- 3539 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
UĞUR MUMCU, ‘’ BU DİNSİZİN CENAZE NAMAZI KILINMAZ’’ DİYEN HANGİ YOBAZI YUMRUKLADI?
Hemen başlıktaki sorunun cevabı ile ilgili bir ip ucu ile başlayayım:
Önce cenaze namazının kılınmasının dinen caiz olmadığı Yargıtay başkanı kimmiş ona bakalım.
Efendim, bu Yargıtay Başkanının adı İmran Öktem.
1904 İstanbul doğumlu olan İmran Öktem 1966 yılında Yargıtay Başkanı olur.1969 yılında da ölür.
İşte bu 1969 da ölen o zamanın Yargıtay başkanı İmran Öktem 7 Eylül 1967 deki Adli Yılı açış konuşmasında şöyle bir laf eder: ‘’ "Türkiye’de bir İslâm Devleti ve hilâfet rejimi kurmak, Türk Milleti’ni dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik hezeyan halindeki bir avuç meczup, ruh hastası veya dini, kazanç metaı haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirganlar - o bezirganlar ki, dinin emrettiğini yerine getirmezler, yasak ettiklerini gizli gizli yaparlar ve fakat dindar görünürler - evet bunlar ve bir takım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışarıdaki yurt düşmanları daima hüsrana uğrayacaklardır"
Aslında hiç de yabancısı olmadığımız sözlerdir bunlar ama İmran Öktem’in bir de daha önce sarf ettiği ve aslında Voltaire’e ait olan ‘’ Tanrı insanı değil, insan tanrıyı yarattı’’ sözleri vardır. ( Günümüzde özellikle Felsefe Öğretmenleri çok rahat bir şekilde kullanırlar bu ifadeyi.)
İşte tüm bu sözler üst üste konuyor ve 1 Mayıs 1969 da ölüp cenazesi 3 mayıs 1969 da Ankara-Maltepe Camiinin musalla taşına konan İmran Öktem’in Cenaze namazında olayların çıkmasına sebep oluyor.
Zamanın gazetelerine göre çember sakallı bir grup nurcu caminin avlusuna gelerek ‘’ Bu dinsiz imansızın cenaze namazı kılınmaz ‘’ diyorlar. Hatta Ali Uyar adlı bir kasap ‘’ “Bu adamın cenazesini Moskova’ya gönderin. Namazını Lenin kılsın” yazılı pankart ile geliyor cami avlusuna.
Cami avlusunda bir kargaşa başlayınca caminin imamı Ali Güran da artık korkudan mıdır, yoksa kendisi de bu cenazenin namazının kılınamayacağı görüşünde olduğundan mıdır bilinmez cenaze namazını kıldırmıyor. Tabi ki ortalık daha da karışıyor. İtiş kakışlar başlıyor.
Cami avlusunda bir itiş kakış başlamış, hatta yumruklaşmalar olmuştur ki bu yumruklardan birini atan ve yumruğu yiyen şahıslar oldukça ilginçtir. Oraya biraz sonra geleceğim.
Camiye İmran Öktem’in cenaze namazını kılmak için gelenlerden birisi de İsmet İnönü’dür. İnönü ‘’ Bu cenaze namazı kılınmadan ben bu camiden bir adım bile dışarı atmam’’ diyor ama cami avlusu resmen bir ihtilal alanına dönüşmüştür. Hatta ileride İsmet Paşa bu olay için 1969 un 31 Mart Olayı demiştir.
Olay 1969 un 31 Mart Ayaklanmasıdır ama İsmet Paşa geri adım atacak adam değildir. ‘’Paşam Cenazeyi alıp kabre götürelim, namazını da orada kılarız ‘’ Teklifine karşı. ‘’ ben bu cenaze namazı kılınmadan buradan tek adım atmam’’ diyor.
İsmet Paşa tek adım atmıyor ama caminin imamı da tek adım atmıyor cenaze namazı kıldırmak için. Bir başka imam bulunuyor lakin o imam da caminin içine giriyor, dışarı çıkmıyor. Yani o da kıldırmıyor namazı. Bunun üzerine cami avlusunda bulunan biri ‘’ Ben kıldırabilirim’’ diyor. Geçiyor cemaatin önüne hatta namazı da başlatıyor ama bakıyorlar ki ı ıh, adamın imamlıkla filan alakası yok. Namaz bozuluyor. Nihayet Eski adalet Bakanı Abdullah Pulat Gözübüyük’ün ağabeyi İzzet Gözübüyük, İsmet Paşa’ya ‘’ Paşam ben altmış yaşımdan sora iman okuluna gittim ve imamlık belgesi aldım. Namazı ben kıldırırım’’ diyor ve İsmet Paşanın da oluru ile cenaze namazı kılınıyor.
Yalnız tabii ki cami bahçesinde ve özellikle kapıda göstericiler bağırıp çağırmaya devam ediyorlar. Olayların büyüme ve en önemlisi İsmet Paşa’nın hayati tehlike içinde olması üzerine yine cenazeye katılanlardan biri olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Topçu Dairesi başkan Vekili Tuğgeneral Nabi Alpartun İnönü’nün önüne geçerek ona siper oluyor ve tabancasını çekerek ‘’ Bu memleketin sahibi vardır, geleni vururum’’ Diyerek İsmet Paşa’yı koruduğu gibi daha sonra olay çıkaran dokuz kişinin yakalanmasını ve tutuklanmasını sağlıyor.Kısacası Nabi Paşa’nın cesareti sayesinde olay fazla büyümüyor.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet tarihimizin en ilginç cenaze namazı olayıdır Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in cenaze namazı ama durun daha bitmedi.
Biraz önce bir yumruklaşmadan bahsetmiştim: Yumruğu atan o sıralarda yirmi yedi yaşında genç bir gazeteci olan Uğur Mumcu imiş. Peki Yumruk attığı gerici kimmiş dersiniz?
Evet..68 Kuşağının sıkı devrimcisi Gazeteci Uğur Mumcu ‘’ Bu dinsizin cenaze namazının kılınması dinen caiz değildir.’’ Diyen hangi yobazın yakasına yapışarak yumruğu suratının ortasına indirmiştir dersiniz? Hemen aklınıza gelebilecek bir kaç isim sayayım. Mesela Hüseyin Üzmez ya da Abdurrahman Dilipak olabilir mi?
Bir ip ucu vereyim: Bu kişi bir gazeteci değilmiş her şeyden önce. O zamanın gazetelerinin belirttiği çember sakallılardan da değilmiş çünkü yaptığı görev dolayısıyla çember sakallı olması mümkün değilmiş. Çünkü o gerici bir hukukçuymuş. Öyle eften püften bir hukukçu da değil, Türkiye Barolar Birliğinin kurulmasında öncülük etmiş bir hukukçuymuş Uğur Mumcu’dan da tam on yaş büyükmüş.
Bu kısımda mişli geçmiş zaman kullandım çünkü bu yazdıklarım hep iddia…Neyse devam ediyorum ama bu sefer dili geçmiş zaman kullanarak..Yani iddiacının iddia ettiği şekliyle…
Neyse daha fazla merakta koymayayım sizleri…Uğur Mumcu’nun yumrukladığı yobaz o günlerde ileride bir gün kendisinin de Anayasa Mahkemesi Başkanı olacağı aklının ucunda bile olmayan Yekta Güngör Özden’den başkası değildi. Yani anlayacağınız zamanın gazetelerine göre o camiyi basan ve Uğur Mumcu’dan’’Siz cenazeyi engelleyemezsiniz’’ dedikten sonra yumruğu yiyen çember sakallı Nurculardan birisi de günümüzün en büyük Atatürkçüsü(!), Devrimcisi,En büyük demokratı(!), Gelmiş geçmiş en laik başkan olan Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’den başkası değil. Tabii ki bu arada bir gazetecinin ( Uğur Mumcu ) görevinin gazetesi için haber toplamak ve yazmak mı yoksa provakatörlere yumruk atmak mı olduğu konusuna girmeyeceğim ama olay bu işte.
Peki Uğur Mumcu’nun Yekta Güngör Özden’i yumrukladığını nereden çıkarıyorum? İşin doğrusu o konuda Uğur Mumcunun eşi Güldal Mumcu’nun yalancısıyım. O yazmış ‘’ İçimden Geçen Zaman ‘’Adlı kitabında. ( S.87 )
Güladal Mumcu bahsi geçen kitabında şöyle anlatmış: “Zamanın Yargıtay Başkanı İmran Öktem, sıkı bir laiklik savunucusuydu. Bunu da her fırsatta ifade ederdi. 1969’da ölünce sağcı-dinci fanatikler cenaze namazı kıldırmamak için olaylar çıkarmışlardı. O sırada avukat olan Yekta Güngör Özden namaz kıldırtmayan grubun ileri gelenlerindenmiş. Namaz kıldırılmaması için çıkan arbede sırasında Uğur da “engelleyemeyeceklerini” söyleyerek Özden’e yumruk atmış.”
Yekta Güngör Özden laik ve Atatürkçü kimliği önde giderek Anayasa MahkemesiBaşkanı olunca Rahmetli Uğur Mumcu kendisini ziyarete gidiyor ve bu ziyarette de Yekta Güngör Özden Mumcu’ya, herhalde o yumruğu da hatırlayarak şöyle diyor: "Herkes gibi ben de değiştim ama olumlu yönde değiştim" ( Bunlar da aynı kitaptan )
Peki bu olaylı cenaze ile ilgili ağzımızı açıkta bıraktıracak ilginçlikler bitti mi dersiniz? Durun daha bitmedi.
İmran Öktem’in gerçekten de çileli bir başı, dolayısıyla da çileli bir naaşı olmuş. Onun cenaze namazının kılınmaması gereğini dile getiren gruplardan biri de Necip Fazıl’ın meşhur Büyük Doğu Grubu imiş ve bu grup içinde yer alarak ‘’ Allahsız bir insanın cenaze namazı kılınamaz’’ diyenlerden bir diğeri kimmiş dersiniz?
Sıkı durun: Bu kişi de Abdullah Öcalan’dan başkası değil…Kısa bir dönem için de olsa sağcı takılan Abdullah Öcalan da 3 Mayıs 1969 da Ankara Maltepe Camiindeymiş ve o da ‘’ Bu Allahsız, dinsiz, imansızın cenaze namazı kılınamaz’’ demiş.( Bu iddia Güldal Mumcu’nun değil. Bu iddianın sahibi gazeteci Avni Özgürel )
Şimdi de gelelim buraya kadar anlattıklarımıza bir yalanlama gelip gelmemesine: Abdullah Öcalan’ın ‘’ Ben İmran Öktem’in cenazesine katılmadım, böyle bir protesto da yapmadım. Ben hiç bir zaman sağcılarla da takılmadım, Büyük Doğu Grubuyla ilgim olmadı ‘’ şeklinde herhangi bir açıklaması olmuş mu bilmiyorum. Ama Yekta Güngör Özden 23 Kasım 2012 tarihinde Güldal Mumcu’ya bir mektup yazarak bu olayı yalanlamış.
Mektubunda aynen şunları diyor:
‘’……Şimdi asla doğru olmayan, vicdanı olan herkesi üzecek İmran Öktem’in cenaze töreni olayına geliyorum.Sayın Öktem benim meslek büyüğümdür. Kızı Sezer Hanımla damadı İş Bankası Mimarı Cevdet bey kardeşimin arkadaşıdır. Ailece görüştüğümüz insanlardır.Bırakınız meslek ilgisini aile ilgisi benim ona karşı olmamın engelidir. Sonra ben hiç bir zaman gericilerle olmadım ki namazının kılınmasına gericilerle birlikte karşı çıkayım. Maltepe Camiinde gericilerin namaz kıldırmadığı imamın yerine Avukat Hıfzı Gözübüyük namazı kıldırdı ( İzzet Gözübüyük’ü Hıfzı Gözübüyük olarak hatırlamış ) Benim değil gericilerin içinde, yanlarında bile olmam söz konusu değildir. Beni tanıyanlar bilir.
Çizgim belli. Öyle olsa beni ne AYM başkanı ne ADD başkanı , ne baro başkanı ne de Hukuk Kurumu Başkanı yaparlardı. CHP Başhukuk müşavirliğine ve Yüksek danışma kurulu üyeliğine getirmezler, Bülent Ecevit ve İsmet İnönü avukatlıklarını yaptırmazdı. Cumhuriyet, yazılarımı yayınlamaz, İlhan Selçuk danışma kuruluna çağırmaz,İletişim A.Ş. nin ilk meclis başkanı yapmazlardı.
Benimle Önder Sav, İmran Öktem’e karşı tutumu protesto etmek için yürüyüş baş burusu yaptık. Yargıtay önünden başlayan yürüyüşte ben Turgut Özakman’la birlikteydim. Koç yurdunu biraz geçince sağda üzeri sacla kaplı bir binaya gençler taş atmaya başlayınca ‘’ Yürüyüşle bağdaşmadığını, bizlere yakışmadığını’’ söyleyip uyararak engellemeye çalıştım. Öğrendim ki Amerikalıların çalıştığı bir yermiş. Uğur , gençlere karışmamamı söyledi. Bir olay yaşamadan Tandoğandan Anıtkabir’e dönerken Uğur yanımıza gelip benimle tartışmak isteyince Avukat Teoman Evren ve diğerleri uzaklaştırdılar. Uğur kabalık ve saygısızlık sayılacak bir şey yapmadı. Yumruk uydurmasını size kim söyledi şaşırıyorum. Uğur da böyle bir şey söylemez. Tersi olsaydı benim ne deyip ne yapacağımı kestirmeniz mümkün mü? Yumruk olayı çok büyük bir yalandır. Böyle bir şey olan evinize, cenaze törenine gelmezdim.
Başka bir çirkinlik olsaydı bir yerde yazılırdı. Uğur benim seçilmem öncesi Prof Dr. Erol Cansel aleyhine yazı yazarak ona oy verilmemesini istedi. Seçilince beni ziyarete geldi.Aramızda başka bir olay geçmedi. Geçse idi Mülkiyeliler Birliği jürisinde birlikte olmazdık.Benim aleyhime de yazı yazardı. Oysa son yıllarda karşılaşıp rastlaştığımız yerlerde iyi dilekler, sevgi ve saygı ile birbirimizi selamladık.
Bilginizi rica ederim.
İyi dilekler, sevgi ve saygı ile.--------------------------------Yekta Güngör Özden
( 1994 baskılı Bilgi yayınevi ürünü TAN ÇİÇEĞİ adlı kitabımın 234-235. Sayfalarında Uğur’a ithaf ettiğim ‘’Büyük acı ‘’ adlı şiirim de kanıttır.)
Evet…Yekta Güngör Özden bu yumruk olayını bu şekilde yalanlarken Uğur Mumcu’nun kardeşi Ceyhan Mumcu da yengesinin ( Güldal Mumcu ) kitabı olan ‘’ İçimden Geçen Zaman’’ da bazı konuların gerçek dışı olduğunu beyan etmiştir ki bu konulardan birisi de yumruk olayıdır. Ceyhan Mumcu aynen şöyle diyor:
Yekta Güngör Özden’in, ‘İmran Öktem’in cenaze namazını kıldırmayan grubun ileri gelenlerinden olduğu’ iddiası da (sf.84-89) tümüyle gerçek dışıdır. Yekta Güngör Özden’in o cenaze töreni sırasında İmran Öktem’e karşı hiçbir saygısızlığı olmamış, namazı kıldırmamak isteyenlere karşı direnenlerden biri olmuştur. Anılan cenaze töreninde Uğur Mumcu ile Yekta Güngör Özden’in basına da yansıyan bir biçimde tartışmaları doğrudur, ancak bu tartışmanın sebebi cenaze töreni ile hiç ilgisi olmayan bir başka konudur. Sayın Özden hakkında yanlış bir anlam çıkarılmaması için bu açıklamayı da yapmak zorundayım.”
İşin doğrusu bir yalan var ortada ama bu yalanı kim atıyor bilemiyorum. Yalanı söyleyen Güldal Mumcu ise niçin böyle bir yalana ihtiyaç duydu? Öyle ya Yekta Güngör Özden en azından bildiğimiz ve tanıdığımız duruşuyla kendisine oldukça yakın biri…Yok yalanı atan Yekta Güngör Özden ise bunda utanılıcak bir şey yok ki. İnsanların dünya görüşleri zaman içinde değişebilir. Apo bile bir zamanlar beş vakit namazında niyazındayken daha sonra Marksist-Leninist olmadı mı?
Peki ben ne düşünüyorum bu konuda? Bana göre daha sonraki hayatında ezan için ‘’Çığlık çığlığa insan sesi ‘’ diyen Yekta Güngör Özden’in bu kadar değişebileceğini hiç sanmıyorum. Yani 1969 da ‘’ Bu dinsizin namazını kılmak dinen caiz değildir’’ dememiştir. Ya da ‘’Yahu ne namazı adamın İslam diniyle alakası yoktu ki’’ diyerek İmran Öktem’in de çok seneler sonraki Aziz Nesin gibi dini tören istememiş olduğunu vurgulamaya çalışmış olabilir. Abdullah Öcalan konusu ise maalesef soru işareti.
YORUMLAR
Kıymetli hocam
Her zaman ki gibi ilginç ve tartışmaya açık bir yazı kaleme almışsınız 1969 da ölen o zamanın Yargıtay başkanı İmran Öktem’in cenaze töreninde neler yaşanmıştır yâda olayların ne kadarı doğrudur yazınızdan anladığım kadarıyla da gerçekliği çok net değil. Fakat net olan bir şey var ki cumhuriyet sonrası özelliklede Atatürk’ün vefatından sonra günümüze kadar gizli ve gizemli yapılar alenen Siyonist faaliyetler de bulunmuş din ve İslam düşmanlığı yapmışlardır.
Bu yapıların etkisi altında kalmış insanların İslam ve din aleyhine olan çokbilmiş söylemleri bu gizemli yapıların taa, M,S 1095 yılında günümüzden yaklaşık 918 yıl önce,gönüllü Hıristiyanlardan oluşmuş istilacı ordularının Kudüssü istilası sonrası oluşturulmuş öğretilere kadar dayanır. İstilacı Hıristiyan orduları
Antik Yahudi inancının putperest yanı olan ve kökeni eski mısıra dayanan her türlü büyü ritüellinin, gizli ve karanlık biliminin temelini oluşturan, sapık bir öğretinin tarihi izleriyle karşılaşmış ve bu öğretiyi bilen az sayıdaki Yahudileri tanımışlar ve bu Yahudilerden doğma (pagan) inancının temel prensiplerini de öğrenmişlerdir.
İşte bu karanlık mistik yapı Hıristiyan inancına sahip tapınak şövalyelerinin inanç yapısını yeniden şekillendirmiş ( kabala ) ögretileri olarak bilinen bu tarikatın sapık prensiplerini kısa zamanda kabullenmiş ve o tarikatın sadık mensubu olmuşlardır. Dışarıya karşı Hıristiyan gözükseler de artık kabalist öğretileri ve prensipleri, hayat görüşü ve ideoloji olarak benimsemiş sıkı bir uygulayıcısı olmuşlardı.
Hıristiyan din adamlarının ve Avrupa krallıklarının dışladığı bu yapı daha sonra yeraltına çekilmiş tek bir amaca hizmet eden çeşitli kollara ayrılmış ve gizli faaliyetlerini sürdürmüşlerdir bu kollardan biride Cizvit öğretileri daha doğrusu bir tür tarikat yapılanmasıdır.
Peki, nedir bu sapık öğretiler ve prensipler.
(- Ekonomik güç ve bu güce sahip olmak en temel birinci önceliktir.
(- Yaratıcıya ve ölüm sonrası yaşama ( ahret ) olgusuna inanmaz ve tüm dinleri yok sayar inkâr ederler çünkü materyalist bir düşünceye sahip olup hazcı yaşam felsefesini benimserler yani ( kâfir)olmak temel prensipleridir.
(-Ekonomik gücü elde etmek için gelir getirecek her türlü legal ve illegal işleri insanlık için tehlikeli olsa bile yapmayı mubah sayan anlayışta önemli bir prensiptir.
(- Önemli bir, temel prensipleri de kendilerini hiçbir ırka bağlı hissetmezler ve vatansızdırlar sadece mensubu oldukları gizli sapık tarikatlarına aidiyet duygusuyla bağlıdırlar.
Voltaire 21 Kasım 1694'te Paris'te doğmuş, Asıl adı François-Marie Arouet'dir Cizvit öğretilerini esas alan okulda okuyup hazcı yaşam felsefesini benimsemiştir.
Voltaire’nin tanrı inancı vardır ama bu bildiğimiz manada bir tanrı inancı değildir
Kabalist öğretiye dayanan ezoterik inançlar eski mısır gizemciliği, Pisagorculuk ve Yahudi mistizminin kaynağı olan kabala öğretisinden türemiş ve tanrı edindikleri adına kabal diğer adıyla batuma dedikleri şeytandır hatta sapık inançlarının doğrultusunda ayin ritüelleri yaptıkları gotik mimariyle inşa edilmiş kendi kiliseleri de vardı.
Bu gün o kiliselerinde ayin yapıp sapık inançlarının ritüellerini uygulamıyor olsalar da, felsefi manada halen varlar ve dünya siyasetinde halen çok etkililer.
Söylenecek çok şey varda neyse.
Atladığım çok önemli konuya da değinmek istiyorum bu gizemli yapılar semavi dinlerin içine nüfuz edip o dinlerin aydınlıkçı öğretilerini manipüle ederek hurafe uygulamalar ilave edip ilkel din olarak göstermeye çalışmış ve kısmen de başarılı olmuşlardır.
Günümüzdeki satanizm (şeytana tapma )ritüelleri de bu akımların sapık bir uygulamasıdır
Saygı sevgilerimle
Serhat BİNGÖL tarafından 2/1/2015 1:30:58 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Şu yazdıklarından çıkardığım sonuç: Seninle buluşup başbaşa konuşmamız ve söylenecek çok şey var da deyip de söylemediklerimizi söylemenin zamanı geldiğidir.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
İnşallah hocam inşallah çok arzu ediyorum sizinle bir araya gelip sohbet etmeyi şu işlerimin yoğunluğunu bir atlatayım ilk fırsatta İstanbul’a geleceğim o zaman sizinle bir araya gelir söylemek isteyip de söyleyemediğimiz şeyleri konuşuruz.
Saygı sevgilerimle
Sevindirici taraf türkiyede bazı şeyler ört bas edilmiyor olması,eninde sonunda çıkıyor ortaya
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Gök yüzü ile yer yüzü arasında olan hiç bir şey gizlenemez. Zaten bu yazıda da konu bir şeylerin gizlenmesinden ziyade karşılıklı iddialardır. Birisi yalan söylüyor ya da en azından bazı olayları çarpıtıyor. Ama bu insanlar eften püften insanlar değil. Biri eski Anayasa Mahkemesi Başkanı, diğeri milletin vekili...Olayın önemi buradan kaynaklanıyor. Yoksa basit bir dedikodu der geçeriz.
Selam ve sevgilerimle.
neler yaşamışız neler çağımızda hiç bir olay gizde kalmıyor medya hemen devrede... onu bırak sami hocam yetiyor bizlere sağolsun varolsun
sami biberoğulları
Ben henüz on dört yaşındaymışım. henüz dünya ve Türkiye işlerine kafa yormaya başlamadığımız yıllar yani. O bakımdan hiç hatırlamıyorum böyle bir olayı.
Selam ve sevgilerimle.
Yne önemli bir konuya değinmişsin.Teşekkürler Sami Hocam.selamlarımla..Yorum Yok...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
İlginç bir yazı.
İlgi ile okudum gerçekten.
Hem hocamın, hem de yorumcusunun yazıları güzeldi.
İnancı olmayanları,
öldüğünde neden musalla taşına yatırırlar bilemiyorum?
Belki hepsi inanıyordur da,
inanmıyor gözükmek zorunda kalıyorlardır. Kim bilir?
sami biberoğulları
Öncelikle bence bu memlekette öteden beri en büyük yanlışlardan biri nüfus cüzdanlarındaki Dini: İslam ifadesidir.
Kişi reşit olduğunda nüfus idaresine giderek hangi dinden ise ya da dinsiz ise bunu kendisi yazdırmalıdır. böylece işte o musalla taşı sorunu sona erer. On sekiz yaşından küçüklerin durumu ne olacak peki? Onlar anne babalarının dinine göre gömülürler.
Bu arada; Bu ülkede İmran Öktem'in şu söylediklerine rahmet okutacak nice söylemleri olan insanlar vardır ve bunların cenaze namazlarında bir sorun çıkmadan gömülmüşlerdir. İmran Öktem'in cenazesinde niçin böyle bir olay meydana geldi anlamak zor.
Selam ve sevgilerimle.
İlginç bir yazı olmuş. Genelinden çok, dikkatimi girişteki bölüm çekti:
"İşte bu 1969 da ölen o zamanın Yargıtay başkanı İmran Öktem 7 Eylül 1967 deki Adli Yılı açış konuşmasında şöyle bir laf eder: ‘’ "Türkiye’de bir İslâm Devleti ve hilâfet rejimi kurmak, Türk Milleti’ni dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik hezeyan halindeki bir avuç meczup, ruh hastası veya dini, kazanç metaı haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirganlar - o bezirganlar ki, dinin emrettiğini yerine getirmezler, yasak ettiklerini gizli gizli yaparlar ve fakat dindar görünürler - evet bunlar ve bir takım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışarıdaki yurt düşmanları daima hüsrana uğrayacaklardır"
Aslında hiç de yabancısı olmadığımız sözlerdir bunlar ama İmran Öktem’in bir de daha önce sarf ettiği ve aslında Voltaire’e ait olan ‘’ Tanrı insanı değil, insan tanrıyı yarattı’’ sözleri vardır. ( Günümüzde özellikle Felsefe Öğretmenleri çok rahat bir şekilde kullanırlar bu ifadeyi.)"
Sondan başa doğru gidelim:
1) Voltaire deisttir, ateist değil. Tanrı'nın varlığına inanır ama onu Katolik Kilisesinin çizgisinde algılamaz. Tanrı'ya inançla değil, akılla varılacağına hükmeder:
"It is perfectly evident to my mind that there exists a necessary, eternal, supreme, and intelligent being. This is no matter of faith, but of reason"
2) Voltaire'in söylediği söz farklıdır: Si Dieu n'existait pas, il faudrait l'inventer. (Eğer Tanrı varolmasaydı (ama var), onu icat etmek gerekecekti) Buradan da daha ilk adımda Voltaire Tanrı'nın varlığını kabul eder; ama kabul ettiği ikinci bir şey de Tanrı kavramının insan için vazgeçilmezliğidir.
3) Son nokta ise İmran Öktem'in sözünde dikkat edilirse din düşmanı bir ifade yoktur. Gelin sözü analiz edelim:
İlk sorumuz: Olacak olay nedir? (Yüklem)
hüsrana uğrayacaklardır
İkinci sorumuz: Kim hüsrana uğrayacaktır (yani özne)
bir avuç meczup, ruh hastası veya dini, kazanç metaı haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirganlar
sadece bunlar mı? Hayır!
bir takım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışarıdaki yurt düşmanları
Yani dinden çıkar sağlamaya çalışanlarla hurafeleri dini esaslar yerine koymaya kalkışanlar.
Özetle ne Voltaire tanrıtanımazdır, ne de Öktem'in ifadesi (en azından buradaki haliyle) din karşıtıdır. Saygılarımla.
sami biberoğulları
İşin doğrusu Voltaire'nin ne demiş olduğunu tam olarak bilmiyordum. Bu konuyu aydınlattığınız için teşekkür ederim.
Voltaire'nin ya da İmran Öktem'in ateist veya deist veya bir başka şey olması şahsen beni hiç rahatsız etmez çünkü pek çok ateist arkadaşım da vardır benim.
Ben yazımda var olan bir olayı sebepleriyle anlatmaya çalıştım. Yazımın her hangi bir yerinde İmran Öktem için şahsi kanaatim olarak dinsiz veya dine karşı ifadesini kullandığımı sanmıyorum.
Benim inancım bana '' Bir insana kafir, yani dinsiz imansız dersem ve o kişide benim söylediğim vasıf yoksa kendimin kafir durumuna düşeceğini öğretmiştir. O bakımdan hiç kimse için ''Ben ateistim'' diye bizzat kendisi itiraf etmedikçe bu sıfatı kullanmam.
Kısa ve öz olarak: Kimin neye ne şekilde inandığı beni ilgilendirmez-inancıma saldırılmadığı müddetçe-
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Felsefe öğretmenleri ile igili kısım ya da alışageldiğimiz konuşmalar ifadem de yanlış değildir. Bu gün de bu tür ifadeler oldukça fazla kullanılmaktadır. ''Bu ifadelere her herde, her zaman rastlayabiliyoruz'' demek '' Bu ifadeleri kullananlar dinsiz imansızdır '' demek değildir.