- 2157 Okunma
- 18 Yorum
- 1 Beğeni
RÜYA
Muntazam kesilmiş salam parçaları hızla tabağa düştü. Sandviç ekmeğinin arasına bolca dolduruldu.
İçindeki marul parçası ayrı bir güzellik veriyordu.
Görüntü değişti.
Mangala ikiye ayrılmış sucuklar sıra, sıra dizildi.
Maşayla çevrilmeye başlandı.
Bu sahnenin arkasından irice kesilmiş pastırma dilimi,
tekesakallı bir oyuncunun elinde sallanıyordu.
Aynı kişi gözleriyle pastırmayı takip ederken;
“Mımmmm işte buna dayanamıyorum” diyor.
Güp diye garaj kapısı gibi açılan ağzına sokuşturuyordu.
Sunucu reklamını yaptığı sucuk salam ve pastırma firmasının adını bastıra, bastıra tekrar ediyordu.
Tok bir insanın bile bu görüntülere dayanması çok zordu.
Yer sofrasında annesinin her gün yaptığı çorbayı sabırla bekleyen iki kardeş reklama o kadar çok dalmışlardı ki, hızla geçen bu sucuk salam ve pastırma şöleninin hiç bitmemesini istiyordu.
Üçken kesilmiş pizza dilimini sağ eliyle kavrayıp piton yılanı gibi
Yutan kişide bu tür küstahlığın tuzu biberiydi.
Çikolata reklamını, bardağın içine doğru yayılan içecek takip ediyor, aymazlık acımasızca en üst noktalara taşınıyordu.
Annede babada içi burkularak reklamları izlerken içten içe öfkeleniyordu. Sofrada çocuklar hiç konuşmadan yavaş çekimle tabaklarındaki sulu çorbayı içiyorlardı.
Aman Allah ım oda ne: şimdide bedavacı gurmelerin yemek tarifi başlamıştı. Ekrandaki seyyah ünlü bir yörenin kuzu tandır kebabının yapımını ballandıra, ballandıra anlatıyor, arada bir tandırı yapan ustada tarifinden pasajlar veriyordu.
Nar gibi kızarmış kuzu, tandırdan çıktı.
Aşçı satırla parçaladı.
Yarı yağlı iyice pişmiş et parçası lüpçünün ellerinde, kokladı gözlerini kapayarak başını iki tarafa salladı.
Kedi gibi mırlayarak ağzına götürüp çiğneme faslını uzata, uzata Agop un kazı gibi yuttu.
Defalarca tekrarlanan bu görüntüyü tüm aile gözlerini kırpmadan pür dikkat izledi.
Daha fazla dayanamayan baba televizyonu kapatırken öfkeliydi.
“ Yapma baba neden kapattın ki?”
“Başka kanalı açayım bunlara tahammül edemiyorum.
Elde yok avuçta yok olsaydı bende sizlere alırdım.
Çaresizim ne yapayım mümkünüm tükendi şaşıp kalıyorum” derken sesi titremeye başladı.
Birbirlerine bakan iki kardeş koşarak babalarına sarıldılar.
“Üzülme baba biz seni biliyoruz paran olsaydı elbette alırdın ama biz bunlardan her gün yiyoruz”
“ Nasıl yani kim alıyor ki”
“ Ne alması baba abim le ben yatarken rüyalarımıza girsin diye dua ediyoruz. Çoğu zamanda giriyor, ben gördüysem abime abim gördüyse bana anlatıyor.”
YORUMLAR
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
Duyarlı bir yazıydı can. Ben de o reklamları ve yemek proğramlarına çok kızıyorum. Ama onlarda bir manada haklılar sonuçta. Harika bir paylaştımdı: İçinde de çok anlamlı mesajlar vardı. Selamlar abim.
tacettin yıldırım
nasıl bu kadar duyarsız, duygusuz, ilgisiz, merhametsiz bir toplum olduk biz..siz daha iyi bilirsiniz, biz de son demlerini görmüştük..vefalı, yardımsever, merhametli insanlarla doluydu bu ülke..bir iki dediğimiz kimseler, şimdi çoğunluğu teşkil ediyorlar..insani bir manzarayla karşılaştığımız zaman ne kadar da anormal geliyor bize..böyle insan lar kaldı mı yaa söylemi ne kadar yaygınlaştı..halbuki Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) komşusu açken, tok yatan bizden değildir, demiyor mu?..çocukken annelerimiz elimize bir yiyecek verdiği zaman tembihlerdi : dışarıda yeme, birinin canı çeker '' diye..artık şu sözde söylenmez oldu - biri yer, biri bakar, kıyamet bundan kopar...Allah sonumuzu hayr etsin..yine gönül sazının en hassas teline vurmuş hikayeniz..insani duyguları uyandırmış, gaflet uykusundan..tebrik ve saygılarımla sayın KOMUTAN ım..sağlıcakla kalınız..
tacettin yıldırım
Şimdi,
bu hikayeye nasıl yorum getirmeli?
Ağlamalı mı, gülmeli mi?
Gerçekten hikayeyi okuyunca fark ettim şimdi, ne çok yiyecek reklamı yapılıyor televizyonlarda.
Orta halli bir hayat süren bizler dahi çoğunu alamıyor, yiyemiyoruz.
Fakirlerin vay haline.
Ne demeli?
Önemli bir konuya değindi dostumuz.
Çok da anlamlı hikayeleştirdi.
Dilerim,
rüyalarında karınlarını doyurmak zorunda kalan çocuklarımızın sayısı azalır ülkemizde.
tacettin yıldırım
“ Ne alması baba abim le ben yatarken rüyalarımıza girsin diye dua ediyoruz. Çoğu zamanda giriyor, ben gördüysem abime abim gördüyse bana anlatıyor.”
Komutanımız yazınızın bitiminde gözyaşlarımı tutamadım. darmadağın oldum .Tv gida reklamlarından nefret ediyorum. Sigara sağlığa zararlı , peki bu çocuklarımızın ruhlarına verilen zararı da dikkate alsalar...Dengesizlikler dengelerimizi iyice bozmaya başladı...Yüreğinize sağlık değerli dost kalem...
Saygılarımı bıraktım...
tacettin yıldırım
Yine toplumun kanayan bir yarasına parmak basmışsınız komutanım .
Bilimsel olarak ta bu reklamlardan en çok etkilenen çocuklardır
Reklamların Çocuklar Üzerindeki Etkileri aşağıdaki oranlarla açıklanıyor .
(yaş olarak)
0-5 yaş %20 etki
5-7 yaş %55 etki
7-10 yaş %62 etki
10-15 yaş %70 etki
15-17 yaş %85 etki
Tıpkı güzel öykünüzdeki çocuklar gibi ..
Bu etki ,alım gücü yerinde olan aileler için sadece maddi israftan ibaret iken ,
Öykünüzdeki gibi yoksul ailelerde hem ana babayı hem de çocukları psikoljik olarak etkileyip mutsuz olmalarına neden oluyor .
Eskiden evimizde et pişirirken kokusu alamayan komşuya gitmesin diye camı kapatan duyarlı bir toplum iken
Şimdi bu görgüsüzlüğü ekranlara kadar taşıyan duyarsız bir toplum olduk .
Yozlaşmanın dibine vurduk komutanım .
üzgünümm üzgünüzz ...
Duyarlı yüreğiniz kaleminiz hiç susmasın .Deniz yıldızı toplamaya devam edin..yanınızdayız...
tacettin yıldırım
Okumuyorum ya...Bu satte insana böyle işkence yapılır mı.
Yorum yarın sabah kahvaltısından sonra...Ben bu işkenceye daha fazla dayanamayacağım. ))))))))))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle
tacettin yıldırım
sami biberoğulları
Yine çok önemli bir yaraya tuz basmışsın.
Hele de o gurme programları.
Geçende biri çökmüş enginar dolmasına ve nor veriyor: Maalsef içine koymanız gereken nane üç yaprak olmuş, oysa dört yaprak olmalıydı...Yuh dedim. )))))))
Yıllar önce Gırgır dergisindeki bir karikatürü hatırladım.
Tv de La vaş giri diye bir peynirin reklamı yapılıyor ve evin çocukları salak salak ekrana bakıyorlar. Baba, karısına ''Ula hatun iyi ki ne *ok olduğunu anlamıyor çocuklar ''diyor.
Burada da öyle abi. Artık pastırmayı görüp de ne olduğunu anlayacak kaç tane çocuk kaldı ki?. Ama o pizza reklemları, çikolatalar ve bilhassa gezeleim, görelim türü programlar yok mu? Sanırsın bizim memleketin tamamında vatandaş kentte, kasabada, köyde hep et yiyor.
Selam ve sevgilerimle.
Yine döktürmüşsün usta kalem. hakikaten televizyon reklamları herşeyi ballandıra, ballandıra gösteriyor. Bi de sanki hakikatmış gibi anlatıyor. Gariban kesimi düşünen yok.onların halini sorup, anlayan da yok. Bir tek sen varsın böyle olayların gerçeğini görüp, yazılarına dökerek, bizleri düşündüren yine sensin. sağolasın, ,varolasın.
tacettin yıldırım
Reklamlar bir yandan, diziler diğer yandan... Her kesimi farklı etkiliyor. Dizilerdeki lüks yaşam ve romantik eş- sevgili modellerinin pek çok insanda gerçek- sanal karmaşası oluşturup, mutsuzluğa sebep olduğu kanaatindeyim. Genç kadını dinliyorsunuz, kocasının hediye almadığını boşanma sebebi olarak dile getiriyor. İşini soruyorsunuz, adam asgari ücretli işçi... Kadının da işi yok, tabii olarak, ama beklentisi çok...
Hikâyemizdeki gibi çocukları çok seviyorum ve onlara acımıyor, hayranlık duyuyorum; ayakları yere basan insanlar onlar... Kısacık öykünüzün hiçbir kelimesi boşa gitmemiş, Tacettin Bey, tebrik ve teşekkür ediyorum.
Selâm ile.