- 954 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
CAN ÖZGE CAN
Herkese değil, en sevilene, “ Can Özge Can” denir hep.
Çünkü onlar, kıymetli olanlardır.
Yaratılışlarıyla farklı olanlardır.
Hayatımızdan gittiklerinde, eksikliklerini hissettiğimiz, özlediğimiz,
Hayatımızdayken ise, sanki her an gidecek gibi, yürek titrettiklerimize denir, Can Özge Can...
Bunu, onlar öyle iyi bilir ki, bazen kayboluverirler hayatımızdan.
Kimimiz Leyla, kimimiz Mecnun, kimimiz derviş, kimimiz bir garip deli olup, divane aşık gibi, canımızı ararız günlerce, aylarca, hatta bazen yıllarca...
Saça, beyaz gölgeler düşer zamanın,
Gönle, garip bir acı vurur derinden,
Baş öne eğilir, bel; iki büklüm, secde eder, canı bekler, en sessiz yerinden...
Hiçbirşey olmamış gibi, birgün çıkıverir karşımıza.
Yüzünde o hiç bitmeyen tebessümle, “buradayım” der, en içten muzurluğuyla...
Öyle sevinir, öyle sevinir ki insan,
“Nerdeydin” diye bile soramaz, karşısında duran insana.
Şaşkınlıklar başlar.
Öyle böyle değil, öyle böyle değil, anlatılmaz hıçkırıklar boşalır sol yanınıza.
Sesli ağlamalara benzemez bunlar, çünkü bir saniye bile göz kırpmak istemez göz kapakları, can özge canı bulunca,
Ya yeniden gidiverirse, korkusu sarar etrafınızı.
Soluğunuz kesilir, vucudunuz gerilir, gönülde garip bir telaş, agız sadece “ git-me, git-me sakın “ diyebilir.
Giderse, ömrünüz bitti sanırsınız çünkü,
Susarsa, duyma yetiniz yitti sanırsınız,
Görmezseniz, bedeniniz çürür,
Hissedemezseniz, ruhunuz öldü sanırsınız.
İşte bunu yaşattı birileri bir babaya...
Bir annenin, hayalini çaldılar...
Bir babanın ömrünü yaktılar...
Ülkenin bağrına, kocaman bir ateş bıraktılar.
Ama sonsuzluk, öyle bir âlemdir ki, ölümsüzlerin serenatları çalar orda.
Özge Can, çıkar gelir elbet birgün hayatımıza.
Bu dünyada olmasa bile, inananlar için öbür dünyada, burdayım der bütün muzurluğuyla.
Ak düşmüş saçlarımızı görür mü bilinmez,
İki büklüm bedenimiz ne anlatır acaba ona,
Ya yüzümüzdeki çizgiler, yüreğimizdeki acı, ülkemiz adına yaşadığımız utanç, yetiştiremediğimiz evlatlarımızın gölgesi, karanlığı...
Yahut şu Tv ekranlarında ardı arkası kesilmeyen, sözüm ona programların saçtığı zehirle, toplum yapısının daha da bozulması,
Neye kızar en çok mesela ?
Kendine yapılana mı?
Yoksa, kendisinden sonra devamı gelecek olan diğer yapılamamayanlara mı?
Babasını izlerken, gözümüzden dökülen yaşları toplasak, sunsak Özgecan’a ne kadar, söyleyin ne kadar, affı olur tüm bu yaşanılanlara?
Geri getirebilir miyiz zamanı?
Hiç tanımamayı yeğleyip, ama bir yerlerde bir Özge Can ın yaşadığını bilmek daha iyi gelmez miydi hepimize?
Ya da, böyle kıymetli bir babanın kızını, başka bir şekilde izlemek, okumak, yazdığı eserleri tartışmak, başarılarını konuşmak, olmaz mıydı gururumuz?
Ki müsaade edilse, mutlaka başka bir güzellikle çıkar gelirdi, Özge can karşımıza…
Olmadı. Olamadı....
O zaman bari başka acıların yaşanılmasını engelleyelim.
Bunu bizi yönetenler, güç sahipleri,iş adamları, para sahipleri, ekran önünde en çok kimler görülüyorsa, onlar yapıcak.
Yapmak zorundalar!
Sil baştan, ülkenin bozuk düzeni değiştirilmek zorunda.
Birbiriyle kavga eden, en baştaki devlet büyüğünden tutun, en alttaki siyasetçiye kadar; bizi geren, ülkeyi geren, sürekli milleti strese sürükleyen, bu saçma sapan diyaloglardan vazgeçilmek zorunda.
Bürokratlarla, televizyon aracılığıyla kavga edilmesinden yorulduk,
Bir ülkenin en önemli unsuru olan ekonomisinin, Tv önünde konuşulmasından yorulduk,
Bunlar geriyor milleti. İnsanların zaten bir sürü sorunu, sıkıntısı var, bir de sizin gerginliklerinizle, rol modellerine bakıp, kavga ederek arıyorlar gerçeği...
Bitti mi?
Keşke, ama ne gezer!
Şu Tv kanallarındaki, rezil programlardan da yorulduk.
Biz; bu tarz kimin, bu tarz neyin, öğrenmek istemiyoruz.
Birinin Ütoptası ya da ıssız bir adada aç kalınca, kavga edip, en yakın arkadaşını satan insanlarda değil istediğimiz örneklendirmeleriniz,
Ama her esnafın dükkanında bu kanallar açılı.
Dizide, canlı canlı karısını, ya da eski kocasını öldürüp yakan, sonra nehire atan, canilerde olmamalı çocuklarımızın izledikleri,
Biraz kafa yorup, iyi şeyler üretmek bu kadar zorsa, gereksiz çoğu şeyin yasak olduğu ülkemizde, Tv izlemeyi yasaklamalısınız belki de.
Madem bunların önünü alamıyorsunuz, toptan yasak getirin bari herşeye...
Özgecan’ın babasının binde birini söyleyecek; siyasetçiler, televizyoncular, akademisyenler, zenginler istiyoruz artık bu toprakta.
Ha baktık olmuyor,
Madem ekranın önündekiler sizsiniz, madem başka seçeneğimiz yok, o halde tüm bunlar sağlanana kadar, “oy da yok, sizin bize dayattığınız Tv’lerde yok” diyebilecek, insan toplulukları lazım vatanda…
Yoksa biliyoruz ki, bu kaybedişler hiç eksilmeyecek hayatımızda…
YORUMLAR
İncecikten yağıyor kar..
İncitmeyin artık yürekleri dercesine.
Canlar acıyor, canlar gidiyor..
Neyin derdindeyiz?
İnsanlığın öldüğünün mü,
insanlığın var olduğunun mu..
Ahh..
nazenindi kelimeler..
Öyle canı kırarcasına söylenmezdi,
Adam dediğin bir gözü görür diğerine değdirmezdi..
Kadınsa zaten bir emanetti, ezelden ruha yazılan...
Şimdi her şey ağır..
Kelimeler, sözler...
Yaşanılanlar!
-Dertlendiği derdin ne olduğu insanının kalitesini gösterir