- 2183 Okunma
- 19 Yorum
- 3 Beğeni
Frengili Marla
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’ Ben içimdeki kötülükle doğdum. Katil olduğum gerçeğinin önüne geçemiyordum; Tıpkı bir ozanın ilhamını bastıramayıp şarkı söylemesi gibi... Dünyaya gözlerimi açtığım yatağın yanında şeytan benim arkadaşım olarak beklemekteydi ve o günden beri de benimle beraber..’’
…
‘’ Güzel arya söylüyorsun’’ dedi. İskoçyalı.
‘’Evet, güzel aryalarım vardır, mesela öldürmek gibi…’’
Alec bana karşı ilgiliydi. Karşı sokağın barında beraber şarkı söyleyip arada sohbet ediyorduk. O gece onu evime davet ettim. Olacaklardan habersiz davetimi kabul ederken gülümsüyordu…’’Peki İskoç eteğimi giyebilir miyim? Beni böyle öldürmeni isterim.’’ Bunu zevkle kabul ettim. Mum ışıkları Alec’in kırlaşmış saçlarında oynaşıyordu. Sevişmemiz kısa cızırdadı. Zavallı Alec’i o gece öldürüp banyoya gittim. Saatlerce suyun altında kalarak ayin yaptım. Muhteşemdi. İşimi seviyordum ve şansım yaver giderse yeni ağlar örecektim kendime. Elimdeki havluyu halının üzerine fırlattım. Shakespeare’in trajik eseri Othello’daki korkunç Iago gibi hissediyordum kendimi. Sonuçta acı verme duygusu her şeyin üstündeydi.
***
Ruhuma hükmeden çarpık ihtiyaçlar doğumumla başlamıştı. Doğduğum gün annem ölmüş ve kulağıma fısıldanılmıştı katil olduğum gerçeği. Zavallı babamın aşkla evlendiği karıcığını elinden almıştım. O da bir yamyama dönüşüp beni yetimhaneye bırakmıştı. Yıllar içinde bir kaç kez ziyaretime geldi. Her gelişinde gözlerini okudum onun. Buz gibi soğuk ve sevgisiz gözler. Sanki bana doğuştan bir iblis olduğumu anlatan gözler. Keşke hep yetimhanede kalsaydım. Oysa onsekiz yaşını bitirmiştim ve yaşamlarını siyah bir taşın altında, gölgede geçiren böceklerin aniden sahneye fırlaması gibi bir yaz gününde kendimi yetimhanenin kapısında elimde valizle bulmuştum. Babam karşımdaydı. Onun sert bakışları kekelememe neden oldu.
‘’ Ben, ben isterseniz ba- başka bir yere gidebilirim…’’
Yalnızca bunu söyleyebildim. O ise büyük bir tiksintiyle arabayı gösterdi. Yolculuk boyunca hiç konuşmadı benimle. İçimdeki kuş korkudan titriyordu. Tatlı bir uykucuk da vardı üzerimde. Uyudum. Gürültülü bir sesle uyandığımda yolculuğun bittiğini anladım. Bağıran babamdı. Arabadan indim. Rüzgar saçımı dağıtmıştı. Göz ucumla babama baktım. Gözleri daha bir irileşmişti. Belli ki hiç uykusu gelmemişti. Bir köpek gibi gittiği yere doğru onu takip ettim. Her şey bana çok yabancıydı.
Tren istasyonuna yakın, ormanlık alanın biraz içersinde kalan ahşap evin kapı tokmağını çeviren babam beni itekler gibi içeriye savurdu. Aptallaşmıştım. Yinede etrafa bakındım. Küçük bir giriş, iki oda, birinin kapısının kilitli olduğu dikkatimden kaçmadı. Diğerinin kapısı açıktı. İçeriye süzüldüm. Ortada bir sehpa, duvara yaslanmış dolap, kenarlarda iki koltuk ve tek kişilik bir karyola. Her şey gelişigüzel yerleştirilmişti. Koltuğun birine büzülerek oturdum.
Katlanamaz derecede ağır bir koku vardı evin içersinde. Kin ve nefret duygusunu tetikleyen bir kokuydu sanki. Korkudan daha fazla büzüldüm. Ormanın uğultusu konuşuyor gibiydi. Babamsa hemencecik ortadan kaybolmuştu. Öyle duvarlara bakındım. Örümceklerin yuva yaptığı duvarlar, ağlara takılan böceklere baktım. Çok çabuk akıyordu nesneler gözümün önünden. Dizlerim uyuşmuştu. Kalktım, etrafa biraz daha bakınmak istedim. Pencereye yöneldim. Ağaçlar çok güzeldi. Ev ve evin dışı tam bir tezat halindeydi. Babamın neden görünmediğini merak ettim. Odadan çıktım. Kilitli olan odanın kapısı aralık duruyordu. Babam içerdeydi. Bir ritüel gibi ilahiler ve yanmış tütsü dumanı arasında sallanıp bir şeyler mırıldanıyordu.
‘’ Canım karıcığım, Floram, benim güzel karıcığım..’’
Kapıyı biraz daha arkaya iteledim. Duvarda çok güzel bir kadın resmi vardı. Resme bakmaya başladım. Gözleri oldukça sevecen bakıyordu. Tek kaşının biri hafifçe kalkıktı. Yetimhanedeki en sevdiğim arkadaşımın sözleri geldi aklıma. ‘’ Marla, bir kaşın hep kalkık duruyor farkında mısın?..’’ İlk defa içten ağlamaya başladım. Bu çerçevedeki kadın benim annemdi.
Ağlamamı duyan babam kafasını çevirip benim olduğum tarafa baktı. Büyük bir hışımla yerinden fırlayıp saçımı yakaladı.
‘’ Sen bir katilsin Marla, doğduğun gün şeytan olduğunu anlamıştım, çünkü normal doğmadın sen ayaklarından geldin. Ters geldin ve annenin ölümüne neden oldun. Biriciğimi elimden aldın. Bu odaya asla girmemelisin, sana vereceğim cezaları henüz bilmiyorsun…Şimdi defol buradan..’’
Koşarak odadan çıktım. Ben bir böcektim ve babam kocaman bir tarantula…
Ed Holmes ilk sadist işkencesine saçlarımı kazıyarak başladı. Çaresiz bir zavallıydım. Gözyaşlarımı o gün içime akıttım. Çünkü bağırırsam beni öldüreceğini söyledi. Hiç kıpırdamadım, öylece saçlarımın ayaklarımın ucuna dökülüşünü izledim. Ruhumda derin yaralar açılmıştı. İlerleyen günlerde korkunç işkencelere maruz kaldım. Vücudumda onarılmaz yaralar açılmıştı. Ayaklarımdaki şiddetli ağrı ve morarmalar gün geçtikçe çoğalıyordu.
Tek tük trenlerin geçtiği bu ıssız yerde zaman zulüm gibi geçiyordu. Kütük ateşin başına oturup babam ilahiler okuyarak ölen eşine ağlamaya devam ediyordu. İlahiler bitince ateşin yanında duran uzun sopayı alıp yeniden ayaklarıma vurmaya başlıyordu. Saatlerce vuruyordu. Bunu yaparken de histerik sesler çıkarıyordu.
‘’ Katil, katil, katiiill..’’
Ed Holmes’in bu habis davranışları bende güdüsel şeyleri harekete geçirdi. Sonuçta ben bir katildim ve kısasa kısas bir yöntemi uyguluyordu zavallı babam. Zamanla İçimde tuhaf istekler oluştu. ‘’ Kalk’’ diyordu içimdeki ses,’’ bırakma kendini, sessiz ol ve uygun zamanı bekle Marla..’’
Nitekim öyle de yaptım. Bir gece yine bolca ilahiler eşliğinde beni dövmekten yorulan babam köşedeki koltuğun yanına sızmıştı. Uyuduğundan emin olmak için bir kaç defa cesaretimi toplayıp ona seslendim. Cevap vermedi. Olduğum yerden sürünüp kütük ateşin yanına gittim. Ayaklarımı ateşe tuttum. Bileğimdeki ipler yanarken, dişlerimi sıkıyordum. Evet, bir yılan gibi sessizdim. Ruhumdaki acıların yanında yanık izlerini umursamadım. Bileğimdeki ipler yanarak çözüldü. Sonunda kurtulmuş ve özgürlüğüme kavuşmuştum. Yavaşça ara hole doğru ilerledim. Kenarda duran gaz bidonunu alıp yeniden içeriye girdim. Her tarafa bolca döküp dışarıya çıktım. Çıkarken sehpanın üzerinde duran kibriti yanıma aldım.
Dışarısı güzeldi. Gökyüzündeki yıldızlara bakacak hiç zamanım yoktu. Gaz kokusu her tarafa yayılmıştı. Babamın uyuyup uyumadığı umurumda değildi artık. Kibrit çöpünü tutuşturup pencere demirliklerinden içeriye fırlattım. Oda bir anda alev almaya başladı. Geriye çekildim. Acılarım dinmişti artık.
YORUMLAR
lacivertiğnedenlik
" Hayat, odaklandığın şeydir." demişti bir arkadaşım, bir aşkın bitiş sahnesinde son noktasını koyarken. Ağlamamıştı hiç, erkeklik hesabına. Yakıştırmamak meselesinden öte , kimse bilmemeli bu kadar düşmüş olduğunu diye düşünmüştü kendice. Haklıydı ya da değildi. Umrumda da değildi. Ama söylediği o söz aslında çok şey anlatmıştı bana.
Birilerinin, yazıp çizdiği bir tiyatro eserinin sahnelendiği bir dünyada yaşıyoruz. Yüzümüz ve baktığımız yüzleri, sahte boyalarla boyayıp , adına duygu dediğimiz malzemeyi satmaktan başka bir şey yaptığımız yok. Kendimizden usanmalarımızı cesurca söylemek yerine karşımıza çıkan insanların yüzlerine pençelerimizi takıyoruz. Ve karşısında tir tir titrediğimiz yalnızlığımızdan kurtulmak için başka hayatları mahvediyoruz.
Katil kendimizden başkası değil. Suçu başkasında aramak her şeyin sonu aslında. Kendimizden uzaklaştığımız simüle bu dünyada , öldürdüğümüz duyguların hesabını vermeye ne gücümüz var, ne de cesaretimiz.
..
Kaleminize sağlık.
Saygılarımla..
lacivertiğnedenlik
teşekkürler, selamlar.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
O qué
Beni mi :d
Heyecanlandım bak şimdi ya
Marlanın psikyatristi olmak istiyorumm :d
yazar sensin al beni öyküne .p
*)
lacivertiğnedenlik
Rampaların Ustası
Rampaların Ustası
Neyse, iyi zamanlar...
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
İşittin insanlıktan tamamen çıkıp ürdünlü pilot Muaz el-Kesasibe'yi kafese kapatıp daha sonra kafesin dışından belli bir mesafeden Muaz el-Kesasibe'yi ateşe verişi yeniden gözümün önüne geldi ve içim acıdı.
keşke öykünü okumasaydım dedim,üzülerek.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
Çok etkilendim sevgili Aysu; kurgusu ve bu kurguya hizmet eden duygular ve cümleler âhenkle dans ediyordu âdetâ!
İnsan tarafım bu kadarla kalsın isterken okur tarafım bir an önce gelmesini istiyor devamının!
Tebrikler..