- 692 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞ(!) SÜRECİ
BARIŞ(!) SÜRECİ
Barış,çözüm,açılım.Duyulduğunda kulağa ne kadar hoş geliyor.Silahların susması,akan kanın durması ve gözyaşlarının dinmesi.Ülkemizde kimse bu duruma karşı çıkmaz,rahatsız olmaz.Buraya kadar tamam.Şimdi ben size iki öngörü sunacağım.Bu sürecin temelini atan iktidarın sürekli yön değiştiren söylemlerine gelelim.Örnek gerecek olursa; AB konusunda bundan bir önceki cumburbaşkanı Abdullah Gül’ün 1995 yılında TBMM’de yapmış olduğu bir konuşmada kesinlikle Türkiye’nin AB’ye girmemesi gerektiğini savunuyor.Cumhurbaşkanlığı döneminde ise AB Bakanlığı fikri ortaya atıldığı zaman biz kendisinden veto kararı beklerken nasıl oluyor da bu tasarıyı onaylıyor?Ya da farklı örnekler verecek olursak Erdoğan’ın kendisiyle yaşadığı tek dil çelişkisi,terörle pazarlık çelişkisi,bedelli askerlik çelişkisi ve sayamayacağımız bir çok zıtlık.Peki nasıl olur da böylesine önemli bir konuda kendisiyle bu denli tezatlık yaşayan bir iktidara güvenilebilir?Sizlere sunduğum bu öngörüm ikinci sunacağım öngörünün gölgesi bile etmez.Peki nedir ikinci öngörüm?Süreç adı altında "Demokratikleşme" adımları atıldı.Andımızın kaldırılması,dağlarımızdan "Ne mutlu Türk’üm diyene!" sözünün silinmesi,bölgede tabela Kürtçeleştirilmesi,anadilde eğitim,vatan haini Ahmet Kaya’ya sanat ödülü verilmesi vs. vs.Bunlar sadece medyadan halka yansıyan ihanetin adımları.Ya kapalı kapılar ardında planlanan tezgahlar?Dağdaki teröristi düze çekmek,silahını bıraktırmak için az önce saydığımız sözde demokratik adımların hiç biri yeterli olmaz.Çünkü,kişi kendine has bağımsız etnik devletini kurmak için o dağa çıktı.Bu kişi bir daha Türk Askeri’ne kurşun sıkmayacaksa ya devlet tarafından operasyonla sindirilmiştir ya da amacına ulaşmıştır.Devlet de süreç kapsamında bölgeye ağır bir operasyon gerçekleştirmediğine göre...Korkunç bir gerçekle burun burunayız.Özerkliğin önünü açmak için halkın beynine "Başkanlık Sistemi"nin enjekte edilmesi,bir zamanların bebek katilinin barış elçisi olarak anılması,şartlı da olsa kodes kapılarının kendi tasmasını taktığı köpeklerine açılmış olması bu korkunç gerçeğin yol haritası olarak karşımıza çıkıyor.İşte bunlar benim ikinci öngörümün ufak ama acı verici bir parçasıydı.Şimdi asıl olaya gelelim.Demokratikleşme adı altında ülkemizdeki bir etnik grubun Tunceli(Dersim) Zaferimiz’den sonra uykuya dalan kendi soy milliyetçiliği uyandırılıyor.Bundan on sene önce bir Kürt daha Kürt olduğun farkında bile değilken bugün Türklük kavramını reddediyor.Zaten iktidarın siyasi poligondaki hedefi de budur.Ancak iktidarın ve bölge halkının göz ardı edip hesaba katmadığı bir durum var.Etnik grupların kendi milliyetçilikleri uyandırılırken farkında olmadan gözü kara Türk Milliyetçileri’nin içinde 1944’den beri uyuyan Irkçılık ateşi körükleniyor.Bir zamanlar çok küçük görülen bu kitle günümüzde hızlanarak önünde durulamayacak bir hale geliyor.
En yakınımdan örnek gerekirse kendimi rahatlıkla örnek sunabilirim.
Ülkemizde büyük bir güç olan sosyal medya unsurunu da göz önüne alarak bu hareketin aktif arenaya yani sokaklara indiğini düşünelim.Büyük bir kaos.Ve bu hareket sokaklardayken ceset yığınlarından oluşan dağların temelinde bu süreci başlatanlar ve bunlarda cesaret kazanıp Türklüğü yok sayıp inkar eden bölge halkının leşleri olacaktır.İşte ikinci öngörümde budur.İnşallah iktidar bundan sonra aklını başına alıp sürecin iptaline karar verir ve operasyon yoluyla terörle mücadele eder.Bizim de bu söylediklerimiz gerçekleşmez.Şayet bu sürece aynı hızla devam edilirse olacaklardan yukarıda bahsettim.İsteyen Faşist desin,isteyen Sadist.
İsteyen tehdit olarak algılasın,isteyen tavsiye,öneri.
Tanrı Türk’ü Korusun !
Melih Gazi Güner / Jöntürk Gençlik Hareketi
/jonturkgh
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.