Sabah Sabah
Sabah sabah erkenden kalmak zorunda kaldım. Yaklaşık bir yıldır öğleye yakın bir saate kadar uyuduğum için biraz zorlandım uyanmakta. ’Tamam abla, kalkıyorum! Tamam Faruk’a büfeden bir meyve suyu alacağım. Çantasını ben taşıyacağım, anladım!’ Telefonu kapatıp doğruldum, perdeyi açarken sersemleyip sandalyeye çarptım, telefonum yere düştü. Telefonun bataryası çıktı, açınca saat sıfırlandığı için saatin kaç olduğunu öğrenemedim. Sanırım altıyı elli filan geçiyordu. Ablam altıyı elli geçe arayacaktı beni.
Dışarı çıkıp ablamlara doğru yürüdüğümde ne kadar hoş bir ilçede yaşadığımı fark ettim. Güneş doğudan tüm haşmetiyle yükseliyor, karşı dağların tepesi beyaz renge bulanmıştı. Dağın eteğindeki kayaların üstü yeşilimsi yosunlarla kaplı olduğu için dağ bana yeşil göründü. İsveç’te de böyle dağlar vardı! Sabah sabah yeşilmsi tondan hoşlanmış gibi dağa baktım, temiz havayı çektim içime.
’Ah Yusuf, ben gelmesem öğleye kadar yatacaksınız! Bir gün anneniz yanınızda olmayınca her şey alt üst oluyor. Kalkın hadi, hadi Faruk!’
’Dayı valla uyanmamışım, zili çok çaldın mı?’
’Ah, ah! Ben senin yaşındayken Yusuf okula gitmeden önce, saat beşte kalkıyordum. Saat sekiz buçuğa kadar kuzuları otlatıyordum. Sonra gelip dokuzda okula gidiyordum. Annesi bir şey öğretmemiş ki!’
Telaşla kalkıp ne yaptıklarını bilmeden ortada geziyorlar. Benim laflarımı umursamıyormuş gibi alaylı şekilde gülümsüyorlar! Yusuf ekmeğin üstüne çokokrem sürüp yiyor sabah sabah! ’Neden çökelek yemiş gibi durduğunu şimdi anladım. Sabah sabah çokokrem yemeyi kim öğretti size. Bırak onu çabuk! Biz çocukken sabah erken saatte kalkınca ekmeğin üstüne kaymak sürerdik. Kaymak yok mu dolapta?’
’Ooo, dayı sen de! Kaymağı nereden bulacağız!’ diyor ve çokokremi yemeye devam ediyor.
’Suç annesinde, çocukları o kadar rahat bırakırsan olacağı bu! Hadi çantalarınızı hazırlayın! Ah, Faruk! ikiye gidiyorsun ama önlüğünü giyemiyorsun! Gel buraya! Ters giyiyorsun!’
’Dayı süt de kaynattım! Faruk gel, iç!’
’Hadi iç sütünü Faruk! Nereden aldınız sütü?’
’Marketten!’
’Pastörize süt içen çocuk tabi ki önlüğünü giyemez. Sütçü geçiyor buradan, bundan sonra ondan alın, annene söyle!’
’O süt kokuyor!’
’Sen de kokuyorsun Yusuf! Hadi çıkalım!’
Tam kapıdan çıkarken Faruk yere düşüyor: ’Al işte, danino ile beslenen çocuğun ayakta durması beklenemezdi.’
Üç küp süt, üç küp meyve, üç küp kalsiyum!
’Uftt, danino çok güzel! Canım çekti şimdi’, diyor sabah sabah fazla enerjili duran Yusuf.
Allah seni bildiği gibi yapsın abla! Evde doğal vişne şurubu varken, büfeden meyve suyu almak!..
’Uftt de sen Yusuf!’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.