Postacı öykü şiir
Postacı.
Kimdi kapıyı çalan, şu geçen postacı mı,
Gıcırdayıp duruyordu, paslanmış demir kapı,
Bir zamanlar buraların gözbebeği bir yapıydı...
Uçsuz bucaksız bahçesi, çiçeklerle, güllerle bezenmişti...
Acep neye gücendi ki, kimlere gönül koymuştu,
Yoktu arayıp soranı, krallığın son hanı, acep kimlere küsmüştü,
Şimdi çamur içinde bütün yollar, şimdi her taraf diz boyu kar,
Fırtına dersen yaman, karakış pek heybetli...
Ne olur bahar gelse; kar yağmur derken ıssızlığıyla bahçe,
Kalıverir bağrındaki dikenlerle; yaz gelse ne olacak?
Koru gibi bahçesi, duvar diplerinde ki badem ağaçlarıyla,
Her yanı sarmaşık sarmış, renk renk leylaklarıyla,
Cennetten bir köşeydi, bir zamanlar bu bahçe...
Asırlık çınarları, kimbilir kaç nesle gölge verdi vefalı dallarıyla.
Bir eli örnek bağda binbir eli her bir yanda acıbadem yolunda..
O kalabalık aile sonunda tek kişiyle kalmıştı,,
Kimbilir kimlerin ahını o yıllarda almıştı..
Korkuyordu çocuklar içeriye girmeye, adı perili evdi,
Uzun zamandan beri
Sarılmıştı heryeri, örümcek ağlarıyla, terkedilmiş bu metruk;
Sahipsiz kalmış bina...
En muhteşem olanı, ilk günlerde görkemli kapısıyla, sapasağlamdı duvarları kale gibi.
Sevgiden yana cimri paradan yana nekes,
Cimriydi ev sahibi, yedirmez içirmezdi, kapısının önünden,
Bir çocuk geçemezdi.
Badem ağaçları baharda açtığında, olur eve ak duvak,
Sokağı da süslerdi; çocukların tek zevkiydi çağlaları koparmak.
Aldırmadan tehlikeyi çıkıp duvar üstünde avuç avuç koparırken,
Haberi alır almaz karı koca ihtiyar ellerinde sopalar çirkin yürekleriyle, kovalardı çocukları...
Çoğu kez sövüp sayıp bu densiz başlardı taşlamaya,
O kalabalık aileden şimdi, tek başına bu harap bina kaldı
Kalan son sahibi satıp gitti bir gün habersiz
kimselere veda etmeden...
Kimdi bu metruk evin kapısını çalan kimdi acep,
Şu giden postacı mı?
6 /9/2009
Yüksel Nimet Apel
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.