklerken,burnuna sokması için peçete vermeye çalışıyordu.Hemde,iki dakka önceki tüm anı beyninden silerek.Neyseki adam hemen hastaneye gitmesi gerektiğini,sadece dr ların durdurabildiğini,aslında ameliyet olup burun içindeki damarları yakdırması gerektiğini söylüyordu arabasına binerken ve dükkanını kitlerken.
Adam hem hüzünle hemde peçete dolu bir burunla hastene yoluna koyulurken,kadın şaşkınlığı hafiflemiş,ama sonuç ne olacak acaba diyede kendini alamadan,arkadasının dükkanına geçdi.Arkadaşı görmemişdi bugün kitapçıya uğradığını,yeni geldim bir kitap vardı onu alacakken,burnu kanadı falan diye anlattı kadın kısa ve öz.Arkadaşı evt geçen sene annesi ölüncede kanamışdı dedi.Biliyordu esnaf arkadaşının durumunu.Hemde zaten yakında arkadaşıdı,eşiyle kankaydı kadının dudaklarının tadını merak ettiği adam.Eşini aradı,yanına gitmesi gerektiğini salık verdi iki dakkada.Sonrada kendi kankasına sen panik olmussun,gel sana bir kahve ısmarlıyayım dedi.Ismarlandı içildi.Sohpet muhabbet,kadın sakinleşdi ve ayrıldı dükkandan.Aklında merak ettiği sorunun zerresi kalmadan.Ertesi gün arkadaşının dükknanına geldi ve adamın burun ameliyetı olduğunu,yoksa bu defa kan kaybından gideceğini azkalsın dedi.Yaaa dedi kadın,okadar şiddetlimiymiş dedi tekrar ederek merakla.Arkadaşı evet genelde çok kan basıncı yükselirse,üzülürse yada sevinirse bu durumu yaşıyormuş dedi.Belliki adam bayağı stres altında kalmışdı.Kadın için basit bir merak adamın canına mal olabilirdi.Söz verdi kendine kadın,o adamdan ve dudaklarından artık uzak duracakdı.Hem böylesi çok iyiydi,aklında başka biri,dudaklarında başka biri olmamış olurdu.Adamda ümitlenmemiş olurdu.Zaten uzun uzadıya bir ilişki asla ruhunda yokdu kadının,kimseciklerin kaprisleriyle ve sevgi gösterileriyle uğraşacak ruh haline ve akıl durgunluğuna sahip görmüyordu kendini son iki senedir.
Kadın epeyce bir süre ne aradı ne sordu ne arkadaşını ne o adamı.İşde bu kadarda çabuk çayabiliyordu merakdan öldüğü dudaklardan.
Gereksiz zaman harcamanın delilik olduğu düşünüyordu artık.Harcıyacaksada kendi zevkine ve mutluluğuna dair olmalıydı.Hem sekse aç değildi,meraklıydı,içinde koca bir lunapark vardı kadının,ençok palyaçolarını sevdiği...
Adamın numarasını engelledi.Bir daha sözünü bile açmadı kendi içinde bile.
Ama içinde taşıdığı biri vardı ki,hergün deli gibi onunla muhabbet ediyor.Acabaların arasında yolunu kaybetmiş küçük bir kız çocuğunun ızdırabıyla ve özlemiyle yaşıyordu.
Geceleri özlüyor,gündüzlerini diğer başka herkezle kendini avutuyordu.
Siyah gözler bak gene o adamınkide öyle.Nedir dedi benim bu siyah gözlerden çekdiğim...
Bir dilek hakkım olsa,dünyadaki tüm siyah gözleri mavi yapardım dedi...Gerçekdende yapardı.Aşk onda siyah bir çift gözdü...
Vazgeçdikleri,özlemini duyguklarına birer adak gibiydi yaşamında artık.Hersene birkaç kişden çayıyor,vazgeçiyordu.Özlemini duyduguna kurban niteliği taşıyordu.
Tanrıya sunulan adak gibi,kalbide okadar ilkel bir kabileydi işde onun karşısında...
İnsanlarla şavaşmıyordu artık kadın.İçindeki duygularla şavaşıyordu,gece malup gündüz galip ve magrur yaşıyarak..
Kalbine birkaç komutu öğretmişdi.Düşünme,sonra düşün,zamanı değil gibi...
Kalp saydamdı...altında kırmızı bir denizin göründüğü ve geceleri içinde gömdüğü insanların yüzdüğü...
Kırmızı saydamsı denizin içine arada bakar,ölülerden geçit törenleri düzenlerdi çok özlediğinde.
Herşey olduğu gibi ve geldiği gibiydi artık.Aşk denilen şavaş kadını yormuşdu.Dinlenmekde idi artık.brn
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.