Keçi Boynuzu
KEÇİ BOYNUZU
Yetmişli yaşlarda ki Hacı Bey ve Hanife hanım, ileri ki yaşlılık dönemlerinde, evlatlarının kendilerine bakıp, bakmayacaklarını denemek isterler. Sıra ile birer hafta kalmak üzere önce oğullarına giderler. Gelinler anlaşmışlar gibi birinci hafta dolmadan tavırları değişir, rahatsız olduklarını bir diğerine gitmelerini hissettirdiklerini oğullarının zor durumda kaldıklarını görürler. Gelinler bize yol gösterdiler hanım gel birer hafta da kızlarımızda kalalalım, bakalım damatlar rahat ettirecekler mi der. Sırası ile birer hafta kızlarında kalmak üzere yola çıkarlar. Yine anlaşmışlar gibi üçüncü günden sonra, damatlarının da tavırlarının değiştiğini kızlarının zor durumda kaldıklarını görür altı çocuklu yaşlılar.
Hacı Bey ve Hatice hanım, bu süreler içerisinde gelinlerinin ve damatlarının tavırlarından, ileri ki yaşlılık dönemlerinde kendilerine bakmayacakları kanaatına varırlar. Her defasında Hacı Bey hazırlan hanım gidiyoruz dedi. Çocuklarının hiç birisi nereye gidiyorsunuz kalın lütfen diye ısrar edemediler. Evlatlarında kaldıkları süre içerisinde konuyu bir şekilde ileride sorun çıkacağını güya babalarını düşündüklerini söyleyip ! Ya hu baba, anne Allah her ikinize de ömürler versin de, hayatta iken şu mallarınızı dağıtsanız da ileride kardeşi kardeşe düşürmeseniz derler.
Hacı bey hiç birinde de rahat edemeyeceklerini bildiği halde, Hanife Hanımın ısrarı üzerine gittiklerini, rahat edemeyip kısa sürede evlerine döndüklerini bilir. Hacı bey, Allah sana ömürler versin hanım, benim canımı senden önce alsın. Altı evlat yetiştirdik meslek sahibi yaptık, evlendirdik torunlarımıza baktık değilmi. . Bunları zor günlerimizde bize baksınlar diye yapmadık, ama gördük ki yaşlılığımızda bunlar bize bakmazlar hanım dedi.
Hacı Bey, evlatlarına bir oyun oynamayı kafasına koydu, ne yapacağını hanımına dahi söylemedi. İçi boşaltılmış keçi boynuzunun içine yazdığı vasiyet kağıdını mumlu beze sarıp içine yerleştirdikten sonra bal mumuyla doldurdu. Şüphelenip açmasınlar diye de üzerine kurşun döktü. Boynuzu iki ucundan delip ibrişim iplik ile bağlayıp boynuna astı.
Evlatları, babalarının neden böyle yaptığına bir anlam veremediler. Ama her biri eşleriyle durmadan dedikodu ürettiler. Acaba boynuzun içinde ne var diye sormadan da edemediler. Nedendir bilinmez baba ve anneyi paylaşamaz oldular. Aralarında beklentili tatlı bir rekabet oluştu. Biri dedi ki, hayır bizde kalacaklar. Öbürü der ki, hayır sizde çok kaldılar birazda bizde kalacaklar. Zira hepside yıllar evvel dedelerinin hazinesinin kayıp olduğunu, bu sebeple hazine şifresinin boynunda asılı boynuzun içerisinde olduğuna kanaatindeydiler. Hacı Bey ve eşi Hanife Hanım ömürlerinin geri kalan kısmını gül gibi yaşayarak geçirdiler. Ömür bu ya, bir kaç yıl sonra Hanife Hanım hakkın rahmetine kavuştu.
Hacının düzeni bozuldu, yaşamaktan zevk almaz oldu. Ama bu arada sırrını da hiç bir evladına söylemedi. Evlatları babayı nasıl memnun ederimin gayretine düştüler. Giyiminden kuşamına, temizliğinden beslenmesine kadar kusur etmediler. Vakti geldi Hacı Bey de hakkın rahmetine kavuştu.
Evlatları, cenazenin yedisi çıkar çıkmaz malları bölüşmek, boynuzu kırıp içindeki şifre ye yada merak ettikleri her neyse görmek için toplanırlar. Önce boynuzu kırdılar, içinden mumlu beze sarılmış küçük bir kağıt çıktı. Kağıt eski Türkçe yazıldığı için okuyamadılar. Yazıyı en emin caminin imamına okutalım dediler. İmam efendiyi dua okuması için eve çağırdılar dualar okundu. Muhabbet edildi çay pasta faslından sonra imam efendiye en büyük ağabeyleri;
Hocam, babamızın cebinden bir kağıt çıktı, bu kağıt dua ya benziyor biz okuyamadık, rica etsek okurmusunuz dedi. Eğer dua değilde müjdeli bir haberse seni de memnun ederiz dedi. İmam efendi kağıdı okumak için gözlüğünü taktı yazılanı bir çırpı da okudu. Bir müddet duraksadı gözleri kağıdın üzerinde takıldı kaldı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Hacı beyin evlatları, kendi aralarında fısıldaşarak, bak gördünüz mü hazinenin nerede olduğunu okuyunca İmam Efendinin de hocanın dili tutuldu dediler. Hep bir ağızdan İmam Efendi ne yazıyor neden duraksadınız söylermisiniz dediler. imam Efendi, teker teker her birinin gözlerinin içine bakarak, hüzünle süzdü ve dedi ki,
Rahmetlinin yazdığını söylemeyeyim de, sizin anlayacağınız dilde yazıp vereyim dedi. Sağ ol hocam dediler.İmam Efendi bir kenara çekilip, kağıtta yazılanları büyük harflerle yazıp katlayarak en büyük ağabeylerine verdi ve dedi ki. Ben okumadım ve bu konuda hiç bir şey bilmiyorum böyle bilin, çıkıp gittikten sonra açar okursunuz dedi ve gitti.
Hacı Bey evlatlarına şunu yazmıştı.
Sağlığında mal edinip ölmeden evlatlarına dağıtanın bu boynuz ….. . .
Evlatlarım ben öğüdümü ve tedbirimi aldım, bu boynuz sayesinde. Anneniz Hanife hanımı ve beni, ömrümüzün son günlerinde iyi yaşattınız için sağ olun.
Son cümlesini şöyle bağlamıştı.
’’Bu ders size öğüdüm olsun. Allah’a emanet olun". mcicek100215
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.