- 405 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEDENİYET YAZILI KÜLTÜRDÜR
Fikir sahibi olmadan kanaat sahibi olduğumuz için çok çabuk yönlendirilen insanlarız. Bizim bu toplumsal özelliğimiz aynı zamanda zaafımız.
Bu zaaf reklamcılar, pazarlamacılar ve siyasi otorite tarafından çok iyi bilindiği için özellikle “televizyon” günlük hayatımızın en temel ihtiyacı haline getiriliyor.
Deyim yerinde ise televizyon başımıza bela ediliyor her geçen gün başka odaklarca “formatlanan” beyinlerimizle adeta mankurtlaştırılıyoruz.
Dikkat edin okumak yazmak yerine sürekli kanaatlerini dünya görüşü haline getirmiş kolaycı insanların bir konu hakkında ahkâm kesmesinden ve sürekli tekrara düşmesinden yakamızı kurtaramıyoruz.
Papağan eğitilirken aynı şey yapılmıyor mu? Sürekli tekrar, bıkmadan usanmadan tekrar. Bir gün geliyor zihin tekrara boyun eğiyor. Allanıp pullanan yalanlar bile bir müddet sonra hakikat olarak karşımıza çıkmıyor mu?
Bir iletişim teorisi olarak “aptal kutusu” olarak kabul edilen televizyon, içimizi boşaltan “kof” eğlence kültürü ile hepimizi ahtopot gibi kuşatıyor.
İnsan üzerinde hiçbir kültürel etki bırakmayan, aksine insanın dilini ve ahlâkını yıpratan ve hiçbir sanat değeri olmayan dizi filimler boş insanların boş vakitlerini dolduruyor.
Sağlam bir kültürel yaşam, yazılı kültür üzerine inşa edilir. Oysa bizler toplum olarak okumuyor, yazmıyor sadece seyrediyoruz.
Okumak denince üniversite mezunlarımız bile okumuyor yazmıyor. Onlar için bile okumak-yazmak sınava hazırlanmak veya kariyer meslek sahibi olmak için bir aracı aktivite o kadar..
Öyle durumlar yaşanıyor ki; insanın, bu kadar cehalet tesadüf olamaz sen bunun yüksek tahsilini mi yaptın diyesi geliyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.