- 741 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan...
Yaşadığımız her şey iyiliğin yayılması, kötülüklerin önlenmesi için olmalıydı aslında…
Bizi sadece birinin gözlerinde gördüğümüz sevinç parıltıları mutlu etmeliydi.
Uzanan bir eli geri çevirmemek belki de…
Ama insan…
Ne kadarda nankör…
Nimetler içinde yüzerken bile nimetin varlığından habersiz...
Derya içinde yaşar balık ama derya nedir bilmez derler ya.
Fakat insan bizzat yaşayarak öğreniyor hayatın anlamını.
Yaşamadan anlayabilmek mümkün olabilseydi keşke.
Hatanın hata olduğunu hata yapmadan bilebilme imkânımız olabilseydi.
Bile bile lades dediğimiz onlarca vakıa var hayat kitabımızın yaprakları arasında.
Bizim için yazılmış bir rolü oynuyor olamayız.
Filmimizin esas insanı olduğumuz bir gerçek.
Geri kalan senaryoyu ise kendimiz doğaçlama yaşayarak yazıyoruz.
İzleyicilerimiz var etrafımızda.
Büyük kalabalıklar var ama örnek alacak bir sahnemizi bulamıyorlar.
Belki ibretlik bir oyun bizim hayatımız.
Birazda ironik…
Ama bir yerinde oyunun şunu demeliyiz kendi kendimize:
“ – Kes, kes, kes…”
Hem de çok elzem bu sual kendimize soracağımız…
“- olmuyooor… yeni baştan alıyoruz…” demeliyiz arada bir
Yeniden…
Ve en baştan…
Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?
Ama üzgünüz, provası yok bu hayat oyununun.
Ne yaşadıklarımızı silebiliyoruz.
Nede yeni baştan yaşayabilmek mümkün…
Nasıl olacak o zaman?
Ömrümüz yapmamamız gerekirken yaptıklarımızın acısını duyarak mı sonlanacak.
Belki de bize verilen rolün takdir edilmiş tek yanı bu kısım.
Hatalarla birlikte olgunlaşmak…
Onların iç sancısını yaşayarak hatadan ders almaya çalışmak.
Hiçbir acının sonsuza dek sürmeyeceğini bilerek yaşamak.
Biz biliyoruz ki, eğer hayatımızda hüzünden bir tek eser olmasaydı.
Hiçbir zaman cesareti ve sabrı öğrenemeyecektik.
Böyle takdir etmiş Yaradan…
Acılarla dopdoluyuz.
Keşke bir çocuk gibi oturup ağlayabilseydik acılarımıza…
Biri öpünce de geçseydi acısı yüreğimizin.
Ama gözlerin göremediği bu yaraları, gözyaşı merheminden başkası iyi etmiyor işte.
Seccadeler anlıyor bizi sadece.
Tokmağına usulca dokunabileceğimiz başka bir kapı bulamıyoruz.
Bir ur gibi kesip atmak geliyor içimizden hayatımızın kahreden yanlarını.
Hayatın her sabah yeniden başladığını fark edene kadar sürüyor iç yangınlarımız.
Her sabah bizim için yeni bir nefes gibi geliyor.
Her sabah yeniden başlıyoruz muhtemel hatalardan arınmış olmasını dilediğimiz o rolü doğaçlamaya…
Belki daha az hata…
Ama daha çok şükür, daha çok istiğfar bekliyor yönetmen bizden…
Mustafa Tilci 01/02/2015 Bağlaraltı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.