Küller
“En büyük hayallerimden biridir ölünce küllerimin uzaya fırlatılması.”
“Yakılmak mı istiyorsun, canın acımaz mı?”
“Ölüler hissedemez, ölülerin duyguları yoktur.”
“Peki neden kül, neden uzay? Boşluktan ve başıboş gezegenlerden başka hiçbir şey yok orada”
“Ne yapmamı tercih ederdin?”
“Birçok insan, kül olup bir kavanozda saklanmayı ister. Ya da sevdikleri bir yere küllerinin dökülmesini. Uçurumdan atılmayı ya da.. Bilmiyorum, neden boşluğu isteyesin ki?”
“Saçmalık. Yaşarken zaten bu dünyaya hapistim. Neden ölümün de hapsolmasını isteyeyim?”
“Peki ya deniz? Denizin özgürlük olduğunu düşünür herkes, neden deniz değil ?”
“Deniz özgürlük değildir. Denize bakar insan, ve ‘Aman Tanrım, ne kadar güzel, sonsuz mavilik ve sonsuz özgürlük’ der. Hâlbuki koskoca bir yalandır bu. Bu dünyaya hapsolduk ve ben, ölünce herkesin kafasını kaldırdığında gördüğü yerde olmak istiyorum. Anlıyor musun?”
“Hayır anlamıyorum. Gökyüzüne bakınca kimse seni göremeyecek, binlerce toz taneciği olacaksın sadece.”
“Bilmeseler de orada olacağım. Göremeseler de aslında bana bakıyor olacaklar. Bu benim problemim değil. Görememelerinin sebebi benim yetersiz olmam değil, onların gözlerinin yetersiz olması Beni su an görebiliyor musun?”
“Evet”
“Şu an ne kadar gerçeksem, ölünce de o kadar gerçek olacağım.”
“Belki de dünya seni yerçekimiyle geri çekecek, taneciklerin atmosferde yanıp kül olacak”
“O zaman milyonlarca küçük parıltı olurum. Kimse göremese bile, yine orada olurum. Bu benim hayalim, kazanamayacağını biliyorsun, hala neden tartışıyoruz?”
“Peki ya bir yıldız seni çekerse, uzaklarda, kimsenin olmadığı, seni göremeyeceği bir yerde öylece yok oluverirsen?”
“Başımı ağrıtıyorsun.”
“Anlamıyor musun, öldükten sonra bedenine ne olduğunun hiçbir anlamı yok. Bedenin kül oldu diye ruhun da serbest kalmayacak. Şu an ne kadar hapissen ölünce de o kadar hapis olacaksın.”
“Hayır, asıl sen beni anlamıyorsun. Ölümden sonra hayata inanmıyorum. Tek bir yaşamım ve tek bir ölümüm var. İstediğim gibi yaşayamasam da istediğim gibi ölmek istiyorum. Yıldızlardan geldik hepimiz, ve yıldızlara geri dönmek istiyoruz. Anlamıyor musun, hepimiz yıldız tozuyuz!”
“Çok şiirsel konuşuyorsun. Gitmek istediğin yerde boşluktan başka hiçbir şey yok.”
“Çünkü tüm bunlar çok şiirsel. Konuşmaların fikrimi değiştiremeyecek, bunu şimdiye kadar anlamış olman gerekirdi. Ve oraya boşluk demeyi kes. Orası sonsuzluk. Asıl sonsuzluk savunduğun deniz değil, asıl sonsuzluk boşluk. Denize savrulmak istemiyorum, bir ağacın dibine gömülmek istemiyorum. Ya da sevdiğim adamın masasının üzerindeki bir kavanozda durmak istemiyorum. Her zaman bakamaz o kavanoza sevdiğim adam. Ama benim istediğim gibi olursa, bakışlarını her gökyüzüne çevirdiğinde benim oralarda bir yerlerde olduğumu görebilecek. Asıl özgürlük bu. Şimdi, daha iyi anlıyor musun demek istediklerimi?”
“Çok aptalsın.”
“Biliyorum, öyleyim”
“Öylesin.”
“Gökyüzünde olacağım. Yıldızlar arasında seyahat edeceğim ya da ufak parıltılar olarak dünyaya geri döneceğim. Özgür kalacağım, anlıyor musun? Olmak istediğim yerde olacağım. Kimse olmayacak. Sessiz olacak, soğuk olacak, belki çok sıcak olacak, ama ben bunları hissedemeyecek kadar ölü olacağım.”
“Şu an bir şeyler hissedebiliyor musun sanki de böyle konuşuyorsun, duyguların var mı?”
“Hepimizin duyguları vardır. Fakat, anlıyorsun değil mi artık beni?”
“Evet, evet sanırım anlıyorum.”
“Ben, ölünce.. Yani ben ve küllerim, sonsuz olacağız, anlıyor musun?”
“Evet, anlıyorum.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.