yoktur aşk, var olmayacak
İnsanın en zorlandığı duygulardan biridir sevgi…
Sevdiğini söylemenin zorluğu boğazına yapışan kimse soluk alamaz, bakamaz ve hatta çoğu zaman düşünemez o an için…
Sevmek denen şey, yani gerçek aşk, insanın başına bir defa gelen ve bir daha hiç uğramayacak olan duygulardan biridir. Varlığı acıyla tazelenip; yokluğu gözyaşlarıyla şenlenir. Yazık ki; aksi olan hiçbir ilişkiye rastlamadım henüz…
Sevgiliye en güzel hediyedir; gözlerinin içine bakarak ona sevdiğini söylemek. Lakin sevmediğin bir insana sevdiğini söylemek mümkün değildir. Boğazında düğümlenir koca bir yumruk, boncuk boncuk susarsın, tenin buz kesmiş, ellerin titremeye başlamıştır. Eğer söyleyebildinse; ya usta bir yalancısın ya da duygularından emin değilsin. Çünkü gerçek aşkın dili lal, gözleri ama, elleri çolaktır… tamamen yarım, tamamen yoktur yani…
Aşk bir insanın başına gelebilecek binlerce musibetten bir tanesi. Hep güzelliğiyle, bize yaşattıklarıyla överiz onu, takdir eder baş üstü ederiz. Halbuki o vefasızın bu kadar ilgi ve takdire değdiğini hiç sanmıyorum. Aşk yokluktur çünkü… yorgun bir gece ve sarhoş bir sabahtan hiçbir farkı yoktur. Olabildiğince ağrılı, olabildiğince tehditkar ve olabildiğince acımasız. Vefasızdır aşk; değmez verilen emeğe ve gözyaşına. Ancak biz insanoğlu bir ilah gibi sarılırız aşka. Olabildiğince büyük bir umut ve tutkuyla…
Yokluktur aşk… kıtlık zamanında dağıtılan karneler gibidir. Hoş insanoğlu şimdilerde canının yongasıyla uğraşmakta; aşka bir dönüş yol bulamamaktadır. Karnını doyuracak iki lokma için gece gündüz çalışıp, yeri gelip canını feda edip, namerde el açmamak adına para kazanmaya çalışmaktan; aşkı kimsenin taktığı da yok açıkçası. Ne ekmek karnesine ihtiyacı olsun bu insanların, ne gaz kuyruklarına… Aşka da karneyle sahip olacağımız zamanlar da geldi de; hoş aşkın bütün ezası insanoğluna olduğundan karneye ihtiyacı da yok…
Aşk yokluktur; bir soluk uzağındadır her şey ne acıdır aranda milyonlarca kilometre vardır sanki. Oysa ufak bir bakış, küçük bir dokunuş hatta öylesine bir tebessüm bile yeterlidir. Fakat kanmamak lazımdır bu geçici ağrı kesiciye. Çünkü aşktır bu; hep daha fazlasındadır gözü. Daha fazlasını isteyecek ve zorlayacaktır. Bir gün bir bakarsın ki; aşk seninle oyun oynamış. Dedik ya; aşk yokluktur… Hiçbir zaman varlığını yaşatmaz insana. Gelir sana dokunur ve canı istediğine terk eder ama asla kalmaz.
Çoğu insan mantıken bir ilişki yaşar günümüzde. Sevgi elbette vardır çoğunda ancak kesinlikle aşk değildir. Bir sevgiyle kurmuş olsan bile o yuvayı; aşksız olmak hep acıtacaktır içeride bir yerleri. Hep hatırlatacak ve gözlerini dolduracaktır acıyla. Hep hatıralarla var olacak, o hatıralara seni gömüp canı her istediğinde çıkaracaktır. Ve sen; dayanmaya ve katlanmaya mecburiyet göstereceksin.
Çünkü aşk bir defa sırtını döndü mü sana veya sen aşka sırt çevirdin mi; her şey biter… Artık ömür boyu aşkın sana yaşatacaklarına katlanmak mecburiyetindesin. Doksanlık bir nine olsan bile bir gün, kalbin o aşkı asla silmeyecek, aksine hep hatırlayacaktır. Tıpkı gençliğinde karşılaşmaktan korktuğun gibi yoktur aşk…
Hiç olmayacak…
YORUMLAR
Yazıdaki ayrıntılı bakış açısından, aşk yoktur, olmayacak kısmını görmeden okudum. Doğayla ayrışan yönlerimiz nasıl ki ruhumuzu karanlığa teslim edip yeryüzüne sadist bir iklim getirdiyse, şu an ki aşklar da aynı kutupta seyrediyor. Tabii şu fark var, karanlık ve kötülükten bahsederken aydınlık ve iyilik kısmını atlamadım. O insanlar da var ve olacak... Zıt kutuplarda yaşayıp gidiyorsak ve karşımıza aşk denilen olgu çıkıyorsa, her şeye eyvallah denilir sanırım... Cehennem ve cennet gibi... Elinize sağlık,anlamlı bir yazıydı,sevgiler...
mari
düşünceleriniz için teşekkür ederim tekrRDAN saygı ve sevgiyle...