- 507 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PAZAR GÜNLÜKLERİM-12-
PAZAR GÜNLÜKLERİM-12-
Haftalar su gibi geçiyor be Günlüğüm. İşte bir Pazar daha.
Artık cumartesi günleri de öğleden sonra pazardayım. Dün gittim mesela. Mantarcı Ağabey ve Murat’ı buldum önce. Yanlarında yer yoktu. Kurmuşlar Pazar sofrasını, peynir, zeytin, domates, taze pırasa. Bir de fırından yeni çıkmış ekmek.
-Kaynanan seviyor Abla diyor Murat.
-Sever evet..
Az yiyecektim güya, çeyrek ekmek yemişim.
Pazarı dolaşamayacağım yer bulmak için. Girişteki kaldırıma açacağım çiçek tezgahını gene.
Yakışıklı, genç zabıta yine gördü beni, eyvah geliyor dedim içimden.
-Kolay gelsin Abla. Aslında burada satış yapmak yasak. Ama sana bir şey demeyeceğim.
-Sağ olasın. Zaten çok kalmayacağım.
Kaçak sigara satıyor bir delikanlı karşımda. Geçen hafta izlemiştim, bugün de baktım da, ne çok müşterisi var. Kaçak maçak, insanlar ucuz diye alıyorlar işte. 3 TL ve 3,5 TL fiyatları. Geçen hafta çok güldürmüştü beni sigaracı çocuk. O da beni izlemiş demek ki. Soran çok, alan olmayınca;
-Abla be, valla çok güzelsin, insanlar kaktüslere değil, sana bakıyorlar…
Çay ısmarladım ona.
Bugün Mantarcı Ağabey yok gene. Dün demişti zaten, belki gelmem diye. Muratla beraber, sandıklardan ayak, düz geniş bir tahtadan masa yaptık. Çiçekci tezgahım hazır işte. Çiçekli örtümü de serdim.
Pazar epey hareketli bugün. Güneşin etkisi diye düşünüyorum. Parlak, ısıtan bir güneş var. İnsanlar gülen yüzlerle alışveriş yapıyor. Pazarcı esnafı oldukça enerjik.
-Afyooonnnn !!!! Afyonnnn bunlarrrr !!! diye bir ses geliyor. Bakıyorum geldiği yere merakla, neymiş bu afyon diye. Patatesmiş meğer..
Bayılıyorum bu yaratıcı pazarcılara.
Karşımdaki hanım mesela;
-Konuşuyor bu ıspanak. Böylesini görmediniz.. diye bağırıyor.
-Ne diyor peki? Diye sesleniyorum.
-Alın beni..Hastalıktan koruyayım sizi, afiyetle yiyin beni… diyormuş..
Gene aynı hanımın oğlu bu kez,
-Hazır baklava bunlar, çok tatlı, dilim dilim..Portakallll, hazır baklava ablaaa….
En çok da;
-Yatakda sarışın, yatakda sarışın… diyen limoncuya gülüyorum.
Oturup, pazarı dinlemeyi seviyorum. Yoğun müşterim yok zaten (şimdilik), boş vaktim çok. Ya kitap okuyor, ya da insanları gözlemliyorum.
-Fıstık !!!! (Alem bu kadın yaaa) ne okuyorsun? Çiçeklerle ilgili mi? Anlatsana bize de.
-Anlatılacak gibi değil ki ama, bitirince vereyim, oku sen de.
-Mesela, izmaritin çiçekleri öldürdüğü yazıyodur. Onu anlat diyor. Mantarcı Ağabey’in yerine, yanımda ıspanak satan oğlunu işaret ederek.
-Sigara mı söndürüyorsun saksıda yoksa?
-Yalan mı söyliyim şimdi abla, bazen söndürüyorum evet.
-Duymayayım bir daha diyorum, karşıdaki annesine göz kırparak. Yapmayacağına söz veriyor.
Bu arada bir kız çocuğu, merakla, tanımaya çalışır gibi çiçeklerime bakıyor.
-Seviyormusun çiçekleri?
Utangaç, masum…Başını sallıyor sadece.
-Al o zaman bunu hediye edeyim sana. Odanda, pencere kenarına koy ve sadece çok kuruduğu zaman su ver.
Alıyor saksıyı, alışveriş yapan annesinin yanına gidiyor uçarak. Annesi dönüp bakıyor, gülümsüyorum.
-Teşekkür ettin mi peki ablaya?
-Etmez mi tabii etti diyorum, bu kez küçük kıza göz kırparak.
Bu hafta da işler çok durgun maalesef. Geçen Pazar, daha fazla bitki götürmek için, taksi ile gelmiştim. Taksi ve çay parasına çalıştım. Bugün dolmuş ve çay parasını çıkardım, biraz da kaldı geriye ama, kötü yine de. Değişik bir şeyler yapmam lazım. Çeşidi artırabilir, çiçekli bitkilere ağırlık verebilirim mesela. Ama o zaman da nasıl getircem pazara? Bilmiyorum. Bulcam bir yol bakalım.
Yorulmuşum bugün be Günlüğüm. Satış yapmaktan değil, kutuları taşımaktan. Kollarımın dermanı kalmamış. Bu hafta da yetsin bu kadar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.