- 1801 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
MAALESEF YİNE ÖZGECAN -‘’SEVMEKTEN BAŞKA ÇIKAR YOLUMUZ YOK’’
Bu gün yine Özgecan’dan bahsedeceğim. Dün atladığım bazı hususları da dile getirmeye çalışarak. Umarım bu sefer de atlamam.
Peki neyi atlamıştım dün: Bu gün her ne okuyacak iseniz işte onları atlamışım.
Başlayalım:
Sene 2000 di. Afyon’un Sandıklı ilçesinde on iki yaşlarında bir kız çocuğunun cesedi bulundu tren garının az ilerisindeki köprünün dibinde. Kız çocuğunun henüz çağla büyüklüğünde bile olmayan memeleri jiletle doğranmış, başı taşla ezilerek öldürülmüştü. Ayrıca elbisleri parçalanmış ve anal yoldan tecavüze uğramıştı.
Tecavüzcü bu katliamı ve tecavüzü gerçekleştirdikten sonra Antalya’da bir akrabasının yanına kaçmış ama orada kıskıvrak yakalanarak Sandıklı’ya getirilmişti. Öldürdüğü kızın yaşlarında iki kız çocuğu olan bu tecavüzcü Sandıklı’ya getirildiğinde Sandıklı halkı ayaklandı. Hapishaneyi bastık. Jandarma havaya ateş ederek durdurabildi öfkeli kalabalığı.
Bir vesile ile tanışmış olduğum hapishane müdürü ( Ki onun da iki küçük çocuğu vardı ve yanlış hatırlamıyorsam çocuklarından biri kızdı ) bu şerefsiz, hapishaneye düşünce onu ıslak zeminde içi kum dolu ıslak torbalarla biraz dövmüş. Lakin daha sonra bu şerefsizin Afyon’a nakli söz konusu olunca gerek savcı gerekse doktor bu haine yapılan işkenceyi görmüşler ve tutanaklarında bunu belirtmişler. Cezaevi müdürü derhal Ağrı’nın bir ilçesine sürgün edildi.
Tecavüzcüye ne oldu peki dersiniz? Tabii ki belli bir miktar hapis cezası aldı. Peki ne kadar içeride yattı sizce? Ömür boyu mu? Maalesef…Aynı senenin aralık ayında çıkartılan ‘’devlete karşı işlenen suçlar dışındaki suçlara erteleme veya şartlı salıverme getiren yasa’’ mucibince elini kolunu sallaya sallaya çıktı hapishaneden. Peki o günlerde hükümette kim vardı: CHP, ANAP,MHP
Sandıklı gibi küçük bir yerde yaşanan bu tecavüzü önleyebilmiş miydi bu üçlü koalisyon hükümeti? Hayır. Tecavüzü önleyemedikleri gibi tecavüzcünün cezalandırılmasını da sağlayamamışlardı ama yeminle söylüyorum bir tek Allah’ın kulu ‘’ Hükümet İstifa’’ demedi. Herhangi bir bakanı istifaya davet eden de olmadı.
Bir başka şey daha olmadı o hapishane baskını eylemimizde : Hiç bir Allah’ın kulu ölen kızın Sünni mi, Alevi mi olduğunu da sormadı. Pek çoğumuz babaydık ve evlatlarımız vardı. Baba olmaktı bizi bir araya getiren. Hiç bir Allah’ın kulu ölen kızın tabutu taşınacağında ‘’ Ona erkek eli değmesin ‘’ de demedi. Yine hiç bir Allah’ın kulu tecavüzcünün hangi siyasi görüşten olduğunu sormadı. O gün orada pos bıyıklı devrimciler de vardı, sarkık bıyıklı Ülkücüler de, başı sarıklı, ayağı şalvarlı AK Partililer ya da Refah Partililer de. Aşağı yukarı hepsini tanıyordum. Normal zamanlarda selamlaşmadığımız insanların hepsi o gün orada omuz omuzaydı.
Madem olmayanlardan gidiyorum devem edeyim:
O gün hiçbir Allah’ın kulunun aklına tecavüzcünün evine, karısına ve çocuklarına herhangi bir kötülük yapmak da gelmedi. Tecavüzcünün bir işi vardı ama hiç duymadık o iş yerinin taşlandığını. Belki de bir çiftçiydi ama herhangi tarlaya, bağa bahçeye zarar veren de olmadı.
O gün hiç bir Allah’ın kulu tecavüzcünün babasını ve annesini, ya da doğrudan doğruya tecavüz edileni de suçlamadı ‘’ Kardeşim sen de kızını öyle süsleyip püsleyip, mini eteği giydirip, dekolte bir şekilde ve yalnız başına sokağa salmasaydın ‘’ diye.
Yanlış anlaşılmasın. Sandıklı aslında oldukça mutaassıp bir ilçedir. Tam o yıllarda Belediye başkanlığı MHP deydi mesela..2002 seçimlerinden sonra ise AK Partili oldu oranın halkı. Bahsettiğim bu vahşi tecavüz olayından çok kısa önce karısı bir başka erkeğe kaçan bir adam, Sandıklı-Antalya oto yolunun üzerinde, tam İstasyonun önünde karısını ve kaçtığı adamı kurşun yağmuruna tutmuştu.Yaşar Bey adlı bir matematik öğretmeni arkadaşım, oğlu kız kaçırdığı için kızın babası tarafından çarşının ortasında şakağından vurularak öldürülmüştü. Dolayısıyla da bu günün kriterlerine baktığımızda ölen kızın ardından ‘’ O da öyle süslenip püslenip tek başına sokağa çıkmasaymış, insan kendi annesinin diz kapaklarını gördüğünde bile tahrik oluyor, bırak ki on iki yaşında bir kızı’’ demeleri lazımdı ama diyen olmadı.
Bu gün artık her şey çok farklı. Yaşadığımız yerden kilometrelerce uzakta olan bir olaydan anında haberdar oluyoruz. Aynen Özgecan Aslan cinayetinden anında haberdar olduğumuz gibi.
On beş yılda çok şey değişti. Gerçi yine katilleri linç etme girişimleri oluyor ama eskisi kadar şiddetli değil. Hapishane baskınları olmuyor en azından. Şimdi artık sosyal paylaşım sitelerinde gösteriyoruz tepkilerimizi. Olayları ise yine ya sosyal paylaşım sitelerinden ya da televizyon kanallarından öğreniyoruz.
Televizyon kanalları ve sosyal paylaşım deyince orada duralım biraz. Çünkü on beş sene öncesine nazaran en büyük değişiklik orada.
Hatırlar mısınız bir zamanlar bir program vardı. O programda cadı bir kaynana vardı. Semra kaynana. Düşünün ki o kadın bile daha sonra program sunucusu oldu. Popstar alaturka denen bir programa katılan bir Roman hatun vardı Mehtap. Bülent Ersoy ‘’ Senin sesin acemâşirâna iyi gider’’ deyince ‘’ Acem aşuresi de ne ?’’ diye sormuştu. O bile program sunucu oldu. Burnunu sıkarak söylediği ‘’Degirman üstü çiçek oy gızlar naz eyleme’’ Türküsünden başka hiç bir marifeti olmayan Nihat Doğan televizyonlarda felsefe ve tasavvuf dersleri vermeye başladı. Ve daha pek çokları…Sosyal paylaşımlar da öyle…İlgili, ilgisiz herkes çıkıp bir şeyler söyledi. Kimi çıktı ‘’ Kürtaj cinayettir’’ dedi; kimi çıktı ‘’Sevişirim evlenmem, hamile kalırım doğurmam sana ne ulan. Beden benim bedenim değil mi?’’ dedi. Kimi çıktı bir bilimsel panelde ‘’ Freud ve Psikanalizme göre kız çocuklarının babaya, erkek çocuklarının anneye olan bağlılıklarının altında cinsel dürtüler yatar’’ dedi.( Oedipus ve Electra kompleksleri/ ya da sendromu böyle anlatıldı hep) ‘’Adam ne kadar bilimsel konuşuyor’’ diyerek alkışladık. [ Tam burada İlhan Kemal arkadaşın itirazını bekliyorum..Korka korka yazdım valla ))))))))] Kimi çıktı. ‘’Annen de olsa diz kapağının üstü tahrik eder’’ dedi ‘’ Vay yobaz, vay sapık ‘’ dedik. Oysa üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyorlardı. Üstelik Freud’un söyledikleri elli seneden beri okullarda psikoloji derslerimizde bilim olarak öğretiliyordu oysa öteki sapığın söyledikleri daha bir kaç günlük meseleydi.
Dedim ya..Ağzı olan konuşmaya başladı.
Kimi ‘’Dekolte giyene tecavüz ederler’’ dedi, kimileri de ‘’ İnadına mini etek, inadına dekolte giyin’’ dedi.
‘’Hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir’’ diyen oldu. Oyuncak bebeklerin bile insanı tahrik ettiğini söyleyenler oldu,’’Çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapar’’ diyen oldu.’’Altı yaşındaki çocukla evlenebilirsiniz’’ diyen oldu…Saymakla bitecek gibi değil ki. Kimi tam olarak böyle dedi, kiminin ise söylediklerinden cımbızla alınan bir cümle servis edildi. Ama var olan bir şey vardı? Görüntüye göre toplum güya muhafazakarlaşıyor, bir taraftan artık camiler sabah namazlarında da tıklım tıklım dolmaya başlıyor ama öbür taraftan taciz ve tecavüz olaylarında da bir o kadar artış oluyordu. Bu bir tezattı aslında.
Sadece insana karşı yapılan tecavüzler de değil…Dedim ya artık televizyonlar ve sosyal paylaşım siteleri sayesinde yurdun en ücra köşelerine kadar ulaşılabiliyor, dolayısıyla da artık tavuk, ördek, eşek, keçi, inek gibi hayvanlara tecavüz edenler de ekranlarımıza ( Tv ya pc) arz-ı endam ediyordu. Hatta daha da vahimi: Su damacanasına, park bankına tecavüz edenler bile vardı. İşin aslında bu zaten hep vardı. Bilinirdi de… Şimdi ben yaşlarda ( Altmış—Hatta elli-- kırk ) bir köylü çocuğu olup da eşek ile ya da köpek ile cinsel ilişki diye bir şeyi hayatında hiç duymamış olan var mı diye sorsam belki de pek çoğumuz içimizden ‘’ Sami Hocam suss suss. Zamanında bir boktu yedik’’ diyecek bir sürü insan vardır.
Evet…Dün lanetli eller tarafından öldürülen ve yakılan körpecik bir kız toprağa verildi. Onun arkasından herkes bir şeyler söyledi. Herkes tepkisini bir şekilde dile getirdi. Acı büyük olunca tepkinin de büyük olması normaldi elbette. Tepkilerin hedefi zaman zaman doğruydu, zaman zaman yanlıştı…Olur…Normaldir. O kızın babasının bile oldukça akıl, sağduyu, birlik ve beraberlik dolu mesajına rağmen yürekleri o babadan çok daha fazla yanan(!) ( İnanabiliyor musunuz her hangi bir insanın yüreğinin o babadan daha fazla yanabileceğine ) bazı insanlar tepkinin dozunu iyi ayarlayamayabilirler. Gidip katilin çalıştığı kooperatifi basıp oradaki minibüsleri taş yağmuruna tutmaları gayet doğal ve normaldir acılarının büyüklüğünden (!)
O acı o kadar büyüktü ki(!) bazıları acılarından ne yapacaklarını bilemediler de neşe içinde dans bile ettiler.Ama şimdi haklarını da yemeyelim. Cahilliğimiz yüzümüze çarpılmasın tokat gibi. O eylem aslında ’One billion rising’ etkinliği imiş. Her ne kadar Özgecan’ın toprağa verildiği gün yapılmış olsa da onunla alakalı değilmiş. Her yıl dünyanın her yerinde 14 Şubatta kadınların; kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddete, tecavüzlere, enseste, sünnete ve seks köleliğine dikkat çekmek için gerçekleştirdikleri bir isyanmış. Bu isyanı görmezden gelenler elbette mevzunun dans kısmına takılıyorlarmış ( For example me= Yani benim gibi ) Çünkü kötü niyetliymişiz ( Yine ben gibi). Ne bilelim anam bacım biz öyle ‘’One billion rising’’ gibi etkinlikleri nereden bilebiliriz ki. Hakikaten merak ediyorum bu memlekette kaç kişinin ‘’One billion rising’’ diye bir etkinlikten haberi olduğunu? Sanırım bizim gibi maraba takımına hitap eden bir şey değil.
Bazıları öyle yaptı bazıları böyle yaptı…Üfffff ya tekrar dünkü yazıya dönüp ana konudan uzaklaştım yine…Yine vatandaşların tepkilerini eleştiriyorum bu vahşi katliam üzerine bir iki kelime edeceğime. Ama niçin bir türlü o öyle dedi, bu böyle dediden çıkamıyorum biliyor musunuz? Öyle şeyler yazılıyor, öyle şeyler söyler söyleniyor ki…
Mesela?
Mesela şöyle bir şey:(Noktasına virgülüne dokunmadım. Nasıl yazılmışsa aynen öyle aldım kopyaladım. )
( Kişinin adı bende saklı kalsın...Bu siteden değil…Onu söylebilirim şimdilik. Ama bu siteden birinin face boktan arkadaşı ): buna bir misilleme gelmese önü alınamaz dişe diş göze göz nasıl sivas olaylarında sonra erzincan olan olay gibi karşılık vermezsen baş edemezsin onlar özgecana değil alevilige tecavüz ettiler bizdede yiğit gençler var bu olay burda kalamaz
Ve böylece kafam tamamen Ögecan’ın katliamıyla doluyken.’’ Böyle vahşilikler nasıl yapılıyor Allah’ım bu nasıl oluyor? Yok mudur bunun çaresi? ’’ diye düşünürken ve kendimce neler yapılabilir, ya da bu vahşi cinayeti kınamak, sesimizi tüm Türkiye’ye duyurabilmek için daha akılcı ( Öyle danslı dunslu değil, siyahlar giyerek de değil..Daha mantıklı, daha akılcı ) neler yapılabilir diye düşünürken ve de bu konuda bir iki satır yazmaya çalışırken karşıma çıkan şeye bakar mısınız lütfen.
‘’ Dişe diş, göze göz’’ diyor
‘’ Sivas olaylarından (Madımak olayı tabii ki) sonra Erzincanda olan olay gibi ( Burada da Başbağlar katliamı elbette ) karşılık vermezsen’’ diyor.
‘’ Bizde de yiğit gençler var…Bu olay burada kalmaz’’ diyor.
Biz Başbağlar katliamını pkk terör örgütü yaptı olarak bildiğimize göre. Bu adam ‘’ Bizde de yiğit gençler var’’ derken mutlaka bu terör örgütünden bahsediyor olmalı değil mi. Yoksa yanılıyor muyum? Taa 1993 te Başbağlar katliamını yapanlar pkk terör örgütü değil miydi yoksa?
Bu arada sayfasına bu yorum yapılan arkadaşa ‘’ Buna bir cevabınız olmayacak mı? Bekliyorum’’ diye mesaj gönderdim; hâla bekliyorum mesajımın cevabını.
Evet…Güya bu gün Özgecan’ın katilleri aslında kim? Toplum olarak nasıl bu kadar canavarlaştık? Tekrar insanlığa dönebilmek için neler yapmamız lazım? Özgecan’ın katledilmesine nasıl bir tepki verelim ki bir daha böyle olaylar olmasın? Onu yazacaktım. Ama gördüğünüz gibi olmuyor. Allah gani gani rahmet eylesin Özgecan’ı düşünecek durumda değilim. Her an bir misillemeyle karşı karşıya kalabilirim…Sizler de öyle…Her ne kadar vatandaşın kendi g.tü yemeyip yiğit gençleri bir misillemeye davet ediyorsa da neticede bu davete icabet eden birileri çıkabilir her an. Arkayı sağlama alma zamanı şimdi.
Oysa Mehmet Aslan…Yani Özgecan’ın babası bakın ne diyor? Kime diyor? Tüm insanlara, aynaya baktığında karşısında bir insan görebilenlere diyor. Demesine diyor da millet hâla yok Nihat Doğan ne demiş, Yok Tayyip Erdoğan ne demiş, yok gazeteci Cemile Bayraktar ne demiş, yok gazeteci Yılmaz Özdil ne demiş onun peşinde…
Bırakın onu bunu…Ateşin düştüğü yerden yükselen şu sese kulak verin azcık. Allah rızası için. Benim günlerdir kafa patlattığım çözüm önerilerini de baba Mehmet Aslan, yani ateşin asıl düştüğü yürek vermiş. Bırakın faso fisoyu da ona kulak verin biraz.
"Devletimiz zeval görmesin. Milletimiz necip, güzel bir millet. Güzel gönüllü insanlar var. Bir çok haber kanalından konuşmak için, röportaj yapmak için geliyorlar ama hiç birini kabul etmedim fakat böyle bir konuşma yapmak mecburiyeti aslında doğuyor. Çünkü memleketimizin, hatta dünyanın aslında öncelikle barışa ve sevgiye ihtiyacı var.
Ben öncelikle kendim için şunu söyleyeyim; ben günahkarların günahkarı, fakirlerin fakiri, acizlerin acizi bir garibim. Rabbim özel yaratmış, güzel yaratmış, çok sevdi yanına aldı. Bu memlekette artık ikilik olmasın. Bu vahim olayı yapan insanlara da zulmedilmesin, adaletin karşısına çıkıp cezalarını çeksinler. Allah onların analarına, babalarına da yardımcı olsun"
"Sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok" Teslim olursak içimizdeki bütün güzellikler ortaya çıkacak. Savaşırsak, sonunda nefsimiz kazanacak ve analar, babalar ağlayacak, meleklerin kanatları koparılacak, meleklerin çığlıklarını kimse duymayacak. Duyduğumuz kulaklarımızın, gördüğümüz gözlerin aslında bir anlamı yok. Memlekette herkes bir şey söylüyor; biz ne ocuyuz, ne bucuyuz, şanı yücelerden yüce olan Türk milletinin bir ferdiyim, evladıyım. Allah devletimize zeval vermesin. Güzel gönüllere sahip olan bu milletten Allah razı olsun. Devlet büyükleri, ali cenapları teker teker herkes aradı, baş sağlığında bulundu. Hepsine ayrı ayrı şükranlarımı ve minnetimi bildirmek istiyorum."
"Ben milletimizden çok şey bilmem ama, Ma’un Suresi’nin, Ali İmran Suresi’nin 103. ayetini ve Asr Suresi’ni okumalarını tavsiye ediyorum. Bu ayetler bana göre çok önemli. Doğru yolu bulmak, doğru yolu seçmek, doğru yolda yürümek çok zor. Malum, dünya geçimini sürdürmek için çalışıyoruz. Gözümüz körleşiyor, kulaklarımız sağırlaşıyor. Bütün dünyada Şahmaran’ın yavruları kol geziyor. Benim meleğimin kanadını kopardılar, yarın sizin meleğinizin kanadını koparmaya da gelecekler. Herkes kalbindeki sesi iyi dinlesin.
Bana yıllarca neler olabileceğini anlattılar ama ben anlamadım. Gözlerim kör, kulaklarım sağır vaziyette dünyanın peşinde koştum durdum. Elbette ki çalışacağız, memleket için, ailemiz için, çocuklarımız için ama arada sırada da şöyle bir durup düşünmemiz lazım"
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
BİR DE NE VAR BİLİYOR MUSUNUZ ‘’ LEYLA BİR ÖZGECANDIR’’ ŞİİRİMİ BİR TÜRLÜ TAMAMLIYAMIYORUM. YAZIYORUM YAZIYORUM ÇÖPE ATIYORUM YAZDIKLARIMI. ÇÜNKÜ HİÇ BİR DİZE HİSLERİME TERCÜMAN OLAMIYOR. ÇÜNKÜ ÖZGECAN’IN YAŞLARINDA BİR KIZIM VAR. HEP O GELİYOR GÖZLERİMİN ÖNÜNE.
YORUMLAR
Dünkü yazınızda atlanan bence en önemli noktalardan biri aftır ben bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum.. Afyondaki cani şuan da hak etmediği bir af dan yararlanıp hayatını yaşıyor ne demek af edilmesi ancak davacı olanın af etme hakkı vardır hukuk af etmemeli bir annenin evladını katletmişse annenin izni olmadan affedilmemeli.... bu konuyla ilgisi yok ama afla ilgili ülkemde yapılan haksızlık var; yirmi yıl aksatmadan bağ-kur primi ödedim zorlanarak, ödemeyip af dan yararlanıp emekliye ayrılandan hiç bir farkım yok vaktinde yatırdığım vergi yatırmayanın affı var bu ülkede...
sami biberoğulları
Allah bile ''Karşıma kul hakkı ile çıkmayın'' derken kimin haddinedir bir insanın en önemli kul hakkı olan yaşama hakkını elinden almak, sonra da affedilmek? Ama ne yazık ki böyle...
Sizin meselenizde de durum aynı. Madem ki prim ödemeyenler affedildi o halde prim ödeyenlere de geri iade edilmeliydi ödedikleri primler. Adalet bunu gerektirirdi. Ama ne yazık ki''Adalet Mülkün Temelidir'' kuralı sadece adliye salonların duvarlarında yazan bir yazı olarak kaldı.
Selam ve sevgilerimle.
sami bey;
söylediğiniz yazıyı okudum
Çok güzel anlatmışsınız toplumdaki değişiklikleri...
Benim de anlatmaya çalıştığım husus bu. Ben iki tarafa da kızıyorum, eleştiriyorum. Bu kadar bölünmenin daha doğrusu saflaşmanın sonucudur bu. Keşke; bu saflaşmanın nedenlerini de anlatsaydınız...
Şimdi...
Ben desem ki bu kin tohumunun büyümesinde halihazırdaki erk'in etkisi çok büyük, siz buna karşı çıkacaksınız.
Yine de o kine tuttuğunuz ışık için teşekkür ederim. Afyon'u bilirim. Anlattığınız kadar tutucudur.
tebriklerimle
sami biberoğulları
Sanırım sizinle anlaşamadığımız en önemli konu bu. Siz toplumdaki ayrıştırmanın mevcut iktidarla birlikte birden bire ortaya çıktığını düşünürken ben ise bu zaten vardı diyorum diyorum.
Bana göre bu zaten vardı. Bunu nasıl anlatayım bilemiyorum.
Mesela 2002 yılından önce başörtü eylemleri yapılıyordu ama siz hiç hayatınızda Gezi eylemleri gibi bir başörtü eylemine şahit oldunuz mu?
Ya da siz hiç 1 Mayıs olayları gibi bir 3 mayıs eylemi gördünüz mü?
Biraz daha açayım.:
1978-1983 yılları arasında görev yaptığım Manavgatta aslında halkın çoğunluğu sağcıydı. Seçimlerde hep sağ partiler kazanırdı. Yakın zamana kadar da MHP orada hakimdi ( Şimdi değil. Çünkü o zamanlar 10 bin nüfusu olan ilçe bu gün 100 Bini aşmış durumda ve Doğulu nüfus Manavgatlı nüfustan çok fazla) Evet 1978-1983 yılları arasında sağ hakimdi Manavgata ama köprünün başını üç tane sol militan tutardı biz Side'ye gitmekten korkardık. Çoğunluktuk ama sesimiz üç militanın sesi kadar çıkmazdı.
Sanırım ne demek istediğimi anlıyorsunuz.
Bölünme fazlasıyla vardı fakat sağın sesi çıkmadığı için bunun farkında değildi hiç kimse.
Ramazan ayında oruç tutan bir vatandaş '' Lan sen oruç mu tutuyorsun '' diye soran daire arkadaşlarına ''Yok ya rejim yapıyorum aslında...Arada işte böyle tanrının da hoşuna gitmeye çalışıyoruz'' diye cevap verirdi. Ya da başı örtülü bir şekilde bi,r zenginin evinde hizmetçi olarak çalışan kadına hanımı sorduğunda '' Kız ne o başındaki?'' diye '' Hanımım saçlarım yemeğin içine, yere filan düşmesin diye bağlıyorum '' diyordu.
Sonra Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek bir tv programına katıldılar birlikte ( Belediye başkanıydı ikisi de ) Program sunucusu bunları biraz sıkıştırınca da '' Sen kaç paralık bir sunucusun '' diyerek programı terk ettiler.
İşte ondan sonra artık '' Sen niçin oruç tutuyorsun, sen niçin başını örtüyorsun'' diye soranların aldığı cevap ''Sana ne?'' olmaya başladı.
Bu sana neler çoğaldı köyden kente göçler ve bu insanların da artık mersedes arabalarla gezmeye başlamasıyla. Onlar artık Kapıcı İdris efendi ya da merdiven silici Seher değillerdi. Eski efendiler şaşırdı. Ne oluyor yahu demeye başladılar.
Şimdi gelinen noktada şunu derseniz '' Eskinin marabaları-şimdinin efendileri eskiden yapılan hataların aynısını yapıyor, kendilerinden olmayanları ötekileştiriyor'' Eyvallah, doğrudur derim. Ama bana eskiden her şey güllük gülistanlıktı, bunlar geldi millet barut fıçısına döndü derseniz asla kabul etmem.
Yangına benzinle gittikleri doğrudur ama yangını çıkaran bunlar değildir. Ayrıca yangının üzerine benzinle gidenler de sadece bunlar değildir.
Bir insan başbakan olduğu anda..Henüz daha tek bir icraatı bile olmadan ona '' İmam Hatipli bir başbakanı içime sindiremiyorum '' derseniz en masum kuzuyu bile bir canavara dönüştürebilirsiniz.
Selam ve sevgilerimle.
ersinbaşeğmez
Bölünmenin daha önce de olduğu konusunda elbette hem fikirim. 12 Eylül'ü yaşayan biri olarak anlattıklarınızın çoğunu kendi çevremde de yaşadım.
Peki! Fark ne?
Fark şu.
Adnan Menderes, İsmet ve Erdal İnönü, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz. Tansu Çiller, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Deniz Baykal...
Son kırk yılda ülkemizin yönetiminde söz sahibi olan liderler.
Ve Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi. Ve Abdullah Gül...
Abdullah Gül... O da o ekipten. Ama elinden geldiği kadar tüm halka kucak açtı.
saydığım liderlerin içinde toplumu en çok bölen, kin ve öfkeyle beslenen ve bu öfkesini her zaman yansıtan lider Erdoğan ve ekibi. sorun orada.
ben Abdullah Gül'ü de sevmem. ama saygı duyarım. Çünkü söylemlerimde kendimi dışlanmış hissetmiyorum.
Ne Ecevit'in, ne Demirel'in, ne Mesut Yılmaz'ın, ne de Tansu Çiller'in söylemlerinde dışlanmışlık hissettim.
Ama Erdoğan'ın tüm söylemlerinde dışlanmışlık duygusunu hissediyorsam ve bu hissi O partiye oy(Abdullah Gül'de de hissetmiyorum) vermeyenler de hissediyorsa erk bu konuda taraftır.
Anlatmaya çalıştığım husus bu. Hiç bir iktidarın yapmadığı kadar taraf.
Yoksa sokaktaki bölünmüşlük elbette her zaman vardı.
Ne kadar bu kadar öfke ve kin olmasa da...
gezi'de gerek Abdullah Gül gerekse Bülent arınç'ın tepkileri toplumun gazını alacak kadar uysal ve anlayışlıydı. ne zaman ki Erdoğan yurt dışından döndü işler değişti.
Sizle fikir alış verişinde bulunmak benim için zevkli.
saygılarımla
Hocam Özgecana yapılan vahşeti kız kardeşime yapılmış addediyor ve öylesine lanetliyorum Böyle bir olayı bile siyasete alet etmeleri yokmu ve dine alet etmeleri yokmu bu dahada vahim bir hal ve bu hal karşısında öyle susup kalıyorum insankık beni korkutur oluyor dersem abartmış olmayacağım Özgecana ALLAHTAN rahmet acılı ailesine baş sağlığı diliyorum saygılarımla
sami biberoğulları
Toplumun geldiği hal maalesef ürkütücü.
Bizler eşeği döveceğimize palanını dövüyoruz maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
Sayın Sami Hocam, hedefinde saptamalar ve yürek sesi de eşlik etti mi o kadar çok insana tercüman olmuşsunuz ki...
Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Allah evlatlarımızı, evlatlarınızı bağışlasın. Vahşetin ve zulmün geldiği son nokta ve insanlığın dibe vurduğu.
En derin saygılarımla hocam...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
At izinin it izine karıştığı aşamanın önceki aşaması, sapla samanın karıştırılmasıdır...
Şimdilerde buna 'algı operasyonu', 'toplum mühendisliği' filan deniyor...
Amaç, 'destabilizasyon', yani istikrarsızlaştırmadır...
'Harici bedhahlar'ın manifestoları/politikaları yönünde 'gaflet, dalalet ve hatta hıyanet' odaklı 'dahili bedhahlar', istikrarsızlaştırmanın gereği olarak, milletin temel değerlerine hücum ederler...
Yeter ki su bulansın, hava dumanlansın; insanımızın karakteri bozulsun, kendinden şüphelensin, ta ki aynada bile kendini tanıyamayıncaya kadar...
Gelelim somuta/gündeme... Sanki, bu cinayeti işleyen yaratıklar, bu ülkenin vatandaşları olmakla bu milletin değerlerine sahiplermiş, Allahtan korkup,kuldan utanıyorlarmış, ait oldukları düşünülen dinin emir ve yasaklarına inanıyorlarmış, bu konuda kimsenin tereddütü yokmuş gibi...
İşte bu kadar basit bir mantıktan, izandan, insaftan, vicdandan yoksun, gözü dönmüş bir algı operasyonu tüm çirkinliği ile bir kez daha ortaya çıktı...
Yani,hocam, bu operasyon, Müslümanlığa olduğu kadar, Türklüğe de yönelik...
İşte bu nokta, Türklük meselesinin de turnusol kağıdıdır...
Vesselam.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Yorumlarınızla hislerime tercüman oluyorsunuz. Sağ olun var olun.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Okumanız bile benim için bir onurdur.
Çok sağ olun, var olun.
Selam ve sevgilerimle.
Ben bir Türküm, belki Kürdüm, belki Laz, belki Çerkezim
Es geçemem gayrısını, diyemem neme lazım
Her bir kadın ya annemdir, ya ablam veyahut kızım
Sormadım, nedir? Kimdir? Yıkıldı, yandı sol yanım
Çünkü bir baba, bir abi, hülasa ehl-i vicdanım
Sami Hocam, inanın şu olay şuculuğun, buculuğun fersah fersah ötesinde iken maalesef fitne düşkünü içi boş tenekelerin iğrenç sesleriyle tırmalanıyor kulaklarımız. Bu şerefsizlik, bu kendini bilmezliktir. Bu fitne düşkünü kahpelerin; bu melunca tecavüzü yapan, hunharca katleden adi itten emin olun hiçbir farkları yok. Çünkü hedeflerinde onlarca, yüzlerce Özgecan var. Ortada giden bacımız; vicdan sahibi bir gözle bakıldığında, bir alevi, bir sünni, bir Türk, bir Arap olmaktan çok çok ötede bir bir insan, kirlenen bir namus, yıkılan bir hayaldir. Bu kardeşimizin bütün sosyal çevresini toplasan hadi on bin insan diyelim. Ama bu olay karşısında üzülen, sapık ruhlu istisnalar hariç yetmiş milyondur. Haberi izlediğimizde şu memleketin yüzde kaçı acaba mezhebini, meşrebini araştırayım da öyle üzüleyim dedi. Yav Hocam bu itin vahşetine maruz kalan kızımız, başka mezhepten de olabilirdi. Deli olmamak elde değil. Yav it daha it!!! ısıracağına sorar mı neci olduğunu?
Asıl konuşmamız gereken, Özgecanlar tertemiz hayalleri peşinde mutlu mesut yaşasınlar diye ne yapmamız lazım diye kafa yormak yerine, it soylularla uğraşıyoz. Sabahtan beri dosya bana bakıyor ben dosyaya bi rapor yazacam yazamadım can sıkıntısından. Annesinin, babasının, abisinin yerine koyuyorum kendimi, diyorum ki o ipneyi verseler elime yağsız kazığa oturtarak idam ettiririm. Daha fazla yazamıycam beynim altüst olmuş vaziyette.
Doğru tespitleriniz için teşekkürler Hocam.
Selam ve dua ile...
sami biberoğulları
Ben kolay kolay ağlayan bir adam değilimdir ama 1,5 yaşında bir bebeğe tecavüz edildiği haberini duyduğumda ağlamıştım.
İnsanız yahu insanız...Kimin ne hakkı var bana '' Siz şucusunuz, siz bucusunuz, siz üzülmezsiniz '' demeye...
Buna kahroluyorum ben işte.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Hislerimiz bir, duygularımız bir biz biriz. Çünkü biz insanız.
Selam ve sevgilerimle.
Muhterem Hocam,
Merhume Özgecan kardeşimizle ilgili iki yazınızı da dikkatle okudum. Allah razı olsun, hissiyatımıza tercüman oldunuz. Ayrıca inşallah bittiğinde şiirinizi de okumayı can-ı gönülden istiyorum.
Roma İmparatorluğunun, Osmanlı'nın, Rusya'nın hatta pek çok devletin yıkılışının ahlâki çöküntüden olduğu muhakkak.
Bizler kul hakkını, insanlığı, ahlâk ve vicdanı, merhameti, sevgiyi, erdemi vb yüce duyguları hep unuttuk, sosyal hayatımızın belirleyici ve düzenleyici değerlerini hep es geçtik. Çocukları yetiştirirken mide ambarını hep doldurduk doldurduk, lakin beyin ambarını ve özellikle gönül ambarını hiç doldurmadık, hiç imar etmedik hiç doyurmadık.
Bu kadim değerlerimizin aile ve toplum hayatından dışlanması neticesinde toplumsal yozlaşma, vicdani kokuşmuşluk, insani zaafiyeter ve bazılarının iç dünyasında var olan gaddarlık ve zalimlik bir şekilde böyle cani ruhlardan insanlığa sığmayacak canavarlıklar şeklinde tezahür ediyor.
Albert Aynştayn: "İnsanları, ırklarına, dillerine, renklerine, cinslerine, .... vs göre pek çok kategoriye ayırmak mümkündür, fakat iş o kadar uzun ve karmaşık değil. Sadece İYİLER ve KÖTÜLER var." diyor.
İyi, güzel, ve doğrunun, Kötü, çirkin ve yanlışla olan savaşı insanlık tarihiyle beraber başlamış ve hâlâ devam ediyor. Biz hangi saftayız ve ne yapıyoruz? İyiliği, güzelliği ve doğruluğu yaymak ve çoğaltmak zorundayız. Yoksa kötü, çirkin ve yanlış olan zalimler, küresel olarak üstümüze hem de çok değişik taktik ve stratejk proğramlarla hiç durmadan geliyor.
İyiler pasif ve tembel oldukça aktif kötüler bize ne kadar dua etse yeridir.
En kalbî hürmetlerimle.
sami biberoğulları
Bahsettiğiniz şiiri '' İsimsiz Kadınlar '' Başlığı altında sayfamda yayınladım.
İlginiz için çok sağ olun var olun.
Selam ve sevgilerimle.
Özgecan ve Özgecan gibi tecavüze uğrayan ve öldürülen kızlar insan, tecavüz eden ve öldürenler de cani. Bunun başka açıklaması yok. Olayları başka yöne çekmeninde anlamı yok. Bırakalımda aile acısını yaşasın.
Dileğimbu tür olayların tekrarlanmaması bunun içinde bu, buna benzer veya ağır tarik yoksa cinayet suçlarının idam edilemesi.İdamın geri gelmesini istiyorum.
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Sen idamın geri gelmesini istiyorsun ama Münevver Karabulut'u testere ile doğrayan Cem Garipoğlunun babasını savunan bu günün barolar birliği başkanı Metin Feyzioğlu olmaz diyor...Ne olacak şimdi?
Selam ve sevgilerimle.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Hani hep işimize geleni alıyoruz gerisini duymuyuroz ya;
Söylenenlerden bazılarını cımbızla almaktan bahsetmişsiniz.
Müsadenizle bende yazınızdan bir bölümü cımbızla alıyorum;
"Görüntüye göre toplum güya muhafazakarlaşıyor, bir taraftan artık camiler sabah namazlarında da tıklım tıklım dolmaya başlıyor ama öbür taraftan taciz ve tecavüz olaylarında da bir o kadar artış oluyordu. Bu bir tezattı aslında. "
Evet bu çok büyük bir tezattır.
Aynen bugün iki mesai arkadaşım beyfendinin bu tecavüz olayının çok fazla abartıldığını söylemesi gibi ve işin kötüsü her ikisinin de kız evlatlarının olduğu düşünülürse. oysa ki en çok tepkiyi onların göstermesi gerekirdi diye düşünüyorum. "Ya bizim de kızımızın başına gelseydi" diye düşünerek.
Toplumumuz dini vecibelerde yarışıyor ama bunu Allah için mi yapıyorlar yoksa gösteriş için mi bu tartışma götürür.
Duruma uygun bir alıntı var çok sevdiğim bu duruma uygun izninizle paylaşıyorum
"Bir yerde
Dindarlık artarken, insanlık azalıyorsa
Dindarlık artarken, ahlak azalıyorsa,
Dindarlık artarken, barış azalıyorsa,
Dindarlık artarken, adalet azalıyorsa,
Dindarlık artarken, empati azalıyorsa,
Dindarlık artarken, aklı kullanma ve bilimsel çalışmalar azalıyorsa
Oradaki din Allah'ın dini olamaz..."
Ve bu tecavüz olayı da çok abartıldı canım deniyorsa ve bu tepkinin hükümete karşı olduğu düşünülüyorsa zül duyarım ben kendi adıma. Bir Allah'ın kulu da çıkıp tepki göstermeyi öğrendi bu toplum demiyor. Her olay gibi bu olayı da kendi çıkarlarınca kullananlar elbette olacaktır ama bu hunharca öldürülen "Özgecan"ın suçu değildir...
Benim kulağımda bugün bir tek ses kaldı, Kayseri'ye okumak üzere giden yeğenimin oraya beklediğinden daha erken bir saatte inmesi ve dolmuşta şoför ve sadece iki erkek yolcu vardı saatte gece 4.30 ve çok korktum teyze diyen yeğenimin sesi.
Bu korkuların sona ermesi için de bu tarz suçlara acilen ağır yaptırımlar gelmeli, gelmeli ki "Özgecanlar" ölmesin ...
Kaleminize sağlık üstad pek çoğumuzun duygularını dile getirmişsiniz hem bu yazıda hem bir önceki yazınızda...
sami biberoğulları
Muhafazakarlık ama tecavüz ve tacizin artmasındaki doğru orantı????????
Bu gerçekten de ilginçtir. Bakın sadece camilerin sabah namazında dolmasıyla da ilgili değil bu....Mesela çok çok iyi bildiğim birinden bahsedeceğim. Bir şiir etkinliğinde hemen yanımızdaki camiden ezan sesi geldi. O anda şiir okuyan arkadaş sustu. Bunun üzerine bahsettiğim arkadaş ''Yahu sen devam et. Susacaksa o sussun '' dedi. Ama ilginç olan bu değil...İlginç olan bu arkadaşın her cuma ''Cumanız mübarek olsun, hayırlara vesile olsun '' diye mesaj paylaşması....
Camiyi boş boş dolduranla, sosyal paylaşımları boş boş doldurmak aslında...Yani aslında toplum muhafazakarlaşmıyor. Sahtekarlaşıyor.
Siz Kayseri'de okuyan yeğeninizden behsetmeişsiniz. Ben sekiz senedir istanbuldayım, hava karadıktan sonra dışarıda olduğum gün sayısı en fazla ondur.
Çenem açıldı. Kusura bakmayın.
Selem ve sevgilerimle.
yabaninciri65
hem de sabah namazında
camiye gitmiyorum
camiye gidenlerde de hiç duymadım sabah namazında tıklım tıklım dolduğunu
demekki doluyormuş
sevinmeli mi üzülmeli mi bilemedim
tacizler tecavüzler bu yüzden artıyorsa üzülmeli elbet
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Hocam,bizler birer kadın birer ana birer anneyiz belki belki de bir baba....Kim ister böyle bir zülmü evladına.Elbette sevgi olmadan,saygı olmadan komşunun kızını,arkadaşının eşini kendi bacısı gibi görmeden bu işler bitecek gibi gözükmüyor.Erkekler namuslu olacak ki kadınlar da namuslarını ,iffetlerini korusunlar.Allah kötü niyetli insanlardan daima korusunkadınları ve kızları ve çocukları ..Nasıl bir şeytana teslim olma ki hiç bir şeyi gözü görmüyor insanların.Ahlak bitmişse bir toplumda bilin ki fazla söze gerek yok.Büyük felaketleri bekleyelim.Zira tarihe bakınız hep toplumları bitiren ahlaksızlık ve adaletsizliktir.yazınız için kutluyorum efendim.Saygılarımla..
sami biberoğulları
Bize mesela Dünyanın gelmiş en büyük İmparatorluğu olan Roma İmparatorluğunun yıkılış sebebi olarak tek bir sebep gösterildi hep: Ahlaken çöküş. Nitekim de doğrudur.
Peki Osmanlı Devletinin yıkılış sebebi nedir? Yine ahlaken çöküş.
Allah göstermesin ama Türkiye Cumhuriyetinin yıkılış sebebi ne olacaktır? Yine ahlaken çöküş....Gidişat da maalesef oraya doğru.
Selam ve sevgilerimle.