- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zamansız
Birkaç sene önce bu zamanlardı çok iyi hatırlıyorum. Soğuk rüzgarlar çarpıyordu sol yanağıma. Yanaklarım dona kalıyordu oracıkta ve bu soğuk gözlerimde ki yaşların dökülmesine olanak sağlıyordu. Ağlamak ilk defa hoşuma gitmeye başlamıştı. Sonra bunu düşünürken, düşündüğün şeye bak dercesine güldüm. Atlıyordum bir otobüs durağında, yalnızlığımla beraber sabahın soğuk yerlerine doğru gidiyorduk. Ben bir öğrenci veriyordum. Yalnızlığım gölgesini bırakıyordu oracıkta. Başım her zaman ki gibi camla sevişiyordu. Yalnızlığım ise kendine gölge arıyordu. Kötülük üzerine bir everest boyu kat etti gibi görünsede, içinde hep bir iyi olduğuna inanıyordum.
Vakit geldiğinde çoktan gece oluyor, gün bitiyor, sokak lambaları yanıyor, trafik lambaları daha da belirginleşiyordu.
Yalnızlığım ve tüm kötülüğüm aldığım nefese karıştı. Sonra Kabil geldi. Gözlerim yaşardı üstelik sabahları yanaklarıma vuran soğuk dalgalarda yoktu ortalıkta. İçimden gelen ve kulağıma fısıldanan şarkı bunu sağlıyordu. Hiç sağlaması yapılmayan bu dünya için bu fazlaydı.
Sonra koca karanlığa kafa tuttum.
Artık yalnız değildim.
Hoş geldin kabil dedim.
Hoşgeldin...
Adil Karaoğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.