- 324 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
3.SINIF PANSİYONDAN İNSAN MANZARALARI
Ucuz bir pansiyon bulmuştum içeri girdiğimde akşamdan kalma bir resepsiyon görevlisi yarı
uykulu bir halde bana kalacağım odanın anahtarını vererek dairemi göstermişti yanıma
yaklaştığında nefesinden yayılan yoğun rakı kokusu dikkatimden kaçmamıştı belliki bir
gece önce felekten bir gece çalmıştı,kaldığım oda idare eder vaziyetteydi ama temizlik
namına dikkate değer bir şey bulmak zordu yatak çarşafları sararmaya yüz tutmuştu banyo
muslukları neredeyse yerinden çıkacak kıvama gelmiş sallanıp duruyordu odam üçüncü kattaydı
pencereden aşağıya baktığımda karşı daireden küfürlü konuşmalar geliyordu bir adam avazı
çıktığı kadar bağırıyor ona cevap olarakta bir kadının kulak tırmalayacak derecede attığı
çığlıklar duyuluyordu etrafta bulunan dairelerin çoğunda balkona asılı iç çamaşırlar görüyordum
insanların tüm mahremiyetleri ortalığa serilmiş vaziyetteydi tam bir keşmekeşin içinde kaldığımı
hissediyordum kendimi yatağa bıraktığımda tavanda kopmak üzere olan bir boya parçasının düşmek üzere
olduğunu farkettim odanın badanaları dökülüyordu uzun zamandır kendi haline terkedildiği her halinden belli
oluyordu köpeği bağlasan durmaz dedikleri yerde ben durmayı tercih etmiştim lüks yerlerde zaten istesemde
kalamazdım çünkü o kadar param hiç bir zaman olmamıştı açıkçası izbe mekanlarıda ben seviyordum bu tarz
yerlerde hayat çırılçıplaktı maskelerle kapatılmış değildi insanlarda sahiciydi gösteriş budalası modern
toplum soytarıları buralarda zaten barınamazdı onlar boyalı malikanelerinde cilalı sözlerle kutsadıkları
hayatlarında dünyaya dışarıdan bakıp ahkam kesmeye devam edebilirdi,geceden yansıyan sesleri her zaman
çekici buluyordum kent sanki beni çağırıyordu sokak lambasından yayılan solgun ışıkların aydınlattığı caddede
yürüyen insan kalabalığıydı aralarında olmak istediğim,köşebaşında seyyar bir kokoreççiden yayılan yoğun
duman acıkan karnımı daha çok isyan ettirmişti odamdan aşağıya inerken tahta merdivenler her an çökecek gibi
gacır gucur sesler çıkarıyordu oturduğu sandalyede uyuya kalmış olan görevli çıktığımı farketmemişti bile
dışarıda hafif bir rüzgar tatlı tatlı esmeye devam ediyor sağa sola atılmış çöpler havalanarak etrafa saçılıyordu
bulunduğum yerde terkedilmiş bir kasabanın yalnız kovboyu gibiydim bundan şikayet etmiyordum sanırım edemezdim
çünkü mutluydum arada bir hissettiğim bu duyguyu kaybedecek değildim,uzun bir gece kenar mahallenin sokaklarında
gezmiş insanların yaşadığı hayatı tanımaya çalışmıştım sabaha karşı kaldığım pansiyona döndüğümde elbiselerimle
kendimi yatağa atmıştım ertesi gün vakit öğleye gelirken gözümü açtığımda güneş parlayan ışınlarıyla odamı aydınlatmaya
çoktan başlamış,yepyeni bir gün sunacağı tüm belirsizlikleri herzaman olduğu gibi en ince ayrıntısına kadar planlamıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.