- 1731 Okunma
- 17 Yorum
- 4 Beğeni
KADIN LAZIM MI ABİ? ( VE ŞAİR VE ŞİİR VE HÜSN-Ü TEVECCÜH VE DAHA PEK ÇOK ŞEY )
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin amblemi ile başlığı ‘’ Kadın lazım mı abi?’’ olan bir yazının ne alakası olabilir? Tabii ki öyle çok fazla bir alakası yok. Hatta Gazeteciler Cemiyeti ile hiç alakası yok ama bu gün yaşadığım olayların bir ucunda da Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği şiir ve musiki etkinliği olduğu için dolaylı olarak o da bu yazının konusu.
Neyse…Uzatmadan başlayalım.
Günler önce yapılmıştı bu etkinliğin duyurusu. İşin doğrusu benim de her zaman katılmaktan gurur duyduğum etkinliklerdi Çemberlitaştaki Basın Müzesinde yapılan bu etkinlikler. Ancak bilindiği gibi uzun süre %90 zihinsel ve bedensel engelli evladıma bakmak zorunda kaldığım için yine uzun bir süre bu etkinliğe katılamamıştım. O bakımdan da günlerdir 14 Şubat’ı bekliyordum. Programın 14 Şubat Sevgililer Gününde olması da işin ayrı bir güzelliğiydi.
Sabah erkenden kalktım. Tıraşımı oldum. Daha sonra Ümraniye’den yola çıktım. Önce Kadıköy, oradan Eminönü ve daha sonra da Çemberlitaş’a vasıl oldum. Basın Müzesinden içeri girdiğimde saat 13.00 olmamıştı henüz. Salonda en fazla on kişi vardı. Hemen girişteki listeye adımı, soyadımı ve telefon numaramı yazıp içeriye geçtim oturup programın başlamasını bekledim. Az sonra da başladı zaten.
Bu tür programların vazgeçilmez davranış şekli şudur: Bizim şuara takımının büyük bir bölümü kesinlikle saat 13.00 te başlayan bu programa o saatte gelmezler. Çünkü program başladığı andan itibaren aşağı yukarı bir saat kadar program sunucuları ( Ahmet Özdemir ve Mualla Tetik) o ay ile ilgili önemli konular üzerine büyük şairlerin yazdıkları şiirleri okurlar, şarkılardan, türkülerden örnekler verilir, slayt gösterisi eşliğinde önemli bir şairin hayatı anlatılır, şiirlerinden örnekler sunulur. Öreğin bu ayın konusu aşk ve sevgi, günün şairi ise Ömer Bedrettin Uşaklı idi. Gerçi geçen seneki Şubat ayı programında da Ömer Bedrettin Uşaklı vardı ama olsun. Kaç kişi bunun farkındaydı ki zaten. Daha da doğrusu kaç kişi vardı ki salonda zaten. Millet bu faslın bitmesini, şiir okuma faslının başlamasını bekliyor. O bakımdan da o ilk bir saatlik sürede salonun aşağı yukarı yarıdan fazlası hep boş olur. Bu sefer de farklı değildi. Ahmet Özdemir ‘’ Arkadaşların şiirlerini alalım’’ dediği anda bir anda doldu salon.
Mualla Hanım listeden başladı çağırmaya…Tahmini olarak onuncu isim olarak çağrılmayı bekliyorum ama ı-ıh…Derken müzik faslına geçildi. İsmini unuttuğum için beni affetsin bir üstad kabak kemane ile türküler çaldı söyledi. Peşinden bir grup daha şiir okumak üzere arkadaş sahneye davet edildi. Ben heyecanla ‘’Sami Hocam buyurun’’ anonsunu bekliyorum. Yok bu postada da olmadı.
Derken salon dalgalandı. ‘’Ünlü Türk Halk Müziği sanatçısı Tuğrul Şan aramızda’’ anonsunu duyunca sevinçten neredeyse kalkıp ‘’Oleeeyyy’’ diye bağıracağım. Nasıl sevinmezsiniz? Düşünün ki ikinci çocuğuma onun adını vermişim ve hayatımda ilk kez canlı olarak görüyorum Tuğrul Şan’ı.
Tuğrul Şan üç türkü söyledi, ardından onun yetiştirdiği maliyeci öğrenciler korosu da bir türkü söyledi. Velhasılı kelam kulaklarımızın da gönlümüzün de pası silindi.
Tuğrul Şan ve ekibi sahneden çekildikten sonra bir posta daha arkadaş şiir okumak üzere sahneye çağrıldı. Ben hâla yokum. Nihayet yanımda oturan bayan arkadaş bir Türk sanat müziği eseri icra etmek için sahneye çağrıldı.
Bu kısmı nasıl yazacağım bilemiyorum.
Sanki arkadaşa ‘’ Sahneye buyurun’’ denmedi de diğer oturanlara ‘’Arkadaşlar tam arka tarafınızda çay, neskafe, simit ve kurabiye servisimiz başlamıştır. Saldırın… Allah gazanızı mübarek eyleye’’ dendi. Millet, sahnedeki yerini almak üzere ilerleyen arkadaşı iterek, omuzlayarak tam tersi istikamete hamle yapıyorlar. Gören de sanır ki mübarekler on yedi saat Ramazan orucu tutmuşlar, sunucular da bahsettiğim arkadaşa ‘’Sahneye buyurun ‘’ değil ‘’Allahu ekber, Allahu ekber’’ diye ezan okumaya başlamış.
Arkadaş sahnede şarkı söylüyor arkadan ‘’ Ay benimki tek şekerli olsun, Ay rica etsem bir çay alabilir miyim? Üstadım simitler taze, yumul’’ sesleri geliyor
Şarkısını söyleyen arkadaş bitirdi. Bir başka bayan arkadaş şiir okumak için sahneye davet edildi, vaziyet aynı. Sanırsınız bir şiir etkinliğinde değiliz de Somali’deki açlara gıda yardımı götürmüşüz. Salonun yarısı arkada Allah ne verdiyse girişmiş. Resmen demeseler de gayrı resmi olarak ‘’ Yemişim şiirini, çay kahve, simit varken kim sallar senin şiirini’’ diyorlar.
Fena halde moralim bozuluyor. Biz şairler(!) ( Bu ünlemi kasten koydum) olarak birbirimize bu kadar saygısız davranırsak daha sonra ‘’Ay valleyi billeyi şiir üvey evlat kardiş, kimse şiir okumuyoooo’’ Diye şikayet etme hakkımız var mı?
Neyse..Moral katsayım sıfıra inmişken bir diğer sanatçı çıktı sahneye…Çok çok sevdiğim ve değer verdiğim büyük Türk Halk Müziği sanatçısı İclal Akkaplan. Millet tekrar yerine oturdu ve İclal Akkaplan’ı dinliyoruz. O da bir Azeri bir de Kerkük türküsüyle yine gönüllerimizi feth ederek sahneden çekildi. Ben hâla beklemedeyim ‘’Sami Hocam Buyurun’’ anonsunu.
Mualla Hanım ‘’ Şimdi listeden ismini okuyacağım arkadaşlardan şiir okumak isteyen varsa buyursun’’ dedi. Bir isim okundu, ben değilim. Vatandaş şiirini okudu salondaki gürültü patırdı içinde. Bir isim daha okundu. O da ben değilim. O vatandaş da okudu şirini. Sonra Ahmet Özdemir Bey mikrofona eğildi ve ‘’Arkadaşlar süremiz dolmuştur.’’ Dedikten sonra gelenlere teşekkür ederekten ve dahi arka tarafta ikram olduğunu belirterekten etkinliği noktaladı.
Tepemin tası attı tabii ki. Yanlış anlaşılmasın. Süresi kısıtlı olan bir etkinlikte elbette ki herkesin şiir okumasını bekleyemezsiniz. Ayrıca bir şiir etkinliğine katılan herhangi bir şair ille de orada şiir okumalı mıdır? Böyle bir kural var mıdır? Yok elbette lakin eğer bazı arkadaşlar şiir okumak üzere sahneye davet ediliyorsa bunun bir usulü olması gerekmez mi? Bence ilk gelenler çağırılmalıdır ki zaten listede önce onların adları var. Ben de listenin ilk sıralarındayım ama çağırı, listedeki sıraya göre yapılmıyor. Her ne kadar liste sunucuların önündeyse de çağrılan kişiler önem sıralamasına göre çağırılıyorlar anlaşılan.
Durumu Ahmet Bey’e bildirdim. ‘’ Ta Ümraniyeden bu sakat ayağımla, şu etkinliğe geldim. Arkadaşım! Siz insanları şiir okumak için çağırırken neye göre çağırıyorsunuz?’’ dedim. Çok çok özür diledi. ‘’ Rica ederim ‘’ dedim, kapıya yöneldim millet kalan simit , çay ve kahveye yumulmuş vaziyetteyken.
Oldukça canım sıkılmıştı. Resmen adam yerine konmamıştım. Kendimi Yasemin Yalçın’ın tiplemesi olan Kakılmış gibi hissediyordum. Resmen kakılmıştım.
O moral bozukluğu ile Kadıköy’e geldim. Motordan iner inmez gözüm bir kadına takıldı. Aslında bu kadınlardan Kadıköy’de çok sık görüyordum. Önemli bir bölümü çiçek satar bunların ama yine önemli bir bölümü de hiç bir iş güç yapmadan dolanır durur oralarda.
Hep merak ederdim bu hiç bir iş yapmayan ve çoğu yağ tulumu, çok az bir kısmı ise nefis güzellikte olan kadınların aslında ne iş yaptıklarını. Allah da biliyor ya ben onları dolandırıcı, yankesici sanırdım. Bu gün öğrendim ne iş yaptıklarını ve ağzım açık kaldı.
Evet ne diyordum. İşte bu kadınlardan birini gördüm motordan iner inmez. Resmen bir yağ tulumuydu. Ayrıca yüzünde genişçe bir yanık izi vardı.
Bu gün Dünya Sevgililer Günü ya, acıdım kadına. ‘’Acaba bunun da hayatında bir sevgilisi oldu mu?’’ diye düşünmeye başladım. Sonra da direkt gözlerinin içine baktım. Amacım ‘’Vay be bana da hayran hayran bakan birileri var’’ diyerek biraz moral bulsun diye…
Kadın dikkatli dikkatli baktığımı görünce benden elektrik almış olmalı ki yaklaşmaya başladı. Tam burnumun dibine gelince kulağıma eğildi. ‘’ Abi kadın lazım mı? Çok güzel kızlarımız var’’
Bastım kahkahayı ‘’ Vay be..Bizi de adam yerine koyan oldu sonunda’’ dedim. Kadın tabii ki bir şey anlamdı. Tekrar sordu ‘’Abi lazımsa emen getireyim. Çok güzel kızlarımız var.’’ Tekrar güldüm ‘’ Benim, o getireceğin güzele bir şeyler yapabileceğimden eminsin yani? Yani sence ben moruğun teki değilim?’’ Dedim. Cevap verdi ‘’ Abe abi maşallaın var be yaa…Sen o çıtıpıtı kızları değil beni bilem si…’’ deyince artık kayış koptu bende.
‘’Gösterdiğin hüsn-ü teveccüh için teşekkür ederim.’’ diyerek uzaklaşırken arkamdan yavaşça seslendi ‘’ Üsnü’yle mi geleceksiniz beaaa? Biz buralardayız merak etmeyesin’’
Velhasılı kelam Basın Müzesinde görememiştik belki ama evelAllah bize de hüsn-ü teveccüh gösterenler vardı sağ olsunlar…
Hay Allah...Bu gün aslında bunları yazmayacaktım. Neyi mi yazacaktım? Sitemizde Seçki Kurulumuzun ‘’ Günün şiiri ‘’ olarak seçtiği bir şiire şairesinin nasıl bir teşekkür yazısı yazdığını, bir Allah’ın kulunun da bunu görmediğini, yani şiirleri aslında okumadığımızı yazacaktım. Eğer okumuş olsaydık en az bir tek kişi görürdü o teşekkür yazısının aynen şöyle bir şey olduğunu:
‘’
Şiirimi edebiyatın secki kurumuna layık gören
sayın sevgili edebiyat evi yöneticilerine teşekür ediyorum
sonsuz saygımdasınız...
Şiirinin Edebiyat Defterinde yayınlandığının, Edebiyat Defterinde günün şiiri seçildiğinin farkında bile olmayan bir arkadaşın şiirine günün şiiri ödülü verilmesi ????????????
Evet…Okusalardı görürlerdi ve üç soru sorarlardı en azından 1- Siz hangi edebiyat sitesinden ödül aldığınızı farkında mısınız? 2- ‘’Edebiyatın seçki kurumu’’ ne demek? 3- Böyle bir edebiyatla öyle bir şiiri nasıl yazdınız? ( Pek çok yanlışlarına rağmen yine de fena şiir değildi hani )
Neyse...Bu gün keyfim yerine geldi Romen gacısı ‘’ Abe abi maşallaın var ‘’ deyince…Vaz geçtim sitede nasıl şiir yazdığımızı, okuduğumuzu ve şiirlere nasıl yorum yaptığımızı yazmaktan. Kim nasıl okursa okusun, kim nasıl yazarsa yazsın bana ne?
YORUMLAR
Çok güldürdün hocam yine...
Hep de seni mi bulur bu tuhaf durumlar?
Mıknatıs misali üzerine çekiyorsun galiba.
Ama,
kadının gurur okşayıcı o malum cümlesiydi en vurucu noktası yazının.
Yolum Kadıköy'e düştüğünde, ben de dikkat edeyim bir onlara.
Biraz da bizim gururumuzu okşasınlar valla.
Bu sanat etkinliğini, dün bir gazetede okudum.
Dünya şiir günü mü neymiş?
Kafam karışmıştı biraz.
Sevgililer günü ile çakışıyor mu diye?
Güzeldi yazı.
Her zamanki gibi.
Bu kaos, kakafoni içinde, aklımızla vicdanımızın birbirini elektriklemesiyle, insani derinliğimizin dinginliğinde parlayıp sönen şeyin ışığında algıladığımızın somut karşılığını, her an ucunu kaçırabileceğimiz kelimelerle bir ucubeye dönüştürmeden, edebi bir estetik olarak bütünleyip tamamalayarak ifade edebilmedir şiir...
Bir mucizedir yani...
Nasrettin Hoca da hamamda kendi sesini böyle algılıyordu, değil mi, hocam...
Şimdi sizin verdiğiniz örnek, buna yeterlidir bence..:)))
Edebiyat evi, ha!...:)))
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Allah iyiliğinizi versin arkadaşım.))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Yekta Attila
Çok teşekkürler, hocam...
Selam ve saygılarımla.
Yine de şükür et haline orada paparazi basınına yakalanmadığına yoksa bu gün gazetelerde bir dede kadın satıcıları arasında eli de sıkı iyi pazarlık yapıyor yazısı yanın da da resim aaa bu bizim Sami hoca değil mi derdik sonra....
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Aslında çok önemli bir noktaya temas etmişsin. O anda hiç aklıma gelmedi. Ama doğru. Paparazzilere yakalansaydım işim bitikti. Allahtan onlar ünlülerin peşinde. Benim gibi bir şiir okumasına bile izin verilmeyen ünsüzlerle işleri olmuyor.
Selam ve sevgilerimle.
canım hocam üzmüşler seni... ben istanbula gelince onları içtimaya çekerim bilesin öpüyorum cano saygılarımla
sami biberoğulları
Ben hayatım boyunca öyle şeylere üzüldüm ki artık üzülme konusunda nasır bağladığım için bunlar benim nazarımda nisan yağmuru gibi gelip geçici şeyler.
Bir daha gitmeyiz olur biter. Bu kadar basit.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam şiir etkinliğinde canınızı sıksallarda aslında çok şanslı bir gün geçirmişsiniz. Sevgili Eray hanıma katılıyorum çevrenize nasıl bir mesaj veriyorsunuz ki bütün ilginçlikler sizi buluyor şeytan tüyümü var sizde nedir)))))ara sıra karizmatik adamsınız seksi ve çekicisiniz diyorsak da sakın ha! O tür tekliflerden uzak durun, duyduğum kadarıyla onlar dolandırıcı oluyorlarmış şiirin ana fikri, şiir etkinlikleri, şiirlere yapılan yorumlar derken aman hocam size bir şey olmasın))))))
Sizin o anlardaki halinizi ve kadınla olan diyalogunuzu gözümün önüne getirdim de gülmekten karnıma ağrılar girdi))))))))))
Kaleminize sağlık
Saygı sevgilerimle
sami biberoğulları
Öyle tahmin ediyorum ki benim o hatunla yaptığım o knuşmadan bir yazı çıkardım ya sen garanti bir roman çıkarırdın benim o hallerimi görseydin)))))))
Bundan sonra sokağa çıkmadan önce kendime ağda çektireceğim. Yoksa bu şeytan tüyleri başıma bela olacak valla ))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hocam adınıza bende üzüldüm ama ne yaparsın hayat bu ne diyeyim ye kürküm ye hala oralardayız mı edebiyat adınada olsa böylesi ciddi bir yerde neye niyet neye kısmet olmuş bu günki olanlar sağlık olsun iyi geceler diliyorum saygılarımla
sami biberoğulları
Bu nedir, niçin böyledir bilemiyorum. Masa başında sesim çok çıktığı halde meclislerde suskun puskun oturduğumdan mıdır nedir bilemiyorum. Bizim dernek de öyle...Düşünsene kaç sayı dergimiz çıktı benim tek şiirim yok. Herkese kimlik verildi, benim kimliğim yok...Sanırım sakatlık bende. Kendime çeki düzen vermem gerekiyor.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Sağ olasın var olasın.
Selam ve sevgilerimle.
Sen evrene nasıl bir mesaj veriyorsun kadın özellikle sana gelip''Kadın lazım mı abi'' diye soruyor :)))))))))))
Kabul etseydin ya kadıncağız tamda sevigliler gününde sana jest yapmış ama anlayana :))))))))
Şiir etkinliğinde keyfin kaçmış ama sonrasında keyiflenmişsin
Şiir yazan, yorum yapan, yanlışlıklara rağmen seçen seçki kurumundan sana ne kim ne yazarsa yazsın. O seçki kurumu ki mukaddes bir kurumdur :)))))))))
Keyifli bir yazıydı tebrikler
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Ben susayım en iyisi )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
yorum yapamayacağım çünkü yaparsam bazı konularda kırıcı bile olabilirim asla şahsınıza değil lütfen yanlış anlamayın yazının dokunduğu durumlara. dile getirdiğiniz içinde teşekkür ederim. selam ve saygıyla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.