- 416 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Eyfel'de Namaz
EYFEL’DE NAMAZ
Şakir’in Memed’in oğlu Şakir Karabulut, Ahmet abimin kayınbabası olur. Zeynep yengemizin aziz pederi. Alamancı olmadan önce Oğulcuk’ta bir oda bir mabiyin (sofa) küçümencik bir evde kalırlardı. Şakir amcamız günlükçülük, çıraklık, çobanlık yapardı. Binbir mihnet ile yaşam kavgası verirdi.
Ne yapsın? Kalabalık horanta. Köylük yerde iş ne gezer...Ekmek aslanın ağzında. Alabilirsen al. Şakir sarılacak dal aramakta. Gerçi kayınbabası Hasan’ın Hacı, Oğulcuk’un sayılı zenginlerinden. Ama ne çare... Kızı Hayriye’ye, torunlarına yönünü dönüp bakmıyor bile.
“Kalabalık horanta”nın açılımını görelim: Üç kız,üç oğlan. İki de kendileri. Tam sekiz baş. Yeri gelmişken yazıverelim. Oğulcuk’ta anlatılır.
Hacı Yusuf emmi bizim Feyaz’a sormuş:
“Fiyaz,yiğenim! Şakir’in gaç çocuğu var? Sen bilin, di hele...”
Feyaz diklenmiş:
“Ne biliyim Hacıysuf emmi? Ana babaları da bilmiyo gaç çocukları olduğunu...”
Darda kalmayınca Hızır yetişmez. Altmışlı yıllarda Almanya kapıları açıldı. Şakir Karabulut Almanya’ya kapağı attı. Ankara’dan ev aldı. Evini Ankara’ya taşıdı. Hasköy’deki eve çok gidip kalmışlığımız vardır. Hayriye bacının sofrasında bulunduk. Konukları olduk. Cennet bahçeleri durak olsun o güzel insanlara.
H.Ömer ve Ahmet abim de Fransa’ya gittiler. Pejo’da çalışıyorlar. Pejoda ilk yılları. Henüz çocukları götürmemişler. Bekar kalıyorlar.
Bir gün Şakir emmi damadı Ahmet abimi ziyarete geldi Fransa’ya. İzzet ikram. Taa Almanya’dan çıkıp gelmiş Şakir emmi. Ne güzel etmiş. Abimler izin aldılar. Fransa’ya gelip de Paris’i görmeden dönerse Şakir emmi bu züldür bizim biraderlere. Belfort Paris’e uzak ama olsun tuttular Paris’in yolunu. Gezip tozdular... Paris’e gelip de Eyfel’i görmemek olmaz. Araya sora buldular Eyfel Kulesi’ni. Kalabalık...İğne atsan yere düşmez. Seyri temaşa ettiler. Vakit de öğle sonrası. H.Ömer abim dedi ki:
“Şurda çimenlerin üstünde namazı gılak, vakit geçiyo...”
Olur mu, olur. Eyfel’in dibinde bunlar ayakkabılarını çıkardılar. H.Ömer abim ezan okudu. Saf tutup namaza durdular. İmam H. Ömer abim. Ahmet abim müezzin. Cemaat de Şakir emmi... İlk sünnetten sonra kamet yaptı Ahmet abim. İki rekat son sünnetin ardından tesbihat... Dört başı mamur bir öğle namazı eda ettiler. Ha...Bu arada etraflarını bir meraklı topluluğu sardı ki deme gitsin. Ahmet abim bundan çok sıkıldı. Hemen ayakkabılarını giyip ordan uzaklaştılar.
Biraz selamete çıkınca Ahmet abim çıkıştı imam efendiye:
“Yav abi... Gulhüyle innaytana neyine yitmiyor ki uzattıkça uzattın. El âlemi başımıza topladın.”
H.Ömer abim güldü:
“İyi oldu iyi. Eyfel de bi namaz gördü hiç olmazsa...” dedi.
YORUMLAR
Mustafa Topaloğlu
"Yürekten yazılmış bu yazı"denir ya bazı yazılara.Sizin yazınız da yüreğinizin en derinlik yerlerinden çıkıp kağıda dökülmüş satır satır.Rabbim kaleminizin gücünü arttırsın.Selam ve dua ile.
Mustafa Topaloğlu
Okumaya başladığımda galiba K.Maraş 'lı bunlar dedim. Konuşma dilini aynen yazıya geçmişsiniz çünkü. Bir çırpıda okudum Mustafa Bey. Afşin'e doğru şöyle kısa bir yolculuk ta yaptım sayenizde.
Eliniz sağlık. Görüşmek üzere.