- 1220 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İYİLİĞİ BAŞA KAKMAK
İhtiyaç sahiplerine, yardıma muhtaç olanların yardımına koşmak, onları görüp gözetmek güzel ve takdir ile karşılanacak davranış biçimidir.
İman sahibi olan kişi Allah’ın verdiği nimetlerden başkalarını faydalandırmaktan zevk alır. Kamil insan ne kadar insan mutluluğuna katkıda bulunduysa o kadar kendini mutlu hisseder. Ancak toplumumuzda yaptıkları iyilikleri başa kakmaktan zevk alan olabildiği gibi yerli yersiz anlatmaktan çekilmeyenler olabiliyor.
Gittiğim çeşitli toplantılarda, dost sohbetlerinde, akraba ilişkilerinde sıkça duyduğum ve bilerek veya bilmeyerek söyledikleri;
“Elinden tutmasaydım bugün halen sürünüyor olacaktı.”
“Ev alırken yardım etmeseydim, bugün halen kiralarda geziyor olacaktı”
“Aracı olmasaydım ona kim kız verirdi.”
“İşe benim yerleştirdiğimi unuttu, şimdi bizi tanımıyor bile.” Buna benzer nice cümleler kuruluyor.
Oysa mümin kişilerle yan yana gelmeyecek bir özellikte yaptığı iyiliği başa kakmamak olmalıdır.
Mümine yakışan imanı gereği elde ettiği güzellikleri her yerde en güzel şekilde sergilemek ve bunu dışarıya en iyi şekilde hissettirmek olmalıdır.
Yapılan iyilikleri başa kakmak ile ilgili olarak Allah-u Teâlâ bir Ayeti Kerimesi’nde şöyle
Buyurmaktadır. Bakara (264)
“Ey müminler!, Sadakalarınızı yüze vurmak başa kakmakla iptal etmeyiniz.
Ey iman edenler! Allah’a ve ahret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayınız. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak, pürüzsüz bir kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler.”
Sahip olduğu mal ve mülkü, bilgi ve becerisini Allah için, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için harcayanlar ve yaptıklarını başa kakmayan, yüze vurmayanlar elbette karşılıksız bırakılmayacaktır.
İyilikleri bekleyen en büyük tehlike iyiliği yapanların yaptığını yüzlerine vurmak, söz veya davranışlarıyla hissettirmektir. Allah Teâlâ yapılan iyilikleri yüze vurmayanlar için, büyük mükâfatlar vaat etmektedir.
“Mallarını Allah yolunda infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi reva görmeyen kimseler (var ya), Rableri katında onların ecirleri vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakar 262)
Sonuç olarak yapılan iyilikleri kulların bilmesi, takdir etmesi için değil, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için olmalıdır.
İyilik yap at denize, balık bilmezse Halik bilir.
Fevzi GÜLTUNA
Ankara/ Şubat 2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.