- 3053 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
HEM IRZINA GEÇİLSİN HEM İDAM EDİL…YOK BÖYLE BİR ŞERİAT -2-
İslam hukuku ve zina, tecavüz davaları deyince akla ilk gelen kavram recm yani zina edenlerin taşa tutularak öldürülmesidir. Yine akla gelen ilk husus bu cezanın sadece kadınlara uygulandığı( Zina durumunda tabii ki. ) erkeklerin ise bir iki sopayla paçayı sıyırdığı yolundadır. Neden böyledir? Çünkü bizlere hep böyle anlatılmış, seyrettiğimiz filmlerde böyle sahnelere rastlamışızdır. Tabii ki bir de maalesef İran ve Afganistan örneği var. Özellikle son zamanlarda İran’dan gelen haberlerde beline kadar toprağa gömülen sonra da taşlanan kadınların görüntülerine çok fazla rastladığımız halde erkeğin aldığı ceza ile ilgili tek görüntü yoktur.
Öncelikle şunu belirtelim. İranın şeriat anlayışı ile mesela Osmanlı Devleti’nin şeriat anlayışı çok farklıdır. Zaten Osmanlı Devleti ile İran arasında yüzyıllarca süren savaşların bir sebebi de işte bu şeriat anlayışındaki farktır. Osmanlı Devleti İran’ı hiç bir zaman bir İslam ülkesi olarak görmemiştir. Öte yandan İran’da uygulanan sözüm ona şeriat yasasına göre zina ya da tecavüz suçlarına verilen ceza aslında İbrani şeriatı cezasıdır.
Evet biraz şaşırtıcı değil mi? Daha da açalım: Recm cezası aslında İbrani yani daha da açıkçası Yahudi şeriatında var olan bir husustur. Hz. İsa’nın recm edilmek üzere bir meydana getirilen bir kadın için onu taşlamak üzere hazır bekleyenlere ‘’ İçinizden ilk taşı hiç günah işlememiş olan atsın’’ dediğini hepimiz biliyoruz. Hz. İsa’nın Yahudi bir toplum içinde dünyaya geldiğini ve dinini bu toplum içinde yaymaya çalıştığını da hepimiz biliyoruz.
Şimdi…Recm denen ceza aslında Yahudi şeriatında olan bir ceza olduğuna göre İslam Hukukunda yok mudur?
Büyük harflerle yazıyorum ki herkes anlasın:
İSLAM HUKUKUNDA YANİ ŞERİATTA RECM DİYE BİR CEZA YOKTUR.
Biliyorum buna pek çok itirazların geleceğini. Hatta bana Peygamberimiz döneminde bizzat peygamberimizin emriyle bazı insanların ( İnsanların diyorum, kadın ya da erkek demiyorum dikkat ederseniz.) recm edildikleri ile ilgili örnekler vereceklerdir. Doğrudur. Hatta çok bilinen bir hadise göre hamile bir kadın peygamberimize gelerek kendisinin zina ettiğini, karnındaki bebeğin bir zina çocuğu olduğunu belirtererek ‘’ Ya Resulallah beni recm ederek temizleyiniz’’ demiştir. Peygamberimi(S.A.S) de çocuğunu doğur önce deyip kadını göndermiş; Kadın çocuğu doğurduktan sonra ise onu recm etmemek için bir sürü bahaneler ileri sürmüş mesela ‘’ Sadece sevişmişsindir, o zaman sarhoş olabilirsin zina yapmamışsındır, o zaman aklın başında olmayabilir’’ gibi bir sürü bahaneler ileri sürmesine rağmen kadın ısrarla ‘’Hayır zina yaptım’’ deyince kadını taşlatmıştır. Sonra bu kadının cenaze namazını bizzat kendisi kıldırmış; ‘’Ya Resulallah, zina yapan bir kadının cenaze namazı kılınır mı’’ diyen Hz. Ömer’e ise ‘’ O öyle bir tevbe etti ki onun tevbesi eğer bir ümmete paylaştırılsaydı o ümmetin tamamına yeterdi’’ demiştir. (Müslim, "Hudûd", 16, 22).
Bir başka olay: Recm cezası verilen Maiz adlı bir sahabe taşlar canını yakmaya başlayınca her nasılsa bir yolunu bulup kaçmaya başlamış ama yakalanmış ve taşlanarak öldürülmüştür. Olay Peygamberimize bildirildiğinde ise ‘’ Keşke bıraksaydınız da kaçsaydı’’ demiştir. (Müslim, "Hudûd", 16, 22).
Bu iki örnekte de recm cezası var olduğuna göre nasıl olur da ‘’İslamda recm cezası diye bir ceza yoktur’’ derim. Geleceğim oraya ancak bu iki örnekte bir şey dikkatinizi çekti mi? Verdiğim örneklerden birincisinde recm edilen bir kadın iken, ikincisinde bir erkektir.
Evet..Şimdi gelelim ortada iki tane kapı gibi sağlam delil varken. En az iki kişi taşa tutularak öldürülmüşken nasıl oluyor da ‘’ İslamda recm cezası yoktur’’ diyebiliyorum.
Değerli Okurlar.
Hz. Muhammed(S.A.S) yeni bir düzen kuruyordu. Bu düzeni ise doğrudan doğruya Allahtan kendisine gelen ayetlere göre kurmaktaydı. Ayetler ise bilindiği gibi bir günde inmemiş tam yirmi senede tamamlanmıştı Kur’an-ı Kerim. Peki Kur’an-ı Kerim’in ayet ayet nüzulu( inmesi) tamamlanıncaya kadarki bu zaman süresi içinde henüz hakkında ayet gelmeyen bir hususla ilgili olarak peygamberimiz ‘’ Beklememiz lazım. Ayet gelsin , gereği neyse onu yaparız’’ mı demeliydi. Elbette ki hayır. Peki ne yapılabilirdi? Tabii ki halkın alışmış olduğu eski şeriat hukuku uygulanırdı. Zina ve tecavüz suçları ile ilgili cezalarda da böyle yapıldı ve Peygamberimiz Hanif yasasını ( Hanefi mezhebiyle ilgisi yok- Kısaca Hz. İbrahim yasalarını—Yani daha da açıkçası milli örfü uyguladı çünkü bir şekilde toplum düzeninin devam etmesi gerekiyordu.
Aslında bir iki örnek dışında öyle çok fazla recm olayına da rastlanmaz. Nitekim Kuran’ı Kerimde Nur suresi olarak bildiğimiz surenin ikinci ayeti indikten sonra artık recm denen bir ceza kalmadı.
Peki ne diyordu bu ayet:
Nur Suresi 2. Ayet. - Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dinini tatbik hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.
Ayeti özellikle Elmamlılı Hamdi Yazır’ın mealinden aldım. Bilindiği gibi Atatürk’ün direktifleriyle Türkçe Kur’an meali ve tefsiri hazırlayan ilk din büyüğü odur. Diğer meallerde de bu ayet aynen böyle açıklanır.
Yani zinanın cezası taşa tutularak öldürülmek değil ve altını çizerek söyleyelim: HEM KADIN İÇİN HEM ERKEK İÇİN yüz sopadır. Bu sopalar atılırken herhangi bir acıma hissine kapılmamamızı da yine Kur’an-ı Kerim bizlere söylüyor ve bu ceza uygulanırken bir grup müminin olaya şahit olmaları özellikle isteniyor.
O halde bir kez daha tekrarlayalım: Ortada çok çok açık bir ayet varken hiç kimse recm cezası için ‘’Ama peygamberimiz zamanında da vardı, en azından bir peygamber sünnetiydi’’ deme hakkına sahip değildir. Günümüzde -Ortada Nur Suresinin 2. Ayeti varken - bir başka ceza verenler, hele hele de recm cezası uygulayanlar peygamberimizin bir başka hadisinin kapsamına girerler ‘’ Her kim ki bir kavme benzemeye çalışır, ondandır’’ Her kim ki Yahudi şeriatında var olan recmi uygular biliniz ki o Yahudidir. Nur Suresinin 2. Ayeti indikten sonra artık bir başka şeriatla amel edemez ‘’ bizim devletimiz bir İslami Şeriat devletidir’’ diyen. Yapılan uygulamalar ise tamamen İslam dışı, Şeriat ile uzaktan yakından alakası olmayan uygulamalardır.
[ Recm cezası ve Peygamberimiz Konusunda daha detaylı bilgi edinmek isteyenler arkadaşlar yazının sonundaki notu- Yahu bu konu çok uzadı demezlerse- okuyabilirler ]
Gerçi çok çok eminim ‘’ Ayol alan razı veren razı. Din ne karışırmış da insanlara yüz sopa atıyormuş’’ Ya da ‘’ Hocam yüz sopa az mı? Bu vahşet değil mi? Sen hayatında hiç yüz sopa yedin mi?’’ gibi itirazlarla karşıma gelenler olacaktır ama kısaca cevap vereyim şimdiden: ‘’ Tatlı tatlı yemenin, acı acı osurması vardır. Bu iş böyle maalesef. Ş’aapıyorsan Halime’yi , çekeceksin ceremeyi. Ya da tikini kontrol altına alacaksın. Eğer Müslümansan tabii ki.’’
Evet…Maalesef konu konuyu açıyor ve ben hâla tecavüz olaylarına gelebilmiş değilim. Artık tecavüz konusuna ve İslami dönem ile Osmanlı devleti döneminde bu suça verilen cezalara gelelim.
Şeriat hükümlerine göre tecavüz suçlarına ne ceza veriliyordu konusunu daha iyi anlayabilmek için önce bazı hususları da bilmemiz lazım.
1- İslam hukuku terminolojisinde canlı insan dışındaki herhangi bir varlık mağdur ya da mağdure olarak kabul edilmemiştir tecavüz vakalarında. Dolayısıyla da bir hayvana ya da bir ölüye yapılan tecavüz olaylarında hayvan sahibi, ya da ölü yakını ile mütecaviz arasındaki dava bir tecavüz davası olmaz mülkiyet davası olur.
2-Yine İslam hukukuna göre tecavüz davalarında hiç bir zaman erkeğin mağdur olması söz konusu değildir. Yanlış anlaşılmasın Mesela şöyle bir olay ele alalım: Erkek kadına tecavüz ya da sarkıntılık yaptı, kadın da erkeğe vurdu, bir yerlerini yaraladı, hatta bir şekilde cinsel organını kesti diyelim. İşte bu durumda erkek ‘’ ben de mağdurum’’ diyemiyor.
3- Akıl hastası ve büluğ çağına ermemiş kişilerin yaptıkları taciz veya tecavüzün hiç bir cezası yok.
4-Bir gayrı müslimin bir Müslümana taciz ve tecavüzde bulunması halinde ölüm cezası kaçınılmaz olurken, müslümanın müslümana bunu yapması durumunda cezanın indirilmesi için çareler aranabiliyor ( Açıklayacağız )
5- Yakın akrabaların yaptıkları taciz ve tecavüzlerde ceza ağırlaştırılıyor.
6- Bir kadına maddi ya da manevi cebir ile tecavüz edilmesi de cezanın şeklinin tayininde önemli rol oynuyor. Mesela tecavüzcü kadının elini kolunu bağlayıp tecavüz ederse veya silah yoluyla tecavüz ederse buna maddi cebir deniliyor; farz edelim bana kendini teslim etmezsen aynı şeyi çocuğuna yapacağım, yahut ananı, babanı, kardeşlerini öldüreceğim’’ türünden korkutarak tecavüze zorluyorsa bu da manevi cebir oluyor.
7-Bir erkeğin kendi nikahlı karısına zorla sahip olması kesinlikle tecavüz suçu olarak görülmüyor, kadın bu yönde şikayette bulunsa kocaya hiç bir ceza verilmiyor ancak kadın kendisine zorla sahip olan kocasıyla artık evli kalmak istemediğini beyan ederse hakim ( kadı efendi ) şahitlerin de karı koca arasında şiddetli geçimsizlik olduğuna şahadet etmeleriyle kadını erkekten boşayabiliyor. ( Yani bilindiği gibi boşanma sadece erkeğin boş ol demesiyle gerçekleşen bir şey değil. Kadın, kocasından boşanmak için mahkemeye müracaat edebiliyor ve örnekleri az da olsa bu surette kadı efendilerin kocasından boşadıkları kadınlar var )
7- En önemlisi: Taciz ve tecavüz suçlarına verilecek cezalar mezheplere göre değişiyor.
Şimdi denilebilir ki: ‘’Hocam Kur’anın ayeti gayet açık olduğuna göre mezhepler de nedir ki farklı farklı yorumlar getirebilsinler. ‘’ Ben hukukçu değilim. Hukuk kavramlarını da bilmem ama bildiğim tek bir şey vardır: Tecavüz ya da zina gibi bir dava ‘’ Vur yüz sopayı olsun bitsin ‘’ türünden basit davalar değildir. Çünkü davaların içine başka davalar da girmektedir. Mesela mahkemeye ‘’Falan adam bana tacizde bulundu, tecavüz etti’’ diye girip bunu ispatlayamadığı için dayak yiyerek çıkan kadınlar olduğu gibi evli bir kadına yapılan tecavüz durumunda suçluya idam cezası bile veriliyor çünkü suçlu sadece bir kadına tecavüz etmekle kalmamış aynı zamanda bir erkeğin mülkiyet hakkına da saldırmıştır.
Burayı açıklamak lazım zira bu yazıyı okuyan bazı bayan arkadaşların şimdi yerlerinden sıçradıklarını ‘’ Biz erkeklerin mülkü müyüz yani’’ diye itiraz ettiklerini duyar gibiyim.
İslam hukuku zina ya da tecavüzü , daha doğrusu İslam Hukukunda ‘’Hetk-i Irz’’ denen hususu açıklarken ‘’ Bir erkeğin kendi mülkü olmayan bir fecr ile cinsel ilişkide bulunması’’ olarak tarif etmiştir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere tecavüz davaları sadece kadın bedenine karşı işlenmiş bir suç olmayıp aynı zamanda eğer evli bir kadın tecavüze uğramışsa, ya da babası olan bakire bir kıza tecavüz edilmişse bu olayı bir erkeğin mülkiyet haklarına yapılmış bir saldırı olarak da ele alıyor. O bakımdan da verilecek ceza bazen yüz sopa cezasını aşıyor ve ‘’Siyaset’’ denilen hayatına son verme cezası uygulanıyordu.
Şimdi gelelim mezheplere göre tecavüz suçlarının İslam hukukuna göre hükmü nedir sorusuna:
Şafi, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre evli bir kadına ya da bakire bir kıza tecavüz edenlerin cezası ölümdür. Hatta tecavüze uğrayan kız evlenmeyi kabul etse bile, bu evlilik gerçekleşse bile ceza ölümdür. Hanefi mezhebine göre eğer tecavüzcü ile tecavüz edilen evlenirse hiç bir ceza vermek gerekmez. Tecavüz edilen, tecavüzcüsü ile evlenmeyi kabul etmezse tecavüzcünün cezası Nur suresinin 2. Ayetinde belirtildiği üzere yüz sopadır. Ancak, tecavüzcü bu işi alışkanlık haline getirmişse. Yani tecavüz ettiği kişiye daha önce de tecavüz ettiği ya da başka kadınlara ve kızlara da tecavüz ettiği tespit edilirse bu takdirde cezası ölümdür.
Sadece Şafi mezhebi bir erkeğin bir başka erkeğe tecavüz etmesi durumunda verilecek cezanın yine ölüm olduğunu belirtmiştir. Kesin bilmememe rağmen öyle sanıyorum ki diğer mezhepler de bu konuda Şafi mezhebine uymuşlardır yahut Hanefi mezhebinde olduğu gibi dayak atmışlardır.
Evet kısaca İslam şeriatının tecavüzcüye vereceği cezalar mezheplere göre böyledir ama acaba uygulamada böyle olmuş mudur? Yani bir kadına ya da kıza tecavüz eden mutlaka öldürülmüş müdür? Bu sorunun cevabı maalesef hayırdır. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi tecavüz davaları zina davası olarak görüldüğünden ve zina da ispatlanması çok çok zor olan bir olay olduğundan tecavüz davalarında ölüm cezası verilmesi pek nadir görülen bir durumdur. Özellikle Hanefi mezhebinde öncelikle tecavüz ile suçlanan ve tecavüze uğrayanın evlendirilmesine çalışılmış, bu olmadığı takdirde ise tecavüze uğrayanın mihri[*] ne kadarsa o kadar para cezasından tutun da sürgün, kürek ya da dayak cezaları ile cezalandırıldığı görülmüştür.
Dikkat edecek olursanız hiç bir şekilde tecavüze uğrayanın cezalandırılması, hele hele de idam edilmesi gibi bir husus İslam Hukukunda kesinlikle yoktur. Hatta bırakın tecavüze uğrayanın idam edilmesini, tecavüze uğrayan ya da kendisine tecavüz edilmek üzere biri tarafından saldırıya uğran bir kadın ya da kızın, veya erkeğin tecavüzcüsünü öldürmesi ‘’Gaza’’ olarak nitelendirilmiştir. Mesela Ebusuut Efendinin fetvalarında böyle bir husus vardır:
“mesele: Zeyd( Erkek manasında kullanılır) , Hindin( Kadın manasında kullanılır) evine girip, cebr ile (Zorla)tasarruf eylemek isteyip, Hind Zeydi ahar tarikle def’e kadir olmamakla( Bir başka yol bulamadığı için) , balta ile vurup mecruh eyleyip( Balta ile yaralasa), Zeyd o cerahetten fevt olsa,( erkek bu sebeple ölse) Hinde nesne lazım olur mu?( Kadına bir ceza gerekir mi)
El cevap: Gaza etmiş olur”
Yani tecavüze uğrayanın da katledilmesi bir yana tam tersine tecavüzcüsünü öldürmesi halinde yaptığı iş ‘’Gaza’’dır İslam hukukuna göre. Dahası da var. Bir kadına tecavüz edilmek üzere saldırı yapıldığını gören bir kişi eğer tecavüzcüyü öldürürse ona da hiç bir ceza verilmiyor İslam Hukukuna göre. Onun yaptığı şey de ‘’Gaza’’ olarak kabul ediliyor. Çünkü ‘’Bir kötülük gördüğünüzde gücünüz yetiyorsa onu elinizle yok ediniz’’ emri vardır yüce Peygamberin (S.A.S)
İslami Dönem ve Osmanlı Dönemindeki tecavüz davaları ve verilen hükümler ile devam edeceğiz.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
[*]Mihr: Aslında dini nikah yaptırmış olan herkesin bilmesi gereken bir kavramdır.
Bu kavramı açıklamadan önce aslında maalesef uygulamada çok büyük yanlışlıkların yapıldığı, çok kötü bir şekilde kul hakkının yenildiği kadının boşanması olayına değineyim biraz.
1-İslam Hukukuna göre kadını boşama hakkı erkeğe verilmiş olmakla beraber kadın eğer talep ederse kocasına ait olan üç boşanma hakkından birinin kendisine verilmesini isteyebilir. Bu hak kendisine verildiği takdirde ise kocasına ileride ‘’Boşsun’’ deme hakkına sahiptir.
2- Kadın ile erkek arasındaki evlenme akti sadece imamın ‘’ Nikah akdiniz tamamlanmıştır Allah hayırlı uğurlu etsin ‘’ demesinden ibaret değildir. Hem kadına hem de erkeğe yazılı, imzalı, mühürlü birer belge verilir. Yani İslam hukukunda da nikah cüzdanı denen şey vardır.
3- Bu nikah cüzdanında erkeğin kadını boşaması halinde ona ne kadar para ya da para yerine geçecek mal, eşya vereceği belirtilir ve erkek kadını boşadığı zaman bunu vermek zorundadır. ( Bizdeki nafakadan çok daha ağır olabilir bu ) İşte buna da mihr denir.
4- Bir erkek boşadığı karısına ‘’ Al bavulunu evden çık ‘’ diyemez. Tam tersi bavulunu alıp evden çıkması gereken kendisidir. Ev ve içindeki eşyalar kadına aittir. Yani bir kadını boşamak öyle kolay değildir aslında ama maalesef keser nalıncı keseri olunca hep kendine yontmuş ve zamanla dinin aslından uzaklaşılmıştır bu hususta.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT: RECM CEZASI VE İSLAM.
Hz. Muhammed (S.A.S) Peygamber olduktan sonra zina yapmış olan iki Yahudi ona gelirler. Amaçları aslında ucuz bir ceza ile kurtulmaktır. Kendi aklılarınca da öteki alemde ‘’ Ey Allah’ım sen bir peygamber gönderdin, biz de onun hükmüne uzattık boynumuzu’’ diyerek ahretlerini de kurtaracaklardır ( Yahudi kurnazlığı malum..)
Peygamberimize henüz zina suçu ile ilgili bir ayet gelmemiştir. Dolayısıyla Peygamberimiz bu iki Yahudiye sorar ‘’ Sizin şeriatınıza göre bu suçun cezası nedir?’’ Derler ki ‘’ Bir eşeğe ters bindirilmek ve şehirde dolaştırılmak’’ Ancak yeni Müslüman olmuş sahabelerden Abdullah Bin Selam. ‘’ Hayır ya Resulallah. Yalan söylüyorlar. Bu suçun hükmü bu değildir.’’ Diyor.
Bunun üzerine Peygamberimiz Yahudilerin Tevrat dersleri gördüğü bir merkeze gidiyor ve oradaki hahamlara ‘’ Kitabı Musa’ya indiren Allah için doğru söyle Tevratta zinanın cezası nedir?’’ Diye soruyor. Hahamlar susuyor. Genç bir delikanlı ‘’Eğer Allah adına yemin verdirmeseydin söylemezdim ama Tevrata göre zinanın cezası recm, yani taşlanarak öldürülmektir’’ diyor. Tam bu anda da Peygamberimize Maide suresinin 43. Ayeti iniyor: ‘’ İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.’’
Ne demektir bu: Yanlarında Tevrat olduğu halde ( Yani Allah’ın kitabı ) Seni nasıl hakem klılıyorlar. Tevrata göre hükmetseler ya. ‘’
Bunun üzerine Peygamberimiz de bu iki Yahudi için recm kararı veriyor ve recm ediliyorlar. Çünkü kendisine henüz zina ile ilgili ayet gelmemiştir ama En’am suresinin 90. Ayeti gelmiştir ve o ayette’’İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy’’ denmektedir. Yani Hz. Muhammed kendisine bu konuda bir ayet inmediği için bir başka peygamber olan Musa’nın yoluna uymuştur. Ayrıca Maide suresinin 43. Ayeti de Peygamberimize ne yapması gerektiğini söylemektedir.
Hatta burada’’ Madem böyle bir şeriatınız vardı da neden uygulamıyorsunuz?’’ diye sorduğunda. Cevap verirler ‘’Zamanla bu cezayı zenginlere uygulamadık ama fakirlere uyguladık. Fakirler ayaklanınca da toptan kaldırdık.’’
Sonrasında yukarıda verdiğim örneklerde olduğu gibi bir iki Müslüman olduğu halde henüz İslamiyeti içselleştirememiş insanlardan zinakarlar için recm cezası uygulanıyor.
Daha sonra Yüce Allah(C.C.) Peygemberimize (S.A.S) Nisa suresinin 15. Ayetini gönderiyor : Kadınlarınızdan zina edenlerin aleyhlerine dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, ölüm onları alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.
Bu ayette de görüleceği üzere her ne kadar ‘’kadınlarınızdan’’ ifadesi kullanılsa da ‘’ Ölüm onları’’ ifadesinden da anlayacağımız gibi ceza hem kadına hem de erkeğe veriliyor. Ve bu ceza da ev hapsidir. ( Uygulamada kadının ev hapsi, erkeğin ise normal işine devam etmesi ama her ikisinin de sözlü tacize uğradığı mesela rezil adam/kadın , utanmaz, terbiyesiz gibi hakaretlere maruz bırakıldığı görülmüştür. )
Görüldüğü gibi Musevi şeriatı olan recm bu ayetle hapis cezasına çevrilmiştir. Ayrıca bu durumun ölünceye kadar süreceği ya da ‘’Allah onlara bir yol açıncaya kadar süreceği ifadesi vardır. Yol açmak nedir: 1- Tevbe etmeleri ve bu tevbelerinin yakın çevrelerei tarafından da tasdik edilmesi ‘’ Yani evet bu suçu yaptılar ama şimdi tevbe ettiler. Çok pişmanlar kararı çıkması.( Bu durumda artık onlara kötü söz söylenmiyor ) 2- Allahtan bu konuyla ilgili yeni bir hüküm gelinceye kadar.
Peki Allahtan yeni bir ayet gelmiş midir? Elbette…İşte yukarıda yazdığımız Nur Suresi 2. Ayet. Gelmiştir:
- Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dinini tatbik hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.
Hemen belirtelim: Bu yüz sopanın sopası kesinlikle kalın yani kemik kıran bir sopa olamayacağı gibi dallı budaklı bir sopa da olmayacaktır. Yani zinakarların canı yanacak ama sopa darbeleri altında ölmeyeceklerdir.
YORUMLAR
Benim kıymetli hocam,
Bu yazının ilk bölümünde yaptığım yorumumda söylediğim gibi yazınızla ilgili itirazlarımı ve iddialarımı şu anki şartlarım gereği belge olarak sunma imkânına sahip değilim. Dip not bölümünde belirttiğim gibi kaynakçalarım maalesef yanımda değil ancak görüyorum ki iddialarımı belgelere dayandırsam bile bir şey değişmeyecek. Maddem öyle bende yorumumda günlük konuşma jargonlarıyla yanlış olduğunu bildiğim alıntı yaptığınız kaynakçaların’’ sizi tenzih ediyorum’’ yalan ve iftirayla dolu olduğunun anlatmaya çalışacağım malum konu ve konun muhatapları çok özel ve hassas yoksa başka türlü olsa okur geçerim.
Siyaset, felsefe vs gibi konuların yanı sıra İslam tarihi en ilgimi çeken konulardandır peygamber efendimizin hayatı da dâhil hepsi ezberimdedir naçizane ezberimde oldukça güçlüdür. Örneğin; Mukaddes kitabımız KUR’AN-I KERİM’i baştan sona yüce ‘’ALLAH’’(c.c) lütfüyle, ezbere bilirim. Bu konuda mütevazı olamayacağım çünkü konu hassas sonsuz şükürler olsun yazarına hayran olduğum mukaddes kitabımız yaşam rehberim başucu kitabımdır.
Her ne kadar gençlik yıllarında epey badireler atlatmış hızlı bir solcu, devrimci bir sosyalist olsam da İslam tarihi hep ilgimi çekmiştir.
Değerli hocam bilmiyorum kutsal topraklara gitmeniz nasip oldu mu? Olmadıysa da inşallah olur o yüce peygamberin ayak bastığı yerlere yüz sürer, beytullah’ı gözyaşları içerisinde öpüp tavaf edersiniz ve heyecanla Kâbe de şükür namazları kılmanız nasip olur inşallah. Gittiğinizde göreceksiniz ki Mekke deki Müslümanlarla müşriklerin yaşadığı alan Kâbe’nin etrafında oluşan yerleşim yerleridir tabiri caiz ise aşağı ki mahalle yukarı ki mahalle durumu vardır. İslam’ın peygamberi Hz MUHAMMED (s.a.v) efendimiz ile İslam’ın düşmanı Ebü cehil’in evi beş yüz metre civarı bir mesafededir. Uhud, bedir ve hendek savaşlarının yapıldığı alanlarsa birkaç top sahası büyüklüğünde yerlerdir. Bu kadar detaya niye girdim şunun için, İslam’ı seçmiş ve Müslüman olmuş peygamber efendimizin himayesi altına girmiş Müslümanlar arasında yüz kızartıcı hiçbir kötü olay yaşanmamıştır. Çünkü, sosyolojik olarak o suçların işlenebileceği idrak seviyesinden uzaktı Müslümanlar,
Peygamberimizin, sahabenin ve asabı kiramın vefatına kadar Müslümanlar arasında kesinlikle zina, tecavüz, hırsızlık, cinayet vb gibi bir suç işlenmemiştir. Müslümanlar beyaz papatyalar kadar güzel, saf ve temizlerdir. zaten o zamanlarda Müslümanların sayısı üç bin kişi civarındaydı, gariplerim hem İslam dinini, futbol terimiyle adam adama markaj taktiğiyle yaymaya çalışıyor hem de sayıları on bini bulan müşriklerin fiili tacizine uğruyor üstelikte bu arada ibadet anlamında İslam’ı yaşamaya çalışıyorlardı.
Yani Müslümanların o iftira edilen suçları işleyecek şartları ve zamanları olmadığı gibi o suçları işlemekten hayâ ederlerdi çünkü İslam ahlakıyla şereflenmişlerdi dolayısıyla, ne Müslümanlar recm cezasını uygulamayı gerektirecek bir suç işlenmiştir. Nede peygamber efendimiz böyle bir cezanın uygulanmasının emrini vermiştir.
Yazınızda geçen hamile kadının kendine recm cezasını uygulanmasını istemesi falan uzatmayayım hikâyeden ibarettir.
Peygamber efendimiz, ‘’ALLAH’’ın emri olmayan Kuranda geçmeyen hiçbir uygulamanın içerisinde olmamıştır.
Peki, KUR’AN ayetlerinin indiği 23 yıl boyunca zina ile ilgili ve diğer yüz kızartıcı ayetler hangi olaylar esas alınıp neyin gereği o ayetler inmiştir.
İşte o göz hizasında olan müşrik toplulukların içinde yaşanan olumsuz olaylar esas alınarak ayetler inmiştir.
Saygı sevgilerimle,
sami biberoğulları
Öncelikle şunu belirteyim ki bizzat kendin hakkında verdiğin bilgilerle beni bir hayli şaşırttın her nedense ben senin bir hafız olabileceğini hiç düşünmemiştim. Neyse..Aslında buna çok sevindim.
Kutsal topraklara maalesef gidemedim. Rabbim henüz nasip etmedi. İleride eder inşallah:
Sevgili Serhat.
Burada yazdıklarım tahmin edersin ki benim ilk okul mezunu ama imam olan rahmetli hacı-hafız dedemin -bir masal gibi anlattığı- bilgiler değil. Bu alıntılar içinde Haytrettin Karaman var. Abdulaziz Bayındır var, Ali Rıza Demircan var. Yaşar Nuri Öztürk var. Elmalılı Hamdi Yazır var ve bunların faydalandıkları pek çok hadis kitaplerı var.
Ama tüm bunların yanı sıra senin anlattıkların var Haa bu arada '' gerek peygamberimiz zamanında gerek dört halifr ( Mesela Hz. Ömer zamanında) Recm yapılmıştır. Recm İslam hukukunda vardır diyip bunu bir takım delillere bağlayan Cübbeli Ahmet Hoca var.
Gördüğün gibi konu aslında benim boyumu o kadar çok aşıyor ki şimdiye kadar bir kaç kez boğuldum bile.
Ben Kur'ana baktığım zaman recm diye bir ceza görüyor muyum? Hayır...Mesele bitmiştir benim için. Hz. Peygamber (S.A.S) Allah'ın emri ortadayken '' Kur'anda yüz sopa diyor ama siz ona değil bana bakın. Basın taşı öldürün'' Diyebilir mi? Hayır
Sana bahsettiğin o çok dar alanda İslamın ilk nurları ile nurlanmış insanlar arasında zina gibi cezası çok ağır bir suçu birilerinin işlemesi mümkün değil geliyor. Ama unutmamak lazım ki Abdullah İbni Sebe denen münafık da o topluluğun içindeydi ve herkes onu mü'min sanıyordu önceleri.
Dedim ya aslında seninle benim buluşmamız ve kafa kafaye verip konuşmamızın zamanı geldi de geçiyor bile
Sana özelden telefon numaramı vereceğim. Ararsan konuşuruz yine.
Selam ve sevgilerimle.
Bu yazıyı okuduktan sonra, samimi düşüncemi yazmak istiyorum buraya.
Bu konuda,
çok tatmin olduğumu söyleyemem.
Gerekli kitaplardan ve din alimlerinden konuyu araştıracağım.
Anladığım kadarı ile,
bu olayın en kesin ve adaletli çözümü,
tecavüze uğrayan kadının,
tecavüzcüsünü anından kıtır kıtır kesmesidir.
Böylece kesin sonuç almış oluyorsun,
el alemi de zahmetten kurtarıyorsun.
sami biberoğulları
Söylediğin husus çok önemli ama önemli olan bir konu daha var. Ya tecavüzcü tecavüzcü değilse?
Bir çocuk ölü olarak bulunmuştu. Daha otopsi raporu açıklanmamıştı ama çocuğun anüsünde büyüme olduğunu tespit etmişti ilk muayene eden hastane doktoru. Ve tecevüze uğramış olabileceğini söylemişlerdi. Çocuğun cesedini bulan 19 yaşlarındaki amcasıydı. Tüm gözler amcaya çevrildi tecavüzcü diye. Amca intihar etti. Bir not bırakmıştı: ben tecavüzcü değilim'' diye.
Sonra otopsi raporu geldi. Tecavüz yoktu. Çocuk merdivenden düşmüş ve düşerken korku sonucu anüsü genişlemişti.
Şimdi... Özellikle otopsi vs nin olmadığı dönemleri düşün. Nasıl ispat edebilirsin bir tecavüz olayını
Ha ama kesinse elbette ben de senin gibi düşünüyorum.
Selam ve sevgilerimle.
İDAMDAN YANAYIM
İDAMDAN YANAYIM
Batı ne der bakmayın,
Çatladı sabır taşım.
Adaleti yıkmayın,
Karıştı yazım, kışım.
Ne ümitler kesilsin,
Ne de millet kasılsın.
Tecavüzcü katiller,
Yargılanıp asılsın.
Milli duygu, tek dilek,
Bir vurmalı tüm yürek.
Vicdansız namussuza,
Kalemi kırmak gerek.
Âdil karar verilsin,
Hesaplar tez görülsün.
Teröristler, sapıklar,
Çarmıhlara gerilsin.
İçten içe yanayım,
Bir çıkar yol sunayım.
Hadım etmek az gelir,
Ben idamdan yanayım.
Hükümete çağrımız,
Dinsin artık ağrımız.
Değişsin bu yasalar,
Sarsılmasın doğrumuz.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
İdam cezası Türkiye Cumhuriyetinde, istiklal mahkemelerinden itibaren kaldırıldığı tarihe kadar hep siyasi içerikli suçlara uygulandı. Devlete yönelik tehdit ve faaliyetler idamla tecziye edildi. Kişi hak ve hürriyetlerine yönelik tecavüz, cinayet, sapıklık, çocuk istismarı vs. bu gün yürekleri kanatan ve hunharca işlenen suçlara karşı hiç uygulanmadı.
İdam cezası artık Türkiye'de mer’iyete geçirilmeli ve milletin güvenliğine, namusuna, hayatına yönelik sapıkça ve canice işlenen cinayetlere, bölücü ve ahlaki teröre idam cezası uygulanmalıdır.
Tecavüzcünün derhal kurşuna dizilmesi en insanca olanı olur. Hangi şehirde işlediyse suçu, o şehir meydanında asılacak ki ibret olsun. İşlenen suçla, verilen ceza dengeli olmalı ki, hem yapanın yaptığı yanına kâr kalmamalı hem de bir daha bu tür sapık cani ve hunharca fiiliyata meyledenlere caydırıcılık özelliği olmalı. Kısasta gerçekten hayat vardır. Başka hayatların karartılmamasının yegâne teminatıdır.
Selam ve dua ile
sami biberoğulları
İdam cezaları mutlaka gelmeli bu suçlara orası kesin. Lakin bunu hem şeriata hayır, hem de kısasa kısas istiyoruz diyen kafalara, bu mantığa nasıl anlatırız onu bilemiyorum işte. Bu birinci husus.
İkinci husus da evet hiç bir kadın ya da kız, hatta erkek kılığı kıyafeti, yaşam tarzı ne olursa olsun tecavüzü hakketmez ama tecavüzcüyü tecavüze iten sebepler içinde bunun da var olduğunu nasıl anlatırız bu milletin bir kısmına?
Üçüncü husus bu gibi olayları yapanların sanki bunu İslam dininin bir emri olarak yaptıklarını düşünenlerin kafasından bu fikri nasıl söküp çıkartabiliriz?
Ve en önemlisi tecacüz olduktan sonra hangi cezayı verirsen ver asıl önemli olan bu suçun hiç işlenmemesi değil midir? İşte bunu nasıl sağlarız? Ne yapmalıyız ki bu iğrenç suç ve kadına şiddetin önüne geçelim? Buna ciddi ciddi kafa yormak lazım. Belediye otobüslerine kart basmadan binmek ya da otobüslerden erkek yolcuları indirmek veya tecavüze uğrayan kızın tabutuna erkek eli değdirmemek, veyahutta olayı dans ederek kınamak bence çözüm değil.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Elimden geldiğince, dilim döndüğünce anlatıyorum bir şeyler. Her ne kadar sürç-ü lisan ya da bilgi hatamız var ise önce Rabbim, sonra sizler affetsin.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
kapsamlı bir araştırma olmuş. bilmediğim şeyler vardı içinde öğrenmiş, bildiklerimi de pekiştirmiş oldum.
teşekkürlerimle...
selam ve saygıyla.
sami biberoğulları
Bu yazı dizisini hazırlarken ben de daha önce bilmediğim pek çok şey öğrendim.
Selam ve sevgilerimle.