- 1388 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
SEVGİLİ KÜLLÜK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
SEVGİLİ KÜLLÜK
Evvela selam eder, o güzel gözlerinden öperim. Uzun zamandır seninle görüşemiyoruz. Ne bir haber alıyorum senden, ne bir selam, ne bir kelam…
Nerelerdesin? Neler yapıyorsun bilmiyorum ve seni çok merak ediyorum. Ne olur kendinden bahset ve haber ver. On yedi senedir nerelerdeydin, neler yaptın? Kimlerle karşılaştın, kimlerle tanıştın. Zamanın nasıl geçti? Yeni arkadaşların var mı? Varsa nasıllar?
Sevgili küllük ben bildiğin gibiyim. Bizim bu taraflarda değişen bir şey yok. Saçlarımız biraz daha döküldü, iyice beyazlaştı, arada gözlük takmak zorunda kalıyorum küçük yazıları okurken.
Kulaklarım bazen duymuyor –özellikle hanım seslendiğinde ve işime gelmiyorsa-, merdiven çıkarken ince bir sızı oluyor dizlerimde, onun dışında değişen bir şey yok.
Emekliliğin tadını çıkarmaya çalışıyoruz, bu maaşla ne kadar çıkarsa tabi…
Büyük kızı evlendirdik. On beş gün sonra işsiz kaldı. Küçük kız üniversiteye başladı, şansımıza aylık ödediğimiz yurt kirası bu sene yıllık topluca alındı. Oğlan üniversiteyi bitirdi, askerliğini bitirdi geldi, tam işe girdi derken üç ay sonra işsiz kaldı.
Sağ olsun hükümet maaşımıza kocaman bir zam yaptı. Tam tamına yüzde üç… Gerçi kendilerine bir kalemde milyarlarca lira zam yapıyorlar ya olsun.
Ne de olsa onlar Vekil. Milletin vekili.
Gelenleri gidenleri çok oluyormuş meclise, çorba parasına bile yetmiyormuş aldıkları maaş. Allah kolaylık versin tabi bu devirde vekil olmak kolay değil. Mecliste parmak kaldır indir, insanın kolu yorulur. Tabi bir de alkış yapmak var liderlere. Ne de olsa ikbali söz konusu insanın. Hem birazcık alkışlayınca ne olur ki…
Konu neydi nereye geldik. Çocuklardan anlatıyordum konu siyasete geldi. Ben ne anlarım siyasetten. Büyüklerimiz en doğrusunu bilirler, bizim için neyin iyi neyin kötü olduğunu… Bu kadar maaş zammı yeter size diyorlarsa bir bildikleri vardır.
Zaten zamanın birinde de öyle dememiş miydi pek muhterem bir devlet büyüğümüz? “Benim memurum işini bilir!”
Vallahi ben pek anlamadım ne demek istediğini ama anlayan anladı.
Neyse hep kendimden bahsettim sende ne var ne yok sevgili küllük? Günlerin nasıl geçiyor? Ziyaretçin çok mu eskisi gibi! Yeni yeni insanlarla tanışıyor musun?
Sen bize bakma sevgili küllük, emekliye bir dokun bin ah işit demişler ne de olsa. Elektrik parası, su parası, telefon parası, yol parası, mutfak parası, kredi kartları, üst baş derken maaş eve gelmeden bitiyor. Çark bir şekilde dönüyor ama nasıl dönüyor, sen gel onu bir de bana sor.
İşte böyle sevgili küllük… Bizim derdimiz anlat anlat bitmez.
Derdimizi kime anlatsak onu da bilmiyoruz sevgili küllük. Bilmediğimiz için de sana anlatıyoruz...
Üniversiteyi bitirmiş iki çocuğumuz da işsiz diyoruz, falanca partiye kayıt yaptırdın mı diyorlar?
KPSS’ den 78 puan alıyoruz memur olamıyoruz. 45-50 alanlar nasıl memur olur onu da anlamıyoruz.
Biz mi aptalız, yoksa başkaları mı çok akıllı onu da bilmiyoruz.
Bu yaptığınız yanlış dediğimizde vatan haini misin diyorlar. Bölücülük yapma diyorlar.
Biliyorsun artık darbeci demek demode oldu. Bir anda “yamukcu” oluveriyorsun.
Maaşlarımız yetmiyor diyoruz, halinize şükredin diyorlar. Halimize şükrediyoruz elbette ama yapılanları hazmedemiyoruz. Haksızlıkları, hukuksuzlukları, eşitsizliği, çifte standardı içimize sindiremiyoruz sevgili küllük.
Subaylarla Astsubayların hem çalışanlarına hem de emeklilerine yapılan haksızlıklar zoruma gidiyor. Belki birazcık başını ağrıtacağım ama anlatmasam da çatlarım sevgili küllük…
Subaylarla aramızdaki maaş farkını mı anlatsam, üniversite bitirdiğimiz halde hak ettiğimiz intibaklar yapılmaz onu mu anlatsam... Sosyal tesislerden, ordu evlerinden, kamplardan, lojmanlardan, servis araçlarından, OYAK’tan eşit şartlarda yararlanamayız onu mu anlatsam…
Hem hâkim, hem savcı, hem de gardiyanı aynı kişi olan sistemi mi anlatayım. Her ay en az bir astsubay intihar ediyor, yüzlercesinin sudan sebeplerle silahlı kuvvetlerden ilişiği kesiliyor, iş yerinde manevi baskılar uygulanıyor onu mu anlatayım… Hangi birini anlatsam bilemiyorum.
Subayların iki gırtlağı iki midesi var da onun için mi bizim iki üç katımız kadar maaş alıyorlar onu da anlamış değilim.
Dağlarda, mevzilerde, eğitim alanlarında hep beraber değil miydik biz bunlarla. Aynı karavanayı paylaşmadık mı? En az onlar kadar tayin görmedik mi?
Üstelik onların yarısı kadar bile lojmanda oturamadık. Onlar kadar kamplara gidemedik, orduevlerinde kalamadık. Emekli olduğumuzda holdinglere, bankalara, OYAK kuruluşlarına giremedik. Bırak eşit oranda temsil edilmeyi yüzde bir oranda bile temsil edilmedik.
Nerede görülmüş her nüfus memurunun nüfus müdürü olduğu… Nerede görülmüş her memurun daire amiri olduğu ki emekli olduğunda müdür veya amir tazminatı alabilsinler. Her albay, general olacak diye kural mı var ki emekli olan kıdemli albaylar 65 yaşına kadar bu tazminatı alabiliyor…
Hangi kurumda var böyle ballı kadrosuzluk tazminatı.
Çalışırken anladık ta emeklilikte hangi makamı temsil ediyorlar da makam tazminatı alıyorlar. Bunu da anlamış değilim zaten.
Subaylar Türk Silahlı Kuvvetlerinin mensubu da biz Astsubaylar Rus ordusunun mensubuyuz diye mi bize tazminat verilmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde iki yıllık yüksekokul mezunlarının tamamı –Astsubaylar hariç- 9. Derece 2. Kademeden maaş almaya başlarken biz 9’a 1’den alıyoruz.
Sakın beni yanlış anlama sevgili küllük. Subaylarla aynı olalım diye bir derdimiz yok. Elbette arada fark olacak. Ama bu kadar da olmaz ki sevgili küllük.
Çalışırken iki katına varan, emeklilikte üç katına varan maaş farkı… Bize yazık günah değil mi?
Uzman çavuşları, uzman erbaşları ve sözleşmelileri hiç söylemeyim sana. Onların durumu bizden de acı…
Yıllardan beri siyasilere anlatmaya çalışıyoruz, her seferinde tamam tamam halledeceğiz diyorlar…
Yıllardır kandırıp duruyorlar.
Hallolmamıza az kaldı sevgili küllük.
Bizde mi dağa çıkalım desem hemen eve gelip derdest ederler.
O yüzden öyle bir şey demiyorum sakın beni yanlış anlama sevgili küllük…
Deveye sormuşlar: “Boynun neden eğri? Cevap vermiş: Nerem doğru ki!
Her biri sayfalar dolusu tutan sorunlarımızın hangi birini anlatsam, hangi birini burada yazsam bilemiyorum. Onları da inşallah başka bir gün anlatırım sevgili küllük.
Ensem de iyice gerildi, zaten yüksek tansiyon hastasıyım, iyisi mi burada bitireyim.
Yoksa biraz sonra acillik olabilirim. Ya da on yedi sene önce terk ettiğim, senin o “çok sevdiğin” merete yeniden başlayıp hanımla papaz olabilirim.
Kusuruma bakma sevgili küllük, çok doluyum çok. İçimi tamamen boşaltmaya kalksam mümkünü yok sen alamazsın.
Yılların birikimi var içimde. Bir konuşabilsem, bir anlatabilsem dertlerimi, benden çok sen üzülürsün inan. En iyisi mi kendi dertlerimle seni sıkmayayım.
İşte böyle sevgili küllük…
Bir gün gelip geçiyor hızla…
Yaşıyoruz hazla!
Şimdilik hoşça kal sevgili küllük…
Şimdilik hoşça kal sevgili...
Hoşça kal sevgi...
Hoşça kal…
Hoşça...
Kal...
Al...
A...
Günay ÖZDEMİR
Emekli Jandarma Astsubayı
11 Şubat 2015 / merSİNop
YORUMLAR
Problem çok.
Her birimde, her meslekte...
Her emeklide...
Bu askeriyede bir çok saçma sapan dolapların döndüğünü,
o camianın yakınından geçenler bilirler.
Çok şey var yazacak ama,
bu güzide ocağa kötü söz düşürmek gelmiyor içimden.
Ne demeli?
Her köşesinden sevimsizlik fışkırıyor dünyanın.
Günay ÖZDEMİR
Her meslek grubunun kendine has kolaylık ve zorlukları var muhakkak. Geçim sıkıntısı Türkiye'deki bir çok ailenin sorunu. Asgari ücretin "Açlık sınırının" altında oldu-ruldu-ğu bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki.
Evet yazacak çok şey var elbette. Ben kendi kurumumla ilgili olanları dile getirebiliyorum ancak. Herkes kendi derdini anlatabilmeli. Ancak çok ileri bir demokrasi ile yönetildiğimiz için hemen yanlış anlaşılıyor.
Ayrıca "askeriyede çok saçma sapan dolapların döndüğünü ve yakınından geçenlerin bileceğini" söylüyorsunuz. Eminim ki en az dönen dolap yine askeriyededir. Her kurumda ne dolaplar döndüğüne dair bir çok söylem hatta deliller var. Ancak bir şekilde kapatılıyor dosyalar.
Her yerden fışkırıyor yolsuzluk ve hırsızlıklar.
İnşallah bir gün doyarlar.
Saygıyla selamlar.
Bir gün gelip geçiyor...
Sn. Yazarım, sizin hoşça kal demeniz ve çekip gitmenizle, işler yoluna girer mi sanıyorsunuz?
Siz bir yüreklilik gösterip bu yazıyı yazmışsınız...
Ben çevremde öyle aileler görüyorum ki, çocuklarını okutabilmek için bu kar da, kış da soğukta oturup onlar mahrum kalmasın diye emekli paralarının yarısını yolluyorlar, çocuklar "ya siz ne yapacaksınız?" Dediklerinde ise.
-Devlet maaşlarımıza zam yaptı deyip, sonra da battaniyenin altına girip kışın geçmesini bekliyorlar.
Onlara aranızdaki tek fark, siz sigara kullanıyorsunuz küllüğünüz var.
Onlarınsa hırslarından ve çekiştirmekten lime lime olmuş battaniyeleri.
Saygıyla.
Günay ÖZDEMİR
Sayfamı ziyaretiniz ve yorum için teşekkür ederim.
Yazdığımız sadece küçük bir deneme.
Çekip gitmek bir düşüncemiz ve niyetimiz asla olmadı, ol-a-maz.
Bulunduğumuz her ortamda sorunlarımızı dile getirmenin çabası içerisindeyiz.
Ayrıca sigara kullanmadığımı -büyük bir keyifle- söylemek isterim.
Size cevap vermek adına değil, yaşam felsefeme aykırı olduğu için "battaniye altına girip" -çok üşüdüğüm zamanlar hariç- oturmam.
Sadece çalıştığım kurumdan emekliyim, hayattan ve çalışmaktan değil. Elimiz ayağımız tuttuğu, gözümüz gördüğü ve aklımız yettiğince çalışacağız inşallah.
Saygıyla selamlar.
Bir gün gelip geçiyor...
Ne yorumu yazayım. Yorum morum hiç. Hangi tarafından bakarsan bak, görüneni borum ... . İnşallah düzelir, belki çocuklarımız görür diyorum amma malesef. "Alevere dalevere, saf memmet nöbete." deyimi aklımdan çıkmıyor. Bak ben hala o yüzden emekli bile olamamaktayım. Neredeyse bastonla işe geleceğim. Pilim bitti. Bundan sonra emekli olursam hangi aktiviteyi yapabileceğim ki? Yaşasın en büyük aktivite; fırına gidip ekmek almak...
Günay ÖZDEMİR
Daha yapacak çok iş var değerli Hocam. Esas bu saatten sonra sizlerden yararlanacak çocuklar ve büyükler. Tecrübelerinizden, söylediklerinizden. Aktivitenize ise bayıldım. Biz onu da yapamıyoruz. Balkondan sepeti salıyoruz, marketten dolduruyorlar.
Hoş geldin değerli Hocam.
Mersin'den memlekete selamlar.
Bir gün gelip geçiyor...
Körlük zerre kadar bakmaya aldırış etmeden, kendini yeniliyor. Kim gördü ,kim duydu ,bir kez baktıklarında ,nasıl olsa kör, vur geç diyor. Ellerinde demet demet çiçekleri olanları direk mezarlıklara gönderiyor. Nasıl olsa kör,vur geç diyor. Samimiyet,bağlılık içinde kocaman vatan sevdası denildiğinde,kulakları eğriliyor,nasıl olsa kör, vur geç diyor.
Belleklerinde kudretli tarih sevgisi,atalarının izinde vatan evladı denildiğinde,yönü kıble değilse,duymamış,nasıl olsa kör ,vur geç diyor. Bir zamanlar askerdi,kolunu,bacağını,hayatını harcadı,ne diyorsun ,diye şaşkınlık ve ardından nasıl olsa kör,vur geç diyor.
Bir gün vuranlar,vurulanların göz yaşlarında boğulacak, o zaman gör dur denildiğinde umarım geç kalınmamış olunur.
Bütün görevler kutsaldır.
saygılar.sevgiler
Günay ÖZDEMİR
Adam "evet ben bunu söyledim" der. O adamın ağzından bu sözü duyar. "Yok öyle demek istememiştir" der. O adam " aynen de bunu demek istedim" der. Yok yok öyle değildir derse...
Allah'a şirk koştukları halde bunu söyleyeni azarlayıp kovmazsa...
Bugün söylediğinin yarın tam tersini yaparsa...
...sa ...sa ...sa
ne yaparsa yapsın, görmek istemeyene -gördüremezsiniz-
Her görev kutsaldır, hakkını vermek gerek.
Teşekkür ederi ziyaret ve yorum için.
Saygıyla selamlar.
Bir gün gelip geçiyor...
Günay ÖZDEMİR
Çok şükür ailede içen yok o mereti. O yüzden küllük derdimiz de yok. Bu saatten sonra sadece yazılarımıza malzeme olabilir ancak. Hatta daha da ileri gidip Bedri Tokul Komutanımın dediği gibi "Günay'ın Küllükleri" ya da "Günay'ın Küllüğü" nü kullanabilirim.
Bir gün gelip geçiyor...
Saygıyla selamlar.
Hoş geldiniz
Günay ÖZDEMİR
İçimize akıta akıta bu hale geldik. Artık almıyor içimiz.
Biz de ya suya yazıyoruz ya da küllüğe anlatıyoruz derdimizi.
Hoş geldin arkadaşım.
buruk bir tebessümle okudum
gerçekleri dile getiren bir yazıydı
kutlarım Günay Bey
saygılarımla
Günay ÖZDEMİR
Çok teşekkür ederim ziyaretiniz ve yorumunuz için.
Gerçekler ne kadar acı olursa olsun bazen yetmiyor ilgililerin anlamasına ve gerekeni yapmalarına.
Saygılarımla.
Astsubay…
Elbiseleri aynı, emeği göz ardı edilen...
Bu mukaddes ocağın adı bile bilinmeyen emekçileri...
Yetkiyle egoların buluştuğu emir- ümera’nın her daim artan kaprisleri...
Eşleri çilekeş,
Çocukları her alanda başarılı
Sıkıntıları diz boyu.
Sürekli veren bu vatanın fakir çocukları...
Yetki yok, sorumluluk diz boyu…
Stres yağmurlarıyla ıslanırken bir şemsiye açmaya bile vakitleri
olmayan gerçeğin ta kendileri...
Büyük bir holdingin yüzde yetmiş payının sahibi.
Yönetimine bir temsilcisi bile alınamayacak kadar küçük görüleni…
Biri yedi yıldızlı, diğeri iki yıldızı bile olmayan ordu evleri…
Suskunluğu, sabrı asaletinden di…
Görevde önde özlük haklarında en geride…
Bitmeyen yolun müdavimleri.
Ne kadar başarılı olursa olsun her daim … Kolundaydı rütbeleri...
yazın çok güzeldi gardaşım.....milyonlara ses olmuşsun....öpüyorum saygılarımla
Günay ÖZDEMİR
Dağda, arazide, her türlü görevde en önde...
Yürü aslanım, haydi koçum...
Özlük haklarına gelince ...
Alırsın...
Yıllardır verecekler.
Hepsini Allah'a havale etmekten başka bir şey gelmiyor ne yazık ki elimizden.
Ellerinden saygıyla öpüyorum Komutanım.
Mersin'den selamlar.
Sabah saban telefonum çaldı.
" Alo kimsiniz ?"
" Ben küllük. Günayın küllüğü"
" Seni dinliyorum"
"Sen Günayı tanırsın ve de çok seversin."
" Evet..."
" 17 senedir benimle konuşmuyordu. Dün beni aradı. Dertleşti. Beyni dolmuş. Çok sürmez yakında benimde karnımı doldurur."
" A man haa... Günay akıllı adamdır öyle şey yapmaz"
Sonra senin ona anlattıklarını anlattı. Yüreğim yeniden kanadı. Ben de Taco yu aradım.
"Devrem dert etmeyin. Benim Mecliste tanıdığım var . Onu ararım halleder." dedi.
Bir süre sonra tekrar aradı.
"Hadi gözümüz aydın. Bizlerle ilgileniyorlarmış. Çok yakında ASTSUBAY VERGİSİ çıkacak ve bizlere verdikleri maaşlarımızdan kesilecekmiş.
Tamam mı Günay ? Neşen yerine geldi mi? Yeniden kes küllükle sohbeti.
ÖPTÜM GÖZLERİNDEN...
Bedri Tokul tarafından 2/12/2015 11:06:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
Günay ÖZDEMİR
Neşem yerine geldi hem de nasıl. Çok teşekkür ederim.
Çok şükür o meretle uzaktan yakından bir ilgim olmadığı gibi "küllük" le de yok. Misafirlerimizden içmek isteyen oluırsa da balkona çıkıp içiyor.
Sorunlarımızı bir çok insan bilmiyor. Bilseler de yapabilecekleri ne var, o da ayrı bir konu. ya. Kendi kendimize yazıp duruyoruz yıllardır.
Astsubay verisi kaldıydı zaten bir almadıkları. Onu da alsınlar ta tam olsun.
Görüşmek ümidiyle, öptüm ellerinizden.