11
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1301
Okunma
Değerli okurlar !
İlk iki bölümde tecavüz ya da taciz davlarının ispatlanması en zor davalardan olduğunu belirtmiştim. Bu günkü yazımda bizzat yaşadığım bir olayı anlatarak niçin bunun böyle olduğunu izah etmeye çalışacağım.
Görev yaptığım imam-hatip liselerinden birinde ( Öğretmenlik hayatım boyunca iki ayrı yerde iki ayrı imam-hatip lisesinde çalıştım ) sınıf öğretmeni olduğum sınıftan bir kız öğrenci bir gün bana çok çok önemli ve ciddi bir şikayette bulundu. Hemen belirteyim kız ya da erkek tüm öğrencilerim en mahrem sırlarını bile benimle paylaşabilirlerdi rahat rahat. Mesela bir başka okulda bir başka öğrencim annesinin hayat kadını olduğunu anlatmıştı. Yine bir başka okulda bir başka erkek öğrencim kızlara hiç bir ilgisinin olmadığını, erkeklerden hoşlandığını anlatmıştı bana. Neyse konuyu dağıtmayalım.
Bu imam hatip öğrencisi kızımın diğer kız öğrencilerden bir farkı vardı. Diğer kız öğrenciler okula başları kapalı gelir, başları kapalı olarak derse katılırdı. Gerçi içlerinde bazıları okul dışında başlarını açarlardı ya neyse. Bu kız öğrencim ise okula başı açık olarak gelir, derslere başı açık olarak katılırdı. O yıllarda aslında kız öğrencilerin sadece Kur’an derslerinde başları kapalı olacak talimatı vardı ama kızlar yine de tüm derslerde başlarını kapatırlar, biz de göz yumardık bu duruma. Sadece Milli Güvenlik öğretmeni Yüzbaşı H.H.A’ nın dersi olduğu yani okula geldiği zaman başlar açtırılırdı. Yüzbaşı H.H.A da zaten yalvarmıştı adeta okul müdürüne ‘’ Aman müdürüm ne olur ben geldiğim zaman kızlar başlarını açsınlar da ne sizin canınız yansın ne de benim ‘’ demişti.
Hay Allah yine dağıttık…Konu taciz oysa baş kapama mevzuu değil.
Evet okula başı açık olarak gelip derslere de başı açık olarak iştirak eden bu kızım aynı zamanda okulun en güzel kızlarından birisiydi. Bir zengin kızıydı ve idarenin izin verdiği ölçüde makyaj yapardı okulda. Okul dışında ise aşırı makyajlı hatta bazen de mini etekliydi ki görev yaptığım o yerde öyle mini etek pek de hoş karşılanmazdı..
Bu arada mutlaka soran olacaktır ‘’ Hocam böyle bir kızın İmam-Hatip lisesinde ne işi varmış ?’’ diye. Açıklayayım. Bu soruyu ben de o kıza sordum. ‘’Kızım bu okul hiç de sana göre olmadığı halde niçin bu okula geliyorsun? ‘’ Kızın pek çok cevabı vardı bu soruya 1- ‘’Bir başka Anadolu Lisesini kazanamadığım için. Ancak burayı kazanabildim.( Okulumuz aynı zamanda bir Anadolu İmam-Hatip Lisesiydi.’’ Maalesef bu hataya pek çok öğrenci velisi düşüyordu. Anadolu liselerini ( İster düz olsun ister imam-hatip) Pek çok dersin İngilizce olarak verildiği, dolayısıyla çocuklarının çok iyi yabancı dil öğrenecekleri okullar sanıyorlardı. Oysa yönetmelik öyle diyordu ama uygulamada bırakın diğer dersleri, ana ağırlıklı ders olan İngilizcenin bile öğretmenini bulabilen okullar kendilerini şanslı addediyorlardı 2- ‘’Okula başladıktan sonra bir başka okula naklimi almam mümkün olmadığı için’’ ( evet..Meslek liselerine kayıt yaptıranlar bir başka okula nakil yaptıramıyordu ) 3- ‘’Bu okuldan ve özellikle erkek arkadaşlarımın bana karşı tutumlarından son derece memnun olduğum için.’’ ( En küçük bir taciz yoktu erkek öğrencilerden. İşin ilginci de nedir bilir misiniz? Bu kız öğrencim en fazla kendileri de dışarıda kafayı açan kızlar tarafından taciz edilirdi okulda. Onlar derdi ‘’ Kafanı kapatsana sende hiç utanma yok mu’’ diye… Bu da işin hem komik hem de düşündürücü tarafıydı)
Evet işte bu okulumun en güzel kızlarından biri olan kız öğrencim ‘’ Hocam sizinle özel olarak bir şey konuşabilir miyim?’’ dediğinde teneffüsteydik. Ben sınıftan çıkmak üzere çantamı, kitaplarımı, yazılı kağıtlarını toparlamaktaydım. Sınıfta zaten üç dört öğrenci kalmıştı. Onlara da ‘’ Çocuklar çıkar mısınız? Yalnız sınıfın kapısı açık kalsın’’ dedim. Hiç bir zaman sınıfın ya da idareci olduğum yıllarda odamın kapısı kapalı vaziyette bir kız öğrenci ile konuşmuşluğum yoktur. Bunun sebebini usta öğretmenler çok iyi bilir.
Diğer öğrenciler çıktı ve kız kısık bir sesle okulun müdür yardımcısı ve aynı zamanda meslek dersleri öğretmeni olan bir arkadaşın kendisini taciz ettiğinden şikayetçi oldu. Ağzım açık kaldı. Hani bana ‘’ Hocam sizden şikayetçiyim siz beni taciz ettiniz’’ dese o kadar şaşırmazdım. Olacak şey değildi. Ancak kız o kadar ciddi anlatıyordu ki. Hatta ‘’ Hocam ! Bana birlikte yemeğe çıkmayı teklif ediyor. Cep telefonuma mesaj üzerine mesaj gönderiyor’’ dedi. ‘’ O mesajlar kayıtlıysa bana bir tanesini göster, o öğretmenin oturduğu koltuğu kafasına geçirmezsem ben de Sami Hoca değilim’’ dedim ‘’Hocam ! Ailem görmesin diye mesajları hep sildim’’ dedi. Dedim ki’’ Peki şimdi bir mesaj yaz ona ve yemeğe çıkma teklifini kabul ettiğini söyle.Hatta bir de yer belirt şurada yiyelim yemeği diye. Bakalım mesajına cevap verecek mi’’ dedim, ‘’ Hocam telefonumun sim kartını değiştirdim. Artık bende kayıtlı değil’’ dedi. Kısacası eğer bir taciz varsa bunu ispatlayacak hiç bir delil yoktu elimde. Allah da biliyor ya kız öğrencimin de ‘’ Hocam siz aslında bana inanmazsınız. Ne de olsa X Bey arkadaşınız’’ dediği gibi kız öğrencime inanmıyordum ama X Bey arkadaşım olduğu için değil. Tecrübelerim ve hislerim işin içinde bir başka iş olduğunu söylüyordu. Çünkü böyle bir mesele ile ilk karşılaşmam değildi. Daha önce de bir başka yerde bir kız öğrencim bir erkek öğretmenin kendisini taciz ettiğini söylemişti ama o kız hiç bir erkek arkadaşı olmayan silik bir kızdı ve o erkek öğretmenle bu kız öğrenciyi yani şikayet eden ve şikayet edilen, her ikisine de kolundan tutup yüz yüze getirdiğimde, yani yüzleştirdiğimde meselenin çok farklı olduğu ortaya çıktı. Bu sefer de bir yüzleştirme yapmalıydım ama bu sefer karşımda tıfıl bir stajyer öğretmen yoktu ki kolundan tutayım da ‘’gel hele bakayım, böyle bir şikayet var hakkında diyeyim’’ Hem yüzleştirmede öğrenci öğretmeninden korkup ifade değiştirebilirdi.
Şimdi şikayet edilen öğretmen benimle yaşıttı her ikimiz de ellili yaşlara yaklaşıyorduk. Maalesef bir çocuğu olmayan, evlilik hayatı boyunca çocuk hasretiyle yandığı için öğrencilerine aşırı bir sevgi ve ilgi gösteren bu öğretmen aslında bir sapık, bir tacizci olabilir miydi? Bunun mümkünü yoktu bence ama malum, insanoğlu çiğ süt emmişti.
Yapılacak tek şey vardı. Beklemek… Ya kızın ya da şikayet edilen öğretmenin bir açık vermesini beklemek… Bu durumu okulun rehberlik hizmetlerini yürüten ve son derece güvendiğim iki öğretmen arkadaşa daha açtım ve onlar da benim gibi hayretten dona kaldılar. Artık üçlü bir kıskaca aldık şikayet edilen öğretmen-müdür yardımcısını. Fark ettirmeden her adımını takip ediyoruz. Tuvalete gittiğinde bile üçümüzden birinin radar alanı içinde artık…Tabii ki kızı da gözden ırak tutmuyoruz. Bir taraftan utanıyoruz yaptığımızdan ama bir taraftan da suçlama çok ağır ve Allah korusun doğru ise okuldaki en az iki yüz diğer kız öğrenci de tehlikede. Gerçi o güne kadar X Bey o okuldan yüzlerce öğrenci mezun etmiş, hatta mezun ettiği gerek kız gerek erkek öğrencilerden bir kaç tanesi şimdi o okulda onun gibi öğretmenlik yapıyorlar ve her fırsatta X Beyin ne kadar mükemmel bir öğretmen olduğunu anlatıp duruyorlar, sık sık onun ellerini öpüyorlardı ama dedim ya insanoğlu bu…Hem yaşlandıkça sapıtmış olamaz mıydı yani?
Aradan epey bir zaman geçti. 24 Kasım geldi. Öğrenciler öğretmenlerine hediyeler veriyorlar… İmam-Hatip lisesi öğrencinin hediyesi ne olabilir? Koynum kucağım seccade, tespih, namaz takkesi, gül yağı doldu. Bu arada zamanın hit aksesuarı dolmakalem tabii ki…Bir kaç düzine de dolmakalemim oldu. Kızlarım ise tüm bu hediyelerin dışında çiçek veriyorlar buket buket.Ağız kulaklarda, gurur ve kıvanç katsayıları tavan yapmış durumda doğal olarak biz öğretmenlerde.
Gözüm bizim bir zengin kızı olan o şikayetçi öğrencimde. Sınıf sırasının gözünde bir paket görüyorum güzelce kurdelalanmış ama o kadar beklememe rağmen yerinden kalkmadı. Belli ki hediye bana değil. Oysa okulda en çok beni sevdiğini, benim diğer öğretmenler gibi yobaz olmadığımı söylüyordu ( Tabii ki sevdiği başka öğretmenler de vardı ama en sevdiği öğretmen bendim. Öyle diyordu )Ayrıca sınıf öğretmeniydim onun. En gizli sırrını, derdini bana açmıştı. Yok…O hediye bana değildi besbelli. Ders bitti, teneffüs başladı kızım teneffüste de bana getirmedi o hediyeyi.
Sınıftan dışarı çıktım. Öğretmenler odasına gideceğim yerde çaktırmadan öğrencimi gözetlemeye başladım. İşin doğrusu kıskanmıştım o hediyenin verileceği öğretmeni ve merak ediyordum bu zengin kızı hangi öğretmene nasıl bir hediye aldı diye. Üstelik bir buket de ismini bilmediğim beyaz çiçek taşıyordu. Sanırım zambaktı.
Allah Allah olacak iş değil kız öğrencim yanındaki kız arkadaşıyla yukarı doğru çıkmaya başladı.Oysa Öğretmenler odası bu katta… Peşlerindeyim tabii ki. Hayret…X Beyin odasının kapısı önünde durdular. Kızın arkadaşı kapıyı tıklattı, sonra kafasını içeri uzattı, sonra döndü arkadaşına ‘’ Yerinde yok ‘’ dedi. Şikayetçi kızım ‘’ Çok daha iyi ‘’ dedi. Birlikte odaya girdiler, paketi bırakıp çıktılar.
Bir köşeye saklanıp onlara görünmedim. Onlar çıkar çıkmaz X Beyin odasına daldım. Kim bilir nasıl bir hakaret mesajı içeren şey vardı o paketin içinde. Gerçi bomba filan olamazdı elbette ama mesela kokmuş bir işkembe pek âla olabilirdi. Merak içimi bir kurt gibi kemiriyordu.
Pakete iyice yanaştığımda üzerinde bir not gördüm. ‘’ En çok sevilene, kalbimdeki tüm temiz duygularla’’ ( İsim ve imza da var tabii ki ) ‘’ Paketin içinde ise oldukça pahalı bir gömlek, kravat ve gümüş olduğunu sandığım kol düğmeleri vardı. ( Allah beni affetsin. Paketi açıp baktım, sonra tekrar kapatıp kurdelaladım.)
Sanırım meseleyi anladınız. Daha önce yaşadığım olaydaki durum da buydu aslında. Bir çocuğun öğretmenine duyduğu çocukça bir aşk…Evet çocukça bir aşktı ama karşıma bir taciz olayı olarak gelmişti. Peki neden taciz olarak gelmişti bu konu karşıma? Çünkü aşkının karşılığını göremiyor, dahası aşkı sadece ona göstermesi gereken ilgi ve sevgiyi diğer tüm öğrencilere de gösteriyordu. Oysa o ayrıcalıklı olmalıydı, özel olmalıydı. Olamayınca da o anki duygularıyla intikam hissine kapılmıştı.
Eğer yanılıp da kızın söylediklerini doğru olarak kabul etseydim bir öğretmenin adı lekelenecekti. Hatta genç bir kızın da adı lekelenecek ve ona da ‘’ Sen böyle okula süslü püslü, başı açık gelirsen, sokakta mini etek giyersen olacağı bu ‘’ diyeceklerdi.
Çok şükür ki olayı sessiz sedasız hallettik. X Beyin de okul idaresinin de, disiplin kurulunun da, öğrenci velisinin de ruhu bile duymadı bu olayı.
Asıl konumuz ile devam edeceğiz.