- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KISSADAN HİSSE
Bu gün çocukken okuduğum masallar aklıma geldi.
Siz pinokyo’yu okuyunca, her yalan söyleyenin burnunun uzayacağını mı sanımıştınız? Ben öyle sanmıştım.
Sonra etrafımda kimsenin bir anda burnu uzamayınca, bunun yalnızca bir benzetme olduğunu anladım.
Ya Kırmızı Başlıklı Kız masalında zavallı kızın sepetindeki pastaları ve ninesini yutan Kurt’a ne demeli. Bir müddet sahici bir kurt gelirde ailemden birini yutup yerine geçermi diye korkuyla beklemiştim, zaten pastalarda ortada yoktu...
Meğer her Masal, her Kıssa, her Atasözü uzun yaşanmışlıkların birer temsili, özetiymiş.
Bu uzun yaşanmışlıkları anlatırken yazarlar yada anlatıcılar temsil getirirken hiç çekinmeden çok farklı nesneleri, hayvanları veya çok daha ilginç benzetmeleri kullanmışlar.
Evet yalan söyleyen insanda gözle görülür bir bozukluk olurmuş fakat bu bozukluk anatomisinde değil davranışlarında görülürmüş. Davranışlarda olan bozukluksa burnun uzaması gibi aşikar ve gizlenemez bir bozuklukmuş.
Tabi bunları siz zaten biliyorsunuzdur, açmak istediğim konu gereği hatırlatayım dedim.
Şahıslardaki yalanı, yani davranış bozukluğunu ilk aile ve çevresi görür, fark eder.
Peki dini bir Cemaatin ve ya siyasi bir partinin davranış bozukluğunu kim fark eder?
Tabi ki, bu cemaat hangi dine mensup ise o dinin mensupları fark eder. Partiyi ise bulunduğu ülkenin halkı fark eder. En yakınlarında olanlar ise en önce fark eder.
Müslüman bir cemaat doğası kuruluş amacı gereği ne gibi hizmetler yapar? Bunu dindar olsun ve ya olmasın her Müslüman bilir, bilmeyende az çok duymuştur.
Mesela İslam dinine ait bir cemaat; dinimizin Kutsal Kitabı Kuranı Kerimi öğretir, Peygamber efendimiz (sav)in ahlak ve davranışı olan sünneti öğretmeye çalışır. Dini tebliğ eder, barış ve kardeşlik çağrısı yapar. Yolda kalmışa, savaş madurlarına, afetzedelere yardım eder, hayır işleri yapar ve müritlerine de bunları yapmasını tavsiye eder. Her cemaat kendi çapında tebliğ ve hayırda öncü olmaya çalışır.
Fakat dine hizmeti farklı metotlarla yapanlarda olabilir, hizmet yöntemi değişir ama sonuç değişmez. Tabi bu hizmetleri yapmak yalnız Cemaatlerin görevi ve doğası değildir, bu işler gücünün yettiği oranda her Müslümanın vazifesidir.
Sonuçta iman hizmeti alan, bir İslami cemaate mensup olan ya da, talebe olan insanların çoğu karşınıza İslam dinini, davranış ve düşünceleriyle yaşayan birer şahıs olarak karşımıza çıkarlar. Olması gereken budur.
Uyguladığı yöntem ve hizmet tarzı ne olursa olsun, bir İslam cemaati dindar insan yetiştirme amacını bırakıp, şarkı söyleyen talebe, polis, siyasetçi, bankacı, uzman çavuş, gazeteci gibi elemanlar yetiştirmişse bu cemaate İslam Cemaati diyemezsiniz hatta dini Cemaatte diyemezsiniz.
Böyle söylerseniz yalanınız, Pinokyo’nun uzamış burnu gibi çok net görülür. Bunları yapan oluşuma olsa olsa parelel devlet diyebilirsiniz.
Görüntü ortada.
Fakat ortada olmayan hem oldukça büyük bir mesele olan bir şey var ki, o da kendine uzun yıllardır dini Cemaat maskesi takan fakat bir cemaatin yapması gerekeni yapmayan bu oluşumun aslında ne yaptığı, hangi amaca hizmet ettiğidir?
Şöyle de örnek vereyim, İslam dinine mensup bir cemaat en az 20 yıldır, hükumeti içten ve muhalefetten ve polisten kuşatmışsa, siyasete yön verecek hükumete kafa tutacak güce ulaşmışsa ilk şunları yapardı; Ülkenin yüzde doksanının Müslüman olduğu bir ülkede, müslümanlara getirlen yasakları kaldırırdı. Barış ve kardeşlik adına bütün gücüyle, etkisiyle barış sürecine destek verirdi.
“Zulmü durdurmaya gücün yoksa, onu herkese duyur” hadisi şerifini uygulayıp, Türkiyenin konsolosluğu bulunmadığı sırada yani 15 yıl önce Arakanda okul açma imkanını bulan Fetullah Gülen, Arakanda 15 yıldan bu yana süren iç karışıklığı ve Müslümanlara yapılan zulmü ekranlarında 24 saat gösterirdi.
Hatta Saman Yolu televizyonundaki haber sipikeri Fetullah Gülenin dershaneleri kapatılıyor diye 24 saat feryat etmekten değil, Arakanda Müslümanlar diri diri yakılıyor” diye feryat etmekten baygınlık geçirirdi.
Kuranı Kerimin, din ve ahlak bilgisinin Peygamber efendimizin (sav)hayatı ve ahlakının her müslümanın gereken yaşta öğrenebilmesi için devlet okullarında öğretilmesini sağlardı.
Eğer derin devlet olan Cemaat, İslam cemaatı ise bunları yapardı, değilse bunları yapan eşitlik ve özgürlük getiren meşru hükumete (partisi ne olursa olsun) darbe yapar, bol bol karalama kampanyaları ve beddua seansları düzenlerlerdi.
Biliyorsunuz ki Fetullah Gülen uzun yıllardır Amerikada, orada kendini emniyette hissediyor, Amerikalı bürokratlar ona sahip çıkıyor. Ne hikmetse Müslümanlara kendi ülkesinde rahat vermeyen Amerika ve diğer ülke Yahudileri Fetullah Gülenden oldukça memnun olmuşlar, razı olmuşlar. Bakın bunun hikmeti neymiş, Bismillahirrahmanirrahim:
"Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.120"
Fetullah Gülen, Daha dinler arası diyaloğu başlatırken Yahudi ve Hırıstiyan din adamlarını temsili srat köprüsünden geçirip, Allah’a (c.c) ortaklar koşan insanlara “sizde Hak üzeresiniz, sizde kurtulmuşsunuz” dedi. Adem aleyhisselamdan bu yana gelen Tevhid için yapılan mücadeleyi, çekilen çileleri bilen ve kendide aynı tevhit inancına sahipken nasıl böyle bir hata yaptı?
Cahil miydi? Değildi. Allah bir diyen, Allah üç diyene sende haklısın derse hangisi dininden çıkar? Üç diyen mi? Bir diyen mi? Üç diyen zaten Hak üzere değildir, bu insanların bu durumda kaybettiği şey gerçeği öğrenme hakkıdır. Dinden çıkan, üçü kabul edilebilir gören ve hakkı gizleme cezası çekecek olan, Hak’kı gizleyen Alimdir.
Birde çıkıp feryat fiğan Müslümanlara beddua ediyor ve ettiriyor. Acaba Tevhidi, dosdoğru yolu gizleyenlere Allah (c.c) ne diyor: "İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.159"
"Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.160"
Allah’tan başka kimse hidayet ettiremez, kullar tebliğle görevlidir. Kimseye zorla iman ettirilemeyeceği gibi, kimsenin de Yüce Allah’ın davetini gizlemeye hakkı yoktur. Kuranı Kerim ve önceki kitaplar Peygamber efendimiz (sav) ve önceki bütün peygamberler, insanların Bir olan Rablerini tanıması ve O’na başkasını ortak koşmadan kulluk etmesi için gönderilmiştir.
"İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmândır, Rahîmdir.163"
Peki, inadına mini etek, dekolte giyeceksiniz, inadına kızlı oğlanlı yaşayacaksınız, diyen bu şekilde aydınlandığını sanan, Cumhuriyeti, ülkemizi yücelteceğini zanneden sözde Laik kesim, Ak pariye oy verenleri, koyun sürüsü olarak gören kesim, ne dersiniz, ya İman edenlerin dostu olan Ulu Allah gerçekte kimin sürü olduğunu bildirmişse?
"Onlara (müşriklere): Allah’ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?170"
"(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece ÇOBANIN bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.171"
(Siz ve ittifak kurduğunuz Cemaat, Türkiyeyi İngiltereye, Amerikaya, İngiltereye, şikayet edersiniz, onlar bizi kınarlar, kara propaganda yaparlar. Parlementodaki vekilleri 90 tane mektup yazar, insanları sokağa dökmek için, hakaret etmek için yarışan sürüyle gazete, televizyon 24 saat yayın yaptığı halde “Türkiyede basın özgürlüğü yok” diye bizi şikayet ederler. Bizde sizi Allah’a (c.c) şikayet ediyoruz, bakın O, ne diyor.)
"Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.257"
Bediüüzaman Saidi Nursi “bizim on elimiz olsa ancak nurlara yetişir, siyaset topuzunu tutacak fazla elimiz yoktur” demiş.
Ülkemizdeki Gülen Cemaatiyle Devlet arasında geçtiğini sandığımız olayları anlamamız için; “Saidi Nursi bu eserleri zorluklara rağmen neden ısrarla telif etmiş, yazmış?” Sorusunun cevabını bilmemiz gerekir. Kısaca özetlemeye çalışayım.
“Hilafetin kaldırılması ve Müslümanların ayrı devletçiklere bölünmesi ve ülkemizin doğuya tamamen sırtını dönüp, yüzünü henüz ülkemizden yeni kovduğumuz yada kovduğumuzu sandığımız batıya ve batılılara dönmesi İslam’ın unutturulmaya çalışılması toplumda nifak tohumlarının ekilmesine zemin hazırlamıştı. Bu fitne ortamının hazırlanması, lokmayı yani Müslümanları en küçük parçaya pölmek ve rahatça tamamen yutmak içindi.
Bediüüzzaman Risalelerinde Kuranı Kerimin, doğru bilim ve felsefeyle asla çelişmeyeceğini modernleşmenin dini rafa kaldırmak demek olmadığını ispat ediyordu. Böylece ümmet bilincini taze tutacak imanı muhafaza etmekte, muktedir oluyordu. Bu gelişmeHilafetin tekrar kurulmasına vesile olabilirdi.
Siz düşmanlarınızın yerinde olsanız; Bir bütünken tehlike olarak gördüğünüz Müslümanlarda, Ümmet bilincinin varlığının sürmesine müsaade eder misiniz? Etmezsiniz tabi ki?
Tek parti döneminde dini hizmeti sudan bahanelerle dizginlenen, ömrünün çoğunu hapislerde, sürgünlerde geçiren Saidi Nursi ve talebeleri, tek parti döneminin bittiği andan itibaren engelsiz kalıyor.
Chp’den sonra gelen parti insanların yaşam tarzı, inancı ve giyimi ile kafayı bozmuyor ve normal devlet hizmeti vermeye çalışıyor.
Fakat Halkta istenilen dönüşüm tam gerçekleşmemişken Müslümanların palazlanması ve özüne dönmesi yahudilerin dünyayı ele geçirme hayellerini suya düşürecektir.
Bize düşündükleri rolleri ezberlemeden sahne Müslümanlara İslam alimlerine bırakılırsa düşman için, tehlike çanları çalmış demektir.
Hükumet nezdinde o dönem İngiliz ve İsrail sevgisi her ne kadar tavan yapmış ise de, halk ezici, can alıcı bir savaştan yeni çıkmış olduğundan ejnebi hayranı değildir.
Chp’nin kışkırtıcı politikalarına, doğuyu kasten yoksul ve eğitimsiz bırakmasına hatta dersim olayını gerçekleştirmesine rağmen halk arasına kan davası sokulamamış olmasına ise, Bediüzzamanın doğuda yaptığı başarılı irşat çalışması vesile olmuştur.
Ne zaman ki Bediüzzaman vefat ediyor, Gülen, Nurcular arasında boy gösteriyor, kısa zamanda ön plana çıkıyor işte o zaman Kürt/Türk kavgası başlıyor."
Anlayacağınız Gülen Cemaati yapması gerekeni yapmak için değil, tam aksine Nur Cemaati ve benzeri Cemaatlerin yapacağı hizmete engel olması ve bu Müslüman cemaatlere açılacak her kapıdan girip her damara rahatça sızması için kurgulanmış. İslamı ve Türk kimliğini anahtar olarak kullanıp her yerde otoritesini kurmuş.
Bu nedenle ilk hedefi kendinin sahte olduğunu anlayan Nurcular olmuş.
Yani kırmızı başlıklı kızın ninesini yutan Kurt’un masalı hiç bitmemiş. Tam aksine Kurtların sülalesi genişlemiş her biri bir başkasını yutup onun kılığına girmiş.
Peki bu Kurtların kim olduğunu nereden anlayacağız biliyor musunuz?
Uzun yaşanmışlıkları olan kıssalardan ders alarak ve elimizi vicdanımıza koyarak.
Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinin yaşanmışlıklarını hatırlayıp elimizi vicdanımıza koyup düşüneceğiz.
Tek parti döneminde, savaştan yeni çıkmış eğitimli, eğitimsiz erkelerinin çoğunu kaybetmiş, açlık, ve fakirlikle mücadele eden bir millete yapılması gereken hizmet neydi?
İnsanların dinini, ırkını, giyimini problem görüp problemsizken problem haline getirmek bir devlet icraatı mı? Bence değil, hele insanların açlıktan kırıldığı bir dönemde hiç değil.
Rahmetli Adnan Menderesi hatırlayalım, 12 uçak dolusu altını kaçırtırken yakalanmış, daha başka yolsuzluklarda yapmış bu nedenle idam edilmiş. Geçmiş gazete manşetleri de bunları yazıyor.
Bir düşünün İnönü döneminde 12 uçak dolusu altın vardı da, bunların hepsini millete şapka, papyon almakta mı kullanacaktı, niye bu altınları açlıktan, hastalıktan kırılan halka harcamadılar?
Niye o günün gazetelerinde “ Anadoludan hasta olan elindeki imkanlarla yetinsin İstanbula, Ankaraya gelip kalabalık yapmasın. Gelende mahallesinden yol parasını temin etsin yoksa gelmesin” diye açlıktan, veremden kırılan halka çağrı yapmışlar.
Hem uzun yıllar savaşmış fakir düşmüş bir ülkenin hükumetinde 12 uçak dolusu altın ne gezer. Diyelim ki vardı ve Adnan Menderes hükumeti bunları kaçırırken yakalandı ve İdam edildi.
Adnan Menderesin ve diğer asılanların mezarı belli fakat yakalanan 12 uçak dolusu altının akıbeti belli değil. Bu altınlarla Ülkeye hangi hizmet, hangi eser yapıldı? Yok! Bilinen görünen hiçbir yerde kullanılmadı. 12 uçak dolusu altın haaala kayıp.
Rahmetli Turgut Özalı hatırlayın Kürt/Türk meselesi mutlaka çözülmeli diyor, Atatürk barajını bitirmek için uğraşıyor, havuzda para biriktirip dış borçları ödemek için uğraşıyor. Kötü adam oluyor, diktatör oluyor.
Rahmetli Necmettin Erbakan’ı hatırlayın, Fetullah Gülen o zamanda manşetlerde boy gösteriyor “ bu hükumet gitsin diyor.
Neyse uzatmayayım Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz derler ya, işte bizde yaşanmışlıklardan ders çıkaracağız kıssadan hisse alacağız ve herkesin icraatına bakacağız ve elimizi vicdanımıza koyup öyle karar vereceğiz.
Partilerin işi icraatlerini anlatıp seçmeni sandık başına çağırmaktır, sokağa döküp eylem yapmaya çağırmak değil. İslam Cemaatinin görevi, insanlara İslamı tebliğ etmektir, siyaseti, sınav sorularını, ülke sırlarını, parayı, şarkı türküyü, kendi anadilini tebliğ etmek değil.
Chp lideri, hapiste paralel çete mensubunu ziyarete gidiyor, Arkasına Amerikan senatosunu alan Gülenin paçayı kurtaracağını Chp’yi İktidar yapacağını umuyor. Devlet Bahçeli, paralel çetenin dergisiyle poz verdiği resmini paylaşıyor, kurulan çatının devam ettiği mesajını veriyor. Bunların hali fare yapışkanını bal sanan gidip yapışıp ölen sineklerin haline benziyor.
Fetullah Gülen kendine Güvense çoktan gelir hesap verir, hesap sorardı. O kendi canının derdinde sizin değil.
Kendisi malum yere giderken, sizi de beraberinde götürecek.
Allah yolunda hizmete çıkan insan kefeniyle çıkar. Bu adam tatlı canını davasından çok seviyor. Saidi Nursi zindanda kalmayı, ölümü göze alarak iman hizmeti verdi.
Ey! Cemaatin iç yüzünü göremeyen destek veren insanlar, eğer Hocanız davasında Hak’lı ise, ölümü göze alırdı ve ülkesine çoktan gelirdi. Ülkesine kanun kaçağı gibi getirilmeyi, ülkesini kafirlere şikayet etmeyi İslam alimi kimliğine yakıştırmazdı. Ey Müslümanlar, Fetullah Gülen sizi arafta bırakmasın onun Araftaki yeri belli zaten.
Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler. Araf:176
Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun. O’nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! Araf,3
Fakat siz endişe etmeyin Gülen için, zaten arkasını dayadığı yahudi lobileri onu koruyacak vermeyecekler.
“Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.95”
Şunu bilin ki, İslam Alemi ve insanlık için asıl tehlike İsrail değil, dünyanın bütün ülkelerine yerleşmiş, ortalığı fesada boğan gizli Yahudilerdir. İsrail barışa uyar, insan öldürmeyi bırakırsa müslümanlarda onları Allah’a havale eder ve barış bozmazlar. Fakat dini tahrif eden, ortalığı fesada boğan gizli yahudilerle mücadelemiz onlarında bildiği bir süreye kadar sürecek.
"Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.”191
Başta ne demiştik, “Bu uzun yaşanmışlıkları anlatmak için, yazarlar yada anlatıcılar temsil getirirken hiç çekinmeden çok farklı nesneleri, hayvanları veya çok ilginç benzetmeleri kullanmışlar. Zaten niye çekinsinler ki, uzun yaşanmışlıkları yaşayan, tecrübe eden için, durumu kısa örneklerle, benzetmelerle özetlemek elbette zor olmaz.
Yaşayan bilir, Ya Yaşatan! Bu tecrübeleri atalarımıza yaşatan Sonsuz Kudret sahibi Allah (c.c) uzun zaman dilimlerinde yaşattığı bir olayı kısacık bir örnekle anlatmaktan çekinirmi elbette çekinmez.
"Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır) Onlar öyle (fâsıklar) ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah’ın ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır. 26,27
Uzun yaşanmışlıkları olan kıssalardan, misallerden ders, elektirik alamıyorsanız, elinizi vicdanınıza koyduğunuzda Hak ve gerçeği bulamadıysanız,
Vicdanınız size Menderes Ak, Özal Ak, Erbakan Ak’ Erdoğan Ak’ demiyorsa, hala kafanızda bir ampul yanmadıysa, şunu bilin ki; Hak’lıyı Hak’sızı, Ak’la Kara’yı seçmeniz için Allah (c.c) size yeni bir ayet,Hazreti Musaya verdiği gibi koynuna, yüreğine, vicdanına gidince Ak olan mucize bir el, vermeyecek.
Bismillahirrahmanirrahim: Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.118
Millete beş kardeşi gösteren bir parti kurmanız, Peygaberimiz (sav) kamyonete bindirmeniz, Türkçe olimpiyatını peygamberimize izletmeniz sizi ermiş yapmaz:
“Eren o kimselerdir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.177
Biz seksen yıldır onlara Ak elimizi gösterdikçe, onlar Firavunun sihirbazlarına benzeyen Medyalarıyla yalanlarını ortaya atıp gerçeği olduğundan farklı gösteriyorlar. Gerçeği gizlemeye, Hak’kı perdelemeye kalkışıyorlar.
Oysa, Allah için korkmadan ortaya konan gerçekler onların yalanını yutacak yok edecek. Hak adına asasını ortaya atan Hz. Musanın yaptığını yapanlar Allah’ın izni ve yardımıyla galip gelecekler. Bütün Peygamberleri Hak bilen İslam Ümmetine, bütün Hak peygamberlerin kıssaları, haberleri birer yol göstericidir.
Kuranı Kerim, İman edenlere verilmiş bir mucizedir. Artık onunla doğruyu, yanlışı ayırt edemeyen, Hak’kı perdeleyemez yalnızca kendine zulmetmiş olur.
Biraz saygı ve anlayış çok şey mi istiyoruz?Artık Türkiye Batılı’mı olsun, Doğu’lumu diye tartışmaktan vazgeçin Yüzümüz batıya da dönebilir, doğuya’da dönebilir çünkü her yar Allah’ındır.
"Doğu da Allah’ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah’(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.155"
Biz kimseye kendi yaşam şeklimizi dayatmıyoruz, o kimselerde artık bize kendi zevklerini dayatma hakları olmadığını öğrensinler.
“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.256”
Barış istiyoruz, çok şey mi istiyoruz? Orta Doğu’daki bütün Müslümanlara, Araplara, Kürtlere, Türkmenlere sesleniyoruz. Barışmak için, masum kanını durdurmak için, zulümleri durdurmak için, fitneyi bitirmek için, kenetlenmek için daha ne bekliyorsunuz!
"Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır.
Size (Kur’an ve Sünnet gibi) apaçık deliller geldikten sonra, eğer barıştan saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir.
Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah’ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler Halbuki iş bitirilmiştir. (Allah nizamı artık değişmez.) Bütün işler yalnızca Allah’a döndürülür.
(İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah’ın azabı şiddetlidir."208,209,120, 211
(Yazımdaki iki sure Araf’tan, diğerleri Bakara suresinden, hepsine ayrı ayrı Besmele yazmadım, başta yazmış olduğumu hepsi niyetine yazdım. Bundan dolayı hata etti isem ve yanılarak etmiş olabileceğim hatalardan dolayı Rabbimin sonsuz Rahmetine sığınırım.)
Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla!Bize acı! Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et! Amin! Bakara.286
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.