- 1205 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MACHİAVELLİ, NİETZSCHE VE AHLAK
Tarih boyunca toplumlar, yaşam tarzları ile kendi kültürlerini oluşturmuşlardır.
Kültür, “bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil, sanat, yaşayış unsurlarının tümü, belli bir konuda edinilmiş, geniş ve sistemli bilgi” şeklinde tarif edilmektedir.
Ahlak ise: “Belli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının, ilkelerinin toplamı.” Olarak tanımlanmaktadır.
Sokrates (İ.Ö. 469- 399) ’in ahlak öğretisinde; “İnsanın temel amacı erdeme ulaşmak olmalıdır. Erdem ancak bilgelikle mümkündür.” Şeklinde ifade etmektedir.
Aristo (İ.Ö. 385- 322) : “Toplumda yönetenler ile yönetilenler arasında bir ayrım yapılması ahlakidir.” “Yani toplumda her zaman üsttekiler ve güçlüler yönetir, alttakiler ve güçsüzler ise yönetilir.” Demektedir.
Yine haz ahlakı (hedonizm) olarak bilinen Kirene Ahlakı Aristippos (İ.Ö. 435- 355) öğretisinde; “İnsanın amacı en yüksek hazza ulaşmaktır. İnsan kendisine haz vermeyen şeylerden uzak durmalıdır.” Denilmektedir.
Protagoras (İ.Ö. 482- 323)’a göre ise ahlak; “Her şeyin ölçüsü insandır. Genel geçerliliğe sahip doğrular yoktur. Doğrular ve yanlışlar insandan insana değişir.” Şeklinde tanımlanmaktadır.
Machiavelli (1469- 1527) öğretisindeki ahlak anlayışı ise; “Amaca ulaşmak için her araç meşrudur.” şeklinde ifade edilmektedir.
Nietzsche (1844- 1900) ise; “Erdem kadar erdemsizlik de normal karşılanmalıdır. Ahlaki ölçüler ve normlar koymak saçma ve gereksizdir.” Demektedir.
Görüleceği üzere, çağlar boyu düşünürler öğretilerinde, ahlakla ilgili farklı yargılarda bulunmuşlardır. Ancak bu görüşlerden, toplumların yaşam tarzına ters düşenler; “kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri veya kurallar bütünü” olamamıştır.
Çünkü genel anlamda kabul gören ahlak; bir toplumun, iyi ya da kötü kabul edilen davranışları belirleyen, yazısız kurallar bütünüdür. Ahlak kelimesi, insanın doğru ve yanlış, olumlu ve olumsuz, iyi ve kötü olarak nitelendirdiği davranışlarıyla ilgilidir.
Bir toplumda düzenin sağlanabilmesi için, insanların belli kurallara uygun davranması gerekir. Bu kuralların bir bölümü ahlak kurallarıdır. Görenek, gelenek, töre ve adetler ahlakın bir bölümünü oluştururlar.
Ahlak, insanların birbirleriyle veya devletle olan ilişkilerinde, kendilerinden yapmaları istenen davranışlarla, toplum düzenini sağlayan bir kurallar ve normlar bütünüdür. Yani toplumsal bir olgudur. Kişi vicdanının, belirli hareketleri “doğru” ve “iyi” olarak vasıflandırmasıdır.
Toplum içinde de ahlak, kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri veya kurallar bütünüdür.
Ahlak en iyi yaşama şeklinin ne olduğunu saptamaya çalışır. Toplumsal yaşamda bazı hareketlerin ve düşüncelerin iyi, bazılarının da kötü oluğunu ifade eder.
Ahlak, bir insan topluluğunun asgari düzeydeki ortak paydasını oluşturur. Her zaman ortaklaşa sahiplenilmesi gerekir. Ahlak herkesin onayını almış, uzlaşılmış bir çerçevedir. Kimse kendini bu çerçevenin dışında tanımlamaya kalkamaz.
Görüleceği üzere ahlak, kişilerin görüşlerinden ziyade, toplumların konsensüsleri ile ortaya çıkan davranış biçimleri veya kurallar bütünüdür. O yüzden ahlaki kurallar, kişisel çıkarlardan öte, toplumsal menfaatleri ön planda tutarlar:
“Merhamet duygusu, adalet, bütün insanlara karşı güler yüzlü, şefkatli olmak, tüm canlılara, doğaya hoş görü ve sevgiyle bakmak, zarar vermemek.”
“Güvenilir olmak, affetmek, sözünde durmak, kimsenin malına, canına, hakkına, namusuna göz dikmemek, riyakârlık, yapmamak, insanlığa, milletine, ülkesine faydalı işler yapmak, zararlı, çirkin şeylerden sakınmak.”
“Doğru konuşmak ve davranmak, herkesle güzel geçinmek, fedakâr, vefakâr ve çalışkan olmak, vatandaşlık görevlerini yerine getirmek, dürüst, görgülü, nazik, olgun, sabırlı, yardımsever olmak vb.”
Böylesi özellikler “ben” duygusundan öte, toplumların daha iyi yaşamasına, huzurlu olmasına katkı sağlayan argümanlardır. Böyle bir toplumda elbette ki kişiler de mutlu olacaklardır.
Bu değerler; gelişmişliği, demokrasiyi, barışı mutluluğu beraberinde getirir. Böylesi toplumların kurduğu kültürler büyür gelişir, uzun süre yaşar, tarih sayfasında şerefli ve hak ettiği yeri alır. İnsanlık tarihi, bu medeniyetlerin izlerini ve gurur veren yaşantılarını paylaşmakta, nesillere örnek göstermektedir.
Bencil, çirkin ve sefil hayat tarzlarının, kendilerine ve insanlığa hiçbir zaman yararı olmamıştır. Kokuşarak kısa sürede yok olan böylesi toplulukların, bıraktıkları enkazları tarih sayfalarında hep birlikte ibretle izlemekteyiz.
Diyebiliriz ki ahlak, bir insan topluluğunun asgari düzeydeki ortak paydasını oluşturur. Ahlak herkesin onayını almış, uzlaşılmış bir çerçevedir. Kimse kendini bu çerçevenin dışında tanımlamaya kalkamaz.
Ahlakla benzerlik gösteren bilimlerden biri de hukuktur. Hukuk; yazılı emir ve yasaklardır. Ahlak ise, yazılı emredici özelliği olmayan, toplum tarafından kabul görmüş kurallar bütünüdür.
Ahlaki değerlerden yoksun bir hukuk düşünülemeyeceği gibi, ahlaki değerler ile çatışan bir hukuk da işlevsel olmaktan uzaklaşır.
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR
selam
bu kadim meseleye bende katkı yapmak isterim.
makyavelin o sözü hangi -masum- bağlamda söylenmiş olursa olsun bütün toplumlara çok hemde pekçok zararı olmuştur. 'ırklar arasında hiyerarşi vardır' diyen Darvinde olduğu gibi.2. dünya savaşının itici psikolojisi bence bu tarz fikirlerden beslenmiştir.
Yine haz ahlakı (hedonizm) olarak bilinen Kirene Ahlakı Aristippos (İ.Ö. 435- 355) öğretisinde; “İnsanın amacı en yüksek hazza ulaşmaktır. İnsan kendisine haz vermeyen şeylerden uzak durmalıdır.”
insan haz almadığını mecbur değilse, görev değilse yapmaz. yukardaki söz doğrudur; ancakişte tam bu noktada mutluluğumuzun ve üretkenliliğimizin anahtarı gizlidir. realite olan bu hazza ahlak giydirmek.
insanlara güzel ve iyi şeylerden haz alma yollarını açmak. kapitalizim ve diğerleri bunun tam tersini yapar. islamın çabasıda sadece budur. gerisi zaten kendisi gelir.
çalışmanız-çalışmalarımız zihinlerimizi üretken kılmalı bu açıdanda yazınıza teşekkür ediyorum
bilgi dolu öğretici bir yazı.
Ahlakın tanımı çok güzel yapılmış.
Bu tanımları içinde sindirecek bireylerin çokluğu huzurlu toplumları oluştururlar
kaleminize sağlık üstadım
Entellektüel-41
İlgi ve katkılarınız için teşekkür ediyorum...
Selam ve dua ile...
Anlamlı bir yazıydı.
Ahlak toplumlara ve insana göre değişebiliyor.
Belkide belirli bir kuralı olmadığı için.
Kişiler toplumca benimsenen ahlak kuralının dışına çıkıyorlar.
Hukuk derseniz, yöneticiler gerçek hukuk ve adaleti değil,
kendi çıkarlarını gözeten adaleti tercih edebiliyorlar..
tebrikler..
Entellektüel-41
İlgi ve katkılarınız için teşekkür ediyorum...
Saygılarımla...