- 628 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞAİRİN ÖLÜMÜ
Başka türlüsüne kim inanır, saçmaladığınız söyleniyordu
Ama iki başka adam daha, aynı işi tekrarlayan
Ve bir üçüncüsü dünyayı peşinde koşturan
Yan yanaydınız, hepinizi sarıp sarmalayan
Hiç kıpırtısız bir zaman.
Memur evleri ve tüccarların ki vardı
Ağaçlar, avlular vardı yaşayan
Ve iki karga, güneşin sarhoş ettiği
Dişileriyle hırlaşan iki karga
Bundan böyle
Budala karılar burunlarını her şeye sokmasınlar diye
Şimdi felaket yağıyor üstünüze !
Çizgiler vardı yüzünüzde, yırtık ağlar gibi kırış kırış ve ıslaktı yüzleriniz
Gönlünce yaşadığın, düzinelerle yaşadığın
Günlerden biriydi o gün
Evinin kapısında bir kalabalık
Tek bir tabanca sesi hizaya getirmişti hepsini
Suların havaya tükürdüğü balık
Şenlik fişeği sanarak nasıl koşuyorsa
Saz diplerindeki ölümüne
Tetikteki kurşunun içini çekmesi gibi tıpkı öyle
Uyuyordun, dedikodulu ve kıskanç bir döşek sermişlerdi uykuna.
Uyuyordun artık susturulmuş, ama hala korkulu ürpertilere komşu
Ve yakışıklıydın, yirmi iki yaşın avuçlarındaydı, bunlar
Dört bölümlü şiirinde yazılıydı
Uyuyordun başın yastığındaydı
Boylu boyunca yaslanarak
En genç efsaneydin başımızda
Tetiğini çektiğin kurşun Etna Yanardağına benziyordu
Gittikçe büyüyordun, ama birden bire eğilip
Korkak ve değersizlerin ayağına yüz sürüyordun.
Şairin Ölümü adını taşıyan bu şiir genç yaşında intihar eden Mayakovski’ye yazılmıştır ve Rus şair Boris Pasternak’a aittir.
1960 yılında 70 yaşında Moskova’da ölen Rus şair Boris Pasternak, Akademi üyesi ve ressam Leonid Pasternak’la Piyanist Rosa Kaufmann’ın oğludur. Profesyonel sanatçı bir aile çevresinde yetişti.Sanata tutkusu çocukluk yıllarında belirlendi. Bir süre resim, daha sonra ünlü müzisyen A. Skriyabin’in etkisiyle müzik çalışmasını bıraktı ve aynı yıl Moskova Üniversitesi Tarih Felsefe Fakültesine girdi. 1912 yılı yazında Almanya’ya giderek Marburg Üniversitesinde felsefe kurslarını izledi. 1914 yılında yayınlanan ilk şiir kitabında Aleksandr Blok’un açık etkisi görülmektedir. Aynı yıllarda aralarında Asayev’in de bulunduğu bit fütürist kümeye katıldı. Pasternak, simgecilerin gizemciliğine karşı oluşumun yanı sıra, fütürizmin geçmişte bağları koparma tavrını da benimsiyordu. İlk şiirlerinde Lermontov ve Rilke’nin etkileri gözlenmektedir. Kendisine ülkesinde büyük ün sağlayacak olan ’Kız Kardeşim Hayat’ adlı şiir kitabını 1917’de tamamladı. Kitap 1922 ’de yayınlanacaktır. Genç şairin bu kitabındaki şiirlerinde onun şiir dünyasının belli başlı özelliklerini bulmaktayız: Büyük bir doğa tutkusu. Doğaya ilişkin imgelerle, insan kişiliğinin ve toplumsal sorunların kaynaşmış bir bütünlük içinde verilmesi. Mayakovski’ye ve şiirine büyük hayranlı duyan Pasternak, bu şiirlerinde ve daha sonraki şiirlerinde, imge ve özellikle söz dizimi alanlarında Rus şiirine yenilikler getirmekte, fakat kıta düzeni bakımından klasik Rus şiiri geleneklerinden büyük ölçüde ayrılmaktadır.
Boris Pasternak 1923 yılında ’Yüksek Hastalık’ , 1925 yılında ’Dokuz Yüz Beş Yılı’, 1927 yılında ise ’Teğmen Schmidt’adlı destanlarını yazıp yayınladı. Bu şiirleriyle ve Gorki’nin övgüyle karşıladığı ’Teğmen Schmidt’ destanıyla Boris Pasternak liril şiirden epik anlatmaya yönelmekte, yeni yeni bir dille konuşmaktadır. Ülkesinden ve onun sorunlarından hiç bir zaman kopmamış olmakla birlikte, yaratıcılığının tüm dönemlerinde Pasternak’ın devrimci dönüşümlere karşı sakıngan bir tutum takındığı bireyci ve gizemci bir tavırdan tümüyle ayrılmadığı görülmektedir.
Sovyet yazarlarının 1934 yılındaki 1. kurultayında Pasternak’ın şiirleri konusunda başlayan tartışmalar zaman zaman alevlenerek sürerken, Pasternak şiir yazmayı ve uzunca aralıklarla da olsa yayınlamayı sürdürdü.Savaş öncesi yıllarda yayınlanan ’Erken Trenlerde’ adlı şiir dizisinde, klasik yalın bir üsluba yöneldiğini görüyoruz. Savaş yıllarında yurtseverce şiirleriyle direnişe katıldı. Savaş sonrasında, 1945 yılında yayımlanan ’Yeryüzü Enginliği’ adlı kitabındaki şiirlerinde de şiir dilini ve imge dizgesini yalınlaştırmayı sürdürmüştür.
Boris Pasternak, yaratıcılığının ilk dönemlerinden beri anlatı alanında da ürünler vermiştir. 1924 yılında ’Hava Yolları’adlı öyküsü, 1931’de ’Muhafız Belgeseli’ adlı otobiyografik nüveli yayınlandı. Boris Pasternak savaş yıllarından sonra yeniden anlatı türüne yönelerek ’Doktor Jivago’adlı romanı üstünde çalışmaya başladı. Romanın baş kahramanı Jivago, kişisel yaşamının ve toplumsal yaşamının trajik yol kavşağındaki bir aydındır. Doğa betimlerinin ve kahramanların duygusal -düşünsel yaşamlarının büyük bir ustalıkla yansıtıldığı romanda yazarın devrim konusundaki düş kırıklığı, toplumun devrimci değişimine ilişkin karamsarlığı ve umutsuzluğu açıkça görülmektedir. 1957’ de yurt dışında yayınlanan romana bir yıl sonra Nobel Edebiyat Ödülü verildi. Sovyet Yazarlar Birliğindeki ve ülkesindeki tepkiler üzerine, Pasternak ödülü kabul etmediğini bildirdi. Fakat yine de Yazarlar Birliği üyeliğinden çıkarıldı.
Boris Pasternak , şiiri bireysel ve toplumsal yaşamın organik bir ürünü sayan anlayışıyla, toplumsal sarsıntıları kendi benliğinde derinliğine yaşayan şair kişiliğiyle, imge ve söz dizimi alanlarında Rus ve Sovyet şiirine getirdiği yeniliklerin yanı sıra klasik bir yalınlığa bağlı kalan şiir üslubuyla, 20. yüzyıl Rus- Sovyet ve dünya şiirinin en önemli şairleri arasındadır. Şiirleri ve anlatı alanındaki ürünlerinin yanı sıra, Goethe, Keats, Verlaine, Petöfi gibi şair ve yazarlardan Rusçaya yaptığı çevirileri de Çağdaş Rus-Sovyet edebiyatının en önemli çevirileri arasındadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.