- 6086 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
Ağır Aplestik Anemi Hastalığı Ve Ablam...
2012 yi 2013 e bağlayan yılbaşı gecesiydi...
ablam her gün ki gibi bize gelmişti fakat bu kez farklıydı gelişi içeri girer girmez ağlamaya
başlamıştı...
--Artık dayanamayacağım Ayşegül beni bir doktora götürün enişten bilmesin
dediğinde donup kalmıştım sadece.
Ablam buğday tenli şakacı neşeli ama bir o kadarda aşırı duygusal tipik bir akrep burcu kadınıydı
o benim küçük ablamdı ki büyük ablama hiç çekmemişti duygusaldı her şeye ağlayan
hayvanları ben gibi çok seven fakat ölümlerini bile unutmayan aşırı ağlayan bir yapısı vardı
satılan baba evimizden tutun da ölen kedilerimize bile yıllarca ağlamıştı . Ona edilen nasihatler bir
kulağından girip diğerinden çıkıyordu
sesi çok güzeldi ablamın ben liseli yıllarımda beyaz piyanomda şarkıları çalardım ablam da söylerdi
beyaz piyano …
o yüzden hatıralarımda çok değerli bir yer tutuyor
hastalığında o dönem hep bitkin , depresif ,iştahsız , eskiden yaptığı işlerden zevk almayan biri olmuştu
yorgundu bu hastalık grip gibi aşırı bir yorgunlukla geliyor zaten...ve eniştemden gizleme eğilim i içindeydi
stresten sanıyorduk oysa durum hiç de bu kadar basit değilmiş
Hemen hastaneye gittik ve doktor tahliller istedi
ertesi gün alacaktık sonucu. Evde o gece müthiş hüzünlü bir yılbaşı yaşıyorduk. Ablam o kadar yorgun
ve halsizdi ki o canlı yüzü gitmiş sapsarı bir yüz gelmişti yatıyordu hep biraz yürüse nefes
nefese kalıyordu. O gece sabahı zor ettik sabah hastaneden sonuçları alıp doktora çıktık
doktorun tavrı tuhaf oldu ablama
--hemen tıp fakültesine gidip ilik testi yaptırman gerek dedi durum acil kanın çok düşüyor dedi
Ablamın korktuğunu fark etmiş olmalı ki bize kaş göz işaretiyle durumu acil diyebildi yıkılmıştım.
biz şoke olduk ablam panikledi mecburen enişteme demeliydik artık saklanamazdı bu durum ve
söyledik de eniştem hemen elinden geleni yapmaya başlamıştı…ablamdan ilik testi isteniyordu
hastanede denileni ablam kabul etmedi ilik testi olmayınca farklı bir doktor deneme amaçlı kortizon
tedavisi verdi altı ay kortizon kullandı her yeri şişmişti ve kan baya normal seviyede kalmıştı hepimiz
tedavinin iyi ettiğini sanıyorduk tabii bu 6 ay içinde ablam kortizonun verdiği hastalıklarla da
pençeleşiyordu mesela sahte sarılık sahte şeker hastalığı gibi bunların tedavileri de başlamıştı
ancak günlerden bir gün geldi ki ablamın bacaklarında yer yer morluklar oluşunca doktor artık bu
tedaviden fazlası gerekiyor dedi ve o kabul etmediği ilik testini aylar sonra yaptırmaya mecbur kalmıştı ablam...
ve ilik Ankara’ya gönderildi bu arada beyaz kan da son hızla düşüyordu artık
akşama kan veriliyor sabaha yok oluyordu
hepimiz kan arıyorduk ben pazar günleri yoldan askerleri çeviriyordum kan vermeleri için…
bir yandan eş dost akraba derken kaynaklar tükeniyordu işin kötüsü de kimseler beyaz kan vermeye
yanaşmıyordu...verenler birdaha vermek istemiyordu
tahlil sonucu onbeş günde gelmişti sonuç Ağır Aplestilk Anemi...
ve biz kanser değil diye sevinirken aslında bu hastalığın kanserden beter olduğunu o an çözememiştik
ben aplestik anemi hastalarıyla irtibata girmiştim hatta bir genç kız bloğu vardı
Şeker portakalı isminde bir blog onunlada haberleşmeye başlamıştım bu hastalar nasıl iyi olurdu?
aylar geçiyordu kan kan kan beyaz kan kırmızı kan...ablamın kemik iliği kan yapmıyordu
zayıflamıştı iyice ve yurt dışından ATG denen at kanı kaynaklı bir ilaç getirtildi
oldukça riskliydi fakat mecburen çare buydu biryandan da bağışıklık sistemini bastıran bir ilaç
veriliyordu çünkü ve kortizon kanı yükselttiği için tekrar veriliyordu mecburdu doktorlar
bağışıklık sistemi kan hücrelerine saldırıyordu...
bu hastalığın tam sebebi belirlenemezdi çeşitli durumların buna yol açtığı belirtiliyordu…üzüntü
bazı kimyasallara maruz kalmak bazı ilaçların yan etkisi kanın mikrop kapması gibi bulaşıcı ve genetik
değildi genetik olan aplestik anemi ise doğuştan olup fancomi aplestik anemisi olarak geçiyordu
ablamınki ya üzüntüden ya da on yıl önce geçirdiği ameliyatla ve ışın tedavisiyle iyi olduğu rahim
kanserinde aldığı radyoterapinin on yıl sonra kemik iliğinde hasar yapma ihtimaliydi fakat en çok
doktorların üzerinde durduğu bu hastalıkta geçerli sebep aşırı ve sürekli ağlamalar üzüntülerdi
hatta doktor ablamın neden ve neye bu denli üzüldüğünü sorması da bu yüzdendi..
o gün geldi çattı yurtdışından ilaç geldi ve baya bir hazırlıklardan sonra bu ilaç ablama uygulandı
ATG verildi ve üç ay sonra ablamda faydası oldu kan artık 20 güne bir düşüyordu ve kortizonun
Verdiği şişlikler de bitmişti Yataktan doğrulamaz olan ablam artık oturuyor ayakta durabiliyordu
ağır adımlarla yavaş yavaş yürüyordu ablam ama ağlamaları da devam ediyordu hiç durmaksızın
bunun böyle gideceğinim düşünüyorduk ki bir gün aniden ablam kusmaya başladı yine ama bu kez
ki farklıydı bayılıyor gibi bir haldeydi ve ten rengi toprak rengi gibiydi o renk ki unutmayacağım bir
şiir kırgınlığıydı sanki…
bize sol gözüm karanlık görmeye başladı dedi hemen hastaneye götürüldü ve orada beyin kanaması
geçirdiğini öğrendik işin kötü tarafı ise yoğun bakımda ardı ardına kan düşüklüğünden oluşan ikinci
beyin kanamasıydı
kan ani bir şekilde ve çok şiddetle düşmüş beyin oksijen alamayınca damar çatlamıştı işte
ve ablam kör olmuştu biz bunu iki ay sonra öğreniyorduk
...üç ay yoğun bakımda kaldı bağırmaları çok feciydi şuur yoktu
arada konuşuyordu fakat yatıştırıcı ilaçlarla körlüğün verdiği şoku atlatmasına çabalandı
kan hep düşüyordu artı ilk günler gibi...yeni bir ilaç başlatıldı o da yurt dışından gelmişti
arsenik trioksid adında bir zehir...zehire karşı zehir felsefesiydi amaç verildi fakat bir sonuç olmadı
belirli bir süre gerekiyormuş tıpkı ATG gibi üç ay içinde fayda edecekti ikinci bir gurup daha istendi
sağlık bakanlığından fakat onu alamadan ablamı son yolculuğuna uğurlamıştık
ve ablamın öleceğini rüyamda bir ses bana söyledi
aynısı oldu
08. eylül 2014 sabahı eniştem aradı tıpkı rüyamdaki gibiydi bana ablan öldü dedi...ablan öldü
tüm dünya başıma yıkılmıştı
acıları bitmişti belki...beyaz piyano susmuştu işte...o güzel sesi şarkıları ve neşeli şakaları kaldı bize
bir de bitmeyen ağlamalarının fotoğrafı beynimizde.
ve alzaimer olan anneme ablamın öldüğünü hiç demedik ta ki annemde 09. ocak 2015 de vefat edene dek asla bilmedi
cennette kavuştular sessizce...
Artık yılbaşı gecelerinin bende hüzünlü bir sonun başlangıcı hatırası kaldı
şimdi yüreğimde hep bir ölüm alacası var...bir de o anlatılamaz yalnızlık
ve bir de ablama yazdığım şiir
beyaz piyano...sustu
Hüzün bu akşam oturduğu yerden usulca kalktı ve
pencereye yürüdü...
camdaki buğulara yazdı: sadece manalar çürüdüğünde yaşam biter...
halikarnasda bir martı
adını sayıklıyor
duyuyor musun Eleni
okyanusta taş izi
yüreğinde taş izi
suskun sayıklamalarında
iniltinde taş izi
biliyor musun Eleni
hayatımızın en mutlu hatıralarını da alıp gittin
iç kanamalı bir gül olmanın zamanı mıydı
beyaz bir yelkenli ol desem şimdi
gül desem
yoğun bakım duvarlarından geç
gel desem
sen anlıyor musun
düşünüyor musun Eleni
halikarnasta bir gün doğar batar ve endamın kararır
kırmızıdan beyaza yıkım bu
trombositleri yaralı bir gül
zayıf ağaçlardan içresin
gülümsemelerin bir yankıdan öte değil
ben sana şiir yazsam
sen şarkılar söylesen
hemşire iğneyi yavaş batır desem
desem ki
acır onun aşk dolu kalbi acır
desem ki
hemşire sedyeyi bahara taşıt
zifiri gece sayıklamaları bunlar
trombositleri yaralı gül den sabaha
dönüşüyor musun Eleni
buz dağlarından çıkardım gözlerini
üşüyor musun...
cenneti ve fırtınayı arkamıza aldık
meleklerin melodisiyle
yıldırım ateşlerinde yandık
yine de hayatta kaldık Eleni
ölmenin zamanı değil
eğil Eleni bir duaya eğil
ebem kuşağını kucağına vereyim
tüm evleri yakayım
tüm bardakları kırayım
tüm günahlarını kabulleneyim
siyah bir gül olmak
senin harcın değil
yer değişelim
sen martı ol
ben senin yerine ölüme serileyim...
bana ver ellerini
düşür ölümden gölgeni...
halikarnasdaki martı
bizi çağırıyor
düşüyor musun Eleni...
beyaz piyano dindi
üç bucuk notaya indi
gözlerimden gümüşi sabah
en tesadüf notalardaydı ismimiz
şimdi hepsi boş piyano tıngırtıları
gözyaşı sentezlerinde
bir şarkının kapı eşiğinde tökezlemek hayata
sadece gülümseyen şarkılar
yağmur diye notaları yağdıran bulutlar
hayat diye gülümseyen
gözpınarları çiçeklenmiş
rüzgarın çocuklarında kesik damarlı haykırışlar...
düşen kan
düşen yaprak
düşen gözkapakların
düşen kırmızı
düşen beyaz
gözlerinde gri bir tül
5...
3...
1...
düşen kan
iç kanamalı bir gül Eleni
hayatın kalleşliğine gül
boşluk!
iç yansımalı ayna
sonbahar rüzgarı kayboluyor ufukta
toz duman sokaklarımız
ellerimi al la minör sayfam yüregimi al
kapandı şimdi
piyanonun göz kapakları
...
ellerim dolaştıkça hıçkırıklar dökülüyor
beyaz piyano sustu Eleni
ezan seslerini
martı seslerini
yaşamın seslerini duy
bizi karşılar mı
bu kederler pandomimi
perde kapanır oyun biter elbet
şimdi daima gece
kapanır piyano...
ip kopar
cambaz düşer
uyuyor musun Eleni
nisan ağaçlarda çiçekleniyor
duyuyor musun?
Ayşegül Aşkım Karagöz
-kuşları ve kedileri çok seven şair-
YORUMLAR
Yazılarınızdan okumak istedim,bu başlık dikkatimi çekti.Öyle üzüldüm ki okuyunca...Yorum yazıp yazmama konusunda kararsız kaldım.Ama yorumsuz da bırakmak istemedim.Bu kadar büyük acı...Allah rahmet eylesin..Hem ablanıza hem annenize..Gözyaşlarımla okudum,o kadar duygulu ki yazı ve hele şiir..
Ve hayat devam ediyor işte...
Yüreğinize sağlık...Sevgiyle kalın.
Değerli insanların yok olduğuna hiç inanmadım. Onlardan kalan izler hep aklımızda ve yüreğimizde. Bizden birer parça değil de tamamlanmış bir bütünün var olan parçası biziz ve onlar bizi tamamlıyor gibi yanı başımızda beliriyorlar. Onların ömrü bu kadarmış yerine, iyi ki varlar ve içimizde derin bir özlemle anılıyorlar, diye düşünmek daha anlamlı geliyor. Cama yansıyan gün ışığını hissediliyor, batan günden sonra göğün esrarlı yanlarında kendinizi buluyorsanız, bir elmanın yarısı tamamlandı, derim. Diğer yarım kalan elma ise ufkunuz ile bir nehir gibi akacak olan kaleminizde... Dokunaklı bir yazıydı, hüzne hiç dokunmak istemedim. Şiirinizi beğendim, başarılı çalışmalar diliyorum,sevgiler...
Ayşegül Aşkım Karagöz
Ah! Ayşegül'üm Ah!
Yüce Rabbim bizi çok duygusal yaratmış.Yazını göz yaşları içinde okudum.şimdi ben seni teselli edecek cümle bulamıyor.Arka arkaya en sevdiklerini kaybettin.. Hiç de kolay değil tabii ki.
Fakat şöyle düşünürsen kendi kendini teselli edersin.----Allah'ın yarattığı hangi canlı ölümsüz.--
Sırası gelen gidecek.Lütfen kendine gel.
Yazın ve şiirinden çok etkilendim. Kendine yaşama sevinci verecek uğraşlar bul.
Unutmak mümkün değil mutlaka.O kırk mumdan her gün biri söner de son . mum hep yanarmış insanın içinde
Allaha emanet ol Canım Ayşegül'üm.Selam sevgiler
Ayşegül Aşkım Karagöz
inadına gülümserim hayata diyorum
fakat
o tek mum bahsettiğiniz tek mum
mahşere dek sönmez benim içimde de
teşekkürler anlamlı yorumunuza güç verdiniz
sevgilerimle canım öğretmenim melek kalplim