Narin
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şehrin en güzel semtlerinden birindeyiz...
Bugün hafta sonu. Çok güzel bir sitenin Türk Hamamı bayanlar için hazırlanmış. İçinde saunası, Fin Hamamı, her şey hazır. Bayanlar en şık mayolarını giyip gelmiş, kimi sauna da terleme çabasında, kimisi havuzda, kimi hamamcı kadını kandırıp önceden keselenmek çabasında, kimisi ise maskelerini sürmüş güzelleşmek peşinde.
Hamamın tepesindeki kubbe, bütün konuşmaları size dört - beş katı aksi seda yapıp kulağınıza geri getirme çabasında.
Tam o sırada kapı açılıyor, elinde portakal poşeti ile çıplak şişman mı şişman bir kadın giriyor.
Bütün sosyetik hatunlar adetâ sözleşmiş gibi;
-Aa aa aa, bu ne yaa.
-Ne olmuş ki, size portakal getirdim ki ayol. Az mı yoksam, valla evde bu kadar vardı anam.
Kulaktan kulağa oynar gibi,
-Manyak mı bu, hiç mi mayosu yok acaba?
-Kesin manyaktır, ilgilenmeyin.
Narin ayağa kalktı. Elindeki peştamali alıp kadına doğru yaklaştı, kulağına;
-Hoş geldin, sana nazar değer burada. Al bunu sarıl. Senin şöyle Banu Alkan’ın giydiği gibi süslü püslü mayoların yok mu hiç?
-Olmaz mı kuzum, var tabi.
-O zaman bir daha geldiğin zaman onlardan giy tamam mı, portakallarını da beni çağır evde beraber yiyelim. Boş ver bunlar ne anlar portakalın iyisinden.
-He valla kız, gel beraber yiyelim. Sondaki blokta oturuyom ben, çok canım sıkılıyo zaten.
*
Ve Narin birkaç gün sonra sondaki bloğa misafirliğe gider.
Kapıyı yabancı uyruklu hizmetli bir bayan açar.
-Hanimim bir bayan geldi, sizin adinizi söyledi.
-Portakal yemeye geldim, müsait misiniz?
-Çok sevindim, hoş geldin. Fatma kızım, çabuk bize bir şeyler hazırlasın Emine kızım.
Salona girerler...
Narin şaşkındır, salondaki mobilyaları görünce daha çok şaşırır. Hamamda gördüğü ve herkesin alaycı bakışlar attığı kadın bu muydu diye düşünür bir an. Fakat Narin’i asıl şaşırtan, karşısındaki bu kadının hiç bir şeye değer vermeyen duruşu, hatta yanında çalışanlara bayanlara kendi evlâtlarıymış gibi tavırları, onlara kızım deyip seslenişiydi.
Az sonra kahveleri getirilir.
-Yanında nane likörü mü alırdın, yoksa limon likörü mü? Geçen ay tatile gittim Venedik’e, oradan aldım. Limonlusu çok güzel tavsiye ederim. Naneli de çikolata yersin olur biter he he. Al bak, bunları Fatma kızımdan saklıyorum çok yiyiyor yoksa. Zaten şeker hastası mübarek.
-Peki. Der. Limonlusu olsun.
Kahvesinden bir fırt alır, Naneli çikolatasından da bir diş ısırır. Kadının gözlerinin içine bakamadan sorar. Aslında başka bir şey soracaktır da...
-Akşamları şu karşı ki bardan size de müzik sesi geliyor değil mi?
-Ha evet. Balkondaysam hele, o ne güzel ses öyle. Utanmasam alkış çalacam yani.
Bi de yaz gecesi ise, hele ki "Şimdi Uzaklardasın" çalıyorsa. Gitti işte benim adam, toprak oldu. Bana iki benzin istasyonunu bıraktı da gitti. Neyleyim be Narin kızım, her şey var ama O yok.
Bu can O olmayınca sıkılıp duruyor. Şuraya bak, deniz masmavi, gök desen öyle...
Deniz bakınca, göğe bakınca içimi hüzün kaplıyor. İki duplem bişi içince Narin derdi gözlerin denize benziyo. Şimdi aynaya bakıyorum, mavi gözlerimi göremiyorum. Giderken götürdü mü ne...
-Narin benim abla.
-Yok be kızım, benim de adım Narin. Hay Allah, söylemedim mi sana?
Sahi ya, sen portakal yemeye gelmiştin değil mi? Fatmaaa.
Çabuk kızım, Emine kızıma söyle bize portakal kesip getirin...
Davi / öyküsatıcısı 15. 02. 2015
YORUMLAR
Sanki yarım bırakılmış..Devamı var mı bilemedim..
Ama güzel okunası bir yazı..
Önemli olanda sıkılmadan okumak.
Tebrikler.
Davidoff
Kuşlar uçmuş gitmiş.
Devam olur mu hiç Ayvazım...
Teşekkür ederim yorumun için. Selamlarımla.
Yazının o kadar narin bir tarafı varki,sessizce dokunuyor yüreğe,
Yaşarken her şeyi kendimize benzetmeyi seviyoruz,halbuki olduğu gibi kabul etme lütfune erebilsek zaten iletişim sorunu olmayacak,
Kibir insanın değerlerini yıkan şehtanı bir huy,Allah her kezi korusun,
Yine eserdi kaleminin yüreğe tutunan tarafı,
Selam sevgi hürmetlerimle KIYMETLİM,
Davidoff
Amin Sevgili Nurcan.
Çok güzeldi yorumun. Kibirsiz, kötülüklerden arınmış güzel bir Dünya dileklerimle.
<3
Davidoff
Evet zakir Usta, aynen dediğiniz gibi...
"Her Gördüğünüz Şapkalıyı Amcan Sanmayacaksın."
*
İnsanoğlu, beğenmeye ya da beğenmemeye öyle hazırlıklıdır ki...
Tıpkı sizin çaya yazmış olduğunuz şiirler ve yazılar gibi: Şimdi ben istesem!..
-Ooo bu adam kesin bir çay tüccarıdır ve kesin elindeki çayları satmaya uğraşıyor diye düşünebilirim.
Ya da,
-Kim bilir çaya ne kadar hasret ki bu kadar çay ile ilgili yazı ve şiirler yazıyor diye de düşünebilirim.
Veya,
-Ailesinde bir araya toplandıklarında en güzel muhabbetlerin oldukları yerlerde içilen tek içecek diye de düşünebilirim.
Fakat benim aklıma gelen ilk şey Dünya oldu. Bütün Dünya'da içilen ve en çok sevilen tek içeceği zakir fark etmiş ama biz fark edememişiz.
Kaçımız çaya ya da ekmeğe şiir yazdık?
Fakat eski aşklara şiir yazmak kolay değil mi? Her gün fırıncıya sepet sallayıp bir tane eski aşk almanız gerekiyor mu?
Oysa bir ekmek ve yanında mis gibi kokan taptaze bir çaya ne dersiniz?
Onlarsız olmuyor değil mi?
Teşekkürlerimle.
Enteresan bir hikaye.
Gizemli bir havası var sanki.
İnsanda, her iki kahramanla tanışabilme isteği uyandırıyor.
Şüphesiz,
yazarın sunuş şeklinin güzelliği bu.
Gerçekten güzeldi.
İnsanlar, mekanlar, olaylar...
Her bir şey.
Davidoff
Sizin yorumlarınızın en beğendiğim yanı:
İçinizden geleni söyleme şekliniz.
"Her iki kahramanla tanışabilme isteği uyanması" mesela.
Aynı kahveden bir yudum alabilmek gibi mesela.
Ya da mesela bir dilim portakalı yerken, kısaltılmış öyküyü dinleyebilmek.
Yeterdi bu kadarı BTH...
Teşekkür ederim.
Davidoff
Öykü yazmak önemli değildir Sevgili glenay.
Öyküyü yaşatmak, okurun avucuna sunmak,
aklının bir köşesinde kazımak önemlidir.
Teşekkür ederim.
Sevgili Davi, yine güzeldi her zamanki gibi. İnsanların karakter analizlerini çok güzel işlemişsiniz öyküye. Final de güzeldi. İnsanlar parayla değiştirmemeli kişiliklerini. Selamlar.
Davidoff
Okuduklarını yorumlamayı iyi bilen, geçiştirmeyen
bir kalemsin Sevgili Nermin.
Bu yüzden yorumların benim için her zaman önemli ve değerlidir.
Teşekkür ederim.
İşte sevgili "DAVİDOFF".
Her gün şiir köşesine bakıyorum yok, yazı bölümüne bakıyorum yok. Yazı mı bekleyeceğiz ne diyorum kendi kendime.
Yine tadımlık oldu ya neyse.
Yüreğinize sağlık, kaleminiz daim olsun dilerim.
levent taner tarafından 2/15/2015 7:58:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
güldürürken düşündürüyorsun.....bende portakaldan istiyorum davi.....saygılarımla
Davidoff
Her komedi, önce güldürür, sonra düşündürür Komutanım.
Komedi ustalarımızın sevilmesinin asıl sebebi de budur. Vefatlarının üstünden o kadar yıl geçtiği halde çoğunu hala Rahmetle anıyoruz.
Teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
Saygıyla.
Davidoff
İyiler veya kötüler...
Cennet veya cinnet... Sırat denilen o köprü var ya hani:
Belki de bir d e n e m e.
Küçük bir portakalı;
ateşe düşürmeden cehennemin üzerinde yürüyebilme.
Ustam
Bir yazıdaki tasvirler, bir tabaktaki bifteğin yanındaki garnitür gibidir.
Yazının albenisini artırır. Güzelliğine güzellik katar.
BU YAZIDA OLDUĞU GİBİ...
Ne hoş ve okunası bir yazı. Final harika...
Selam, saygı...
Davidoff
Okuyan ve gören gözlerinize Teşekkür ederim Sn. Yazarım.
Sağ olun.