- 545 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVDANIN ZEHRİ TATLIDIR
Gecenin sabaha vuslat edeceği bir zaman vardır ya,işde o zamandaydı,uykuyla uyanıklık arasında bir rüyanın içine bırakmışım kendimi.Uyanıp uyanmadığımı tam bilemeden,gördüklerimdeki mucizevi haz beni çok eski zamanların içine çekdi...
Daha büyümediğim yıllara,çocukluğumdan,gençliğe adım attığım,ama kendimdeki hırçınlığın adını koyamadığım o anlara.Bazen insan garip bir elin çekip sokmasıyla geçmişinde gezinebiliyor.
Anılar...
Anılarım...
En sevdiklerim onlu olanlar...
Ozamanlar lise arkadaşım olan Ayşe ve aynı zamanda mahalleden bebelikden arkadaşımda olur kendisi.Onunla sıkı fıkıyken,gençliğimin,yaşamımın en yoğun yaşadığım zamanlarımdayken.Kanımın deli aktığı anlarda,herşeye gücümün yetebileceğine inancımın olduğu o anlar,17 yaşım...Benim en telaşlı anılarımın,ölümsüz kıldığım kalben hislerimin yılları.
Arkadaşım,kapı komşum evine davet etti,davet etti dediysemde,davet falan yokdu aramızda.Kapılar hep açıkdı bütün mahallede eskiden bizim.Yoldan gelip geçerken bile uğranılıp oturulur,muhabbet sohbet edilirdi.İşde ozamanlardaydı,Ayşelere çağrılıpda gidişim.Gidipde onunla tanışmam.
Epey bir zamandır bahsi geçen o kişi,oradaydı.Merhabalaşıldı,öyle teleşlı ve heyecanlıydı ki,sanırsın hep biryerlere geç kalmışda yetişecekmiş hissi.
Konuşması şerçe kuşunun telaşıyla eşdeğerdeydi,hep telaş hep acele,hep neşe,hep bir cilve.İnsan ilk gördüğünde birini bu kadar sevebilirmi,bu kadar benimsiyebilirmi diye yıllarca sordum kalbime..Ama sevilip sahipleniliyormuş işde.Fakat sevdiğini,sahiplendiğini anlamıyorsun.Başın hep dönüyor onun yanında,çünkü etrafında pervane kuşları gibi dolanıp duruyor.Küçük bir çocuk gibi hep oyun peşinde,birkere hiç susmuyor,aslına bakarsan,susmasınıda asla istemiyorsun.Çünkü öyle masalsı anlatıyorki herşeyi,masal ülkesindekiler yanında,odanın içinde,yanıbaşında sanıyorsun.
Elleri,ençok elleri hareket ediyordu,hep bir temas,hepbir dokunma.Dokunmaya doyamıyordu insanlara.Nedenini sonradan anlatmışdı.O daha küçük bir bebekken,annesi onu,ablasını ve abisini terk edip,babasını boşayıp gitmişdi.Annesi vardı,ama o anne nedir hiç tatmamışdı.Annesi onu hiç emzirmemiş,annesi hiç onu öpmemiidi.Kocaman bir sevgi eksikliğiyle,herkeze,tüm sevdiklerine dokunurdu.Belkide annesinden tadamadığı o dokunma isteğini köreltmeye çalışıyordu.Ama o bunu bilmeden,elleri ve kalbi şefkate sevgiye aç dokunuyordu..
Bir anne nasıl dokunmazdı bebeğine,nasıl bırakıp giderdi ki?Yıllarca onu seyrederken,anne eksiklğinin ne demek olduğunun tanığı oldum.Annen yoksa,yaşamında sevgin ve şefkatin tanımı yokdur.Gözlerin herkeze seni çok sevebilirim şeklinde bakar.Annen yoksa ve sana dokunmamıssa,sen ölünceye kadar,farkında olmadan tüm dünyaya dokunmaya çalışırsın...Ama hangi dokunuş annenin sıcaklığındadır ki?Asla bulamassın.
Odaya ilk girdiğimde Ayşe,işde sana bahsettiğim arkadaş dedi.Elini uzattı,bende uzattım tokalaşdık.Sımsıkı ve sevecen bir tokalaşmaydı.Gözleri,ne kadar güzeldi,iki zeytin tanesi ve parlak.Gözlerinin o sımsıcak gülüşü,azından çıkan o teleşlı ama neşeli cümleler.Bana,kimki bu ?nasıl biri acaba,diye içimden soru sordurdu.
Bu soru,yaşamım boyunca içimde şimdi.Merakımın giderilmesi,kim olduğu.Kimmiş?
Yaşamım boyunca gözlerine esir olacağım o insanmış.Seveceğim,yok yok,sadece sevgi hafif bir kelime kalıyor.Sevdasında kavrulacağım biriymiş.
Birisini tanırsın ve aslında onunla daha önce tanışmıssın hissi vardır kalbinde,sanki yıllardır tanışıyorsunuzdur.Öyle tanıdıkdır size,öyle içiniz kaynar,kalbiniz ısınır.İşde oda bende o hissi uyandırdı.Tanışıklığımız uzun zaman önce başka yerde,başka hayatlarda olmuşdu besbelli.
Beraber vakit geçirdikçe insanın bağlanması,bu bağlanmanın adını koyamaması,onsuz en sevdiğin şeyleri bile yapamıyor olmak.Onsuz en samimi arkadaşlarınla vakit geçiremiyor olmak.Gittiğin heryerden onun tarafında çağırılmak,üstelikde kuzu kuzu çağrısına cevap verilip gelmek.Ne isterse,severek,sorgusuz sualsiz yapmak.
Konuşmadan saatlerce yüzüne bakmak,beraber müzik dinlemek,şiirler okumak,kitaplar okumak.Pikniklere gittiğinde,onu herkezden hatta güneşden bile kıskanmak.Ellerinin arsız bir sevdalı gibi sana sürekli dokunması.Sessiz sedasız ama içimde fırtınalar kopartan bir sevdayla sevmek.
Tanımak sevdasını bir insana pahalıya mal olur.Tanımak ömür boyu gözlerinde mahpus yatacağını bildiği birini.
İnsanın zindanı sevdasıdır.Bu sevdasıda karşılıklı ve imkansızca eğer..
Hergün yaşadığı güne alışamadan ama alışmak zorunda kalarak yaşar...
Şimdi oturdukları mahalleden geçemiyorum.Şimdi eski resimlere bakamıyorum.Şimdi içimdeki özlemin,hasretin,imkansızlığın adını kendime bile fısıldamıyorum.
Biliyorum sevda bir lanettir.Ama o laneti hergün bardak bardak içmek,sana öyle haz verirki.Vazgeçemessin,beynindeki yaptığı afyon tesirine...
Lanet beni 17 yaşımdan beri sevda beni 17 yaşımdan beri BULDU...koynumda sıcak bir dost gibi yaşamama sebeb.Sıcak bir dost,tutunabileceğim bir dal,içimdeki yaşama isteği gibi.Onsuz geçen senelerim ama onunla geçirmek için her an ALLAHA dua ettiğim.İmkansızı onda sevmek,sevdanın kapısında beklemek.Sevdaya mühebbet yaşamak.
Bana bir keresinde,sevda kavuşmamakdır demişdi.Ben rüyalarımda kavuşuyorum ona,nezaman özlesem geliyor görüyorum gülen yüzünü.Nezaman özlese çağırıyor,gidiyorum.
Gecenin sonu,sabaha kavuşacağı onda aslında bizde çok kavuşduk onunla...
Beşeri bir kavuşmak değil belki ama dahada büyük bir haz var içinde...
Gece,
iyiki var.
onun kalbimdeki yerinden bana bakdığı o saatler iyiki var.Yoksa insan acıdan ölür...
AŞK İMKANSIZDIR...
Ve sadece bir kişinin kalbi,kalbinde mühürlüdür...
Rüyalarımda tekrar tekrar tanışıyorum onunla...
Ve tekrar tekrar sevdalanıyorum ona...
Yaşamımın en saf ve güzel günlerine selamlar olsun...(İÇİMDEKİ SEN NE GÜZEL BİR SEVDASIN)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.