- 822 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATTA ÖNEMLİ OLAN!
Hayatta önemli olanı önemsiz saydığımız çok şeyler var… Birçok değerleri kaybettiğimizde “ah-vah” ların da önemi kalmıyor. Bilgili, iyi düşünen insan; sadece dünü bilen değil, günü hakkıyla yaşayan, yarını da görendir!.. Birçok sahada yaşadığımız sıkıntılar; “inandığımız gibi yaşayamamak” değerlerden uzak, kendimizi yenileyememek iş, fikir üretememek, bunun yerine maalesef ki mazeret üretmekten geliyor…
“İki çeşit insan vardır. Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe yüzsüzleşen...” “ İkiyüzlü insanlara hasret kaldım, insanlar yirmi yüzlü olmuşlar” (M.Akif Ersoy). Canımız çok şeylere sıkılıyor. Birçok şeyin siyasallaştığı, ahlaksızlık, hukuksuzluğun arttığı, insanların bencilleştiği, değerlerin yerini menfaate bıraktığı günümüzde bunalıyoruz, yoruluyoruz, üzülüyoruz… Bazen konuşmasak, yazmasak diyorsunuz olmuyor. Bozulan, yozlaşan toplumda düzeltilecek ne kaldı ki, “adam boş ver sen de” diyemiyorsunuz. Sorumluluğunuz, inancınız buna müsaade etmiyor. Çünkü “Sizden hayra çağıran, iyilikle söyleyen, kötülükten alıkoyan bir zümre bulunsun… “ (Ali İmran 104) ayeti de var.
Bize ne oldu da aktif, dinamik bir topluluktan statik, durağan bir topluluk haline geldik? Hayallerimiz mi yok edildi, ideallerimiz mi alındı elimizden?
Artık insanlar gecenin karanlığından değil ruhların, düşüncelerin karanlığından korkuyor. Gecenin karanlığı kimseye zarar vermiyor ama ruhların karanlığı insanların dünyasını karartıyor... İnsanların birbirine güveni, samimiyeti çok önemli… Her şeyi kaybedelim ama bunları asla!
Hayatı sıkıntı ve dertlerle beraber yaşarız. Bu da bizler için sınanma vesilesidir. Kendimizi dertlerimize kaptırırsak, dertlerimizin esiri oluruz, dertlerimiz kara deliklerimiz olur, bizi yutabilir ve boğabilir... O halde kendimizi, bir köşeye çekip toplumdan, problemlerden de soyutlayamayız. Hayat mücadele… Bu hayatın mihnetinden, kulluğumuzun gereğini, İslam’a, Kur’ana uygunca yaşayarak kurtulabiliriz...
Eflatun’a iki soru sormuşlar. Birincisi; "insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir? Eflatun tek, tek sıralamış: "çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki; çocukluklarını özlerler… Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler... Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler." Sıra gelmiş ikinci soruya; "peki sen ne öneriyorsun? " bilge yine sıralamış: "kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. “Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.”
Bu bilge yaklaşımları düşünürken, hayatı anlamlı ve önemli kılmalıyız. Sıradan değil düşünerek, inanarak, severek, sevilerek yaşamalıyız. İsterim ki, sığınacak bir limanımız olsun fırtınanın ortasında; yürek dardayken, “vazgeçme! ” diyecek dostlarımız da olsun! İsterim ki, kaybetmeden önce ağlamayı, söylemeden önce düşünmeyi, nefretin tuzağına düşmeden tartışmayı da bilenlerimiz çoğalsın.
Ümidini yitiren her şeyini yitirmiş olur… Umut mumun hikâyesini biliyor musunuz?
Barış en önde duran, ilk mummuş ve insanların savaş yapmalarından sıkılmış, sönmüş. Ardından vefa isimli mumda, sıkılmış insanların vefasızlığından o da sönmüş.
Üçüncü mumumuz ise, sevgi mumu. O da insanların sevgisizliğinden sıkılmış o da sönmüş.
En sona bir tek mum kalmış, o da umut mumuymuş. Gitmiş, barış, sevgi ve vefa mumlarını teker, teker yakmış. En sonunda da eklemiş, "Ben en önemli mumum. Eğer beni kaybederseniz, her şeyinizi kaybedersiniz" diye.
İlmin, fikrin, güvenin, aydınlanmanın mumunu söndürmeyelim. Karanlığa bir mum da biz yakalım. Tembelliğin, durağanlığın, bilgi üretimsizliğinin, insan iradesini körelten sorgusuz teslimiyetçiliğin ve taklitçiliğin tuzağından uzak olalım. İlme, irfana, ilim ehline, hakkı söyleyene itibar edip, geçici saltanatlar tarafında değil, hak tarafında yer alanlardan olalım.
Bugün her zamankinden daha çok dosta, arkadaşa, samimiyete, sevgiyi çoğaltmaya, hüznü azaltmaya ihtiyacımız var… Her zaman güzel bir sözün, bir tebessümün bile hasretliğini duyarız. “Hayat, nefrete harcanacak kadar uzun değil “. Hayatımızın sonuna kadar eksiklerimiz olacaktır. Birbirimizi kırmadan dökmeden, belli bir zaman diliminde ortak paylaşılan gayeler sayesinde eksilerimizi artıya dönüştürebiliriz. Kimi zaman kendinizi eleştirip, bazen geçmişte kalanları gözden geçirip, dersler çıkaralım ki güzel çirkin, eğri doğru ortaya çıksın…
Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır. Bu nedenle; bir lokma için şerefini ayakaltına almaya, bir anlık zevk için namusunu lekelemeye, bir zamanlık mevki için ayak öpmeye, günlük menfaatler için faziletini karartmaya değmez…
Hakkı, hukuku, doğruyu, güveni, güzelliği çoğaltalım, ümit var olalım…’’Hayaller yıldızlara benzer; onlara hiçbir zaman ulaşamayız. Fakat yönümüzü onlara bakarak tayin ederiz.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.