ÇENGELKÖY'ÜN ESKİMEYEN YÜZÜ
ÇENGELKÖY’ÜN ESKİMEYEN YÜZÜ
Sevgili Çengelköy, Türkiye’mizin gözbebeği İstanbul şehri ki, Ceneviz, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerinin kesiştiği ve tam olarak karıştığı, ya da genç Cumhuriyet’imizin en kendini beğendirmiş anın da, kim bilir belki de tam bu zamanın, düşlerle ayağa kalktığı, kendine geldiği yolda, bir yıldız gibi parlaya bir semttir Çengelköy... <3
Zamanın neresin de var olduğu bilinmeyen ’rüya şehrin’ varlığına ilişkin bir bildiri gibi durur sessizce... Boğaz’ın en alçak gönüllü, en kibar noktasında... An gelir, masal olur Çengelköy , <3 bir şiir, bir sevda, bir neşe olur... İstanbul’un kargaşası ve keşmekeşin de, henüz delir mediğimizi (!) bizlere hatırlatan, eski bir şarkıdır, Çengelköy... Dikattlice bakarsanız, Çengelköy’ün koyunun kıvrımı, gerçekten bir ’Çengel’e benzer...
Çengelköy’ün eski ahşap evleri, ahşap (tel sıva) camileri, asırlık çınarı, muhteşem yalıları, tarihi Bizans Ortodoks kilisesi, başta Aya Pandeleimon olmak üzere, onlarca ayazması, halâ ayakta kalabilmiş bahçeleri, köyümüzün göz bebeği, Kuleli Askeri Lisesi, asırlık Çengelköy Havuzbaşı İlkokulu, yarım asırlık Mehmetçik İlkokulu, filmcilerin peşinde koştuğu mekânları ile tarihe meydan okurcasına vakurluca durur, Çengelköy. <3
Sevgili Çengelköy, bir Kuleli Askeri Lisesi ki, şanlı ordumuza asırlardır bilgi, beceri ve görgü dolu dehalar, komutanlar yetiştirmekle kalmamış, çeşitli ülkelerden gelen subay adaylarına da eğitim vermiştir. Bir Çengelköy İlkokulu, bir Vecdi Bingöl (ünlü bestekar), bir Hulusi Bey gibi tarihe mal olmuş hocalarıyla ve Mehmetçik İlkokulu, yüz yıllardır bu vatana bilgili ve ve esaslı eğitimli, nice sivil neferler yetiştirmiştir...
Efendim, Çengeköy’de hemen her mevsim taze balık bulabilir siniz. 1970’li Yılllar da, eylül geldiğin de, denizin üstü kum gibi balıkçı kayığı kaynardı. Her kayıkta lüks lambası olduğu için deniz, yaz ayların da görmeye alıştığımız, ’ateş böekleri’ gibi yanar döner ışıldardı. Bu arada balıkçılar arasında ’Tiyo’ alış verişi başlardı; "hey reis, balık nerede? Şurada. Kaç kulaçta? On buçuk kulaçta. Cüş be baba bunun buçuğuda mı var? Valla bilmem, ben tutuyorum. Tamam sağol reis" gibi. Ancak bazı balıkçılar hinliğine hainlik yapar, diğer balıkçılara yanlış yer ve yanlış kulaç verirlerdi. Ancak 25-30 dakika süren bu sohbetin sonun da, balıkçılar doğru adresi bulue ve yavaş yavaş o yöne giderlerdi...
Değerli arkadaşlar, Çengelköy, şehrin gürültüsü ve karmaşasına inat, kendine özgü sessizliğini her zaman koruya biliyor. İnanın sevgili okurlar, İstanbul’dan gelen vapur, Çengelköy iskelesine vardığın da, vapurda inen yolcuların kulaklarında çınlayan, şehrin gürültüsünü taşıyan izler, yavaş yavaş kaybolur, adeta, insanlara; ’Oh Be Dünya Varmış’ dedirtirdi... Çengelköy, karşı yakaya 15-20 dakikalık bir uzaklıkta olmasına rağmen, sanki şehirden çok uzakta, bir kaçış noktası olabilmeyi her zaman başarabiliyor...
Sahilden Boğaz köprüsünün, iki ayağını karşınıza alıp, fona da gün batımını koyduktan sonra, yudumlayacağınız demli çayın tadının tarifi mümkün değildir. Akşamları ise, Boğaz sırtlarında ki parlayan ışıklar ile, köprünün rengarenk ışıklarının dansını izlemek, İstanbul’un yorgunluğunu unutturup, kendine özgü albenisiyle, sabahlara kadar, kendi bağımlı ediyor, insanları...
Sevgili Çengelköy, bu yazıyı yazarken, aklımıza gençliğimiz de ki yaz akşamları geliverdi. :) Geldi de yaktı, kavurdu bizi. Hey gidi günler heyy dedik. Bebek... Belediye gazinosu, tavernalar, eğlence mekânları, sandal sefaları geldi aklımıza. Ancak, içimizden bir ses; ’Hoop dedik beyim, yaşımız kemale erdi’ dedi. :) Tabii ki yaşımız kemale erdi ama ne yapalım, ruh yaşlanmıyor ki... Bırak dedim, bırak be, içimizde ki ses’e... Biraz olsun izin ver de, şööyle bir kıyısından, köşesinden eski günleri anarak, yâd edip, tekrar yaşamış gibi olalım :) o tatlı ve pervasız akşamlarımızı, arkadaşlıkları, dostlukları... Ömer’leri, Hayyam’ları, Neyzen’leri, Tevfik’leri, akıllıları, delileri, zır delileri <3, sağlıkla kalınız...
Hüseyin A. Tuna
T u n a c a n
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.