- 1248 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
Her Solukta Kadın
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir nida ile geldik dünyaya biz “kız kısmısı”
Küçükken, aklım cüsseme dar gelirken hatırlarım, sokağın az ilerisine gidilmezdi. Sokak dedimse bizim köy, nereye baksan akraba. Kız kısmısı konu komşuya da gidemezdi, oyun hakkın annen yanındaysa verilirdi. Sonra az daha büyüdü aklım, az daha serpildim, “kız kısmısı”larda çoğaldı haliyle. Artık oyun oynamak değil, ders çalışmak, muhabbet etmek, gezmek için arkadaş lazımdı, annesiz gidilen arkadaş ve artık şehir denen kocaman girdaptaydık anne gözüyle. “Kız kısmısı” nın arkadaşı olmazdı, arsızı var, namussuzu var, sapığı var, var oğlu var! Anneye emanet edilmiştik, korumak kollamak durumundaydı elbette. Hem bizim zamanımızda acil durum bildirileri yapacak ne telefon vardı, ne spray bilirdik ne de kendimizi koruyabilirdik zaten, cahildik biz cahil. Peki neye göre bu kadar korkulurdu bu insanlardan, gelenek, görenek, din, kürtür… neye, kime göre bu “Kız kısmısı”nın üzerine nakış nakış işlenen yasaklar, kurallar.
Ben de daha o yaşlarda isyan kendini göstermişti (huylu huyundan...). baktım anne benim kafaya uymuyor, babayı yokladım. Ne gariptir ki baba anneden daha ılımlı, daha sosyal, daha güvenli vs vs. artık izin konusunda anneye müracaat kalktı doğal olarak.
-Baba ben arkadaşıma gidiyorum
-Tamam
Ardımdan eşler arası savaş çıkmış, daha sulh sağlanamadan benim dönüş vaktim gelmiş de çocuğum işte, bana ne
Burada hangisi doğru, hangisi yanlışın tartışması yapılabilir, eksikler, fazlalar bulunabilir ve asıl mesele burada ben değil. Asıl mesele şu: babam bana sana güveniyorum mesajı verdikten sonra ben o dönemde bizi içine çekmeye çalışan tüm tehlikelere baş kaldırmayı öğrendim, uzak kalmayı, güvenin karşılığında benden önce babam’ı öğrendim. Ve babamın bana sağladığı özgüven ile hayatımda kimseye ezilmemeyi öğrendim. Evladın erkek ya da kız, insanca nasıl yetiştirilir, insana nasıl bakılır, nasıl değer verilir ve insandan nasıl karşılık bulunuru öğrendim.
Sonra kendimce o gün için doğru bildiğim kişiyi doğrudan şaşmadan çıkarıp ailemin karşısına “hayatıma bu kişiyle devam etmek istiyorum” dediğim de yine babam haricinde herkes sözlü ya da bakışla şunu söyledi “kız kısmısı” der mi bunu, ayıptır. Dedim işte ve KADIN oldum sonra, hayatımda kadının özelliğini, kadının yaşamsal haklarını, kadının saygınlığını, kadının değerini bilen ve bunu bana hissettiren tek kişi babamdan biraz daha uzağa düştü ömrüm. Sonra kadının yeri gösterildi, kadının dünyaya karşı zayıflığı, kadının uçan kuştan, düşen taştan nasiplenebileceği korkusuyla neredeyse bir fanus içerisine konup, benim damgası vurulacak bir yaşam şekli. Ah benim isyankar aklım, benimseyemedi!
Sonra Rabbimin kadına verdiği onur, annelik. İşte orada hiçbir kelimeye sığmaz bildikleriniz, hiçbir tarif yetmez, hiçbir güç araya giremez. Yaşarsınız, yaşarsınız, yaşarsınız, her bir bedende can bulur insanlığınız, merhametiniz, kalbiniz. De bilmez anneler, bilmeyiz ki dünya bizim elimizde şekillenir, dünya bize emanettir. Kız kısmısı, aslan parçası… değildir o asıl tarif, bir ADEM büyür göğsümüzde, bir ADEM çoğalır yeryüzüne, bir ADEM en çok bize muhtaç, en çok bize yenik, en çok…
Sonra tekrar siz kalırsınız size, yaş biraz daha ilerlediğinde sorgular başlar, kendinizi aramak zahmetine katlandığınızda fark edersiniz nerede, nasıl, niçin var olduğunuzu.
Bir devrim ile kalkarım ayağa ben, kadınlığımı hiçe sayarak değil, kadınlığımın farkına vararak, yitirilen ne varsa toplamak adına, Rabbimin bana bahşettiği kıymet adına, kendimi kendimde çoğaltmak adına, o, bu, şu dan sıyrılarak, derlere tıkayarak kulağımı, dünyanın tüm çirkefliğine başkaldırarak, insandan başlayıp insana yol alarak. Zoru seçerek belki, zor da inat ederek. Kimseyi yermeden, kimseye yenilmeden, geçmişin tüm iyiliklerini unutmadan teşekkürle, olumsuz ne varsa bilinçlenerek ve bilenerek daha iyisine yol alarak. Sekerek, düşerek ama vazgeçmeden, emanet bir hayatı bırakıp, “hayatım” diyerek.
Kadın olmak lütuf, kadınlığımızı tanıyalım kafi.
Devrim Tülay
16. Şubat 1015
Özgecan’lar anısına…
YORUMLAR
Anneniz...
Bu yazıyı okumasın lütfen.
Mutlaka müthiş saygınız ve sevginiz vardır ona karşı ama,
inanın bu makale,
bir anneyi üzecek esintiler sunuyor okuyucusuna.
İstemeden,
kaş yaparken göz çıkarılmış gibi.
Ancak,
konunun özü gerçekten güzel aktarılmış.
Özgecan'a rahmet,
Özgecanların annelerine sabır diliyorum.
İlla ki kadınların hayattaki sıkıntıları daha büyük fakat erkeklerin de zaman zaman yaşadıkları sıkıntıları olmuştur. Mesela ben kendimden örnek vereyim: Yirmili yaşlardaydım, Taksim'de bir işim vardı. Gittim. Geri döneceğim sırada Gezi Parkında biraz oturayım dedim. Ben oturup sigara yakınca yanıma elli yaşlarında bir adam oturdu. Biraz sohbet edince adamda bir tuhaflık olduğunu anladım. Çevrede genç delikanlı arıyordu kendine. O an kadınların toplumda yaşadıkları sorunlar aklıma geldi. Bir bahane uydurarak kalkıp gittim. Bir şebeke olabileceklerinden korkmuştum.
Zaman zaman erkekler de bire bir taciz olmasa da göz tacizleri ile karşı karşıya kalıyor, özellikle yaşın epey genç olanlar. Ve sadece eşcinsel erkekler tarafından değil, kadınlar tarafından da aynı tacize maruz kalabiliyor. Bazı erkek umursamaz, rahatsız olmaz. ama bazısı tıpkı bir kadının erkeğin bakışından rahatsız olması gibi rahatsız olur...